1 Mart 2012 Perşembe



GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN TÜRKİYE’DE SANAYİ SEKTÖRÜNE ETKİLERİ
Özge KORKANKORKMAZ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA / 2007
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANA BİLİM DALI
GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN TÜRKİYE’DE SANAYİ SEKTÖRÜNE ETKİLERİ
Özge KORKANKORKMAZ
DANIŞMAN: Prof Dr. Erhan YILDIRIM
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA, 2007
ii
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne,
Bu çalışma, jürimiz tarafından İktisat Anabilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak
kabul edilmiştir.
………………………………………….
Başkan: Prof Dr. Erhan YILDIRIM
(Danışman)
………………………………………….
Üye: Doç. Dr. Fatih CİN
…………………………………………
Üye: Yrd Doç. Dr. Ersin KIRAL
ONAY
Yukarıda imzaların, adı geçerli öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.
…./…./…..
Prof.Dr. Nihat KÜÇÜKSAVAŞ
Enstitü Müdürü
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge ve şekillerin
kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere
tabidir.
iii
ÖZET
GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN TÜRKİYE’DE SANAYİ SEKTÖRÜNE ETKİLERİ
Özge KORKANKORKMAZ
Yüksek Lisans Tezi, İktisat AnaBilim Dalı
Danışman: Prof Dr. Erhan YILDIRIM
Kasım 2007, 141 sayfa
Türkiye ekonomisinde son yıllarda yaşanan en önemli gelişmelerden biri Avrupa
Birliği ile Gümrük Birliği Anlaşması’nın imzalanmasıdır. 1995 yılında imzalanıp 1996
yılından itibaren yürürlüğe giren Gümrük Birliği Anlaşması, Türkiye’nin ticaret
politikasından, sanayi ve rekabet politikasına uzanan birçok alanda politika değişikliklerine
yol açmış ve yalnızca Avrupa Birliği ile olan ilişkilerini değil, aynı zamanda üçüncü ülkelerle
olan ilişkilerini de etkileyen geniş bir alana yayılmıştır. Bununla birlikte, Avrupa Birliği’ne
tam üye olmadan Gümrük Birliği Anlaşması imzalayan tek ülke Türkiye’dir. Bu yönüyle
Gümrük Birliği bir bütünleşme anlaşması olmanın yanında Türkiye’nin karar alma süreçlerini
etkileyen bir olgudur. Türkiye, Gümrük Birliği’nin kapsamına giren konularda Avrupa
Birliği’nin, Türkiye’nin temsil edilmediği organlarında, aldığı bütün kararlara uymakla
yükümlüdür. Gümrük Birliği esas itibariyle sanayi ürünlerini kapsamaktadır. Bu da sanayi
sektöründe Gümrük Birliği çerçevesinde şekillenen yapısal, yasal ve kurumsal değişikliklerin
yaşandığı yeni bir dönemin başlamasına neden olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Gümrük Birliği, Avrupa Birliği, Sanayi Sektörü, Yasal Ve Kurumsal
Değişiklikler, Üçüncü Ülkeler.
iv
ABSTRACT
EFFECTS OF CUSTOMS UNION ON INDUSTRY SECTOR IN TURKEY
Özge KORKANKORKMAZ
M.A. Thesis, Department of Economics
Supervisor:Professor Erhan YILDIRIM
November,2007, 141 pages
One of the recent developments in Turkey is the customs union agreement with EU.
The customs union agreement, which had been signed in 1995 and came into operation in
1996, has caused various political changes in areas such as trade, industry, and competition,
and spread into a wide range which influence the relationships with not only EU countries but
also other/tertiary countries. Moreover, Turkey is the only country which inured the customs
union agreement without a complete membership of EU. In this way, the customs union
agreement has the quality of being a system affecting the economic process of Turkey out of
an integration because Turkey is responsible for accepting all the decisions of EU covering
the customs union. The customs union basically contrives industrial products. This causes a
new period which structural, legal, and institutional changes in the customs union framework
are experienced begins.
Keywords: The Customs Union, European Union, Industry Sector, Legal and Institutional
Changes, Tertiary Countries.
v
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET……………………………………………………………………………………...….iii
ABSTRACT…………………………………………………………………………………..iv
TABLOLAR LİSTESİ……………………………………………………………………...vii
ŞEKİLLER LİSTESİ………………………………………………………………………viii
EKLER LİSTESİ………………………………………………………………………….....ix
GİRİŞ………………………………………………………………………………………….1
BİRİNCİ BÖLÜM
ULUSLAR ARASI EKONOMİK BİRLEŞMELERİN GENEL ANLAMI VE
EKONOMİK BİRLEŞME TÜRLERİ
1.1.Ekonomik Birleşme Türleri……………………………………………………..…………5
1.1.1.Serbest Ticaret Bölgeleri ( Free Trade Area)………………………..………….…...5
1.1.2. Gümrük Birliği ( Costoms Unions ) ……………………………………………......5
1.1.3. Ortak Pazar ( Common Market )……………………………………………...…...6
1.1.4. Ekonomik – Parasal Birlik Ve Siyasi Birlik ………………….…………………....6
1.2.Ekonomik Birleşme Türleri İçinde Gümrük Birlikleri Teorisi, Önemi Ve Etkileri……….6
1.2.1. Gümrük Birliği’nin Statik Etkileri………………………………………………….7
1.2.1.1.Ticaret Yaratıcı Etki…………………………………………...……….…..8
1.2.1.2.Ticaret Saptırıcı Etki…………………………………...…………….…….8
1.2.2. Gümrük Birliğinin Dinamik Etkileri……………………………………………….9
1.2.2.1.Tekel Gücünün Azalması…………………………………………………10
1.2.2.2.Ölçek Ekonomileri………………………………………………………..10
1.2.2.3.Dışsal Ekonomiler………………………………………………………...10
1.2.2.4.Teknolojik İlerleme……………………………………………………….11
1.2.2.5.Yatırımları Özendirme……………………………………………………11
1.2.2.6.Kaynak Hareketliliği……………………………………………………..11
İKİNCİ BÖLÜM
TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
2.1. Türkiye Avrupa Topluluğu Ortaklığının Kurulması (Ankara Anlaşması) ………………12
2.1.1. Amacı ve Kapsamı……………………………………………...………………..12
2.1.2.Yürürlüğe Girmesi (Katma Protokol)………………………………...…………..13
vi
2.2. Ortaklığın Dönemleri…………………………………………………………………….13
2.2.1. Hazırlık Dönemi………………………………………………………………......13
2.2.2. Geçiş Dönemi ( 1973 – 1996)…………………………………………………….14
2.2.2.1. Gümrük Vergileri Eş Etkili Vergi ve Resimlerin Kaldırılması………....14
2.2.2.2. Ortak Gümrük Tarifesine Uyum………………………………………...17
2.2.2.3. Miktar Kısıtlamalarının Kaldırılması………………………………...…18
2.2.2.4.İhracat Miktar Kısıtlamaları ve İhracat Vergilerinin Kaldırılması ve
Tekellerin Düzenlenmesi……………………………………………….………..21
2.2.3. Son Dönem…………………………………………………………….…..……..22
2.3.Tam Üyelik Başvurusu……………………………………………………………………22
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN SANAYİ POLİTİKASI VE BU POLİTİKALAR
KAPSAMINDA TÜRKİYE’DE YASAL VE KURUMSAL DEĞİŞİKLİKLER
3.1. AB’nin Sanayi Politikası…………………………………………………………………28
3.2. AB Sanayi Politikasının Yasal Dayanakları, Amaçları ve Araçları……………………...28
3.3. AB’de Uygulanan Sanayi Politikaları…………………………………….……………...30
3.3.1.Yüksek Teknolojiye Dayanan Ve Gelecekte Büyük Ölçüde İstihdam
Yaratabilecek Modern Sanayi Dallarının Geliştirilmesi………………………..…30
3.3.2.Geleneksel Sanayi Dallarının Geliştirilmesi…………………………………..…...31
3.3.3.Küçük Ve Orta Ölçekli İşletmelerin Desteklenmesi………………….…….……...33
3.4. AB ile Üçüncü Ülkeler Arasında Sanayi Konusundaki İlişkiler………………………....34
3.4.1. Karşılıklı Tanıma Anlaşmaları………………………………………………….....34
3.4.2. Uluslararası Düzenleyici İşbirlikleri………….………………………….………..34
3.4.3. Sanayi Politikaları Diyalogları…………………………….……………………....35
3.5. GB ile Kaydedilen Yasal ve Kurumsal Değişiklikler: AB Sanayi Politikası Kapsamında
Türk Sanayinin Yasal ve Kurumsal Dönüşümü…………………………………………36
3.5.1.Gümrük Vergileri ve Kotaların Kaldırılması ve AB Gümrük Koduna Uyum…….36
3.5.2.Tercihli Ticaret Anlaşmaları ve Otonom Rejimler ………………………………...37
3.5.3. Ticarette Teknik Engellerin Kaldırılması…………………………………………38
3.5.4.CE İşaretinin Kullanımı…………………………………………………………….38
3.5.5.Standardizasyon ve Derecelendirme Kuruluşlarının Kurulması ya da Etkinliğinin
Artırılması……………………………………………………………………….…39
3.5.6.Fikri ve Sınaî Mülkiyet Hakları…………………………………………………….40
vii
3.5.7.Rekabet……………………………………………………………………………...41
3.5.8.Kamu Alımları……………………………………………………………………..42
3.6. Türkiye’nin Gümrük Birliği Kapsamında Üçüncü Ülkelerle Olan İlişkileri…………….43
3.6.1. AB Ticaretini Yönlendiren Temel Anlaşmalar ve İşleyişleri……………………..43
3.6.2.GB Kapsamında Türkiye’nin Üçüncü Ülkelerle Olan İlişkileri………...………….44
3.7. Türkiye-AB İlişkilerinde Karşılan Sorunlar ve Eleştirilen Konular……………………..45
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
TÜRKİYE’DE SANAYİ SEKTÖRÜ
4.1.Türkiye’de Sanayi Sektörünün Gelişimi, Yapısı ve Sorunları…………………………...50
4.1.1. GB Öncesi Dönem (1980-1995) …………………………………………………..52
4.1.2. GB Sonrası Dönem (1995-2005)…………………………………………………..53
4.2.Türkiye’de Sanayi Sektörünün Büyüklüğü ………………………………………………55
4.3.Sanayi Sektöründe Büyüme Oranları ( 1980–2001)……………………………………...56
4.4.İmalat Sanayi inde Kapasite Kullanım Oranları (1988-2005)……………………………58
4.5 İmalat Sanayinde Dış Ticaret……………………………………………………………..58
4.6. İmalat Sanayi Dış Ticaretinin Mal Gruplarına Göre Değişimi…………………………..60
4.7. İmalat Sanayinde Verimlilik ve Rekabet………………………………………………...65
4.8. Türkiye ve Avrupa Birliği……………………………………………………………….69
4.8.1. Türkiye-Avrupa Birliği İmalat Sanayi Ticaretinin Değişimi……………………..69
4.8.2. 1980–2005 Dönemi İmalat Sanayi Ticaretinde AB’nin Yeri………………….....75
4.8.3. Ekonometrik Çalışma………………………………………...…………………...76
4.9. Gümrük Birliği ve Üçüncü Ülkeler………………………………………………………86
SONUÇ…………………………………………………………………………………….....92
KAYNAKÇA…………………………………………………………………………...…..137
ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………………………...…....141
viii
TABLOLAR LİSTESİ
Sayfa
Tablo 1: Katma Protokol’de Öngörülen Gümrük İndirimleri………………………………...16
Tablo 2: Ad Hoc Komite Toplantıları Çerçevesinde Ortak Gümrük Tarifesine Uyum
İndirimleri…………………………………………………………………………...18
Tablo 3: İthalatta Liberasyonun Konsolidasyonu…………………………………………….21
Tablo 4 : 1980-1985-1992-2002 Yılları Genel Sanayi Sayımı……………………………….56
Tablo 5 :1988-2005 İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranları…………….……………….58
Tablo 6: Türk Sanayinin Rekabet Gücü………………………………………………………66
Tablo 7: Siar Araştırmasına Göre İmalat Sanayinin Rekabet Gücü………………………….66
Tablo 8: Birinci Denklemde Ele Alınan Modelin Sonuçları……………………………….....81
Tablo 9: İkinci Denklemde Ele Alınan Modelin Sonuçları…………………….………….....82
Tablo 10: Üçüncü Denklemde Ele Alınan Modelin Sonuçları…………..……………….......83
Tablo 11:Üçüncü Denklemde Zaman Serileri Ve Yatay Kesit Veriler Bir Araya Getirilerek
Ele Alınan Modelin Sonuçları……...…………………….…………………….......84
ix
ŞEKİLLER LİSTESİ
Sayfa
Şekil 1 : Ticaret Yaratıcı Etki……………………………………………………………...…..9
Şekil 2 : Ticaret Saptırıcı Etki………………………………………………………………….9
Şekil 3 : Sanayi Sektöründe Büyüme Oranları……………………………………………….57
Şekil 4 : İmalat Sanayinde Dış Ticaret………………………………………………………..59
Şekil 5 : İmalat Sanayinde Tüketim Malları Dış Ticareti…………………………………….61
Şekil 6 : İmalat Sanayinde Ara Malları Dış Ticareti…………...…………………………….61
Şekil 7 : İmalat Sanayinde Yatırım Malları Dış Ticareti…………………………………… 62
Şekil 8 : Rekabetçilik Sıralamasında Türkiye……………………………………………… .68
Şekil 9 : Türkiye-AB İmalat Sanayi Dış Ticareti…………………………………………… 69
Şekil 10 : Türkiye-AB İmalat Sanayi Tüketim Malları Dış Ticareti………………………...70
Şekil 11 : Türkiye-AB İmalat Sanayi Ara Malları Dış Ticareti………………………………72
Şekil 12 : Türkiye-AB Yatırım Malları Dış Ticareti………………………………………...74
Şekil 13 : Türkiye’nin İmalat Sanayi Dış Ticaretinde AB’nin Yeri………………………… 76
x
EKLER LİSTESİ
Sayfa
Ek 1: Devlet Planlama Teşkilatı Temel Üretim Sınıflandırması (İmalat Sanayi) ….…….…..95
Ek 2: TUİK Rev2-4 Sınıflandırmasına Göre İmalat Sanayi Fasılları……………….…….....96
Ek 3: 1980–2005 Döneminde İmalat Sanayi Dış Ticaretinde İhracat/İthalat Artış Oranları ve
İhracatın İthalatı Karşılama Oranı…………………………..……….……………........97
Ek 4: 1980-2005 İmalat Sanayi İhracatının İmalat Sanayi Sektörlerine Oransal Dağılımı .......98
Ek 5: 1980-2005 İmalat Sanayi İthalatının İmalat Sanayi Sektörlerine Oransal Dağılımı…....99
Ek 6: 1980–2005 Türkiye-AB (İlk Onbeş) İmalat Sanayi İhracatının İmalat Sanayi Sektörlerine
Oransal Dağılımı…………..…………………………………………………………...100
Ek 7: 1980–2005 Türkiye-AB (İlk Onbeş) İmalat Sanayi İhracatının İmalat Sanayi Sektörlerine
Oransal Dağılımı………………..………………………..……………………………101
Ek 8: Türkiye-AB (İlk Onbeş) İmalat Sanayi İhracatının İthalatı Karşılama Oranları (1980-
2005)………………………………………………………………………………….102
Ek 9 : İmalat 1980-2005 Döneminde İmalat Sanayi Dış Ticaretinde AB’nin Payı (İlk 15 Ülke)
…………………………………………………………………………......................103
Ek 10: Türkiye-Amerika İmalat Sanayi İhracatında İmalat Sanayi Sektörlerinin Oransal
Dağılımı……….……………………………………………………………………...104
Ek 11: Türkiye-Amerika İmalat Sanayi İthalatında İmalat Sanayi Sektörlerinin Oransal
Dağılımı…….………………………………………………………………………...105
Ek 12: Türkiye-ABD İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980-2005)….….…………………...…...106
Ek 13: Türkiye-Çin 1980-2005 İmalat Sanayi İthalatının İmalat Sanayi Sektörlerine Oransal
Dağılımı…………….………………………………………………………………..107
Ek 14:Türkiye-Çin 1980-2005 İmalat Sanayi İhracatının İmalat Sanayi Sektörlerine Oransal
Dağılımı……………………………………………………………………………...108
Ek 15: Türkiye-Çin İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980-2005) .…………….……………...….109
Ek 16: 1980-2005 Türkiye-Güney Kore İmalat Sanayi İthalatının İmalat Sanayi Sektörlerine
Oransal Dağılımı…………………………………………………………….……….110
Ek 17: 1980-2005 Türkiye- Güney Kore İhracatının İmalat Sanayi Sektörlerine Oransal
Dağılımı….……………………………………………………………………..……111
Ek 18 : Türkiye-Güney Kore İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980-2005) ……………………...112
Ek 19: Türkiye-Japonya İmalat Sanayi İthalatında İmalat Sanayi Sektörlerinin Oransal
Dağılımı (1980-2005) ……..…………………………………………………………113
xi
Ek 20: Türkiye-Japonya İmalat Sanayi İhracatında İmalat Sanayi Sektörlerinin Oransal
Dağılımı (1980-2005) ………………………………………………………………..114
Ek 21: Türkiye-Japonya İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980-2005) ….………………………..115
Ek 22: 1980-2005 Türkiye-Brezilya İmalat Sanayi İthalatının İmalat Sanayi Sektörlerine
Oransal Dağılımı……………………………………………………………………...116
Ek 23: 1980-2005 Türkiye-Brezilya İmalat Sanayi İhracatının İmalat Sanayi Sektörlerine
Oransal Dağılımı……………………………………………………………………..117
Ek 24: Türkiye-Brezilya İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980-2005) …………………….…….118
Ek 25: 1980-2005 Türkiye Macaristan İmalat Sanayi İthalatının İmalat Sanayi Sektörlerine
Oransal Dağılımı…………... ………………………………………………………..119
Ek 26: 1980-2005 Türkiye Macaristan İmalat Sanayi İhracatında İmalat Sanayi Sektörlerine
Oransal Dağılımı….……………...…………………………………………………..120
Ek 27: Türkiye-Macaristan İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980-2005) .……………………….121
Ek 28: 1980-2005 Türkiye-Kanada İmalat Sanayi İthalatının İmalat Sanayi Sektörlerine
Oransal Dağılımı….…….……………………………………………………… …...122
Ek 29: 1980-2005 Türkiye-Kanada İmalat Sanayi İhracatının İmalat Sanayi Sektörlerine
Oransal Dağılımı…….………………………………………………………………..123
Ek 30: Türkiye-Kanada İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980-2005)……..……………………..124
Ek 31: 1980-2005 Türkiye-Bulgaristan İmalat Sanayi İthalatının İmalat Sanayi Sektörlerine
Oransal Dağılımı……....……………………………………………………………..125
Ek 32:1980-2005 Türkiye-Bulgaristan İmalat Sanayi İhracatının İmalat Sanayi Sektörlerine
Oransal Dağılımı……………………………..………………………………………..126
Ek 33: Türkiye-Bulgaristan İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980-2005) .………………………127
Ek 34: 1980-2005 Türkiye-İsrail İmalat Sanayi İthalatının İmalat Sanayi Sektörlerine Oransal
Dağılımı……………………………………………………………………………...128
Ek 35: 1980-2005 Türkiye-İsrail İmalat Sanayi İhracatının İmalat Sanayi Sektörlerine Oransal
Dağılımı……………………………………………………………………………...129
Ek 36: Türkiye- İsrail İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980-2005) ………….…………………..130
Ek 37: 1980-2005 Türkiye-İsviçre İmalat Sanayi İthalatının İmalat Sanayi Sektörlerine
Oransal Dağılımı……………………………………………………………….……..131
Ek 38: 1980-2005 Türkiye-İsviçre İmalat Sanayi İhracatının İmalat Sanayi Sektörlerine
Oransal Dağılımı……………………………………………………………………...132
Ek 39: Türkiye-İsviçre İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980-2005) …………………………….133
xii
Ek 40: 1980-2005 Türkiye-Meksika İmalat Sanayi İthalatında İmalat Sanayi Sektörlerinin
Oransal Dağılımı……………………………………………………………………..134
Ek 41: 1980-2005 Türkiye-Meksika İmalat Sanayi İhracatında İmalat Sanayi Sektörlerinin
Oransal Dağılımı……………………………………………………………………..135
Ek 42: 1980-2005 Türkiye-Meksika İmalat Sanayi Dış Ticareti………….…………………136
1
GİRİŞ
İkinci Dünya Savaşından sonra sıcak savaş dönemi sona ermiş, soğuk savaş
dönemine girilmiştir. Bu yeni dönemde Dünyada, batıda ABD, doğuda Sovyetler
Birliği olmak üzere iki süper güç oluşmuştur. Avrupa ise bu iki süper gücün karşısında
üçüncü süper güç olmayı istemektedir. Avrupa’nın dünyadaki gücün üçüncü temsilcisi
olma isteği ve öteden beri var olan Birleşik Avrupa fikri daha sonra AB olarak
şekillenecek bir sürecin başlangıcı olmuştur.
Soğuk Savaş Dönemi Dünyada “yeni dünya düzeni” olarak adlandırılan bir
yeniden yapılanmayı da beraberinde getirmiştir. Bu yeniden yapılanma süreci, ticareti
sınırlayıcı engellerin kaldırılmasını, bunu sağlayacak uluslar üstü kurumların
oluşumunu ve bazı ulusal yetkilerin bu uluslar üstü kurumlara devredilmesini
öngörmektedir. Ticaretin serbestleştirilmesini sağlamak amacıyla kurulan bu yeniden
yapılanma sürecinde ekonomik birleşmeler, bu dönüşümün gerçekleştirilmesini
kolaylaştıracak ve dünya refahının artmasına katkı sağlayacak önemli bir araç olarak
tanımlanmış ve Dünyanın ekonomik haritasını yeniden biçimlendirecek yeni bir dönemi
başlatmıştır. Türkiye de başından itibaren bu yeniden yapılanmanın bir parçası olma
yolunda sürekli adımlar atmıştır. Yakın tarihimize damgasını vuran ve bizce son
yıllarda Türkiye ekonomisini etkileyen en önemli kararlardan biri olan Gümrük Birliği (
GB ) bunlardan belki de en önemlisidir.
Ekonomik birleşme türlerinden biri olarak GB, birlik üyesi ülkelerin birbirlerine
karşı dış ticarette uyguladıkları gümrük vergisi, miktar kısıtlamaları gibi ticareti
sınırlayıcı engelleri kaldırmaları ve üçüncü ülkelere karşı ortak gümrük tarifesi
uygulamaları anlamına gelmektedir. Ekonomik bütünleşmenin ileri aşamalarından
biridir.
GB’nin etkileri “statik etkiler” ve “dinamik etkiler” olmak üzere iki guruba
ayrılmaktadır. GB teorisinin öncüsü olan Viner tarafından tanımlanan “statik etkiler”
“ticaret yaratıcı etki” ve “ticaret saptırıcı etki” olmak üzere ikiye ayrılır. Bu iki grup etki
sermaye stoku, teknoloji ve ekonomik yapının sabit kalması varsayımı altında
kaynakların yeniden dağılımından kaynaklanan etkilerdir. Viner’a göre ticaret yaratıcı
etki ticaret saptırıcı etkiden büyük olduğu sürece GB refah yaratıcıdır.
Dinamik etkiler ise ekonomik birleşmelerin iç piyasayı genişletmek suretiyle
oluşturduğu etkilerdir. Dış rekabetin artması, büyük ölçekli üretim etkileri, içsel ve
2
dışsal ekonomiler, teknolojik ilerleme ve yatırımların özendirilmesi vb. gibi unsurları
kapsamaktadır.
Türkiye’yi GB’ye götüren süreç 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile
başlamıştır. Ankara Anlaşması esas itibariyle Türkiye ve Avrupa arasındaki ortaklık
ilişkisinin ana çerçevesini çizmiştir. GB kararı ve ilkelerin belirlenmesi daha sonra
imzalanan ve bir uygulama anlaşması olma niteliği taşıyan Katma Protokol ile
gerçekleştirilmiştir. 1970 tarihinde imzalanarak 1973 yılında yürürlüğe giren Katma
Protokol, Türkiye’den ihraç edilen sınaî mamuller üzerinde gümrüklerin sıfıra
indirilmesini ve miktar kısıtlamalarının kaldırılmasını karara bağlamıştır. Buna göre
Türkiye, 22 yıllık sürede aşamalı olarak sanayi ürünlerinde ve bazı işlenmiş tarım
ürünlerinde gümrüklerini sıfıra indirecektir. Belirlenen takvim kendi içinde Hazırlık
Dönemi, Geçiş Dönemi ve Son Dönem olarak alt dönemlere ayrılmış, 6 Mart 1995’de
Türkiye - AB Ortaklık Konseyi’nin, Gümrük Birliği kararı alması ile 22 yıllık geçiş
dönemi sona ermiş ve 1 Ocak 1996’dan itibaren Gümrük Birliği Anlaşması yürürlüğe
girmiştir.
Avrupa Birliği ile imzalanan Gümrük Birliği Anlaşmasının en önemli
özelliklerinden biri Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olmadan Gümrük Birliğini
gerçekleştirmiş tek ülke olmasıdır. Bu yönüyle Gümrük Birliği Türkiye ile AB arasında
dış ticareti sınırlayıcı engellerin ortan kaldırılmasını sağlayan bir bütünleşme anlaşması
olmanın ötesinde ekonomik, siyasi ve sosyal bir olgudur. Türkiye’nin AB’nin sanayi,
ticaret ve rekabet politikalarına uyma zorunluluğundan, AB Adalet Divanı kararlarına
uymaya, GB mevzuatının gerektirdiği her türlü yasal ve kurumsal düzenlemeyi
yapmaya kadar uzanan bütünleştirilmiş bir uygulama alanıdır. Bununla birlikte Türkiye
bu yükümlülüklerin belirlendiği karar alma mekanizmalarında temsil edilmemektedir.
Sadece tam üye ülkeler bu karar alma mekanizmalarında yer almakta, kararlar tam üye
ülkelerin ortak çıkarları ve öncelikleri doğrultusunda alınmaktadır. Ayrıca, alınan
kararların olası etkilerinden zarar görebilecek veya ekonomik yapısı itibariyle uyum
sağlamakta güçlük çekecek ülkelere mali ve teknik destek de sağlanmaktadır. Örneğin
Yunanistan ve Portekiz tam üye olmadan önce çeşitli ayrıcalıklardan yararlandıkları
gibi ancak AB’ye tam üye olduktan sonraki 7–9 yıl içinde tam bir GB’ yi
gerçekleştirmişlerdir.
Bu nedenle GB’nin yerinde bir karar olup olmadığı iktisatçılar arasında görüş
farklılıklarına neden olmaktadır. Bazı iktisatçılar GB’nin öngördüğü yasal ve kurumsal
3
dönüşüm sürecinin, gümrük tarifelerinin kaldırılması ve sınırlandırılması şeklinde
uygulanan politika değişikliklerinin, yerli sanayi dış rekabete açacak düzenlemelerin
kaçınılmaz olarak yapılması gerektiğini, GB’nin bu süreci hızlandıracak itici bir güç
olduğunu, aynı zamanda Türkiye’nin uzun vadeli en büyük ekonomik ve sosyal projesi
olan AB’ye tam üyeliğini hızlandıracak ve pekiştirecek bir adım olduğunu, kısa vadede
neden olabileceği bütün olumsuzluklara rağmen Türkiye ekonomisi için önemli bir
gelişme olduğunu savunmaktadır. Bazı iktisatçılar ise Türkiye’nin taraf olduğu GATT,
DTÖ gibi oluşumlar dolayısıyla ekonomiyi dış rekabete açacak ve uluslararası
piyasalarla bütünleşmesini sağlayacak yasal ve kurumsal bütün değişiklikleri zaten
aşamalı olarak yaptığı/yapacağı, bunun için GB’ye ihtiyaç olmadığı, gümrük vergisi ve
toplu konut fonu olmak üzere alınan vergilerin kamu kesimi için gelir kaybı
oluşturduğu, ayrıca hiçbir şekilde temsil edilmediği karar alma mekanizmalarında başka
ülkelerin çıkarları doğrultusunda alınan kararlarla bağlı olmanın kabul edilemez bir
durum olduğu ve AB’nin Türkiye’ye karşı taraflı uygulamalarının bulunduğu gibi
unsurları öne sürerek, GB’ye karşı çıkmaktadır.
Türkiye – AB arasında imzalanan GB, 1/70 sayılı Katma Protokol gereği sanayi
ürünlerini ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsamaktadır. Bu tez çalışması GB’nin sanayi
sektörü üzerindeki etkilerini araştırmaya yöneliktir. Çalışmanın ilk iki bölümünde
uluslar arası bütünleşmenin, AB oluşumunun ve Türkiye-AB ilişkilerinin teorik
çerçevesi çizilmeye çalışılmıştır. Üçüncü bölümde GB ile öngörülen yasal ve kurumsal
dönüşüm süreci ve bu dönüşümün tamamlanmasında gelinen son nokta ile GB sürecine
yöneltilen eleştiriler değerlendirilmiştir. Son bölümde ise 1980–2005 döneminde
Türkiye’de sanayi sektörünün (imalat sanayi) gelişimi, genel imalat sanayi dış
ticaretinin ve AB ile olan imalat sanayi dış ticaretinin değişimi, çeşitli hesaplamalar,
grafikler yardımıyla açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca, GB’nin Türkiye’nin ithalat
fonksiyonunda (imalat sanayi) yapısal bir değişim meydana getirip getirmediğini
ölçmek için panel veri yöntemiyle bir ithalat fonksiyonu tahmin edilerek, fonksiyonun
GB Anlaşmasının yürürlüğe girdiği 1996 yılından sonraki yapısal değişimi
incelenmiştir. GB’nin en hassas konularından biri de AB’nin serbest ticaret anlaşması
ve ikili ticaret anlaşmaları imzaladığı üçüncü ülkelerle olan ilişkilerdir. Türkiye GB
hükümlerine göre AB’nin dış ticaret politikasına uymakla yükümlü olduğundan AB’nin
üçüncü ülkelere uyguladığı gümrük tarifeleri ve eş etkili bütün önlemler Türkiye için
bağlayıcıdır. Ancak üçüncü ülkeler için böyle bir zorunluluk söz konusu değildir. Bu
4
nedenle çalışmanın son bölümünde üçüncü ülkelerle olan imalat sanayi dış ticaretinde
GB’den sonra görülen temel eğilimlere de yer verilmiştir.
5
BİRİNCİ BÖLÜM
ULUSLAR ARASI EKONOMİK BİRLEŞMELERİN GENEL ANLAMI VE
EKONOMİK BİRLEŞME TÜRLERİ
1.1. Ekonomik Birleşme Türleri
İktisat yazınında uluslararası ekonomik birleşme ( economic integration ),
üzerinde görüş birliği sağlanamamış bir kavram olmakla birlikte, ülke ekonomilerinin
ve politikalarının farklı düzeylerde bütünleşmesini ifade eden beş değişik birleşme
türünü tanımlamak için kullanılır. Yaygın olarak kullanılan başlıca ekonomik birleşme
türleri şunlardır:
1.1.1. Serbest Ticaret Bölgeleri ( Free Trade Area)
Serbest Ticaret Anlaşmasında ülkeler, kendi aralarındaki ticarette, belirli
mallarda, gümrük tarifelerini ve miktar kısıtlamalarını ( kotaları ) kaldırmakta, ancak
üçüncü ülkelere karşı bağımsız hareket ederek, kendi dış ticaret politikalarını
uygulamaktadırlar. Üye ülkeler mal piyasalarının bütünleşmesi amaçlamakta olup, diğer
faktör hareketleri serbest değildir. Belirli malların serbest dolaşımı dışında, kendi
aralarında ya da üçüncü ülkelerle olan ilişkilerinde herhangi bir bağlayıcılık yoktur.
Bugünkü AB üyesi olan bazı Kuzey Avrupa ülkelerinin kurduğu EFTA;
Kanada, ABD ve Meksika’nın kurduğu NAFTA ile Güney Amerika ülkelerinin
kurduğu eski ismi LAFTA olan şimdiki MERCOSUR, bu tanıma uygun ekonomik
birleşme örnekleridir ( Mercül , 2002 : 214 ).
1.1.2. Gümrük Birliği ( Costoms Unions )
Gümrük Birliği (GB), üyelerin kendi aralarındaki ticarette, gümrük vergisi,
miktar kısıtlamaları gibi ticareti sınırlayıcı engelleri kaldırıp, birlik dışındaki ülkelere
ortak bir tarife uyguladıkları bütünleşme biçimidir (Seyidoğlu, 1999:205).Gümrük
birliğine örnek olarak, ABD’de Kuzey-Güney birleşmesini, Alman devletçiklerinin
birleşmesiyle oluşan Zollverin’i, İtalyan Birliğini ve Benelüks Birliğini sayabiliriz
(Ertürk ,1998: 10,11).
6
1.1.3. Ortak Pazar ( Common Market )
Gümrük birliğinin bir üst aşamasıdır. Kendi aralarında daha önce gümrük birliği
oluşturan ülkeler, bu aşamada, aralarında yalnız malların değil, hizmetlerin, sermayenin
ve emek faktörünün de serbest dolaşımını gerçekleştirirler. Üye ülkeler, ortak politikalar
ve mevzuat çerçevesinde bütün üretim faktörlerinin serbestçe dolaşımının sağlandığı
ortak bir iç pazar oluşturmaya çalışmaktadırlar. Kendi aralarında sınırların kalkması üye
ülkelerin ulusal politikalarını yakınlaştırarak, yalnız ekonomik açıdan değil, siyasi
açıdan da bazı hükümranlık haklarının birlikte kullanımını, kurumsal yapılanmanın idari
organizasyonunu, gerek içte gerekse dışta, dengeli ortak politikaların oluşturulmasını ve
uygulanmasını da gerekli kılmaktadır ( Mercül , 2002 : 217 ).
1.1.4. Ekonomik-Parasal Birlik Ve Siyasi Birlik
Ekonomik birlik, ekonomik temele dayanan ve toplumu ilgilendiren bütün
politikaların uyumlaştırılmasıdır. Tüm ekonomik, mali ve sosyal politikaları
uyumlaştırılmasını gerektirmektedir. Parasal birlik ise ortak bir para birimine
geçilmesini ve ortak bir merkez bankası aracılılığıyla para politikalarının
koordinasyonunu tanımlamaktadır. Siyasi birlik ise birlik üyesi her ulusun egemenlik
haklarının bir bölümünü, uluslar üstü kurumlara devretmesi ile oluşan ve siyasi
kararların ve politikaların bu uluslar üstü kurumlar tarafından belirlendiği bütünleşme
aşamasıdır (Uyar,2003:155).
1.2.Ekonomik Birleşme Türleri İçinde Gümrük Birlikleri Teorisi, Önemi Ve
Etkileri
İktisat yazınında bütünleşme teorisi Viner’la başlatılır. Ancak 1950’lerden önce
de uygulanmak istenen tarife rejimleri ve gümrük birliği önerileri vardı. Örneğin Adam
Smith, Ulusların Zenginliği’nde tarifelerin tercihli uygulandığı bir ticaret rejiminin
uygulayan taraflara yararlı olacağı ile ilgili görüşler ileri sürmüştür. Bir başka yazar
Tausing, karşılıklı tarife indirimlerinin fayda ve maliyetlerinin ülkelerin ticaretteki
paylarına bağlı olduğunu örneklerle açıklamaya çalışmıştır. Torrens’a göre ise diğer
ülkelerin tepkisinin varlığı ve yokluğu durumunda referansların etkisi optimum tarifeye
bağlıdır. Bununla birlikte iktisat yazınında gümrük birliği teorisinin ayrı bir kavram
olarak kabul edilmesi Viner’la başlar. Viner’dan sonra, onun çalışmalarıyla birlikte
gümrük birlikleri teorisinin klasik eserleri olarak sayılan çalışmalarıyla Meade öne
çıkmaktadır. Meade, temel kısmi denge yaklaşımı ve kardinalist refah varsayımlarını,
7
kayıp ve kazançları mukayesede kullanmıştır. Getirdiği temel yenilik, mallar arası
ikame varsayımını yumuşatmış olmasıdır. Ayrıca analizlerine tüketimi de katarak bir
adım ileriye gidebilmiştir. Lipsey ve Lancester bu alanda ikinci en iyi teoriyi
geliştirmişlerdir Bu teorinin gelişmesi dünyadaki bütünleşme çabalarına yeni boyutlar
kazandırmıştır. Yukarıda ifade ettiğimiz bu öncü isimlerden sonra, gümrük birlikleri
teorisi Gehrels, Lipsey, Vanek, Johnson, Cooper, Massel, Kemp gibi iktisatçıların
katkılarıyla genişletilmiştir ( Ertürk, 1998:14–19 ).
1.2.1. Gümrük Birliği’nin Statik Etkileri
Viner, gümrük birliğinin statik etkilerini “ticaret yaratıcı etki” ve “ticaret
saptırıcı etki” olmak üzere ikiye ayırmıştır. Ticaret yaratıcı etki, gümrük birliği içindeki
hareketlerin yüksek maliyetli üreticiden düşük maliyetli üreticiye yönelmesiyle ortaya
çıkar. Bu durumun, tersi ise ticaret saptırıcı etkiyi oluşturur. Bu çözümlemenin temeli
tarifelerin kaldırılmasıdır. Çözümlemenin ana yöntemi ise miktar kısıtlamaları ve
gümrük tarifeleri gibi diğer ticareti sınırlayıcı etkenlerin göz önünde bulundurulmasıyla
genişletilebilir. Ticaret yaratıcı ve ticaret saptırıcı etkiler, ticareti sınırlayıcı faktörler
üye olmayan ülkelere karşı azaltıldığında da ortaya çıkabilir.
Gümrük birliği (GB), üye ülkeler arasında tarifelerin kaldırılması ve birlik dışı
ülkelere karşı ortak gümrük tarifesi uygulanması anlamına gelir. Üyelere karşı
tarifelerin kaldırılması ithalatın yüksek maliyetli üyelerden, düşük maliyetli üyelere
doğru kaymasına yol açar. Eğer ithalatçı GB üyesi aynı zamanda dünyanın en düşük
maliyetli üreticisi ise ticaret yaratıcı etkiyi destekleyen bir durum ortaya çıkar. Buna
karşın eğer düşük maliyetli üretici birlik dışında kalmış ise ve gümrük birliğinin
sağladığı ithalat fiyatı, üreticinin ithalat fiyatından daha yüksek ise ticaret saptırıcı etki
ortaya çıkar. Çünkü tarifeler bütün ülkelere karşı kaldırılmış olsaydı, ithalat düşük
fiyattan temin edilebilirdi.
Kısa dönemde ticaret yaratıcı etki, ticaret saptırıcı etkiden büyükse GB
faydalıdır. Eğer GB çok sayıda düşük maliyetli üreticiden oluşuyorsa ve ortak gümrük
tarifesinin düzeyi düşük ise bu sonucun ortaya çıkma olasılığı daha güçlüdür. Bununla
birlikte uzun dönemde, düşük maliyetli ülkenin birliğe girmediği durumda bile, ortak
gümrük tarifesi yeterince düşük tutularak ticaret saptırıcı etki önlenebilir
(Mcdonald,1999:44,45).
8
1.2.1.1. Ticaret Yaratıcı Etki
Şekil (1) ticaret yaratıcı etkiyi göstermektedir. DH ve SH eğrileri ev sahibi
ülkenin mal talep ve arz eğrisini, PuSu ve PwSu GB’nin ve üçüncü ülkelerin arz
eğrilerini göstermektedir. Birlik üyeliğinden önce harici üreticilerin ikisi de hesaba
katılmamıştır. Ev sahibi ülkenin kendi üretimiyle geçekleşen denge fiyatı OP, denge
miktarı ise OC kadardır. GB’den sonra birlik üyesi ülke OGT dışında kalırken birlik dışı
ülkeye tarife uygulanır. Bu yeni durumda birlik üyesi ülkenin arz eğrisi Pusu olur ve ev
sahibi ülke BD kadar ithalat yapar. Yerli arz OC’den OB’ye düşer, fakat yerli talep
OC’den OD’ye yükselir. Üretimin mallarda kaynak maliyet olan BC, BCHE’den
BCFE’ye düşer. Buradaki tasarruf EFH kadardır. Bu hem GB hem de dünya refahı
açısından yararlıdır. Ev sahibi ülke, üretici artığı PuEHPd kadar azalmasına rağmen
tüketici artığı PuGHPd kadar arttığı için kazançlıdır. Buradaki net kazanç HEG
kadardır. Dışlayıcı bir ticaret rejimi yerine serbest ticarete dayalı bir politika
benimsenirse yerli ekonominin kazancı arttırılabilir. Burada serbest ticaretten doğan bir
kazanç vardır. Bu aynı zamanda bütün ticari ortaklar için de refah artışı sağlar
(Mcdonald,1999:46).
1.2.1.2.Ticaret Saptırıcı Etki
GB’nin ticaret saptırıcı etkisi Şekil (2)’de gösterilmiştir. GB’ne üye olmadan
önce potansiyel ortaklar ve dünyadaki diğer üreticiler için tarife düzeyi t’dir . Yerli
üretim ( Arz ) OC, ithalat CD kadardır. FGHL kadar tarife ev sahibi ülkenin hükümetine
gitmektedir. Ev sahibi ülke dışsal tarifesi, birliğe katılmadan önceki tarifesine uygun
bir GB’ye katılırsa, yerli üretim OB’ye ye düşer, yerli tüketim ise OE’ye yükselir; BE
ithalatı şimdi serbest tarife fiyatı OPU’ dan, birlik ortağından sağlanmaktadır.Böylece,
ticaret saptırıcı etki ortaya çıkmış, ithalatın başlangıç maliyeti olan CD; HLMN kadar
artmıştır.Hükümetin tarife gelirlerinde FGLH kadar kayıp olmuş, üretici artığı
PuPwRF kadar azalmış, tüketici artığı ise PuPwGS kadar artmıştır.Tüketici artığındaki
kazançtan üretici artığındaki kaybı çıkarırsak RFGS kalır. Bu bölüm –FGNM- tarife
gelir kaybının bir kısmıdır. Sonuç olarak bu durum RFGS’ deki kazancı RTM ve SGN
bölgelerine göre azaltır. HLNM’ nin diğer kısmı ( sapmanın miktarı ) RFM ve SGN
üçgenleriyle karşılaştırılabilir. Burada net bir “ticaret sapması” kaybı vardır. Bu kaybın
düzeyi, dünya fiyatı ile birlik içindeki fiyat arasındaki fark arttıkça, artabilir
(Mcdonald,1999:47).
9
Şekil 1: Ticaret Yaratıcı Etki
Şekil 2: Ticaret Saptırıcı Etki
1.2.2. Gümrük Birliği’nin Dinamik Etkileri
Gümrük birliğinin dinamik etkileri, üye ülkelerin ekonomik yapılarında, üretim
kapasitesi ve kaynak verimliliğinde meydana gelen değişimlerdir. Birçok iktisatçıya
P
Q
H
E F G
Su1
Sw1
DH SH
Su
Sw
B
Pd
Pu
Pw
C D
Su1
Su1
DH
Sw1
Su
Sw
DH
Pu(1+t)=Pu1
Pw(1+t)=pw1
Pw
Pu
G
Q
P
10
göre gümrük birliğinin, önemli yönü statik etkileri değil dinamik etkileridir. Gümrük
birliğinin başlıca dinamik etkileri şunlardır:(Seyidoğlu,1999:212)
1.2.2.1. Tekel Gücünün Azalması
Ticareti sınırlayıcı engellerinin kaldırılması nedeniyle bütünleşme üyesi diğer
ülkelerden sağlanabilecek olası kaynak arzı tekel gücünü azaltabilir. Tekel gücündeki
azalma fiyatları düşürürken üretimi arttırır. Böylece tüketicilerin net kazancı da artmış
olur. Rekabet ortamının artması, üreticileri fiyatı artırmadan üretimin kalitesini
artırmaya teşvik eder. Ticaret engellerinin kaldırılması küçük pazarlarda da
bütünleşmeye yol açar ve bu şekilde üretim için daha büyük pazarlar yaratılmış olur
(Mcdonald,1999:47).
1.2.2.2.Ölçek Ekonomileri
Üretim hacminin geniş bir piyasanın ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde
artırılması, ölçek ekonomilerinin doğmasına yol açar.Büyük ölçekli üretim ekonomileri
çeşitli şekillerde ortaya çıkar.Örneğin geniş bir piyasa ileri teknolojik yöntemlerle
maliyetlerin düşürülmesine olanak sağlar.Kitlesel üretim dolayısıyla çeşitli pazarlama
fonksiyonları daha büyük hacimlerde yapılabilir.Ayrıca daha az stok bulundurma
ihtiyacı doğar.Bunlar maliyetlerde tasarruf sağlarken, üretim, planlama, yönetim,
araştırma geliştirme gibi faaliyetlerde de yüksek derecede kalifiye elemanlar
çalıştırılmasına olanak verir (Seyidoğlu,1999:212).
1.2.2.3. Dışsal Ekonomileri
Bir üreticinin kendi faaliyetlerinin dışında herhangi bir maliyete katlanmadan
başka ekonomik faaliyetler sonucu bazı faydalar sağlamasına dışsal ekonomiler denir.
GB ile birlikte beklenen dışsal ekonomileri şu şekilde sıralamak
mümkündür:(Kılıç,2005:32)
i. Mal ve girdilerin herhangi bir tarife engeli ile karşılaşmadan dolaşımını ve bu
mal ve girdilerin nihai kullanıcılarına daha ucuz fiyattan ulaşmasını
sağlayacaktır.
ii. Ülkeler arasında teknolojik bilgi akımı, teknoloji bakımında geri olan yörelerde
endüstrinin gelişmesini sağlayabilir.
11
iii. GB, üye ülkeler arasında alt yapı yatırımlarının gelişimine olumlu katkı
sağlayarak ticaretin artmasına yol açar.
1.2.2.4.Teknolojik İlerleme
Gümrük birliği üye ülkelerin teknolojik ilerleme hızını yükseltir. Geniş bir
piyasa büyük işletmelerin kurulmasına yol açar. Bu ise bir yandan yurt dışından ileri
tekniklerin aktarılmasına, öte yandan da işletmelerin bünyesinde araştırma ve geliştirme
faaliyetlerine daha büyük fonlar ayrılmasına olanak verir.
1.2.2.5.Yatımları Özendirme
GB’nin olumlu rekabet etkileri ve ölçek ekonomileri verimliliğin artmasına
verimliliğin artması da gelirde, buna bağlı olarak da tasarruflarda ve yatırımlarda artışa
yol açar. Ayrıca pazarın büyümesi sonucunda yığın üretime geçilmesi de yatırımları
özendirir (Kılıç,2005:33).
1.2.2.6.Kaynak Hareketliliği
Birlik içinde emek ve sermaye hareketliliğindeki artış, bölge içinde kaynakların
daha etkin kullanımına yol açarak verimliliği ve refahı yükseltir (Seyidoğlu,1999:21).
12
İKİNCİ BÖLÜM
TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
2.1. Türkiye Avrupa Topluluğu Ortaklığının Kurulması (Ankara Anlaşması)
Türkiye, II. Dünya savaşından sonra, Rusya’dan gelen tehdit karşısında, Batı
Bloku’na siyasi, askeri ve ekonomik olarak yakınlaşmak, hatta bu blok içinde yer almak
ihtiyacı duymuştur. Askeri yönden NATO içinde yer alırken, Avrupa’da da kurulmakta
olan uluslararası ve bölgesel (Avrupa çevresinde) kuruluşlara üye olmuştur.
Türkiye, AET’nin daha ilk kuruluş yıllarında onunla ilişki kurmaya ve kurucu
altı Avrupa ülkesi ile kader birliği yapmaya yönelmiştir. Toplulukları tesis eden Roma
Anlaşması 1 Ocak 1958’de yürürlüğe girmiş, bundan bir buçuk yıl sonra Türkiye tam
üyeliği öngören bir ortaklık ilişkisi kurmak üzere, henüz oluşmakta olan Topluluğa
başvurmuştur. Türkiye’yi Topluluk ile ortaklık ilişkisi kurmaya yönelten en önemli
nedenler Batı Bloku içinde yer almak istemesi ve Yunanistan’ın tutumudur.
Yunanistan’ın AET’ye başvurması Türkiye’nin başvuru kararı almasını
çabuklaştırmıştır. Bu ana nedenlerin etkisiyle Türkiye, 9 Temmuz 1959’da Roma
Anlaşması’nın 238. maddesi çerçevesinde üyelik hedefiyle Topluluğa başvurmuştur.
Taraflar arasında yapılan ön görüşmeler, Topluluk ile Türkiye arasında 12 Eylül
1963’de imzalanarak, 1 Aralık 1964’de yürürlüğe giren Ortaklık Anlaşması ile
sonuçlanmıştır. Ankara Antlaşması bir çerçeve antlaşmadır ve Türkiye’nin AET’ye tam
üye olmasını hedeflemektedir ( Manisalı, 1996: 37 ).
2.1.1. Amacı ve Kapsamı
Ankara Anlaşması, Roma Anlaşması’nın 238. maddesine dayanan ve Türkiye
ile Topluluk arasındaki ortaklığın temel ilkelerini belirleyen bir çerçeve antlaşma olarak
Türkiye ekonomisinin hızlandırılmış kalkınmasını, istihdam seviyesinin ve yaşam
şartlarının yükseltilerek, taraflar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin aralıksız ve
dengeli olarak sürdürülmesini ve nihai hedef olarak taraflar arasında aşamalı olarak bir
gümrük birliği kurmayı amaçlamaktadır (Vakıfbank,1994: 3).
13
2.1.2.Yürürlüğe Girmesi (Katma Protokol)
Ankara Anlaşma’sı Türkiye ile AET arasındaki ortaklığın çerçevesini
oluşturduğundan, Geçiş Dönemi’nin tamamlanması için gerekli koşulları belirlemek
amacıyla daha detaylı bir anlaşmanın gerekli olduğu düşünülmüştür 1986 yılı Aralık
ayında başlayan görüşmeler, 23 Aralık 1970 tarihinde Katma Protokol’ün
imzalanmasıyla sonuçlanmıştır. 11 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe giren Katma
Protokol, Ankara Antlaşması’nda yer alan hükümlerin Türkiye’nin ekonomik durumuna
uygun bir biçimde yürürlüğe konulmasını sağlayacak bir “ uygulama anlaşmasıdır ” ve
22 yılda tamamlanacak Geçiş Dönemi’nin şartlarını ayrıntılı olarak ortaya koymaktadır.
Ayrıca, Topluluğun, Türkiye’nin ekonomik gelişimini mali yönden destekleme
konusundaki taahhütlerini de dikkate almaktadır.
Katma Protokolle tarımsal ürünlerin, Toplulukla Türkiye arasında serbest
dolaşımı ve Türkiye’nin Topluluğun ortak tarım politikasına 22 yıllık dönemde
kademeli olarak uyumu öngörülmüştür. KP aynı zamanda Toplulukla Türkiye arasında
işgücünün hizmetlerin ve sermayenin ve sanayi ürünlerinin serbest dolaşımı için Geçiş
Dönemi de düzenlenmektedir. Protokolle, Geçiş Döneminde iki tarafın mali ve ticari
politikalarının uyumu ve Geçiş Dönemi sonunda Ankara Anlaşması’nda taahhüt edildiği
gibi Türkiye ile AET arasında bir Gümrük Birliği kurulması öngörülmüştür. Topluluk,
Protokol’ün yürürlüğe giriş tarihinde, Geçici Protokol’de öngörülen istisnalar dışında
Türkiye’den ithal edilen sanayi ürünlerine uygulanan gümrük vergilerindeki
indirimlerden de yararlanmıştır. Türkiye’nin ara yükümlülüğü, topluluğun sanayi
ürünlerine uygulanan bütün gümrük vergilerini ve miktar kısıtlamalarını 12 yılda
kademeli olarak kaldırmaktır. Türkiye’nin daha az rekabet edebildiği malların üretimi
ile ilgili olarak bu dönem 22 yıla çıkarılmıştır. Bununla birlikte Katma Prokol’de, hem
Türkiye’de hem de Toplulukta ekonomik zorluklar olması halinde uygulanabilecek
koruyucu önlem maddeleri de vardır (Vakıfbank,1994:34–36)
2.2. Ortaklığın Dönemleri
2.2.1. Hazırlık Dönemi
Hazırlık Dönemi, Türkiye’nin Geçiş Dönemi ve Son Dönem boyunca kendisine
düşecek yükümlülükleri üstlenebilmek için Topluluğun mali yardımları ile ekonomisini
güçlendireceği bir dönem olarak tanımlanmıştır. Bu sürece ilişkin uygulama esasları
Ankara Anlaşması’na ekli Geçici Protokol ve Mali Protokol ile düzenlenmiştir.
14
Bu çerçevede AET Türkiye’ye geleneksel dört ihraç ürünü olan tütün, kuru
üzüm, kuru incir ve fındıkta tarife kontenjanları tanımıştır. Bu kontenjanlar içerisinde
yapılan ihracata indirimli tarifeler uygulamış, kontenjanın üzerindekilere ise OGT
uygulamıştır. Pamuk için ithalatın, herhangi bir kontenjan koymadan ve gümrük vergisi
almadan gerçekleştirilmesi öngörülmüştür. 1967’den sonra kaliteli şaraplar ve bazı
deniz ürünleri, sofralık üzüm ve narenciye gibi tarımsal ürünler ile bir kısım sanayi
mallarımıza belirli kontenjanlar içerisinde gümrük vergisiz veya düşük tarifeli ithalat
kolaylıkları sağlamıştır (Uyar, 2003:171,172).
1971 yılında Türkiye’nin Topluluk ile olan ortaklık ilişkisinin Hazırlık
Dönemi’ni düzenleyen Geçici Protokol’ün uygulama süresi sona ermiştir. Geçiş
Dönemini düzenleyen Katma Protokol, 23 Kasım 1970 tarihinde imzanmış olmasına
rağmen ancak, 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe girebilmiştir. Taraflar, onay izleğinin
uzun bir süre alacağını öngörerek, Katma Protokol Yürürlüğe girene kadar geçecek
süreyi kapsayan, ticari hükümleri düzenleyici bir geçici anlaşma üzerinde
anlaşmışlardır. Bu nedenle, Geçici Anlaşmanın yürürlüğe girdiği 1 Eylül 1971
tarihinden 1 Ocak 1973 tarihine kadar geçen dönem de ortaklık ilişkisinin Hazırlık
Dönemi kapsamında ele alınmaktadır (Dağdemir, 1998:82).
2.2.2. Geçiş Dönemi ( 1973 – 1996)
2.2.2.1. Gümrük Vergileri Eş Etkili Vergi ve Resimlerin Kaldırılması
Katma Protokol’ün ticari hükümlerini yürürlüğe koyan Geçici Anlaşma’nın 31
Aralık 1972 tarihinde uygulamadan kalkması ile Katma Protokol, 1 Ocak 1973’den
itibaren yürürlüğe girmiştir. Böylece, Türkiye ile AET arasındaki Hazırlık Dönemi son
bulmuş ve Geçiş Dönemine girilmiştir. Bu döneme geçişle taraflar karşılıklı ödünler
vererek bir “Gümrük Birliğini” gerçekleştirmeyi amaçlamışlardır. Hazırlık döneminde
topluluğun tek taraflı verdiği ödünlere karşılık bu defa Türkiye de yüklenim altına
girerek belli bir zaman takvimi içinde Topluluk ile GB’yi gerçekleştirmeyi taahhüt
etmiştir. Kurulacak GB’nin Roma Anlaşması’nda olduğu gibi “sanayi ürünlerini”
kapsaması öngörülmüş, tarımsal ürünler için “ortak bir tarım politikası” izlenmesi kabul
edilmiştir. Taraflar birbirlerinden olan ithalatlarına gümrük vergisi ile eş etkili vergi ve
resimler koymaktan, Protokol’ün yürürlüğe girişinde uyguladıkları gümrük vergileri ile
eş etkili vergi ve resimleri arttırmaktan (standstill), kaçınacaklarını taahhüt etmişlerdir.
İndirimlerin yapılacağı temel vergiler Katma Protokol’ün imza tarihinde (23 Kasım
15
1970) geçerli olan vergilerdir.Gümrük indirimleri ile birlikte aynı etkiyi yaratan mali
yüklerin de kaldırılması gerekmektedir. Eş etkili mali yük kapsamına, tek taraflı olarak
ithalatı yapılan mallara, benzer yerli ürünlerden farklı olarak uygulanan ve böylece ithal
malının fiyatını yükselterek malların serbest dolaşımı üzerinde gümrük vergisi gibi etki
yaratan vergiler girmektedir. Dolayısıyla damga resmi, belediye hissesi ve dış ticaret
fonları eş etkili mali yük kapsamındadır.
i. Topluluk’un Yükümlülükleri: Topluluk, Türkiye çıkışlı sanayi mallarına uyguladığı
bütün gümrük vergilerini, Protokol’ün ticari hükümlerinin yürürlüğe girdiği Eylül
1971’de, dört istisna dışında sıfırlamıştır. İstisnalar; bazı petrol ürünleri, perakende
satışa arz dilmeyen pamuk ipliği, diğer işlenmiş pamuklu dokumalar, yün veya ince
hayvan kılından yapılan makine dokuma halılarıdır. Bu dört istisnadan petrol ürünleri
için Topluluk sıfır gümrüklü 200.000 tonluk bir tarife kontenjanını açmıştır. Diğer üç
üründe gümrükler, 12 yıllık dönemde sıfırlanmak üzere % 25’lik dilimler içinde
indirilecektir. (Katma Protokol, Ek 1, Md. 1) .Pamuk iplikleri, diğer pamuklu
dokumalar ve yün veya ince kıldan mamul makine halıları itibariyle belirlenen tarife
kontenjanları, tamamlayıcı Protokol yanında genel tercihler Sistemi’yle de çeşitli
artırımlara uğramış ve 1 Ocak 1985 tarihinde tamamen kaldırılmıştır. Böylece, söz
konusu tekstil ürünleri de, diğerleri gibi, gümrük vergisiz ihraç edilebilir hale
gelmişlerdir. Sanayi ürünlerinde diğer istisnayı oluşturan, petrol ürünlerine uygulanan
sıfır vergili tarife kontenjanı, 740.250 tona yükselmiştir.
ii. Türkiye’nin Yükümlülükleri: Türkiye, ilke olarak Topluluk çıkışlı sanayi ürünleri
ithalatına (AKÇT ve EURATOM ürünleri dışında) uyguladığı gümrük vergileri ile eş
etkili vergi ve resimleri 12 yılda sıfırlayacaktır. Mevcut sanayi dallarından rekabet gücü
az olanlar ile çocuk sanayilerin güçlenmesine olanak tanımak amacıyla Katma
Protokol’de belirlenen makine mühendisliği malları, tarım ve elektrik makineleri, taşıt
araçları gibi maddelerin gümrük vergileri 22 yılda kaldırılacaktır.
12 yıllık listede, geçiş döneminde, dış rekabet gücü kazanacağı düşünülen sanayi
dalları ile Türkiye’de kurulması mümkün olmayan sanayi dalları yer almıştır. 12 yıllık
liste ürünleri, referans yılı 1967’de ithalat değerinin % 55’ini oluşturacaktır. 22 yıllık
listede yer alan ürünlerde, geçiş döneminin ilk 8 yılında, Katma Protokol’ün yürürlük
tarihinde Türkiye’de var olmayan sanayi dallarının kurulması durumunda, 1967 yılı,
ithalatının aynı yıl fiyatları ile % 10’unu geçmemek üzere değişiklik yapma hakkı
tanınmıştır. Değişiklikten, Ortaklık Konseyi’ne bilgi vermek gerecektir. 12 yıllık listede
16
bu % 10’luk değişikliğin yapılabilmesi için, Ortaklık Konseyi’nin Türkiye’ye yetki
vermesi öngörülmüştür.
Türkiye 1 Ocak 1973 ve 1 Ocak 1976 tarihlerinde yükümlülüklerine uymuş ve
12 yıllık listede % 10’luk iki, 22 yıllık listede ise % 5’lik iki indirim yapmıştır. İlk
indirimler yapılmadan önce 31.12.1972 tarihinde Türkiye, gümrüklerini % 10 oranında
artırmış, 1 Ocak 1973’de ise tekrar indirmiştir. Böylece, fiilen 1 Ocak 1973’de bir
indirim yapılmamıştır. 25 Aralık 1976 tarihinde alınan tek taraflı bir karar sonucunda,
Katma Protokol’ün 60. maddesine göre, bütün yükümlülükler dondurulmuştur.24 Ocak
1980 kararlarıyla birlikte Türk ekonomisinde başlatılan dışa açılma politikasına paralel
olarak, 1976’dan sonra devamlı ertelenen gümrük indirimleri, 1987 yılındaki tam üyelik
başvurusundan sonra yerine getirilmeye başlanmıştır. Hükümet, 17.12.1987 tarih ve
87/12421sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile 22 yıllık listede 1.1.1979 ve 1.1.1983
tarihinde yapılması gereken ertelenmiş % 5’lik üçüncü ve dördüncü indirimlerin
1.1.1988 tarihinde gerçekleştirilmesini onaylamıştır. Böylece Türkiye’nin ulaştığı
indirim seviyesi, 12 yıllık listede % 30, 22 yıllık listede ise % 20 olmuştur. Türk
Hükümeti ile Topluluk arasında 7 Kasım 1988 ve 20-21 Aralık 1988 tarihleri arasında
yapılan Ad Hoc Komite toplantıları sonucunda, Türkiye’nin 1995 yılına kadar gümrük
indirim takvimini tamamlayarak sanayi ürünlerinde gümrük vergilerini sıfırlamayı
amaçladığı açıklanmıştır. Böylece, 1989–1992 döneminde her yıl yapılacak % 10
indirimler ile 12 yıllık listede % 70, 22 yıllık listede ise % 60 indirim sağlanması
öngörülmüştür. GB’nin 1992–1995 yılları arasındaki bölümünün uygulanma şartları ise,
o tarihte iç pazarın Türk ekonomisi üzerindeki etkileri de göz önünde bulundurularak
yeniden belirlenecektir. İthalattan alınan ve gümrük vergisi niteliğinde olan fonlar ise,
1993 yılından itibaren 5 yıllık dönemde kaldırılacaktır (Karluk, 1997:34–37).
Tablo 1: Katma Protokol’de Öngörülen Gümrük İndirimleri
Gümrük Vergileri 12 Yılda İndirilecek
Ürünlerde İndirim Oranı (% )
Gümrük Vergileri 22 Yılda İndirilecek
Ürünlerde İndirim Oranı (% )
Tarih Yıllık Toplam Tarih Yıllık Toplam
1.1.1993 10 10 1.1.1993 5 5
1.1.1974 - 10 1.1.1974 - 5
1.1.1975 - 10 1.1.1975 - 5
1.1.1976 10 20 1.1.1976 5 10
1.1.1977 - 20 1.1.1977 - 10
1.1.1978 10 30 1.1.1978 - 10
17
1.1.1979 10 40 1.1.1979 5 15
1.1.1980 10 50 1.1.1980 - 15
1.1.1981 10 60 1.1.1981 - 15
1.1.1982 10 70 1.1.1982 - 15
1.1.1983 10 80 1.1.1982 - 15
1.1.1984 10 90 1.1.1984 - 20
1.1.1985 10 100 1.1.1985 10 30
1.1.1986 10 40
1.1.1987 - 40
1.1.1988 10 50
1.1.1989 - 50
1.1.1990 10 60
1.1.1991 10 70
1.1.1992 - 70
1.1.1993 10 80
1.1.1994 10 90
1.1.1995 10 100
Kaynak: (Karluk, 1997:39)
2.2.2.2. Ortak Gümrük Tarifesine Uyum
Türkiye’nin Ortak Gümrük tarifesine (OGT) uyumunun, 12 yıllık listede yer
alan mallarda 12 yılda, 22 yıllık listede yer alan mallarda 22 yılda gerçekleştirilmesi
öngörülmüştür. OGT’ ye uyumun, Türkiye’nin 23 Kasım 1970 tarihinde üçüncü
ülkelere karşı fiilen uygulamakta olduğu gümrük vergisi oranlarından hareketle üç
aşamada gerçekleştirilmesi öngörülmüştür;
i. Türkiye’nin fiili gümrük oranlarının OGT’ ye göre % 15 altında ve üstünde bir
farklılık bulunmayan ürünlere OGT 1997 yılında uygulanacaktır.
ii. Katma Protokol’ün imza tarihinde fiilen uygulanan gümrükler ile OGT arasındaki
farkı % 20 oranında azaltan ilk uyum 1977 yılında uygulanacaktır.
iii. Farkın geriye kalan kısmı % 20’lik indirimler ile 1985’de ortadan kaldırılacaktır.
Buna göre, 12 yıllık listede yer alan mallar için ilk % 20’lik uyum indirimi 1977
yılında yapılacak, bunu 1980 ve 1982 yıllarındaki % 20’lik indirimler izleyecektir. 1985
yılı başında yapılacak % 40’lık indirimle % 100’lük toplam indirime ulaşılacaktır. 22
yıllık listede yer alan mallar için ilk indirim 1983 yılında % 20 olarak, bunu izleyen
18
indirimler 1988’de % 30, 1991’de % 20 ve 1995 yılı başında da kalan % 30’luk
indirimin yapılmasıyla Topluluk ile OGT uyumu gerçekleştirilecektir.
Bu plana karşılık uygulamada durum şu şekilde gerçekleşmiştir. Türkiye, 25
Aralık 1976 tarihinde, gümrük indirimlerinde olduğu gibi OGT’ye uyum konusundaki
yükümlülüklerini de dondurmuştur. Bu durum, Türkiye’nin tam üyelik için başvurduğu
1987 yılına kadar devam etmiş, 1988’de yapılan “Ad Hoc” komite toplantılarında
Türkiye’nin 1989–92 dönemi için hızlandırılmış bir indirim takvimi teklif etmesiyle; ilk
indirim 1989 yılında yapılmıştır. Bunu izleyen indirimler aşağıdaki gibidir
(Kılıç;2002:258, 259):
Tablo2:Ad Hoc Komite Toplantıları Çerçevesinde OGT’ye Uyum İndirimleri
12 Yıllık Liste 8 (%) 22 Yılık Liste (%)
Yıllar Yıllık Birikimli Yılık Birikimli
1989 20 20 20 20
1990 - 20 - 20
1991 20 40 - 20
1992 - 40 20 40
1993 20 60 10 50
1994 20 80 20 70
1995 20 100 30 100
Kaynak: (Kılıç;2002:259).
2.2.2.3. Miktar Kısıtlamalarının Kaldırılması
Türkiye ile Topluluk arasında tam bir GB kurulabilmesi için, gümrük vergileri
gibi miktar kısıtlamalarının da (kotaların) kaldırılması gerekmektedir. Kotalar,
maliyetlerden bağımsız olarak kesin bir koruma sağladığı için, gümrük vergilerinin
indirilmesinden daha önemlidir. Türkiye’nin Topluluk çıkışlı ithalatta tam bir
serbestleşmeye gitmesi GB için bir zorunluluktur. Bununla birlikte Türkiye açısından bu
yükümlülük, Katma Protokol’ün yürürlüğe girdiği tarihte 1967 yılı Topluluk çıkışlı
ithalatının ancak % 35’i için geçerli olacaktı. Her seferinde Topluluk lehine konsolide
edilecek serbestleşme oranları, kademeli olarak yükseltilerek, anlaşmanın yürürlüğe
girişinden 19 yıl sonra % 80’e çıkarılacaktır. Türkiye, özellikle Topluluktan yapacağı
ithalat üzerindeki ithalat teminatlarını da zaman içinde kaldırmayı üstlenmiştir. Bunun,
mal gruplarına göre 12 ve 22 yıllık süreler içinde gerçekleştirilmesi öngörülmüştür.
19
Katma Protokol, taraflar arasında ithal miktar kısıtlamaları ile eş etkili tüm
önlemleri yasaklamış ve mevcut kotaların dışında yeni kotaların konulmamasını
(standstill) kabul etmiştir. Topluluk, Katma Protokol’ün yürürlüğe girmesinden önce
Geçiş Dönemi’nin fiilen yürürlüğe girdiği 1 Eylül 1971 tarihinde ipek böceği ve ham
ipek dışında Türk sanayi ürünlerine uyguladığı bütün kotaları kaldırmıştır. Türkiye ise,
katma Protokol’de öngörülen koruyucu nitelikte yeni kotalar koyma hakkına sahiptir.
Türkiye, Topluluktan yaptığı ithalata uygulanan kotaların kaldırılmasına “ticarete konu
olan mallar” ve “ticarete konu olmayan mallar” olarak iki ayrı takvim belirlemiştir.
Ticarete konu olan mallarda kotalarını, Katma Protokol’ün yürürlüğe girdiği
1/1/1973’de 1967 yılı Topluluk çıkışlı özel ithalatın % 35’ini 1991 yılında da % 80’ini
konsolide edecektir. Diğer bir deyişle bu ithalata tekrar miktar kısıtlaması
uygulamayacaktır.(KP, Md.22)Buna karşılık ithalatı serbestleşmiş olmasına rağmen bu
serbestleşmenin Topluluğa konsolide edilmediği ürünlerde yeni miktar kısıtlamaları
koyabilecektir. Fakat bu durumda, bundan etkilenecek mallar üzerinde Topluluk lehine
kotalar açacaktır. Bu kotalar, miktar kısıtlaması koymadan önceki yıl içinde
Topluluktan gerçekleştirdiği ithalatın % 75’inden az olmayacaktır.
Türkiye, 1976 yılında Topluluk ile ilişkilerini askıya alana kadar 1973 ve 1976
yükümlülüklerini yerine getirmiş ve ithalatını %40 oranında serbestleştirilmiştir.
Ayrıca, bu kotaların konsolidasyonunu da yapmıştır. Bu tarihte Türkiye’nin Topluluğa
karşı ticarete konu olan mallardaki fiili serbestleşme oranı % 70 civarındaydı. Aralık
1988’de yapılan Ad Hac Komite toplantısı sonucunda, 1976 yılından sonra ertelenen
konsolide serbestleşme oranını, 1/1/1989’dan itibaren % 45’e, bu oranı iki yıl içinde %
60’a, 1995 sonunda ise % 100’e çıkarmayı taahhüt etmiştir. Ticarete konu olmayan
mallardaki yükümlülüklerini, 1976’daki % 10’luk yükseltmeden sonra ertelemiştir.
1981 ve 1983 İthalat rejimleri ile ithalatta kota sistemi kaldırıldığı için, bu hükmün bir
anlamı kalmıştır.
Türkiye Katma Protokol hükümlerine göre Topluluğa yönelik kota
yükümlülüklerini kısmen yerine getirirken Topluluk, Türk sanayi ürünleri ihracatına iki
istisna dışında kota koymama taahhüdüne sadık kalmamıştır. İngiltere, 2 Mart 1975
tarihinde aldığı tek taraflı bir karar ile Türkiye’nin pamuk ipliği ihracatını kısıtlamıştır.
Böylece Türkiye ile Topluluk arasında tekstil sektörü ihracatı konusunda bir “kota
savaşı” başlamıştır. Komisyon, Türkiye’nin tekstil ürünleri ihracatının kendi iç pazar
yapısını bozduğunu öne sürerek gönüllü olarak ihracatını kısıtlamasını istemiştir.
20
Topluluk, 1978 yılı sonunda tekstil ürünü ihraç eden 26 gelişme yolunda olan ülke ile
beş yıllık bir gönüllü ihracat kısıtlaması anlaşması imzalamıştır. Bu çerçevede hareket
eden Topluluk, Türkiye ile de benzer bir gönüllü tekstil ihracat kısıtlama anlaşması
yapmak istemiştir. Buna karşılık Türkiye imtiyazlı bir ortak üye olarak Topluluğun
tekstil ürünlerine kısıtlama getiremeyeceğini öne sürmüştür. Ancak. AET Türk pamuk
ipliğinin sübvanse edildiğini, fiyatlarda damping yapıldığını ileri sürerek pamuk ipliğine
% 16 oranında anti-damping vergisi koymuştur. Pamuk ipliğindeki anti damping vergisi
taraflar arsında “iradi ihraç kısıtlaması” anlaşması imzalanarak kaldırılmıştır. 1982
Temmuzunda imzalanan pamuk ipliği anlaşmasından sonra aynı yılın Ekim ayında
başta t-shirtler olmak üzere Türkiye menşeli hazır giyim mamullerine getirilen tek
taraflı kısıtlamaya karşı Türkiye’de Topluluk çıkışlı demir çelik ürünleri ithalatında %
15 oranında fon tahsilâtına başlamıştır. Bu fon zaman içinde azaltılarak kaldırılmıştır.
Türkiye ile imzalanan gönüllü miktar kısıtlaması anlaşmalarına rağmen, Türkiye’nin
tekstil ve hazır giyim ürünleri üretimindeki gelişmeye engel olunamayınca, AT üyesi
ülkeler doğrudan Komisyona başvurarak önlem alınmasını istemişlerdir. Topluluk üyesi
ülkeler, Türkiye’nin tekstil ürünlerini sübvanse ettiğini, iç piyasadan % 25 oranında
daha ucuza imalat yaptığını ve böylece damping uyguladığını öne sürmüşlerdir. Türkiye
hakkında açılan soruşturmalar sonucunda çok sayıda malda damping belirlenememiş ve
uygulanan vergiler daha sonra kaldırılmıştır.
Türkiye, daha sonraki yıllarda Protokol hükümlerine tamamen aykırı bir şekilde
Topluluk ile “gönüllü ihracat kısıtlaması” anlaşmaları imzalayarak yürürlüğe
koymuştur. İlk kısıtlama anlaşması, pamuk ipliği anlaşmasıdır. Daha sonraki yıllarda tshirt,
pantolon, slip, sair pamuklu dokuma yatak çarşafları, erkek ve çocuk gömlekleri,
havlu ve havlu nevi bukleli mensucat, bluz örme giyim eşyası gibi tekstil ve hazır giyim
ürünlerinde Topluluk ülke bazında tek taraflı karalar ile Türk ihraç ürünlerine miktar
kısıtlaması getirmiştir. Bütün bu uygulamalar, Topluluğun Katma Protokol ile üstlenmiş
olduğu yüklenimlere aykırıdır ( Karluk,2003: 556-560).
21
Tablo 3: İthalatta Liberasyonun Konsolidasyonu
Yıllar
1967 Yılı Topluluk Çıkışlı Özel İthalat
Üzerinden Konsolide Liberasyon Oranı
Ticarete Konu Olmayan Maddelere
Topluluk Lehine Açılacak Kontenjanlar
Yılık Toplam Artırım Yüzdesi Kontenjan 1973=100
1973 35 35 -100 100
1974 0 35 0 100
1975 0 35 0 100
1976 5 40 10 110
1977 0 40 0 110
1978 0 40 10 121
1979 0 40 0 121
1980 0 40 10 133
1981 5 40 0 133
1982 0 45 10 146
1983 0 45 0 146
1984 0 45 10 161
1985 0 45 20 193
1986 15 45 0 193
1987 0 60 20 232
1988 0 60 0 232
1989 0 60 20 278
1990 0 60 0 278
1991 20 60 20 334
1992 0 80 0 334
1993 0 80 20 401
1994 0 80 0 401
1995 Tam Liberasyon 80 Tam Liberasyon
Kaynak: ( Karluk,2003: 559)
2.2.2.4.İhracat Miktar Kısıtlamaları ve İhracat Vergilerinin Kaldırılması ve
Tekellerin Düzenlenmesi
Katma Protokol’ün 7, 15, 27, 28, 29 ve 30. maddelerine göre, akit taraflar
aralarındaki ihracatta yeni gümrük vergileri, eş etkili vergi ve resimler koymaktan ve bu
Protokol’ün yürürlüğe giriş tarihinde karşılıklı ticari ilişkilerinde uyguladıkları gümrük
vergileri ile eş etkili veya resimleri artırmaktan sakınacaklardır. Bununla beraber,
Anlaşma amaçlarının gerekli olduğunda Ortaklık Konsey’i, Akit Tarafları yeni gümrük
vergileri ve eş etkili vergi veya resimler koymaya yetkili kılabilecektir. Türkiye ve
Topluluk, en geç Geçiş Dönemi’nin sonunda, aralarındaki ihracat miktar kısıtlamalarını
ve bütün eş etkili önlemleri kaldıracaklardır. Bu fıkra hükmünden sapma olarak,
Türkiye ve Topluluk, Ortaklık Konseyi’ne danıştıktan sonra ekonomilerinin bazı
faaliyet dallarının gelişmesini teşvik veya temel maddelere muhtemel bir kıtlığa karşı
22
konulması için gerekli olduğu ölçüde, bu maddeler ihracatındaki mevcut kısıtlamaları
koruyabilecek veya yeni kısıtlamalar koyabilecektir (Karluk,2003:560).
Bu madde hükümleri, Türkiye’nin veya bir üye devletin Türkiye ile Topluluk
arasındaki ihracat ve ithalatı dolaylı veya dolaysız, hukuken veya fiilen kontrol ettiği,
hissedilir şekilde etkilediği bütün kuruluşlara uygulanır. Bu hükümler idaresi
devredilmiş devlet tekellerine de uygulanır. Akit taraflar, 1. fıkrada yer alan ilkelere
aykırı veya aralarındaki gümrük vergilerinin ve miktar kısıtlamalarının kaldırılması ile
ilgili maddelerin hükümlerinin kapsamını daraltan her türlü önlem almaktan
sakınacaklardır (Karluk,2003:560, 561).
2.2.3. Son Dönem
31 Aralık 1995 tarihinde Türkiye ve AT arasında GB tesis edilmesiyle ortaklık
ilişkisinin son dönemine girilmiştir. Ankara Anlaşmasının beşinci maddesinde son
dönemin gümrük birliğine dayandığı ve bu dönemde akit tarafların ekonomi politikaları
arasında koordinasyonun güçlendirilmesi gerektiği hükmü yer almaktadır. Ankara
Anlaşmasının 28. maddesinde ise son dönem hakkında “anlaşmanın işleyişinin
anlaşmadan doğan yükümlüklerin tümünün Türkiye tarafından üstlenilebileceğini
gösterdiğinde akit taraflar, Türkiye’nin Topluluğa katılmasının mümkün olup
olmadığını incelerler denilmektedir ( Ülger,2003:265).
Ankara Anlaşması’nın 28. maddesine göre Türkiye’nin Topluluğa tam üye
olabilmesi, Roma Anlaşması’ndan doğan yükümlülükleri üstlenebilecek düzeye
ulaşması koşuluna bağlanmıştır. Ancak, Ankara Anlaşması yürürlüğe girdikten sonra
günümüze kadar geçen sürede Topluluğun kurucu Roma Anlaşması, Tek Avrupa Senedi
ve Maastrict Anlaşması ile yenilenmeye tabi tutulmuş ve son olarak 1997 yılının
Haziran ayında, Maastrict Anlaşması’nın taslağı üzerinde, üye ülkeler tarafından görüş
birliğine varılarak söz konusu Anlaşma, 2 Ekim 1997 tarihinde imzalanmıştır.
Dolayısıyla tam üyeliğe aday bir ülke olan Türkiye, 1964 yılından 1997 yılına kadar
AET’de kaydedilen ve ileride ortaya çıkabilecek tüm gelişmelere uyum sağlamak ile
yükümlüdür (Dağdemir,1998:89).
2.3.Tam Üyelik Başvurusu
Türkiye-AB ilişkilerinin önemli tarihlerinden biri, 17 Nisan 1987 tarihidir.
Türkiye bu tarihte Avrupa Topluluğu’na tam üyelik başvurusunda bulunmuştur. Tam
23
üyelik başvurusu Ankara Anlaşması çerçevesinde değil, AT’yi kuran Roma
Anlaşması’nın herhangi bir ülkeye AT’ye tam üyelik başvurusu yapabilme imkânı
tanıyan 237. maddesi çerçevesinde ve yeni bir başvuru olarak yapılmıştır. Avrupa
Komisyon’u Türkiye’nin tam üyelik başvurusu ile ilgili görüşünü 18 Aralık 1989’da
bildirmiş ve bu görüş Konsey tarafından 5 Şubat 1990’da kabul edilmiştir. Komisyon
görüşünde Türkiye’nin tam üye olabilme niteliğine sahip olduğunu vurgulayıp, ikili
ilişkilerin geliştirilmesine vurgu yapmıştır. Ancak, AT’nin kendi içindeki reformları
tamamlamadan yeni bir üye kabul etmeye, Türkiye’nin de kendi içindeki reformları
tamamlamadan yeni bir üye olarak kabul edilmeye hazır olmadığı ve Türkiye’nin tam
üye olabilmek için siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda ilerlemeler kaydetmesi
gerektiğini öne sürerek, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlamasına onay
vermemiştir. 29 Haziran 1997 tarihli Ortaklık Konseyi Toplantısında AB, Türkiye’nin
tam üye olabileceğini bir kez daha onayladıktan sonra Avrupa Komisyonundan
Türkiye’nin tam üyeliği ile ilgili olarak yeni bir görüş hazırlamasını talep etmiştir.
Avrupa Komisyonu 16 Temmuz 1997’de açıkladığı “Agenda 2000” başlıklı raporunda
bir takım siyasi ve ekonomik nedenleri öne sürerek Türkiye’nin tam üyeliğine herhangi
bir atıfta bulunmamış ve Türkiye’yi AB’nin bir sonraki genişleme sürecinin dışında
bırakmış, ancak, AB’nin geleceğinin tartışılacağı Avrupa Konferansı’na da davet
etmiştir.12–13 Aralık 1997 tarihlerinde yapılan ve AB’nin 12 aday ülkeyi kapsayan
genişleme sürecini başlatması nedeniyle tarihi öneme sahip olan Lüxemburg Zirvesi de
“Agenda 2000” raporundaki önerileri benimseyerek, Türkiye’yi genişleme sürecinin
dışında bırakmıştır. Bununla birlikte Türkiye’nin tam üye olabilme niteliği bir kez daha
onaylanarak, Türkiye’nin katılımının sağlanması için bir strateji hazırlanması ve
Komisyon’un da AB-Türkiye ilişkilerinin güçlendirilmesi için bir takım önerilerde
bulunması karalaştırılmıştır (Palabıyık ve Yıldız,2006:75-78).
Aralık 1997 tarihli Lüxemburg Zirvesi’nde alınan karalarda, Türkiye’nin katılma
müzakereleri yapılacak ülkeler arasına alınmaması, Türkiye için bir katılım öncesi
stratejisi (pre-accession) belirlenmemesi buna bağlı olarak ülkemizin aday ülkelerin
faydalanacağı katılım ortaklığı ( accession partnership) kapsamındaki olanaklardan
yararlandırılmaması, ilişkilerde olumsuz bir sürecin başlamasına neden olmuş ve
Türkiye bu süreçte AT ile siyasi ilişkilerini dondurmuştur. Komisyon’un ilişkilerin
geliştirilmesi ve “Türkiye için Avrupa Stratejisi” (Europen Strategy for Turkey) isimli
belge üzerindeki teknik görüşmeleri başlatmasıyla bu süreç bir ölçüde aşılmışsa da,
24
Aralık 1997’den sonra yapılan Cardiff, Viyana ve Köln Zirvelerinde de Lüksemburg
Zirvesi’nde alınan kararların ötesine geçilememiştir. Fakat, Haziran 1998 tarihli Cardiff
Zirvesi’nden sonra Türkiye’de bir anlamda diğer adaylar gibi izleme prosedürüne dahil
edilmiş ve Komisyon ülkemiz için ilk olarak 4 Kasım 1998 tarihinde bir İlerleme
Raporu hazırlamıştır (Töre,2001:503).
AB Komisyonu, Cardiff Kararları doğrultusunda, diğer aday ülkelerle birlikte
Türkiye için de hazırladığı ilerleme raporunu 4 Kasım 1998 tarihinde Türkiye’ye
iletmiştir. Rapor bazı önyargılı ve mesafeli tespit ve ifadeler içermekle beraber,
Komisyon tarafından Türkiye’nin aday ülke olarak algılandığının bir göstergesi olarak
kabul edilebilir. Ancak, bu konuda 11–12 Aralık 1998 tarihlerinde yapılan Viyana
Zirvesi’nde önemli bir gelişme kaydedilmemiştir. 3–4 Haziran 1999 tarihlerinde
Köln’de yapılan AB Hükümet ve Devlet Başkanları Zirvesinde Almanya tarafından
hazırlanan ve Türkiye’nin beklentilerini karşılayabilecek nitelikte taslak metin, İngiltere
ve Fransa’nın desteğine rağmen, Yunanistan’ın ve diğer bazı üye ülkelerin olumsuz
tutumları sonucunda kabul edilmemiş ve Birlik ile ilişkilerde yeniden soğuk bir döneme
girilmiştir
( Kılıç,2005:210,211).
Türkiye, 10–11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki’de yapılan AB Devlet ve
Hükümet Başkanları Zirvesi’nde oybirliği ile AB’ye aday ülke olarak kabul edilmiştir.
Böylece AB ile uzun bir geçmişi bulunan ilişkilerimizde yeni bir dönem başlamıştır.
Türkiye’nin AB adaylığına ilişkin Helsinki Zirvesi Kararları şöyle özetlenebilir:
i. Türkiye, diğer aday ülkelere uygulanan aynı ölçütler temelinde Birliğe katılmaya
aday bir ülkedir.
ii. Türkiye, diğer ülkeler gibi katılım öncesi stratejisinden yararlanacak ve bu strateji
katılıma yönelik gelişmiş siyasi diyaloğu içerecektir.
iii. Türkiye, Topluluk programları ve ajansları ile aday ülkelere genişleme bağlamında
gerçekleştirilen toplantılara da katılma olanağı elde edecektir.
iv. Türkiye için bir katılım ortaklığı hazırlanacak, bu ortaklık katılıma hazırlıkta
öncelikli alanları belirleyecek ve Topluluk Müktesebatının üslenilmesine ilişkin bir
ulusal program içerecektir.
v. Türkiye için bir tarama süreci başlatılacak ve gerekli izleme mekanizmaları
oluşturulacaktır.
25
vi. Türkiye, adaylık sürecinde AB’nin bu konuya yönelik mali, olanaklarından
yararlanabilecektir.
Böylece Türkiye’ye resmi olarak aday ülke statüsü tanınarak taraflar arasındaki
ilişkinin tam üyelik hedefine odaklanmasına olanak sağlanmıştır. Zirve’de ayrıca
Türkiye’nin Kopenhag Zirvesi’nde belirlenmiş olan siyasi kıstaslara uyum
sağlamasından önce katılım müzakerelerinin başlamayacağı da vurgulanmıştır
Türkiye-AB ilişkilerinde Helsinki Zirvesi’nde ülkemizin adaylığının resmen
kabul edilmesinin ardından, yaşanan önemli gelişmelerden biri AB komisyonu
tarafından, bir aday ülke olarak Türkiye için “Katılım Ortaklığı Belgesi”
hazırlanmasıdır. Katılım öncesi stratejinin önemli bir parçası olan Katılım Ortaklığı
Belgesi, üyeliğe hazırlanma sürecinde aday ülke tarafından kısa ve orta vadede aşama
kaydedilmesi gereken öncelikli konuları ortaya koyarken, uyum çalışmalarında AB
tarafından aday ülkeye uyum çalışmalarında verilecek mali desteğin çerçevesini de
çizmektedir. Katılım Ortaklığı Belgesi, aday ülkelerin üyelik başvurusuna cevaben
Komisyon tarafından verilen görüşte yer alan hususları dikkate alacak şekilde, başta
demokrasi, makro ekonomik istikrar, sınaî yapılanma ve Topluluk müktesebatının
üstlenilmesi olmak üzere birçok alanda her aday ülke için öncelikleri belirlemektedir
(Töre,2001,504-506).
Avrupa Konseyi, 12–13 Aralık 2002 tarihlerinde Danimarka’nın Kopenhag
kentinde gerçekleştirdiği zirve toplantısında AB’nin genişleme süreci ile ilgili önemli
kararlar almıştır. Alınan kararların önemli bir bölümü Türkiye ile ilgili olup, aşağıdaki
gibidir:
“Avrupa Konseyi, 1999 yılında Helsinki’de aldığı ve Türkiye’nin diğer aday
ülkelerle aynı ölçütler esasında Birliğe katılacağını belirten kararını hatırlatmaktadır.
Konsey, bu itibarla, Türkiye’nin Kopenhag ölçütlerini karşılamaya yönelik girişimlerini,
özellikle son dönemde Katılım Ortaklığı Belgesinde belirlenen öncelikli alanlardaki
kapsamlı mevzuat uyum paketleri ile bunları uygulamaya yönelik tedbirler aracılığıyla
kaydettiği önemli mesafeyi büyük memnuniyetle karşılamaktadır. Birlik, yeni Türk
hükümeti’nin reform sürecini geliştirme konusundaki kararlılığını kabul etmekte ve
siyasi ölçütler alanında kalan mevcut eksikliklerin bir an önce sadece mevzuatla değil
aynı zamanda uygulama yoluyla da giderilmesi gerektiğine işaret etmektedir. Birlik,
1993 yılında Kopenhag’da kabul edilen siyasi ölçütler uyarınca, üyeliğe aday ülkelerin,
26
demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, azınlıkların korunmasını güvence altına alan
kurumların istikrarını sağlaması gerektiğini hatırlatmaktadır. Birlik, Türkiye’nin reform
sürecini dinamik bir biçimde sürdürmesini teşvik etmektedir. Avrupa Konseyi, 2004 yılı
Aralık ayında Komisyon’un vereceği rapor ve tavsiye üzerine, Türkiye’nin Kopenhag
siyasi ölçütlerini yerine getirdiğine karar verdiği takdirde, Avrupa Birliği ile katılım
müzakerelerini gecikme olmaksızın başlatacaktır. AB üyeliği yolunda Türkiye’ye
yardım sağlanması amacıyla, Türkiye için katılım stratejisi güçlendirilmelidir.
Komisyon, gözden geçirilmiş bir Katılım Ortaklığına ilişkin öneride bulunmaya ve
mevzuatın incelenmesi sürecini yoğunlaştırmaya davet edilmektedir. Buna paralel
olarak, Gümrük Birliği genişletilmeli ve derinleştirilmelidir. Birlik, Türkiye için katılım
öncesi mali yardımını önemli ölçüde artıracaktır. Bahse konu yardım, 2004 yılından
başlayarak bütçenin “katılım öncesi harcamalar” kaleminden sağlanacaktır.”
16–17 Aralık 2004 tarihleri arasında Avrupa Birliği devlet ve hükümet
başkanlarının katıldığı Brüksel zirvesinde Türkiye ile ilgili tarihi bir karar verilmiştir.
Türkiye’nin AB’nin genişleme sürecinde en önemli zirve olarak nitelendirilebilecek bu
zirvede Türkiye ile diğer katılımcı ülkelerle eşit şartlarda bir katılım müzakeresi
başlatma kararı verilmiştir. Buna göre AB Türkiye ile 3 Ekim 2005 tarihinde “Tam
Üyelik Müzakereleri”ne başlayacaktır (Kılıç,2005:221–254).
3 Ekim 2005 tarihinde Türkiye ile AB arasında tam üyelik müzakerelerinin
başlatılmasına ilişkin “Çerçeve Belge” yoğun tartışmalara rağmen imzalanmıştır.29
Temmuz 2005 tarihinde AB tarafından yayınlanan Müzakere Çerçeve Belgesi’nin temel
noktaları şunlardır (Kılıç,2005:90):
i. Müzakerelerin nihai amacı Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğidir. Ancak müzakereler
açık uçludur yani sonucu önceden garanti edilemez.
ii. Müzakereler 35 fasılda AB üyeleri arasında Hükümetler arası Konferans şeklinde
yürütülecektir ve kararlar oy birliği ile alınacaktır.
iii. AB her fasılda uzun geçiş dönemleri, özel düzenlemeler ya da kalıcı tedbirler
düşünebilir.
iv. Türkiye gibi üyeliği ciddi mali sonuçlar doğuracak ülkelerle tam üyelik
müzakereleri ancak AB’nin yeni mali çerçevesinin oluşturacağı 2014 yılından sonra
tamamlanabilecektir.
27
v. Birliğin kurucu değerleri olan demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı
ve temel özgürlüklerin ciddi ve devamlı surette çiğnenmesi durumunda üyelik
müzakereleri askıya alınabilecektir.
28
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN SANAYİ POLİTİKASI VE BU POLİTİKALAR
KAPSAMINDA TÜRKİYE’DE YASAL VE KURUMSAL DEĞİŞİKLİKLER
3.1. AB’nin Sanayi Politikası
Yapısal değişimi sağlamak veya yapısal değişimi önlemek amacıyla devletin
belli bir sanayi sektörü veya belli bir bölge için aldığı seçimlik tedbirlere sanayileşme
politikası denir. Sanayileşme politikaları belli bir sektör veya bölgeye yönelik olup,
devletin piyasa ve fiyat mekanizmasına teşvik ve sübvansiyon politikası, sektör
politikası, miktar kısıtlaması, gümrük vergileri ve fazlaları politikası, rekabet politikası,
teknoloji politikası, bölgesel gelişme politikası gibi araçlarla doğrudan müdahale
etmesini gerektirmektedir.
Sanayi politikaları uygulama amacı yönünden ikiye ayrılır: Pozitif sanayi
politikası, yapısal değişime yardımcı olmak için yeni sanayi dallarını ve yüksek
teknolojinin uygulanmasını teşvik etmek ve mevcut sanayi dallarında yapısal
düzenlemenin sağlanması için alınan tedbirleri kapsamaktadır. Pozitif sanayi politikaları
belli bir sanayi dalının verimliliğini ve rekabet gücünü artırmakta ve böylece toplumsal
refahı yükseltmektedir. Negatif (savunmaya yönelik) sanayi politikası, yapısal
değişimi önlemeye veya gerilemekte olan bir sanayi dalını yapay tedbirlerle korumaya
yönelik sanayi politikasıdır. Genellikle dış rekabet, teknolojik gelişme ve iç veya dış
talepte ortaya çıkan kaymalar nedeniyle belli bir sanayi dalında veya belli bir bölgede
istihdamın gerilemesini önlemek üzere koruyucu tedbirler alınmasını içerir. Toplumun
refah düzeyinin düşmesi sonucunu verir (Morgil,1996:148,149).
3.1.2. AB Sanayi Politikasının Yasal Dayanakları, Amaçları ve Araçları
1970’ler, o zamanki adıyla AET’nin ortak pazar yaratma çalışmalarına ağırlık
verdiği, dolayısıyla, ortak bir hukuk, vergilendirme ve mali çerçevenin oluşturulması
gereken bir dönem olmuştur. Bu konuların ele alındığı Komisyon Memorandumu’nun
ardından, Bakanlar Konseyi 1973’te, sanayi politikasına ilişkin ilk eylem programını
kabul etmiştir. Bu eylem programı, Topluluk içi ticaretin önündeki engellerin
29
kaldırılması şirketler hukuku gibi yatay önlemlerin yanında, havacılık, enformatik, gemi
inşa ve kâğıt üretim sanayilerini hedefleyen sektörel önlemleri de içermektedir.
1980’ler boyunca korumacı bir ticaret politikası benimseyen AET, uluslararası
alandaki temel rakipleri olan ABD ve Japonya’nın artan ekonomik gücünden ve
ekonomik tartışmaların değişen eğiliminden etkilenmiştir. Avrupa Konseyi 1992
yılında, Maastricht Anlaşması’na sanayi politikasına ilişkin bir madde eklemeyi
kararlaştırmıştır. Anlaşma’nın, Sanayi Başlıklı 157. maddesi şu ifadeye yer vermektedir
( Uyanusta,2005:7 ):
“Topluluk ve Üye Devletler, Topluluk sanayinin rekabet gücü kazanması için
gerekli şartların var olmasını sağlayacaklardır.”
Yasal dayanağını Maastricht Anlaşması’nın 157. maddesinden alan AB Sanayi
Politikasının başlıca ilkeleri şunlardır(Devlet Planlama Teşkilatı[DPT),1995:124):
i. Gelişen dünya pazarlarında rakiplerine karşı Topluluk olarak ortak bir tutumun
saptanması,
ii. Rekabeti sağlayabilecek teknolojik gelişimin planlanması,
iii. Makro ve mikro düzeyde toplum kesimlerinin geniş tabanlı uzlaşısının
sağlanması,
iv. Topluluk yeni sanayi yapılanmasının en az orta vadeli bir perspektif ile
değerlendirilmesi,
v. Yeni tip sanayi işbirliği metotları ile Topluluk olarak rakip ülkelerle ortak
yatırımlara girilmesi.
Amaçları ise aşağıdaki gibidir (DPT,1995:124,125):
i. Yapısal ayarlamayı hızlandırarak sanayi dokusunun kendi sınırları içerisinde
uyumlu dağılımını sağlamak,
ii. Sanayi örgütlenmelerini KOBİ düzeyinde şekillendirerek esnek arz ve ürün
çeşitliliğine ulaşmak,
iii. Tüm bunların sonucunda, oluşturduğu AR-GE ve Mesleki Eğitim programları
ile uluslar üstü bir rekabet üstünlüğüne sahip olmaktır.
30
AB Sanayi Politikası’nın temel yasal dayanağını oluşturan Anlaşma’nın 157.
maddesinde, sadece sanayi politikası için belirlenmiş bir araçtan bahsedilmemektedir.
Bu maddeye göre, sanayi politikası kapsamında belirlenen hedeflere, yine aynı
Anlaşma’da belirtilen diğer politikalar ve araçlar yoluyla erişilmesi öngörülmektedir.
Sanayi politikası hedefleri ile ilgili olabilecek diğer politika alanları şu şekilde
özetlenebilir: Gümrük Birliği, malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest
dolaşımı, rekabet, devlet yardımı ve vergilendirmedeki ortak kurallar, ekonomik ve mali
politikalar, araştırma, sosyal politika, ticaret politikası ( Uyanusta,2005:8 ).
3.1.3. AB’de Uygulanan Sanayi Politikaları
Bu politikalar AB bünyesinde uygulanan sanayi politikaları sanayi sektörünün
temel sorunlarının çözümünü ve gelişen ekonomilerle rekabet edebilmek için gerekli
şartların oluşturulmasını sağlamak için oluşturulmuştur. Avrupa Birliği’nde uygulanan
sanayi politikalarını üç ana grupta incelemek mümkündür.
3.1.3.1.Yüksek Teknolojiye Dayanan ve Gelecekte Büyük Ölçüde İstihdam
Yaratabilecek Modern Sanayi Dallarının Geliştirilmesi
Yüksek teknolojiye dayanan ve gelecekte büyük ölçüde istihdam yaratabilecek
modern sanayi dallarının geliştirilmesi AB’de uygulanan sanayi politikalarının
temellerinden birini oluşturmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’ne ve Japonya’ya
göre AB’nin yeni teknolojileri geliştirmekte ve modern sanayi dallarını kurmada önemli
ölçüde geri kalması üye ülkelerde Birlik ekonomisinin geleceği açısından endişe
yaratmıştır. Bu nedenle sanayileşme politikasında modern üretim yöntemlerine ve
piyasa taleplerine cevap verecek yeni sanayi ürünlerinin geliştirilebilmesi için bütün
Avrupa’da büyük firmaların, araştırma kurumlarının ve üniversitelerin işbirliği
yapmasına ve bunların faaliyetlerinin koordine edilmesine birinci öncelik verilmiştir.
Bu konu ile ilgili projelerin Avrupa yatırım bankası kaynaklarından finanse edilmesi
imkânı getirilmiş ve bu konuda önemli başarılar elde edilmiştir. Buna örnek olarak uçak
sanayinde Airbus ve Ariane projeleri gösterilebilir.
Modern sanayi sektörlerinin kurulması ve geliştirilmesinde ikinci olarak
üzerinde durulan konu üye ülkelerin resmi ihalelerinin Topluluktaki bütün şirketlere
açık olması ve üye ülkelerin kendi şirketlerini dolaysız veya dolaylı yoldan himaye
31
etmemeleridir. Böylece topluluk içinde özellikle havacılık sanayi, uzay sanayi ve
iletişim sanayinde önemli ölçüde talep ortaya çıkacak ve büyük ölçüde üretim
yapabilmek için çeşitli üye ülkelerde bu sanayi dallarında faaliyet gösteren şirketler
birleşecektir. Modern sanayi sektörlerinde faaliyet gösteren üye ülkelere ait şirketlerin
birleşerek büyük ölçekli üretim birimleri kurmasının, bu sahalarda Amerika Birleşik
Devletleri ve Japonya şirketleri ile dünya piyasalarında rekabet edebilme imkânı
yaratacağı kabul edilmektedir. Bu sanayi sektörlerinde kurulacak büyük ölçekli
şirketlerin dış rekabete açılması ve böylece etkin ve verimli çalışmaları ise sanayi
politikasının diğer bir unsurunu teşkil etmektedir (Morgil,1996:151,152).1
3.1.3.2.Geleneksel Sanayi Sektörlerinin Desteklenmesi ve Geliştirilmesi
Geleneksel sanayi sektörlerinin desteklenmesi ve geliştirilmesi AB sanayi
politikasının ikinci ana unsurunu teşkil etmektedir. AB’ye üye ülkelerin büyüme
hızlarının yavaşlaması ve yeni sanayileşmekte olan ülkelerin gerek dünya piyasalarında
gerekse Avrupa piyasalarında yarattığı güçlü rekabet nedenleri ile geleneksel sanayi
dalları bir gerileme sürecine girmiş ve önemli ölçüde bir atıl kapasite ortaya çıkmıştır.
Ancak, AB ekonomisinde geleneksel sanayi dalları sanayi sektöründeki toplam
istihdamın üçte – ikisini sağladığı için, bu sanayi dallarının gözden çıkarılması söz
konusu değildir. Tekstil, demir-çelik, gemi yapım ve petro kimya gibi geleneksel sanayi
dalları için uygulanan sanayi politikaları iki ana grupta toplanabilir.
Bunlardan birincisi negatif sanayi politikası tedbirleridir. Burada amaç mevcut
yapı içinde bu sanayi dallarını geçici olarak ayakta tutabilmektedir. Bu amaçla bu
sanayi dalları kotalar, yüksek gümrük vergileri ve gönüllü ihracat kısıtlamaları gibi
araçlarla korunmaktadır. Özellikle Ticaret ve Gümrük Genel Anlaşmasının korumacılığı
önlemek üzere koyduğu hükümlerden korunabilmek için Avrupa Komisyonu bu sanayi
sektörlerinde kuvvetli rekabet gücüne sahip ülkelerle ikili müzakerelerde bulunarak
seçimlik koruma tedbirlerinin uygulanmasını sağlamaktadır. Bu konudaki seçimlik
1 Avrupa Topluluğu ekonomisinde modern teknolojilerin geliştirilmesi için uygulanan bazı projeler
şunlardır:(Morgil,1996:152,153)i.İletişim Teknolojileri için Avrupa Stratejik Programı (ESPRIT).Bu
proje enformasyon sektöründe dış rekabeti karşılayabilmek için yürürlüğe konulmuştur. Buna göre
Avrupa Topluluğuna üye en az iki ülkeye ait firmalar, üniversiteler veya araştırma kurumlarınca
yürütülen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin finansmanının % 50’si Avrupa Komisyonunca Topluluk
bütçesinden karşılanmaktadır. Böylece enformasyon sanayi dalında yürütülen müşterek araştırma
geliştirme çalışmalarına Topluluk tarafından önemli ölçüde sübvansiyon verilmektedir. (yüksek entegre
devreleri, Mikro-elektronik, bilgisayar kontrollü üretim teknikleri)ii.Bioteknolojinin Geliştirilmesinde
Araştırma Programı. Bu proje ile enzim ve genetik mühendisliği, organ nakli, hücre mühendisliği ve bioenformasyon
konularında yapılan araştırmalar Avrupa Topluluğu finansman kaynaklarından büyük
ölçüde desteklenmektedir.
32
koruma tedbirleri düzenli pazarlama anlaşmaları ve gönüllü ithalat kısıtlamalarıdır.
Bunun dışında Avrupa Topluluğu, Ticaret ve Gümrük Genel Anlaşmasının 19.
maddesine dayanarak tek taraflı olarak bazı sanayi sektörlerini koruyucu tedbirler de
alabilmektedir.
Geleneksel sanayi dalları ile ilgili olarak uygulanan negatif sanayi politikası
tedbirlerinden ikincisi bu sanayi dallarında faaliyet gösteren firmalara doğrudan
sübvansiyon verilmesi ve üretilen malların ihracatının sağlanması için teşvik
tedbirlerinin uygulanmasıdır. Negatif sanayi politikası çerçevesinde alınan tedbirlerin
geçici olmadığı söylenmekte amacın pozitif sanayi politikası tedbirlerinin
uygulanabilmesi için zaman kazanmak olduğu belirtilmektedir. Böylece, işsizliğin
artması önlenmeye çalışılmaktadır.
Geleneksel sanayi sektörlerine ilişkin ikinci olarak pozitif sanayi politikası
tedbirleri uygulanmaya çalışılmaktadır. Bu durum, geleneksel sanayi sektörlerinde
yapısal düzenleme (resructuring) yapılması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Uzun
dönemde tekstil, demir-çelik ve gemi yapım sanayilerinde istihdam hacminin belli bir
seviyede tutulabilmesinin ve büyük sayıda işçinin açığa çıkmamasının, ancak bu
geleneksel sanayi dallarında başarılı bir yapısal düzenlemenin gerçekleştirilmesi ile
mümkün olabileceği kabul edilmektedir. Bu temel görüşe bağlı olarak AB’de yapısal
düzenleme tedbirlerine büyük önem verilmektedir. Sanayi politikası çerçevesinde bu
konuda alınan tedbirleri aşağıdaki şekilde belirtebiliriz:
i. Teknik ve mali engellerin ortadan kaldırılarak Avrupa Topluluğuna üye
ülkelerin bütününü kapsayan geniş bir iç piyasanın yaratılması ve böylece çeşitli
sanayi dallarının ölçek ekonomilerinden yararlandırılarak verimliliklerinin
artırılması amaçlanmaktadır. Bu açıdan üye ülkelerin hukuk yapısının Avrupa
Komisyonunca Topluluk hukuk yapısına uygun olarak yeniden düzenlenmesine
ve sanayi ürünleri standartlarının Avrupa Standartlar Komitesince
düzenlenmesine çalışılmaktadır.
ii. Geleneksel sanayi sektörleri için verimlilik ve etkinliği artıracak yeni ve modern
teknolojilerin geliştirilmesi ve uygulanmasına öncelik verilmektedir. Rekabet
gücünü kaybetmiş ve zarar eden üniteler kapatılmakta ve bu nedenle işlerini
kaybedenler yeniden eğitilerek, modern gelişme sektörlerine kaydırılmaktadır.
Geleneksel sanayi dalları için modern üretim yöntemlerinin ve yeni ürünlerin
geliştirilmesi amacıyla “Avrupa için Sanayi Teknolojilerinde Temel Araştırma”
33
(BRİTE) projesi uygulanmakta ve bu projelerin finansmanı Topluluk
bütçesinden karşılanmakta yani, geleneksel sanayi dalları için modern
teknolojinin geliştirilmesinde Avrupa Topluluğu finansman kaynaklarından
büyük ölçüde sübvansiyon verilmektedir.
iii. Geleneksel sanayi dallarında geliştirilen yeni teknolojilerin uygulanabilmesi ve
modernizasyonun sağlanabilmesi için Avrupa Topluluğu sanayi politikası
çerçevesinde sanayi yatırımları da desteklenmektedir. Sadece 1984 yılında
Avrupa Yatırım Bankası modern teknolojileri uygulayarak verimliliği artırmaya
yönelik sanayi yatırım projelerine oldukça uygun koşullarla 1 milyar 300 milyon
ECU tutarında kredi temin etmiştir. Yine aynı amaçla 1984 yılında Avrupa
Bölgesel Kalkınma Fonu sanayi yatırım projelerine 300 milyon ECU tutarında
sübvansiyon sağlamıştır (Morgil,1996:153,154).
3.1.3.3.Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Desteklenmesi
İstihdam yaratma ve işsizliği azaltmaktaki katkıları nedeniyle, küçük ve orta boy
işletmelerin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması AB sanayi politikasının önemli
konularından biridir. Nitekim AB’de son yıllarda hemen hemen bütün küçük sanayi
kuruluşlarının üretim miktarlarında ve istihdam ettikleri işçi sayısında önemli
sayılabilecek artışlar görülmüştür. Bunun temel nedeni bu firmaların piyasada ortaya
çıkan gelişmelere ve rekabet şartlarına yüksek düzeyde uyum gösterebilmeleridir.
Özellikle, değişen şartlara göre hızla karar verebilmeleri bu firmaların yüksek uyum
esnekliğine sahip olmalarını sağlamıştır. Küçük ve orta boy işletmelerin geliştirilmesi
için bu işletmelere aşağıda belirtilen destekler sağlanmaktadır (Morgil,1996:154,155):
i. Avrupa Sosyal Fonundan finanse edilen mesleki ve teknik eğitim imkânlarının
küçük ve orta boy işletmelerde çalışan elemanlara sağlanması,
ii. Bu işletmelere Avrupa Komisyonu tarafından ekonomi ve hukuk
danışmanlarının tahsisi edilmesi,
iii. Yeni teknolojilerin uygulanması ve modernizasyon yatırımlarının yapılması için
uygun şartlarla kredi sağlanması ve sübvansiyon verilmesi,
iv. Çeşitli vergi kolaylıklarının sağlanması ve bazı vergi istisnalarının tanınması,
v. Küçük ve orta boy işletmelerin ihracatlarını geliştirmeleri için çeşitli yardım ve
sübvansiyonların sağlanması.
34
3.1.4. AB İle Üçüncü Ülkeler Arasında Sanayi Konusundaki İlişkiler
AB’nin sanayi konusunda üçüncü ülkelerle olan ilişkilerini, alt başlıkları
olmakla birlikte üç ana başlık altında incelemek mümkündür.
3.1.4.1. Karşılıklı Tanıma Anlaşmaları:
AB, üçüncü ülkelerle kurduğu ilişkilerde ticaretin geliştirilmesi yönünde çaba
göstermektedir. Belirli bir düzenlemeye tabi olan ürünlerde, bu amacın Karşılıklı
Tanıma Anlaşmaları yoluyla gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Bu anlaşmalar, test
sonuçlarının, sertifikaların ve Anlaşma taraflarından birinin yetkili bir kurumu
tarafından, diğer tarafın yasal düzenlemelerine uygun olarak verilen uygunluk
değerlendirmesi sonuçlarının tanınmasını sağlamaktadır. Bugün, AB ile üçüncü ülkeler
arasında imzalanmış olan yedi adet Karşılıklı Tanıma Anlaşması yürürlüktedir. Bu
ülkeler ve Anlaşmaların yürürlüğe giriş yılları şu şekildedir: ABD(1998), Kanada
(1998), Avustralya ve Yeni Zelanda (1999), İsrail (Kimyasal Ürün Laboratuar
Faaliyetlerine ilişkin (2000), Japonya (2002), İsviçre(2002) (Uyanusta, 2005: 21).
3.1.4.2. Uluslararası Düzenleyici İşbirlikleri
AB’nin üçüncü ülkelerle olan sınaî ilişkilerinin ikinci ayağını Uluslararası
Düzenleyici İşbirlikleri anlaşmaları oluşturmaktadır. AB’nin bu çerçevede yaptığı
anlaşmalar şunlardır: (Uyanusta,2005: 21,22)
i. AB-ABD Ekonomik İlişkilerini Düzenleyici İşbirliği Diyaloğu: 1998 yılında
Londra’da gerçekleşen Zirve’de taraflar, Transatlantik Ekonomik Ortaklığını
kabul etmişlerdir. Kurulan bu ortaklık çerçevesinde, ticaret ve yatırım
alanlarındaki ortak faaliyetlerin ve ikili işbirliğinin ileriye götürülmesi
öngörülmektedir.
ii. AB- Kanada Ekonomik İlişkilerini Düzenleyici İşbirliği Diyaloğu: Taraflar
arasındaki işbirliği, ilk olarak ticaretteki engellerin kaldırılması ile başlamıştır.
Zaman içinde ilerleyen diyalog neticesinde taraflar en son Mayıs 2003’te
Atina’da bir Zirve Toplantısı gerçekleştirmişlerdir. Toplantıda, iş dünyasının
yararına olduğunun kabul ettikleri, söz konusu işbirliği diyalogu çerçevesinde
ortak faaliyetlerde bulunmayı karalaştırmışlardır.
iii. AB-Japonya Ekonomik İlişkileri Düzenleyici Reform Diyaloğu: Taraflar
arasında 1995 yılında kurulan diyalog çerçevesinde, ekonomik büyümeyi teşvik
35
etmek için iş dünyasının piyasalara erişim konusunda karşılaştığı engellerlin
kaldırılması amaçlanmaktadır.
3.1.4.3. Sanayi Politikaları Diyalogları
AB’nin üçüncü ülkelerle olan sınai ilişkilerine yön veren üçüncü yöntem Sanayi
Politikaları Diyaloglarıdır. Bu kapsamda yürütülen diyaloglar şunlardır : (Uyanusta,
2005:22)
i. AB – Japonya Sanayi Politikası Diyaloğu: Taraflar arasındaki bu diyalog
çerçevesinde, AB Girişimcilik Genel Müdürlüğü ve Japonya Ekonomi, Ticaret
ve Sanayi Bakanlığı arasında, sanayi politikası, rekabet gücü, kıyaslama yöntemi
(benchmarking) ve KOBİ politikaları gibi çeşitli konularda kapsamlı tartışmalar
yapılmaktadır.
ii. AB-Çin Sanayi Politikası ve Düzenleyici Çerçeve Diyalogu: DTÖ üyesi olan
Çin’in katılım müzakerelerine başından beri katkı sağlayan AB, 25 Haziran
2002 tarihinde, iki taraf arasında sanayi politikası ve düzenleyici Çerçeve
Diyaloğu başlatılmasını onaylamıştır. Bilindiği gibi AB’nin Çin’le olan
ilişkisinde, ticaret ve yatırımı etkileyen bazı sorunlar bulunmaktadır. Diyalogun
bu sorunları ele alması öngörülmektedir.
iii. İş Dünyası Heyet ve Diyalogları: AB tarafından ticaret yaratımını teşvik etmek
ve ticareti önleyici engelleri ortadan kaldırmak ve çeşitli ülkelerle ticareti
geliştirmek amacıyla kurulan tesis edilen başlıca diyaloglar şunlardır:
i. Transatlantik İş Diyalogu:1995 yılında, ABD ve AB’den 100’ün
üzerinde işletme ve hükümet temsilcilerinin katılımıyla başlatılmıştır.
Diyalogun temel amacı, ticareti ve yatırımı, ABD ve AB arasındaki
engelleri kaldırarak teşvik etmektir.
ii. AB-Rusya Sanayicileri Heyeti:1997’de gerçekleşen AB-Rusya
Zirvesi’nde, iş dünyasının öncülüğünde kurulan heyetin amacı, her iki
taraftaki yatırım koşullarına ilişkin ortak bir tutum belirlemek ve sanayi
işbirliğinin geliştirmektir.
iii. AB-Japonya İş Dünyası Diyalog Heyeti:1999 yılında oluşturulan bu
yapı ile, AB-Japonya sanayicileri Heyeti ve AB-Japonya İş Forumu
birleştirilmiştir. AB ve Japonya’nın önde gelen 44 işletmesinin üst düzey
yöneticileri, yılda bir kez bir araya gelerek ticaret, yatırım ve sanayiyi
36
etkileyen bu konuları ele almakta ve iki tarafın yetkililerine tavsiyelerde
bulunmaktadırlar.
iv. Mercosour-AB İş Forumu: İki bölge arasında ticaret ve iş ilişkilerini
geliştirmek ve iş dünyaları arasında kalıcı bir diyalog kurmak amacıyla iş
dünyasının öncülüğünde 1997 yılında kurulmuştur.
v. AB-Hindistan İş Diyaloğu: İlk AB-Hindistan İş Zirvesi, Lizbon
Zirvesi’nin sonucu olarak toplanmıştır. Bu çerçevede, önemli sektörler
belirlenmiş ve ticaret yatırımının önündeki engellerin kaldırılması
öngörülmüştür.
3.2.GB ile Kaydedilen Yasal ve Kurumsal Değişiklikler: AB Sanayi Politikası
Kapsamında Türk Sanayinin Yasal ve Kurumsal Dönüşümü
Türkiye-AB arasında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması Türkiye’yi, AB ile
olan dış ticarinde gümrük vergileri, miktar kısıtlamaları gibi ticareti sınırlayıcı engelleri
kaldırmanın yanında, AB’nin sanayi ve ticaret politikalarına uymak, üçüncü ülkelerle
yaptığı anlaşmalarla bağlı olmak ve bunların gerektirdiği yasal ve kurumsal
değişiklikleri yapmakla da yükümlü kılmaktadır. Türkiye’nin AB’ye tam üye olmaya
aday ülke olarak kabul edilmesi ile ivme kazanan bu süreçte gerçekleştirilen yasal ve
kurumsal değişiklikler şunlardır:
3.2.1.Gümrük Vergileri ve Kotaların Kaldırılması ve AB Gümrük Koduna Uyum
1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Karar’ında taraflar, 1996 yılında GB’nin
tamamlanmasıyla sanayi ürünleri ve işlenmiş tarım ürünlerinde gümrüklerin
sıfırlanmasını, tarım ürünlerinde serbest dolaşımın ise Türkiye’nin Topluluğun Ortak
Tarım Politikası’na uyum sağlamasından sonra gerçekleşmesini hükme bağlamışlardır.
Bu doğrultuda Türkiye, 1 Ocak 1996 tarihi itibariyle öncelikle AB’den ithal ettiği
sanayi ürünlerine uyguladığı mevcut tüm gümrük vergileri ve eş etkili tedbirleri
kaldırılmış, miktar kısıtlaması uygulamasını AB ile uyumlu hale getirmiştir. Ayrıca beş
yıl geçiş dönemi tanınan hassas ürünler dışında üçüncü ülkelere karşı Birliğin Ortak
Gümrük Tarifesi’ni (OGT) uygulamaya başlamıştır. Aynı tarih itibariyle 1/95 sayılı
Ortaklık Konseyi Kararı’nın (OKK) Ek 1’inde listelenen işlenmiş tarım ürünlerinin
sanayi ve tarım payları ayrı ayrı hesaplanarak, bir kısım işlenmiş tarım ürününün sanayi
payı hemen sıfırlanmış, kalan ürünlerde ise sanayi paylarının aşamalı olarak sıfırlanması
kararına varılmıştır.
37
Gümrük vergileri ile ilgili düzenlemelerin yanı sıra, Topluluğun gümrük
konusundaki kanun, yönetmelik ve idari tasarruflarına uyum sağlanmasını hükme
bağlayan Ortaklık Konseyi Kararı ile Türkiye, Birliğin gümrük kodunu oluşturan
2913/92 ve 2454/93 sayılı iki tüzüğünü kendi mevzuatına aktarmayı üstlenmiştir. Dört
yıllık bir gecikme sonucunda 5 Şubat 2000 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 4458 sayılı
Gümrük Kanunu ile Türkiye bu yükümlülüğünü yerine getirmiş, malların menşei,
gümrük değeri, Gümrük birliği alanına giriş ve çıkışlar, gümrük işlemlerine ilişkin
Topluluk Gümrük Koduna uyum sağlanmıştır (İKV, 2004:29,30).
3.2.2.Tercihli Ticaret Anlaşmaları ve Otonom Rejimler
Türkiye, GB ile AB’nin Ortak Ticaret Politikası kapsamında, üçüncü ülkelerden
sanayi ürünleri ithalatında AB’nin ortak gümrük tarifesini uygulamayı, ithalat üzerinden
alınan diğer vergi ve fonları kaldırmayı, AB’nin tercihli ticaret anlaşması imzaladığı
üçüncü ülkelerle tercihli ticaret anlaşmaları müzakere etmeyi taahhüt etmiştir.Birliğin
tercihli ticaret rejimi çerçevesinde serbest ticaret anlaşmalarının yanı sıra, Türkiye,
MDAÜ ve EFTA ülkeleri ile arasındaki ortak menşe kuralları ve tarifeleri belirleyen
Pan Avrupa Menşe Kümülâsyonu Sistemine (PAMK) 1999 yılında dâhil olmuştur.
PAMK, sistem içerisindeki ülkeler arasında herhangi bir ülkenin hammadde ya da yarı
mamulünü kullanarak nihai ürün üretme ve ihraç etme fırsatı yaratmaktadır.
Türkiye, AB’nin ortak ticaret politikasına uyum çerçevesinde otonom
düzenlemelerine de 2001 yılına kadar uyum sağlamayı taahhüt etmiştir. AB’nin
Genelleştirilmiş Tercihler Sistemine (GTS) ve Ceuta ve Meilla menşeli mallara
uygulanan rejime uyum, üstlenilmesi gereken otonom rejimler olarak belirlenmiştir.
Türkiye, otonom rejimlere uyum çerçevesinde Ceuta ve Meilla menşeli mallara
uygulanan rejime henüz uyum sağlamamıştır. Otonom rejimler içerisinde en kapsamlı
uyum alanını “Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi” oluşturmaktadır. Genelleştirilmiş
Tercihler Sistemi ile AB, BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından
belirlenmiş yaklaşık 150 gelişmekte olan ülkenin uluslar arası ticaret sistemi ile
bütünleşmesini kolaylaştırmak amacıyla sanayi ürünleri ihracatlarına uyguladığı
vergileri tek taraflı olarak indirmekte veya sıfırlamaktadır. Belirli dönemler itibariyle
uygulanan GTS, her dönem sonunda yenilenmeye tabi tutulmaktadır. Buna göre belirli
sektörlerde uzmanlaşan ülkelere o ürün grubu için uygulanan indirimlerin kaldırılması
38
ya da uluslararası çevre standartlarına uyum gösteren GTS kapsamındaki ülkelere ek
tavizler tanınması gibi değişiklikler söz konusu olmaktadır (İKV, 2004,31–38).
3.2.4. Ticarette Teknik Engellerin Kaldırılması
1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı, taraflar arasındaki ticaretin GB
çerçevesinde geliştirilebilmesi ve malların serbest dolaşımının tam olarak
sağlanabilmesi için Türkiye’nin ticarette teknik engellerin kaldırılmasına ilişkin AB
mevzuatını Türk mevzuatına aktarmasını hükme bağlamıştır. Uyum sağlanması gereken
AB teknik mevzuatı listesi ile uygulama koşul ve kuralları 2/97 sayılı OKK ile
belirlenmiş ve Türkiye’nin 31 Aralık 2000 tarihine kadar standardizasyon, ölçüm,
kalibrasyon, kalite ve akreditasyon, test ve belgelendirme alanlarındaki Topluluk
Teknik Mevzuatını iç mevzuata aktarması öngörülmüştür.
2/97 sayılı OKK’de sıralanan yaklaşık 355 mevzuata uyum çalışmaları, 15 Ocak
1997’de yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu Kararı ile DTM-Dış Ticarette
Standardizasyon Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonunda belirlenen kuruluşlarca
sürdürülmektedir. Teknik mevzuat uyumunun hukuki alt yapısını oluşturan ve uyum
çalışmalarının tek bir prosedürle iç hukuka aktarılmasına ilişkin genel hükümleri ortaya
koyan “Ürünlere ilişkin Teknik Mevzuatın hazırlanması ve Uygulanmasına dair
Çerçeve Kanun’un uygulama usul ve esaslarını belirleyen beş yönetmelikten “CE
Uygunluk İşaretinin Ürüne İliştirilmesine ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik”,
Ürünlerin Piyasa Gözetimi ve denetimine dair Yönetmelik” ve “Uygunluk
Değerlendirme Kuruluşları ile Onaylanmış Kuruluşlara dair Yönetmelik” 17 Ocak 2002
tarihinde yürürlüğe girmiştir.”teknik Mevzuatın ve Standartların Türkiye ile AB
arasında karşılıklı Bildirimine Dair Yönetmelik” ise 3 Mayıs 2002 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. “AB ile Türkiye arasında malların serbest Dolaşımını Engelleyen Önlemlerin
Karşılıklı Bildirimine İlişkin Yönetmeliğin” ise önümüzdeki dönem içerisinde
yürürlüğe girmesi beklenmektir (İKV, 2004:40).
3.2.5-CE İşaretinin Kullanımı
CE uygunluk işaretlemesi, AB’de satılan ve hizmete giren tüm elektrik ve
elektronik ekipmanlar için AB tarafından istenen resmi markalamadır. Bu işaret, bir
ürünün AB tarafından hazırlanan; ortak özellikleri itibariyle sınıflandırılmış ürün
gruplarının uyması gereken asgari sağlık, emniyet ve çevre koruması koşullarını
düzenleyen bağlayıcı mevzuata ve direktiflere uygunluğunu gösteren bir “uygunluk
39
işareti”dir. CE direktiflerde tanımlandığı gibi kullanıcıya/alıcıya bu ürünün güvenlik ve
çevre gereksinimlerini karşıladığını onaylar (Ceylan, 2003:206).
CE işareti direktifleri arasında bulunan üye ülkelerde veya üçüncü ülkelerde
üretilmiş tüm yeni ürünlerin, üçüncü ülkelerden ithal edilen kullanılmış veya ikinci el
ürünlerin, direktiflerin hükümlerine yeni ürünmüş gibi tabi olan, önemli ölçüde
değişikliğe uğratılmış ürünlerin CE işareti taşıması gerekmektedir (Ülger,2003:109).
AB mevzuatı içerisinde toplam 21 adet CE direktifi bulunmaktadır. Tüm
ürünlerin CE işareti taşıması gerekmemektedir. Örneğin farmasötikler, kozmetikler,
kimya sanayi ürünleri, otomotiv vb. ürün grupları CE işaretlenmesi sistemi dışında
kalmaktadır. CE işareti iliştirilmesini zorunlu kılan direktiflerin Türk mevzuatına
aktarılması çalışmaları 2003 yılında hız kazanmıştır. Direktiflerin iç mevzuata
aktarılması ile CE işareti, iç piyasada da bir zorunluluğa dönüşecektir. Hâlihazırda alçak
gerilim cihazları, elektro manyetik uyumluluk, makineler, sivil kullanım için
patlayıcılar, patlayıcı ortamda kullanılan ekipmanlar, açık havada kullanılan
ekipmandan çevreye yayılan gürültü, tıbbi cihazlar, vücuda yerleşebilir aktif tıbbi
cihazlar, oyuncaklar, gezi amaçlı tekneler, basit basınçlı kaplar, basınçlı kaplar, sıcak su
kazanları, gaz yakan aletler, otomatik olmayan tartı aletlerine ilişkin direktifler
yürürlüğe girmiştir. Diğer direktiflerle uyum daha uzun vadede gerçekleşecektir
(İKV,2004:42).
3.2.6.Standardizasyon ve Derecelendirme Kuruluşlarının Kurulması ya da
Etkinliğinin Artırılması
AB standartlarına uyum çalışmaları 1993 yılından bu yana Türk Standartları
Enstitüsü (TSE) tarafından yürütülmektedir. Yaklaşık olarak %81 oranında AB
standardı, Türk standardı haline getirilmiştir.1991 yılından bu yana Avrupa
Standardizasyonu Kuruluşu CEN ve Avrupa Elektronik Standardizasyon Kuruluşu
CENELEC’e bağlı üye olan TSE, GB sonrasında yeniden yapılandırılmış ve bünyesinde
kalibrasyon, deney, uygunluk değerlendirme ve belgelendirme merkezleri
oluşturulmuştur. Belgelendirme alanında CCA, HAR, KEYMARK ve CB vb. AB
bünyesinde yürütülmekte olan belgelendirme sistemlerine dahil olunarak, belgelerin
karşılıklı tanınması ile ilgili kolaylıklar ülkemiz sanayicisinin hizmetine sunulmuştur.
TSE, yeni yapılanması çerçevesinde kalite bilincinin yaygınlaştırılması yönünde eğitim
çalışmaları da yürütmeye başlamıştır.
40
AB teknik mevzuatına uyum kapsamında önemli bir işlevi olan Türk
Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) Kasım 1999’da kurulmuştur. Ürünlerin ilgili
oldukları teknik mevzuata uygunluğu değerlendirme hizmeti verecek kuruluşları
akredite etmek üzere yapılandırılmış olan TÜRKAK, kalite kontrol sistemleri ve
personelin belgelendirilmesi için tüzel ve gerçek kişilerin akreditasyonu ile test ve
kalibrasyon kuruluşlarının akreditasyonunu gerçekleştirecek şekilde 2001 yılı Ağustos
ayında işlerlik kazanmış ve başvurulara cevap vermeye başlamıştır. Temmuz 2002’de
TÜRKAK, deney, kalibrasyon, personel belgelendirme, sistem belgelendirme, ürün
belgelendirme, muayene sistem belgelendirme alanlarında 10 kuruma 23 Akreditasyon
işlemi gerçekleştirmiştir. Bu kapsamda TSE sistem belgelendirme, personel
belgelendirme, kalibrasyon ve deney laboratuarı hizmetleri vermek üzere dört alanda
akredite edilmiştir. TÜRKAK’ın 27 Kasım 2002 tarihinde toplanan Avrupa
Akreditasyon Birliği (EA) Genel Kurulu’nda üyelik başvurusu kabul edilmiştir. Aynı
yıl, uluslararası Laboratuar Akreditasyon Birliği’ne de üye olmuştur. Önümüzdeki
süreçte TÜRKAK Avrupa Akreditasyon Birliği Üyeleri ile karşılıklı Tanıma
Anlaşmalarını imzalamayı öngörmektedir (İKV, 2004:42,43).
3.2.7.Fikri ve Sınaî Mülkiyet Hakları
Gümrük Birliği’ne konu olan malların tabi olduğu fikri ve sınaî haklara ilişkin
mevzuatın Avrupa Birliği ile Türkiye’de farklı düzeylerde bulunmasının serbest
dolaşıma tarife dışı engel teşkil edecek olması, Türk mevzuatının Avrupa Topluluğu
mevzuatına ve bu alandaki uluslararası sözleşmelere uyumunu gündeme getirmiştir.
1/95 sayılı Karar çerçevesinde yürütülen çalışmalar neticesinde Türkiye hem sınaî hem
sanatsal mülkiyet hakkını kapsayan fikri ve sınaî mülkiyet hakkına ilişkin mevzuatını
AB mevzuatına uyumlaştırmayı büyük ölçüde başarmıştır. Sınaî mülkiyet hakları
konusunda gerekli mevzuatı, GB öncesinde yürürlüğe koymuş ve yarı resmi bir organ
olarak Patent Enstitüsü’nü 1994 yılında kurmuştur. 1995 yılında son derece eski
kanunlara dayanan ve güncelliğini yitiren Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun kapsamı
genişletilmiş ve AB mevzuatına yakınlaştırılmıştır. 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi
Kararı’nda, belirtilen fikri ve sınai mülkiyet hakkına ilişkin- WIPO (World Intellectual
Property Organisation) Telif hakları, WIPO İcracılar ve Fonogramlar Anlaşması, Marka
Kanunları Anlaşması ve Endüstriyel Tasarımların Uluslararası Tesciline ilişkin Lahey
Anlaşması dışındaki- tüm uluslararası anlaşmaları onaylanmıştır. 3 Mart 2001 tarihinde
yürürlüğe giren Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
41
Kanun ile taraf olunan uluslararası anlaşmalarla uyumlu olarak korsan yayıncılık, fikir
ve sanat eser sahiplerinin manevi haklarının ihlali durumunda uygulanan cezai
müeyyideler hususlarında yeni düzenlemeler getirilmiştir (Soğuk,12,13).
3.2.8.Rekabet
AB ile yapılan Gümrük Birliği Anlaşması müzakereleri sırasında gündeme
gelmesi nedeniyle hazırlıklarına 1992 yılında başlanmış olan 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanun, TBMM’de 7 Aralık 1994 tarihinde kabul edilip, 13 Aralık
1994 tarih ve 22140 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 4054
sayılı Kanun’un “yasaklanan faaliyetler” başlıklı bölümü rekabet hukukuna ilişkin temel
hükümleri oluşturmaktadır. Bu bölümde yer alan 4. madde, rekabeti kısıtlayıcı,
engelleyici ya da bozucu nitelikteki teşebbüsler arası anlaşmalar ve uyumlu eylemler ile
teşebbüs birliği kararlarını yasaklarken; 6. madde hâkim durumun kötüye kullanılmasını
yasaklamaktadır. Kanun’un 7. maddesi ise bir piyasada hâkim durum yaratmaya ya da
mevcut bir hâkim durumu güçlendirmeye yönelik olarak rekabetin önemli ölçüde
azaltılması sonucunu doğuracak teşebbüsler arası birleşme ya da devralma işlemlerini
yasaklamaktadır. Bu yasaklayıcı hükümlere ek olarak, bu bölümde yer verilen 5.
maddede, 4. maddenin yasaklamasına getirilebilecek muafiyetin şartları
düzenlenmektedir. Kanun’un uygulanmasını gözetmek ve bu Kanun’da verilen
görevleri yerine getirmek üzere idari ve mali özerkliğe sahip Rekabet Kurumu 1997
yılında kurulmuştur. Rekabet Kurumu’nun karar organı Rekabet Kurulu’dur. Rekabet
Kurulu’nun ilk üyeleri Kanun’un yürürlüğe girmesinden yaklaşık 2 yıl sonra 27 Şubat
1997’de atanmış; Rekabet Kurumu’nun yapılanması ise 5 Kasım 1997’de tamamlamış
ve Kurul şikâyetleri kabule başlamıştır
(http://plan9.dpt.gov.tr/oik03_rekabethukuku/raportaslagi22112005.pdf).
AB’nin rekabet mevzuatı çerçevesinde Türkiye’nin temel yükümlülüklerinden
biri de rekabeti bozacak şekilde bazı firmaların veya ürünlerin üretimini destekleyen
devlet yardımlarının kaldırmasıdır. AT anlaşmasının 57. maddesinde devlet yardımları,
kabul edilebilir olanlar ve kabul edilebilir olmayanlar olmak üzere temel bir ayırıma
tabi tutulmuştur. Buna göre, ortak pazara ilkeleriyle uyuşabilir olduğu kabul edilen
yardımlar dışında devlet yardımlarının rekabeti bozabileceği gerekçesiyle kaldırılması
öngörülmektedir. Kabul edilebilir olarak nitelendirilen devlet yardımları ise yaşam
düzeyinin son derece düşük olduğu ya da yüksek oranlı bir işsizliğin egemen olduğu
42
bölgelerin ekonomik gelişmesini desteklemeye ya da rekabet koşullarını bozmadıkça
bazı bilgilerin veya ekonomik faaliyetlerin gelişimini desteklemeye, kültürel mirasın
korunmaya ve geliştirmeye yönelik devlet yardımlarıdır (Mathieu, 2006:65).
Devlet yardımları ile ilgili mevzuatı AB mevzuatına aktarmak amacıyla, tekstil
ve giyim sektöründeki teşvik sistemi, AB ile uyumlaştırılmış, 1995 yılında “İhracatta
Devlet Yardımları” kararı yürürlüğe girmiş ve ihracatçılara sağlanan teşvikler kademeli
olarak değiştirilerek genel muafiyetler sistemi benimsenmiştir Türkiye’de rekabeti
kısıtlayıcı bir diğer yapı ticari nitelikteki devlet tekelleridir. Tekel Kanunu’nda, tekel
idaresinin alkollü içkilerin dağıtımı ve ithali üzerindeki tekelinin kaldırılması yönünde
değişiklik yapan kanun, 20 Ocak 2001 tarihi itibariyle yürürlüğe koyulmuştur. Tütün
piyasasındaki tekeli kaldıracak olan tütün ve tütün mamulleri yasası ise 9 Ocak 2002
tarihi itibariyle Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, tütün ve alkolü içkiler
piyasasının düzenleyen bir otorite olarak Tütün, Tütün mamulleri ve Alkollü İçkiler
Düzenleme Kurumu kurulmuştur. Alkollü içkiler sektöründe liberalizasyon çalışmaları
devam etmekte olup, bu ürünlerin iç ve dış ticaretine ilişkin usul ve esasları belirleyen
yönetmelik 6 Haziran 2003 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Ancak halen ilgili sektörde özelleştirme gerçekleşmemiştir (İKV,2004:48,49).
Rekabete engel teşkil edecek düzenlemelerle ilgili olarak 1989 yılında yürürlüğe
giren, 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun’un uyumlu
hale getirilmesi yönünde bazı değişiklikler yapılmıştır.1999 yılında yapılan bu
değişiklikler, Dünya Ticaret Örgütü’nün Anti-damping ve Sübvansiyon Anlaşmaları ile,
AB’nin ilgili düzenlemelerini temel almaktadır (Uyanusta, 2005:33) .
3.2.9. Kamu Alımları
Türkiye 1/95 sayılı OKK kapsamında AB mevzuatına uyum sağlanması hükme
bağlanmış bir diğer konu olan kamu alımları piyasalarının karşılıklı açılmasına ilişkin
olarak Kamu İhale Kanunu’nu 1 Ocak 2003’te yürürlüğe koymuştur. Kamu ihalelerine
ilişkin uygulamaları yürütecek ve şikâyetleri çözüme bağlayacak hukuki ve idari
düzeyde bağımsız Kamu İhale Kurumu ise Temmuz 2002’de yayımlanan yönetmelik ile
çalışmalarına başlamıştır (Soğuk,13).
43
3.3. Türkiye’nin Gümrük Birliği Kapsamında Üçüncü Ülkelerle Olan İlişkileri
3.3.1. AB Ticaretini Yönlendiren Temel Anlaşmalar ve İşleyişleri
AB’nin üçüncü ülkelerle olan ticari ilişkilerini tercihli ticaret düzenlemeleri
aracılığıyla yürütmektedir. Birlik ticaretine yön veren tercihli ticaret düzenlemeleri
şunlardır :(Balkır,1996:116,117).
1- Ortaklık Anlaşmaları: Topluluk 1962’de Yunanistan, 1963’de Türkiye ile,
bu ülkelerin Topluluğa katılmalarını hedefleyen Ortaklık Analaşması imzalamıştır.
Ayrıca Malta (1970) ve Kıbrıs (1972) ile de gümrük birliği kurulmasını öngören birer
ortaklık anlaşması imzalamıştır.
2- Serbest Ticaret Anlaşmaları: İrlanda, Danimarka ve İngiltere’nin Topluluğa
1973’de katılmalarından sonra EFTA ülkeleri ile serbest ticaret anlaşması imzalamıştır.
1977’de tamamlanan bu anlaşmalar uyarınca Topluluk ile EFTA ülkeleri arasında sınaî
ürünlerin ticaretinde serbest dolaşım sağlanmıştır.
3- Tercihli Ticaret ve İşbirliği Anlaşmaları: Topluluk Akdeniz Bölgesi içinde
yer alan birçok ülke ile taraflar arasındaki ticarette kolaylıklar öngören ticaret ve
işbirliği anlaşmaları imzalamıştır. Mısır, Tunus, Ürdün, Lübnan, Suriye, Fas, Cezayir ve
Yugoslavya ile imzalanan ticaret ve işbirliği anlaşmaları, söz konusu ülkelerden
Topluluğa ihraç edilen sanayi ürünlerinin birçoğunda ve bazı tarım ürünlerinde tercihli
gümrük rejimi uygulanmasını öngörmektedir. Bazı anlaşmalarda Topluluğun söz
konusu ülkelere mali yardım yapması şeklinde hükümler de bulunmaktadır.
ACP (Afrika, Karayip ve Pasifik) ülkeleri ile Lome sözleşmesini imzalamıştır.
İlk defa 1976’da imzalanan protokollerle iki defa uzatılan Lome Sözleşmesi uyarınca
ACP ülkelerinden yaptığı ithalattan gümrük vergisi almamakta ve miktar kısıtlamalarını
kaldırmış bulunmaktadır. Kahve, kakao ve rom gibi bazı tarım ürünlerinin Topluluğa
ithalatında da özel düzenlemeler uygulanmaktadır. Buna karşın, Topluluk ülkelerinin
ihraç ürünleri bu ülkelerde “En Ayrıcalıklı Ülke” statüsündedir. Topluluk, Genel
Preferanslar Sistemi (GPS) çerçevesinde Latin Amerika ve Asya’da bulunan
gelişmekte olan ülkelerin mamul ve yarı mamul maddelerinin ihracatında belirli
miktarlar için gümrük vergisi almamaktadır. COMECON ülkeleri ile ticaret anlaşmaları
yapılması yolunda son yıllarda önemli adımlar atılmıştır. Ticaretin devlet eliyle
yürütüldüğü ülkelerden Çin, Romanya ve Yugoslavya ile ikili ticaret anlaşmaları vardır.
44
3.3.2.GB Kapsamında Türkiye’nin Üçüncü Ülkelerle Olan İlişkileri
1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ile Türkiye, AB’nin üçüncü ülkelerle
ilişkilerini düzenleyen ticaret politikalarına uyum sağlamayı taahhüt etmiştir. Bu
kapsamda AB’nin serbest ticaret anlaşması imzaladığı ülkelerin bazıları müzakereler
tamamlanarak serbest ticaret anlaşmaları imzalanmıştır. Ancak, bazı ülkelerle yürütülen
müzakereler, bu ülkelerin Türkiye, AB ile aynı şartlarda serbest ticaret anlaşması
imzalamayı kabul etmemeleri nedeniyle henüz sonuçlandırılamamıştır.
AB’nin üçüncü ülkelere yönelik tercihli ve otonom rejimlerine tedricen uyum
sağlanması yönündeki çalışmalar hâlihazırda devam etmektedir. EFTA ülkeleri ile 1992
yılında tamamlanan serbest ticaret anlaşmasının (STA) ardından bu yöndeki çalışmalar
Gümrük Birliği ile ivme kazanmış ve 1996 yılından itibaren İsrail, Macaristan,
Romanya, Litvanya, Çek ve Slovak Cumhuriyetleri, Estonya, Letonya, Slovenya,
Bulgaristan, Makedonya, Polonya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Filistin ve Tunus ile
serbest ticaret anlaşmaları imzalanarak yürürlüğe konulmuştur. Bununla birlikte,
Macaristan, Litvanya, Çek ve Slovak Cumhuriyetleri, Estonya, Letonya, Slovenya ve
Polonya’nın 1 Mayıs 2004 tarihinde AB’ye üye olmaları nedeniyle, ülkemiz ile anılan
ülkeler arasındaki STA’lar 30 Nisan 2004 itibariyle feshedilmiş ve bu ülkelerle olan
ticaret Gümrük Birliği kapsamında gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Dolayısıyla,
hâlihazırda EFTA, İsrail, Bulgaristan, Romanya, Makedonya, Hırvatistan, Bosna-
Hersek, Filistin ve Tunus ile imzalanan STA’lar yürürlüktedir. Fas, ve Suriye ile 2004
yılı imzalanan STA’ların yürürlüğe konulmasına ilişkin onay işlemleri 2005 yılı
içerisinde tamamlanmıştır. Mısır (27.12.2005), Arnavutluk (22.12.2006) ile müzakere
edilen serbest ticaret anlaşmaları da sonuçlandırılmıştır. Ürdün ve Lübnan ile
müzakerelere devam edilmektedir. Körfez İşbirliği Konseyi ile STA müzakerelerinin
başlatılmasına imkân tanıyacak Çerçeve Anlaşma da Bahreyn’de 30 Mayıs 2005
tarihinde imzalanmıştır (http://www.dttm.gov.tr).
Bununla birlikte, Lübnan, Faroe Adaları, Ürdün, Meksika, Güney Afrika,
Cezayir, Sırbistan-Karadağ Cumhuriyeti ile sürdürülen müzakereler henüz
sonuçlandırılamamıştır. Bu ülkelerle anlaşma koşulları hususunda sorun yaşanmaktadır.
Bu ülkeler, AB ile gerçekleştirdikleri anlaşmalarda ortaya koydukları tavizleri
Türkiye’ye tanımamaktadırlar. İlgili ülke pazarlarında Türkiye’nin AB karşısında
dezavantajlı bir konumda olmasına neden olacak bu yaklaşım, uzlaşmayı
45
engellemektedir. İmzalanmayan STA’lara ilişkin olarak Türk tarafınca GB Ortaklık
Komitesi (GBOK) ve OKK toplantılarında, sürecin üçüncü ülkelerin irade ve hazırlık
eksikliklerinden aksadığı belirtilmiş, AB’nin söz konusu ülke pazarlarında rakipsiz
olarak ticaret yapmasına sebep olan bu durumun çözümlenmesi için Birliğin destek ve
baskısının gerekli olduğu bildirilmiştir. Topluluğun serbest ticaret anlaşması taslak
metinlerine, ilgili üçüncü ülkenin Türkiye ile müzakerelere başlaması yönünde bir
hüküm koymasının faydalı olacağı ifade edilmiştir. Ayrıca Türkiye’nin STA
müzakerelerinde Komisyon’un bir temsilcisinin bulunması da gündeme getirilmiştir. Bu
konuda Türk tarafının taleplerini haklı bulan AB yetkilileri, Türkiye’nin Kuzey Afrika
ülkeleri ile Avrupa Akdeniz Ortaklığı çerçevesinde STA imzalaması yönünde teşvik
politikaları geliştirmeyi öngörmüştür. Topluluğun Cezayir ve Lübnan ile yaptığı serbest
ticaret anlaşmalarına Türkiye ile de benzer koşullarda bir serbest ticaret anlaşması
yapılması gerektiğini belirten birer bildirge eklenmiştir. AB’nin olumlu yaklaşımlarının
sonuç verebilmesi için öncelikle anlaşmalara eklenen bildirgenin yaptırım gücünün ne
olacağı kesinlik kazanmalı, üçüncü ülkenin aynı anlaşmayı Türkiye ile de imzalaması
için öncelikle anlaşmalara eklenen bildirgenin yaptırım gücünün ne olacağı kesinlik
kazanmalı, üçüncü ülkenin aynı anlaşmayı Türkiye ile de imzalaması için bir tarih sınırı
getirilmelidir. Bu konular netleşmeden AB’nin üçüncü ülkelerle yapacağı tercihli
anlaşmalara, belirtildiği şekilde bir bildirge koymasının herhangi bir fayda sağlaması
mümkün değildir (İKV,2004:36,37).
3.4. Türkiye-AB İlişkilerinde Karşılan Sorunlar ve Eleştirilen Konular
Manisalı (1995:69,70)’e göre AB ile Türkiye arasında imzalanan GB anlaşması
aşağıda belirtilecek nedenlerle Türkiye için sakıncalar içermektedir:
i. Türkiye AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı ve imzalayacağı
anlaşmalarla bağlıdır. Ancak, bu anlaşmalar AB’ye tam üye ülkelerin
çıkarları doğrultusunda, politik ve ekonomik tercih ve önceliklerine göre
imzalanmış anlaşmalardır.
ii. Anlaşmalarla birlikte, Türkiye AB’nin dış ticaret politikalarına uymakla
da yükümlüdür. Yani, AB bir ülkeye ticari kısıtlama getirir ya da
ambargo uygularsa Türkiye buna uymak zorundadır.
iii. Türkiye’nin üçüncü ülkelerle olan ilişkileri dolaylı bir biçimde AB
politikası içine sokularak ipotek altına alınmıştır. Türkiye’nin AB üyeleri
46
dışında ticari ya da politik ilişkiler kurmak üzere üçüncü ülkelerle
imzalayacağı anlaşmaların AB’nin Gümrük Birliği sisteminin olumsuz
etkilememesi gerekir.
Yani, Türkiye, AB’nin örneğin ABD ile yaptığı ikili ticaret anlaşmasına tek
yanlı olarak uymak zorundadır. Türk firması ABD’ye bir sınaî ürün satarken üçüncü
ülke işlemi ile karşı karşıya kalır ve kendisine en yüksek gümrük tarifesi uygulanır.
Buna karşılık aynı sanayi ürünü ABD’den Türkiye’ye ihraç edilirken Türkiye AB üyesi
bir ülke gibi işlem görür ABD’nin malına AB’nin kabul ettiği düşük gümrük tarifesini
uygular (Manisalı,2006:26).
Türkiye AB’nin kendi iradesi ve katılımı dışında çeşitli ülkelerle ve ülke
takımlarıyla imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarıyla bağlıdır. Buna karşılık Türkiye
OGT ile bağlıdır, bu nedenle, AB dışındaki bir ülke ya da ülke takımıyla gümrük birliği
kuramaz ya da serbest ticaret anlaşması imzalayamaz.(Ortak gümrük tarifesinden daha
düşük bir gümrük tarifesi uygulayamaması nedeniyle.)Bu durum Türkiye’nin AB
dışındaki ülkelerle ilişkilerini sınırlamaktadır. Buna göre Türkiye, kendi çıkarı için
herhangi bir üçüncü ülkeden sıfır tarifeyle bir hammaddeyi ithal edemez (Şu kadar ki,
OGT bu kalemde sıfırın üstünde saptanmış bulunuyor olsun).Ayrıca, Türkiye AB ile
ilişkili bütün hukuki yükümlülüklere (rekabet hukuku vb.) uymak zorundadır.
Anlaşmazlıklarda ise sorunu ancak Ortaklık Konseyi’ne götürebilir, Avrupa Adalet
Divanına götüremez. Oysa Ortaklık Konseyi Yunan vetoları dolayısıyla
çalıştırılamamaktadır. Türkiye’yle AB arasında, bir kısmı Yunanistan ile Türkiye
arasındaki ihtilaflardan kaynaklanan, bir kısmı Türkiye’nin Güneydoğu sorunundan
kaynaklanan çok büyük ihtilaflar vardır ve bunlar ekonomik ilişkileri Türkiye aleyhine
etkilemektedir. Bunun en açık örneği Son Dönem’in ilk beş yılı için taahhüt edilen 2.8
milyar dolarlık mali destek (büyük kısmı projelerin tasvibine bağlı) kanalından
Türkiye’nin hiç yararlanamamış olmasıdır. AB, anlaşmada verdiği tavizleri taahhüt
etmek, Türkiye’nin yer almadığı ilgili organlarda onaylandığı takdirde ancak yerine
getirmek, buna karşı Türkiye’nin aynı olanaktan yararlanamaması gibi bir “uygulama”
yapıyor. Dolayısıyla anlaşmaya giren her madde Türkiye için bir yükümlülük olduğu
halde AB için sadece bir niyet olmaktadır. Nitekim Yunan vetosu, Avrupa Parlamentosu
reddi, politik ihtilaflar gibi gerekçelerle Türkiye son dönem için de kaynak
alamamıştır:1980–95 arasında verilmesi beklenen 3 Milyar dolar tutarındaki kaynağı
alamamış olması gibi. Oysa demokrasi, insan hakları gibi AB talepleri açısından
47
Türkiye’nin çok gerisindeki Arap ülkeleri için AB bu kısıtları hiç
işletmemektedir:1970’li yıllarda askeri rejimden çıkan Yunanistan, Portekiz ve
İspanya’yı tam üyeliğe kabul ederken de işletmemiştir (Kazgan,1999:414-416).
Manisalı (2006,12)’de ayrıca, AB’nin Katma Protokol’ün Türkiye’nin yararına
olan bazı maddelerini zamanla tasfiye ettiğine vurgu yapmaktadır. Örneğin 1986 yılına
kadar Türk işgücünün AET içinde serbest dolaşımı öngörülmüş olmasına rağmen, 1985
yılında buna ilişkin madde iptal edilerek Katma Protokol kapsamından çıkartılmıştır.
Ayrıca Manisalı (2006,24)’e göre: “AB yapısı içinde sosyal, siyasi, mali, askeri ve
kültürel mekanizmalardan ‘ayrı ve bağımsız bir Gümrük Birliği sistemi yoktur.’Ticari,
mali, iktisadi, parasal mekanizmalar ve kurumlar iç içe geçmiştir. Bu bir bütünleşme
projesidir.” Ve 1963 Ankara Anlaşması Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini öngören bir
anlaşmadır, tam üyelik ve serbest dolaşım bir bütünün parçalarıdır, birbirinden bağımsız
olarak uygulanamaz. Uygulamada da Türkiye’den başka AB’ye tam üye olmadan AB
ile gümrük birliği anlaşması imzalayan başka hiçbir ülke yoktur.
Türkiye-AB Gümrük Birliği ilişkilerinde eleştirilen konulardan biri de menşe
kuralları ile ilgili olarak AB’nin Türk ihraç mallarına uyguladığı kısıtlamaların devam
etmesidir. Örneğin AB, Japon otomobil üreticilerinin Türkiye’deki fabrikalarında
ürettikleri araçların menşeini Türkiye olarak kabul etmemekte ve bunları Japon imalatı
muamelesine tabi tutmaktadır (Tezok,2003:170).
Menşe kuralları ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerde ticareti sınırlayıcı
engellerin uygulanmasını etkileyen bir unsurdur ve yanlış uygulandığında taraflar
arasında rekabeti bozucu etkiler doğurabilir. Yukarıda belirttiğimiz örnekte, Japon
üreticilerin Türkiye’deki fabrikalarında üretilen araçlar Japon malı sayıldığından buna
göre işlem görmekte ve Türkiye ile AB arasında imzalanan GB anlaşması hükümlerinin
dışında tutulmaktadır. Yani bu ürünler için Türkiye GB nedeniyle sanayi ürünleri için
AB pazarlarında sahip olması gereken serbest ticaret avantajlarından
yararlanamamaktadır. Türkiye AB’nin serbest ticaret anlaşması imzaladığı ülkelerle,
müzakere sürecinde de sıkıntılar yaşamaktadır.1/95 Sayılı Ortaklı Konseyi Kararı ile
Türkiye AB’nin ortak ticaret politikasına uymakla yükümlü kılınmasına rağmen, bu
politikaların belirlendiği karar mekanizmalarında temsil edilmemekte, bunun bir sonucu
olarak, alınan kararlarda Türkiye’nin çıkarları ve öncelikleri göz önünde
bulundurulmamaktadır. Ayrıca, anlaşmalar imzalandıktan sonra, anlaşmayı imzalayan
ülkenin Türkiye ile de eşit şartlarda serbest ticaret anlaşması imzalamasını sağlayacak
48
önlemler alınmamış, bağlayıcı cezai müeyyideler getirilmemiştir. AB’nin serbest ticaret
anlaşması imzaladığı fakat Türkiye’nin yukarıda sayılı sebepler başta olmak üzere
henüz serbest ticaret anlaşması imzalamadığı ülkelere ait ürünlerin, AB üzerinden
Türkiye’ye girmesi ise bir trafik sapması oluşturmaktadır. Bu durumu engellemek
amacıyla 1/95 sayılı OKK 16. maddesine dayanarak Türkiye’nin fark giderici vergi
uygulama hakkı 2001 yılında sona ermiştir. Bu hakkın, anlaşmaların Türkiye’den
kaynaklanmayan sebeplerden dolayı öngörülen sürede imzalanmadığı gözetilerek,
anlaşmalar imzalanıncaya kadar uzatılması gerekmektedir. Bu konuda Türk tarafı
talepte bulunmuş ancak henüz bir gelişme sağlanmamıştır.Bu durum, uygulamada
önemli sorunlara neden olmaktadır. Öncelikle AB ülkeleri bu ülkelerin pazarlarında
avantajlı koşullarda ticaret yapmakta ve Türkiye’nin bu pazarlarda rakibi olmaktadır.
Ayrıca, bu ülkelerden AB’ye ihraç edilen ucuz ürünler, AB üzerinden Türkiye’ye
gümrüksüz girmekte, oluşan trafik sapması iç pazarımızda rekabeti bozmaktadır.
Örneğin Kuzey Afrika ülkeleri ile bu sorun yaşanmaktadır (İKV,2004:37,89).
Bu sorunlar Türkiye’nin sadece ticaret politikalarını etkilememekte, aynı
zamanda mali kayıplara uğramasına da neden olmaktadır. Örneğin Türkiye’nin Meksika
ile AB paralelinde bir serbest ticaret anlaşması yapma yönündeki talebinin Meksika
tarafından uygun görülmemesi: Türkiye’nin Meksika pazarında AB ürünleri ile rekabet
avantajını kaybetmesine, Meksika ürünlerinin AB pazarındaki rekabet şartlarının tek
taraflı olarak artmasına, Türkiye’ye bu ürünlerin AB üzerinden trafik sapması yoluyla
ithal edilmesine; bütün bunların sonucu olarak da ticarette haksız rekabete ve
Türkiye’nin mali kayıplarının ortaya çıkmasına yol açtığı görülmektedir
(http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/DisTicaretDegerelendirmeDb/Strateji.d
oc:58).
Buna ilave olarak AB, GB kapsamında Ankara Anlaşması başta olmak üzere
diğer protokol ve ortaklık organlarının belgelerinden kaynaklanan mali
yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmemesi Türkiye’nin GB öncesinde ve
sonrasında rekabet gücünün artışını, üretim/ihracat yapısının çeşitlenmesini ve
gelişimini engellemiştir. AB, GB kararının kabul edildiği Ortaklık Konseyi
Toplantısında üstlendiği ve Türkiye’ye 4-5 yıllık bir dönem içinde 2,5 milyar EURO’ya
varan mali yardım yapma yükümlülüğünü yerine getirmemiş, aynı şekilde kurumsal
alanda bütünleşmeyi kolaylaştırmak, amacıyla öngörülen bazı önlemleri almamıştır. Bu
yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olmasının başlıca nedeni Yunanistan’ın Avrupa
49
Parlamentosunun muhalefetidir. Bu itibarla, Topluluk ile Türkiye arasındaki 30 yıllık
kronik dış ticaret açığının temellerinde Türkiye’nin eksiklikleri, 1970’li yılların
olumsuz gelişmeleri kadar, AB’nin Türkiye’ye karşı mali ve teknik destek
konularındaki olumsuz yaklaşımı da etkili
olmuştur(http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/DisTicaretDegerelendirmeDb/
Strateji.doc:62)
50
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
TÜRKİYE’DE SANAYİ SEKTÖRÜ
4.1.Türkiye’de Sanayi Sektörünün Gelişimi, Yapısı ve Sorunları
Türkiye’nin ilk sanayileşme dönemi, gerek iktisat politikalarının yöneldiği amaç
( korumacılık ve devletçilik) gerek elde edilen sonuçlar bakımından 1930–1939 dönemi
olarak nitelendirilebilir. Sanayileşme doğrultusunda ilk ciddi adımların atıldığı bu
yıllarda sanayi sektörü sabit fiyatlarla yıllık %103’lük büyüme hızı ortalamasına
ulaşabilmiştir. Sanayi kesimi Cumhuriyet tarihinin bundan sonraki hiçbir döneminde bu
büyüme hızına ulaşamayacaktır. Bu dönemde sanayileşme öncelikle yaygın tüketim
mallarının ülke içinde üretilmesi yönünde gerçekleşmiş ve dönem son bulduğunda
Türkiye üç beyazları (un, şeker ve dokuma) yerli üretimle sağlayabilecek bir konuma
ulaşmıştır.
1946 yılı, Türkiye tarihinde siyasi ve iktisadi bakımdan yeni bir dönüm noktasını
oluşturur. İktisadi bakımdan 1946 yılına bir dönüm noktası olma niteliği kazandıran
özellik, 16 yıldır kesintisiz olarak izlenen kapalı, korumacı, dış dengeye dayalı ve içe
dönük iktisat politikalarının aşamalı olarak serbestleştirilmesidir. Serbestleşmeye
yönelen bir dış ticaret rejiminin sonucu olarak, iç pazara dayalı bir sanayileşme
programı değil, dış pazarlara dönük, tarıma, madenciliğe, alt yapı yatırımlarına ve inşaat
sektörüne öncelik veren bir kalkınma anlayışı benimsenmiştir. Bu dönemde (1946-
1953) sınai büyüme gerilemiş ve tarım kesiminde yaşanan büyümenin gerisinde
kalmıştır. Dönem boyunca tarımın ortalama büyüme hızı % 13,2 iken sınaî büyüme % 2
olarak gerçekleşmiştir. Tarım kesiminin milli hâsıla içindeki payı 1946–47 ortalaması
olarak % 42,0 iken, 1952-53’te bu oran % 45,2’ye çıkmıştır. Aynı yıllarda sanayi
sektörünün payı ise %15,2’den %13,5’e düşmüştür.1954–1961 yılları, savaş sonunun
genişleme konjonktürünün ve liberal dış ticaret politikalarının son bulduğu, ekonominin
göreli bir durgunluk içinde dalgalanmalara tabi olduğu; ihraç mallarına yönelik talepteki
düşme ve dış kaynakların belli bir düzeyi aşmaması yüzünden doğan dış tıkanmaya
tepki olarak ithalat sınırlamalarına gidildiği bir dönem olarak nitelendirilebilir. Sanayi
kesimi dönem içinde göreli bir durağanlık içine girmiş ve ithalat güçlüklerini ithal
ikamesiyle karşılamaya çalışmıştır. Ancak buna rağmen tarıma göre daha hızlı bir
büyümeyi gerçekleştirerek, dönem ortalaması olarak % 4,3’lük büyüme hızına
51
ulaşabilmiştir. Sanayi kesiminin iç bileşiminde ise önemli değişmeler
gerçekleşmemiştir. Şeker ve çimento sanayine dönük kamu yatırımları, bu iki ürünün iç
talebinin büyük ölçüde karşılanmasını sağlamış; kamu kesimi, çay, tütün, demir-çelik,
kâğıt gibi üretim kollarında devletçi dönemin yatırımları nedeniyle egemen olmaya
devam etmiştir. Buna karşılık tekstil gibi diğer tüketim mallarında ithalat
güçlüklerinden kaynaklanan uygun piyasa koşullarına, özel sanayinin yeni yatırımlarla
cevap verdiği gözlenmektedir. Dönem sonunda sanayide yaratılan katma değerin kamu
kesimi ve özel kesim arasında yarı yarıya paylaşıldığı; tüketim malı sanayinin toplam
sınai hasıla içinde % 70-75 oranında bir yer aldığı gözlenmektedir (Boratav,2003:71-
113).
1960’larda sanayileşmesini “planlı kalkınma” modeline dayandıran Türkiye,
ekonomisinin büyük bir krize girdiği 1970’lerin sonlarına kadar devlet himayesinde
ithal ikameci bir sanayileşme politikası izlemiştir. Bu politikalardan köklü bir dönüşü
simgeleyen 1980 yılına kadar, sanayileşme özel sektör için özendirici ve yönlendirici,
kamu sektörü için ise emredici nitelikteki “Beş Yıllık Kalkınma Planlarına”
dayandırılmıştır. Bu uzun dönemin kendine özgü iç ve dış koşulları, özel sektörün
ulusal “kalkınma” hareketini tek başına gerçekleştirememesi ve “sanayileşme” hedefine
sadece piyasa güçlerine dayalı politikalarla ulaşılamayacağı gerçeği, dönemin
hükümetlerini bilinçli olarak devlet öncülüğünde ithal ikameci politikalar uygulamaya
yöneltmiştir (Eser,1995:15,16).
İthal ikameci sanayileşmenin tüketim mallarına öncelik veren erken
aşamalarında, sağlanan üretim artışı ile genişleyen iç pazar ve yüksek satın alma
gücünün karşılıklı uyumu devam ettiği sürece pek sorun çıkmamış, pazarı geniş ve
teknolojisi kolay malların yurt içindeki üretimi artış göstermiştir. Bu aşamada sanayide
sermayenin tekil bileşimi de ( sermaye yoğunluğu, teknoloji ve bilgi düzeyi) yüksek
değildir. Sanayinin ithal girdi kullanım oranı düşüktür ve geleneksel tarım ürünlerinin
ihracatından ve yurt dışındaki işçilerden sağlanan döviz gelirleri gerekli ithalatı
kolaylıkla sağlayabilmektedir. 1960’ların sonlarına kadar gıda ve dokuma gibi temel
tüketim malları üreten sektörlerde önemli ölçüde ithal ikamesi gerçekleştiren Türkiye,
daha sonra demir-çelik ve petro kimya gibi ara mallarında ve bazı yatırım malları
sektörlerinde yerli üretim sürecini başlatmıştır. Ancak, ithal ikameci birikim rejiminin
ara ve yatırım mallarının ikamesini hedefleyen bu ileri aşamasında, önceki aşamalardan
farklı olarak, başlangıçta küçük ölçek ve kolay teknoloji ile gerçekleştirilen yatırımlar,
52
giderek daha çok sermaye ve ileri teknoloji gerektirmektedir. Üstelik sanayileşmenin
sürdürülebilmesi ve bunun gerektirdiği hammadde ve sermaye malları ithalatının
yapılabilmesi için istikrarlı bir döviz geliri de gerekmektedir. Bu ise rekabet gücü olan,
etken ölçeklerde kurulmuş ve yeni teknoloji kullanan bir sanayi yapısı ile mümkündür.
Oysa birçok sektörde ölçek ekonomilerinden yaralanamayacak ölçüde küçük kapasiteye
sahip olan günün koşullarına göre geri ve emek yoğun teknolojilerle çalışan sanayide
verimlilik düzeyi düşüktür. Türk parasının aşırı değerlenmiş olması ithal girdi
kullanımını özendirmiş, buna karşılık sanayinin ihracat yönünden katkısı sınırlı
kalmıştır. Gıda ve dokuma- giyim gibi tüketim malları üreten sektörlerde bazı yıllarda
ihracat artışının sektörel üretim artışına katkısı olsa da, genellikle üretim ölçeği
teknolojik yönden olması gereken (Optimum) düzeyin çok altında bulunan ve rekabet
gücü zayıf olan sanayi, bu ileri aşamada gereksinim duyduğu dövizi üretememiştir ve
Türkiye 1970’lerin sonlarına gelindiğinde döviz darboğazından kaynaklanan büyük bir
krize girmiştir. Sermaye birikimi zayıf, teknolojisi geri, verimliliği düşük, korunmuş iç
pazar için üretim yapan ve dövizini üretemeyen bir sanayi yapısıyla ithal ikameci
birikim süreci tıkanmıştır. Daha dönemin ortalarında, imalat sanayinde ithal ikamesi
yönünden ayakta durabilen sektör yok gibidir (Eser,Eser,1995:17,18).
4.1.1. GB Öncesi Dönem (1980–1995)
1980 yılı Türkiye’nin sanayileşme sürecinde bir dönüm noktasını temsil
etmektedir. Hızlı fiyat artışları, üretim darboğazları ve dış ödeme güçlükleri biçiminde
görülen iktisadi bunalım zamanla siyasal ve toplumsal bir bunalıma dönüşmüş, mevcut
birikim rejiminde köklü değişiklikler gündeme gelmiştir.1980 yılı başlarında yürürlüğe
konulan ekonomik istikrar önlemleri öncelikle kamu sektörünün daraltılmasını, piyasa
mekanizmasının serbestçe işlemesini öngörmüş ve sınaî üretimin arttırılması piyasa
koşullarına bırakılmıştır. Bu ilke çerçevesinde mevcut kamu işletmelerinin zaman
içinde özel sektöre devredilmesi amaçlanmış ve geçmişte sanayileşme sürecinde
kurumsal düzeyde benimsenen planlama fikrinden vazgeçilmiştir. Bu önlemler aynı
zamanda ekonominin dışa açılmasını ve uzun dönemde kapitalist dünya ekonomisiyle
bütünleşmeyi amaçlamıştır (Berksoy,Boratav,1993:18).
1980 öncesinde uygulanan ithal ikamesine dayalı sanayileşme politikası, 1980
istikrar tedbirleri ile yerini ihracata yönelik teşvik politikalarına bırakmıştır. Böylece dış
rekabete açık bir sanayileşme modelinin esasları uygulanmaya başlanmıştır. İthalattaki
53
yasakların azaltılarak, gümrük duvarlarının aşağı çekilmesi, ihracatın çeşitli tedbirlerle
teşviki ve kolaylaştırılması, kambiyo rejiminin liberalleştirilmesi, Türk parasının
gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesi ve yabancı sermaye yatırımlarının
kolaylaştırılması ve teşvik edilmesi bu politikaların temel unsurlarını oluşturmaktadır
(Uludağ, Arıcan, 2003:101).
İmalat sanayinin 1980 öncesi oligopolistik ve tekelci rekabet piyasa yapısı
özelliği, 1980 sonrasında da devam etmiştir. Yoğunlaşma oranı, ara ve yatırım malları
sanayinde, tüketim malları sanayine oranla daha fazla olmuştur. Bu durum, tüketim malı
alt sektöründe üretimin daha küçük ölçeklerle yapılabilme özelliğinden
kaynaklanmaktadır. 1980 sonrasında en fazla istihdam öncü sektör seçilmiş -gıda,
dokuma, kimya, metal işleme ve taş-toprağa bağlı- sanayilerde gerçekleşmiştir. Bu
sanayiler 1988 yılı için imalat sanayi istihdamının %69’unu sağlamıştır (Özbey,2000:8).
1980 sonrası reform süreci 1988’e gelindiğinde ivmesini kaybetmiş ve ekonomi
bir tıkanma içine girmiştir. 1988’in tüm makro ekonomik verileri “ihracata yönelik
büyüme” politikalarının iktisadi ve sosyal sınırlarlarına ulaştığını göstermekteydi. Bunu
izleyen yıllarda artık Türkiye Ekonomisi’nde dışa açılım öncelikleri reel üretim
sektörlerinde değil, finans ve kambiyo hizmetlerini de kapsayacak politika
değişiklikleriyle biçimlendi. Söz konusu politika değişikliklerinin en önemlisi 1989’da
ödemeler dengesi sermaye hareketleri üzerindeki tüm kısıtlamaların kaldırılarak,
kambio rejiminin serbestleştirilmesidir. Böylece Türkiye ekonomisi dünya pazarlarıyla
eklemlenme ve küreselleşme sürecinde yeni bir aşamayı gerçekleştirerek, 1990’lı yıllara
doğrudan doğruya “dışa açık bir makroekonomi” görünümünde girmiştir
(Yeldan,2001:39).
4.1.2. GB Sonrası Dönem (1995-2005)
1990’lar, finansal serbestleşmenin tamamlandığı dönemi göstermektedir. Bu
dönemde ücretli emek gelirlerinin daraltılmasına dayalı “klasik” birikim süreci yerine
yeni tür kaynak aktarımı ve rant transferi mekanizmaları devreye sokulmuştur. Finansal
serbestleşmenin getirdiği yeni tür mali araçlar bu mekanizmaların yürütülmesinde en
önemli unsurları oluşturmuş, devlet bir yandan toplumsal gelir dağılımının
düzenlenmesi işlevini yerine getirirken, bir yandan da kamu sektörü mali dengeleri bu
sürecin tüm maliyetlerin üstlenmiştir (Yeldan,2001:26).
54
Sanayi sektöründe 1980 yılından sonra görülen, sağlıksız ve dengesiz büyümede,
yatırımların ve ihracat artışlarının payı düşük olmuştur. Yurtiçi talep artışının
büyümenin temel kaynağı olması, 1980 öncesinde aşırı ithal ikamesine yol açarken,
1980 sonrasında da ihracatçı kesimlerin kaynak ve üretimlerini rantların yüksek olduğu
iç piyasaya yönlendirmelerine, dolayısıyla ihracatın engellenmesine yol açmıştır.
Sonuçta, tüketim harcamalarını uyarmak ve bunu da kısa süreli dış kaynakla finanse
etme politikası uzun süreli olmamış, ekonomide “5 Nisan 1994” bunalımı yaşanmıştır.
1995 sonrası tekrar canlanan ekonomi iç talep genişlemesi ile genişlemeci maliye ve
para politikaları sayesinde büyümesini devam ettirmiştir. GSMH içindeki en yüksek pay
hizmetler sektörüne aitken, dönem içerisinde sanayi sektörü payı önemli oranda artmış;
tarım sektörü payı ise azalmıştır. Sanayi sektörü payındaki artışta, inşaat (konut) ve
ticaret alt sektörlerindeki önemli orandaki artışların payı yüksektir (Özbey,2000:7).
1997 yılının ortalarında ilk olarak Asya ülkelerinde, daha sonra Rusya’da ortaya
çıkan küresel krizlerin Türkiye’deki ilk etkisi mali piyasalarda olmuştur. Küresel krizin
sanayi üretimi, kapasite kullanımı, istihdam ve ihracat üzerinde etkileri,1999 yılında
görülmüştür.1999 yılı sonunda, Türk Hükümeti, ekonomide daha istikrarlı bir büyüme
ortamı sağlamak amacıyla, Uluslararası Para Fonunun (IMF) desteğiyle üç yıllık bir
makro ekonomik programı uygulamaya koymuştur. Bu programın uygulanması
sonucunda, 2000 yılında, ekonomide faiz oranlarının hızla beklenen seviyenin altına
inmesi, enflasyon oranının önemli ölçüde düşmesi, üretim ve iç talebin yükselmeye
başlaması şeklinde olumlu gelişmeler gözlenmiştir.2000 yılında, sanayi de ekonomideki
olumlu gelişmelere paralel bir performans sergilemiştir. Ancak, 2000 yılında, Türk
Lirasının reel değerinin beklenenin üzerinde artması, iç talebin hızla yükselmesi, ham
petrol ve doğal gaz gibi enerji ürünlerinin fiyatlarının artması, Euro/ABD Doları
paritesindeki gelişmeler ve cari işlemler açığının program seviyesini önemli ölçüde
aşması gibi bazı beklenmeyen gelişmeler de yaşanmıştır. Ayrıca, bazı önemli kamu
işletmelerinin özelleştirilmelerinde gecikmeler, finans sektörünün sağlıksız yapısı ve
kamu bankalarının neden olduğu sorunlar, uluslararası sermayenin gelişmekte olan
piyasalara ihtiyatlı yaklaşımı 2000 yılının ikinci yarısında Türkiye’ye net sermaye
girişini azaltmıştır. Bu gelişmeler, Kasım 2000 ve Şubat 2001’de olmak üzere arka
arkaya iki krize yol açmıştır. Bunun sonucunda, faiz oranları yükselmiş, dalgalı kur
sistemine geçilmiş ve Türk Lirası devalüe edilmiştir. Bu durumun ekonomide yarattığı
belirsizlik , iç talebi daraltmış ve tüm sanayi sektörlerini olumsuz etkilemiştir. Mali
55
krizi aşmak için, Nisan 2001’de yeni bir ekonomik program açıklanmıştır. Programda;
ihracata, KOBİ’lere ve işletmelerin finansal sorunlarına ilişkin yeni tedbirlere yer
verilmiştir.2001 yılında sanayide yaşanan yüksek daralmayı takiben, 2002 yılının ilk
çeyreğinin sonunda sanayinin tekrar toparlanması yönünde belirtiler ortaya çıkmış ve bu
eğilim ekonominin genelindeki olumlu gelişmeler ile artarak devam etmiştir. İç talepte
gözlenen kısmi iyileşme ve ihracat performansındaki devamlılık sayesinde, 2002 yılında
imalat sanayi üretimi ve kapasite kullanımı büyük ölçüde artmıştır
(http://ekutup.dpt.gov.tr/sanayi/tr2003ab.pdf).
2003-2006 döneminin elverişli reel döviz kuru ve artan dış finansman
olanaklarının etkisiyle imalat sanayi yatırımları hızla artmış ve imalat sanayi bir
canlanma dönemine girmiştir. Ancak bu yatırımların büyük bölümü, yeni kapasite
kurmaktan çok, yenileme ve modernizasyon amacına yönelmiştir
(www.bagimsizsosyalbilimciler.org.).
1980–2005 yılları arasında Türkiye’de sanayide uygulanan temel politika ve
yaklaşımlar ile sanayinin temel yapısı anlatıldı. Çalışmanın bundan sonraki
bölümlerinde Türkiye’de sanayinin (imalat sanayi) değişimi 1980–2005 yıllarını
kapsayan çeşitli hesaplamalar ve tablolar yardımıyla anlatılmaya çalışılacaktır. Çalışma
temel olarak Gümrük Birliği’nin sanayi sektörüne etkilerini değerlendirmeye yönelik
olduğu için, sonuçlar Gümrük Birliği öncesi dönem (1980–1995) ile Gümrük Birliği
sonrası dönem (1996–2005) karşılaştırılarak yorumlanacaktır. Yapılan hesaplamalarda
Devlet Planlama Teşkilatının Üretim Sınıflandırması (İmalat sanayi için belirlenen)
temel alınmıştır (Bkz.Ek1,2).
4.2. Türkiye’de Sanayi Sektörünün Büyüklüğü
İmalat sanayinde faaliyet gösteren işletmelerin sayısında 1980’den itibaren
meydana gelen değişim incelendiğinde, 1980–2002 yılları arasında sanayi işletmelerinin
sayısında yüksek oranlı artışların olmadığı görülmektedir. Tablodan görüleceği üzere
1980–1985 döneminde, imalat sanayinde faaliyet gösteren işyerlerinin sayısında % 3,7,
çalışanlar ortalamasında % 3,8; 1985–1992 döneminde % 1- % 6;1992–2002
döneminde ise % 35,7-% 29,5 düzeyinde artış sağlanmıştır. Bu veriler ışığında özellikle
1980–1992 döneminin imalat sanayi için durgun bir dönem olduğu ve istihdama
katkısının da düşük olduğu söylenebilir.
56
Tablo 4: 1980–1985–1992–2002 Yılları Genel Sanayi Sayımı
Yıl Faaliyet Grubu İşyeri
Sayısı
Çalışanlar
Ortalaması
1980 İmalat 177.034 454.931
Ticaret 312.571 775.295
Hizmet 87.440 200.834
Lokanta, kahvehane, pastane 52.776 164.820
Otel 4.302 23.277
TÜRKİYE 457.089 1.619.157
1985 Maden ve Taşocakçılığı 591 17.259
İmalat 183.573 472.062
İnşaat 8.642 117.656
Ticaret 423.914 824.702
Lokanta, kahvehane, pastane 79.197 210.966
Otel 5.214 41.547
Ulaştırma 8.819 50.463
Hizmet 169.014 360.239
TÜRKİYE 878.964 2.094.894
1992 Maden ve Taşocakçılığı 1.923 94.612
İmalat 185.458 543.279
Elektrik, Gaz, Su 2.031 97.294
İnşaat 12.454 110.571
Ticaret 617.452 1.238.350
Otel, Motel, Pansiyon ve Diğerleri 6.316 56.262
Lokanta, kahvehane, Bar ve Diğerleri 110.826 269.554
Ulaştırma, Depolama ve Haberleşme 14.252 69.815
Hizmet 113.026 266.812
TÜRKİYE 1.063.738 2.746.549
2002 Maden ve Taşocakçılığı 1 821 81 870
İmalat 251 681 2 147 394
Elektrik, Gaz, Su 3 211 96 430
İnşaat 33 702 226 868
Toptan ve Perakende Ticareti 790 987 1 923 362
Oteller ve Lokantalar 162 216 524 651
Ulaştırma, Depolama ve Haberleşme 244 085 621 479
Mali aracı kuruluşların faaliyeti 5 466 183 169
Gayrimenkul, kiralama ve iş
faaliyetleri 91 584 338 289
Eğitim 5 720 77 307
Sağlık işleri ve sosyal hizmetler 31 618 101 728
Diğer sosyal ve toplumsal hizmetler 76 366 174 493
TÜRKİYE 1 698 457 6 497 040
Kaynak: TUİK 2
4.3. Sanayi Sektöründe Büyüme Oranları ( 1980–2001)
1980–1995 döneminde imalat sanayinde büyüme oranlarının değişken bir seyir
izlediği görülmektedir. 1980 yılında -3,33 olarak gerçekleşen sanayi sektörü büyüme
2 Veriler, genel sanayi işyerleri sayımı sonuçlarına göre hazırlanmıştır. Bilgiler imalat sanayi için özel
sektörde 1 ve 9 kişi çalışan işyerlerine, diğer sektörler için ise tüm çalışanlara verilmiştir.
57
oranı, 1981 yılına gelindiğinde bir önceki yıla göre %12,5’lik bir artışla % 9,17’ye
yükselmiştir. Bu artışın, ihracata dönük sanayileşme stratejisi ve bu doğrultuda
gerçekleştirilen politika değişikliklerinin bir sonucu olduğu söylenebilir. Esnek kur
politikası ve buna paralel olarak TL’nin değerindeki düşüş bu artışın gerçekleşmesinde
öncelikle etkili olan unsurlardır. Dönem boyunca sanayi sektöründe büyüme oranları
reel ekonomik büyüme oranının üzerinde gerçekleşmiştir. Bu durum, sektördeki
büyümenin bir bölümünün kapasite kullanım oranlarındaki artıştan
kaynaklanabileceğini göstermektedir. 1994 yılında ekonomide yaşanan krizin etkisiyle
sanayi sektöründe büyüme -5.65 düzeyinde gerçekleşmiştir. 4 Nisan Kararları olarak
bilinen istikrar önlemlerinin de etkisiyle 1995 yılından itibaren yeniden canlanan sanayi
sektörü, 1997 yılının sonlarına doğru Asya’da doğup, Rusya’dan başlamak üzere
dünyaya yayılan küresel krizin de etkisiyle yeni bir daralma sürecine girmiştir.
Veriler ülkemizde sanayi sektörünün 1980 sonrası dönemde kararlı bir büyüme
gösteremediğini, bu eğilimin Gümrük Birliği’nden sonra da değişmediğini ve genel
olarak sektörün kararsız, konjonktürel dalgalanmalara karşı dirençsiz ve kırılgan bir
yapısı olduğunu göstermektedir.
-8
-6
-4
-2
0
2
4
6
8
10
12
14
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
Sanayi Sektöründe Reel Ekonomik Büyüme(%)
Reel Ekonomik Büyüme (%)
Şekil 3: Sanayi Sektöründe Büyüme Oranları (1980–2001)
Kaynak: TUİK
58
4.4.İmalat Sanayi inde Kapasite Kullanım Oranları (1988–2005)
3İmalat sanayinde kapasite kullanım oranları 1988–2005 döneminde yıllar
itibariyle büyük değişiklikler göstermemiştir. İmalat sanayinde 1988 yılında kapasite
kullanım oranı % 76,7 iken, 1989 yılında 76,2, 1990 yılında ise % 76,2’dir. 1995’den
sonra da benzer bir tablo ile karşılaşmaktayız.1996 yılında imalat sanayinde kapasite
kullanım oranı % 77,8; 1997 yılında %79,3; 2005 yılında ise % 85,4 olarak
gerçekleşmiştir.2001 yılında bu oranın % 70,9’luk bir oranla diğer yılların altında
seyretmesi, ekonomik krizin etkisiyle sanayi sektöründe yaşanan daralmanın sonucudur.
Sonraki yıllarda, uygulanan ekonomik programın da etkisiyle sanayi toparlanma
sürecine girmiş ve kapasite kullanım oranlarında yeniden artışlar gözlenmiştir.1988–
1995 ile 1996–2005 dönemleri karşılaştırıldığında ise GB Anlaşmasının imzalandığı
1995 yılından sonra kapasite kullanım oranlarında yüksek oranlı artışların olmadığı
görülmektedir. Özellikle özel kesim kapasite kullanım oranlarında önemli bir değişim
olmamış, bununla birlikte GB öncesi döneme göre göreli olarak daha dalgalı bir seyir
izlemiştir.
Tablo 5: 1988–2005 İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranları (KKO)
1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005
Toplam KKO 76,7 74,9 76,2 74,5 76,4 79,5 73 78,5 77,8 79,3 76,6 72,9 76 70,9 75,4 78,4 81,7 80,4
Özel KKO 75,9 75,3 77,3 73 75,6 79,7 70,9 77,7 76,5 78,6 74,7 69,8 74,3 66,7 72,8 75,9 79,8 78,9
Kamu KKO 78,4 73,7 73,7 77,2 77,7 79 78,3 80,4 82 81,2 80,9 78,9 80 81,8 81,7 83,9 85,4 85,4
Kaynak: TUİK
4.5 İmalat Sanayinde Dış Ticaret
1980–1995 döneminde imalat sanayinde ihracatın istikrarlı bir büyüme
göstermediği görülmektedir (Bkz. Ek 3). 1981 yılında bir önceki yıla göre imalat
sanayinde ihracat %59; ithalat % 12 düzeyinde artış göstermiştir. İmalat sanayi
ihracatında görülen bu artışın 1980 yılında yapılan politika değişikliklerinin ve TL’nin
değerinin düşürülmesinin sonucu olduğu söylenebilir. Sonraki yıllarda büyüme aynı
hızda devam etmemiş, yıllara göre değişmekle beraber 1981 yılına göre düşüş
göstermiş, kararlı bir büyüme gözlenememiş, imalat sanayinde ihracat değerleri ve
büyüme oranları önceki yılda gerçekleşen değerin/oranın önemli ölçüde üzerinde ya da
altında gerçekleşmiştir. Örneğin imalat sanayi ihracatında 1982 yılında % 27 artış
görülürken, 1983 yılında hiç artış olmamıştır. Sonraki bazı yıllarda imalat sanayi
ihracat artış oranları şöyledir:1985 %16, 1990 %13, 1995 %23, 2000 %7, 2005 %16.
3 1980–1988 yılları imalat sanayi kapasite kullanım oranlarına ilişkin verilere ulaşılamamıştır.
59
Benzer bir eğilimin imalat sanayi ithalatında da gözlendiği söylenebilir. Bununla
birlikte imalat sanayi 1980–2005 dönemi boyunca dış ticaret açığı vermiştir. Özellikle
GB’nin ilk yıllarında imalat sanayi ithalatının daha hızlı arttığı görülmektedir (Bkz Ek
3). Sektörde ihracatın ithalatı karşılama oranları da yıllara göre önemli değişiklikler
göstermiştir. 1980 yılında imalat sanayinde ihracatın ithalatı karşılama oranı % 47, 1985
yılında, % 95, 1990 yılında % 63, 1994 yılında %85, 1995 yılında % 66, 2000 yılında
% 57, 2005 yılında % 73 düzeyinde gerçekleşmiştir (Bkz. Ek 3). 1994 yılında oranın
yüksek çıkması yaşanan ekonomik kriz sonrasında TL’nin değerinin düşürülmesinden
kaynaklanmaktadır. 2001 yılından sonra imalat sanayi ihracat artış hızında yaşanan
göreli iyileşmeye bağlı olarak ihracatın ithalatı karşılama oranı da artmıştır. Ancak
genel olarak GB sonrası dönemde özellikle GB’nin ilk yıllarında imalat sanayi
ithalatının imalat sanayi ihracatından daha hızlı arttığı görülmektedir. Bu durum çeşitli
ekonomik nedenlerden kaynaklanabilir ancak, 1995 yılında, Katma Protokol hükümleri
doğrultusunda geçiş döneminin tamamlanarak, GB’nin imzalanması ve 1996 yılından
itibaren AB’den ithal edilen sanayi ürünlerinde gümrüklerin kaldırılması bu tablonun
oluşmasına neden olan önemli etkenlerden biridir. Genel olarak, GB sonrası döneme
bakıldığında, gerek ihracatta ve gerekse ihracatın ithalatı karşılama oranında beklenen
düzeyde ve kararlı bir artışın yaşanmadığı, imalat sanayi ihracatının kararlı bir artış
gösteremediği, yıllara göre dalgalanmalar olduğu ve ithalata bağımlı bir ihracat artışının
söz konusu olduğu söylenebilir. Zira 2001 yılından itibaren ihracatta görülen iyileşmeye
rağmen net ihracat artmamış ve sektör dış ticaret açığı vermeye devam etmiştir.
0
10.000.000.000
20.000.000.000
30.000.000.000
40.000.000.000
50.000.000.000
60.000.000.000
70.000.000.000
80.000.000.000
90.000.000.000
100.000.000.000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
İhracat (Dolar) İthalat (Dolar)
Şekil 4:İmalat Sanayinde Dış Ticaret (1980–2005)
Kaynak: TUİK İmalat Sanayi Isıc Rev2–4 Verilerine Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız
60
4.6. İmalat Sanayi Dış Ticaretinin Mal Gruplarına Göre Değişimi
Dış ticaretin değişimi incelenirken ihracatın/ithalatın nicelik olarak değişiminin
yanında, ihracatın ve ithalatın kompozisyonundaki değişimin de değerlendirilmesi
gerekir. Uzun dönemde, dış ticaretin etkinliği nicel olarak değişiminden çok
kompozisyonundaki değişimle değerlendirilir. Bu çerçevede uzun dönemde beklenen
tüketim mallarının payının göreli olarak azaldığı buna karşılık ara malları ve özellikle
de yatırım mallarının payının göreli olarak arttığı bir dönüşümün sağlanmasıdır.
“Günümüzde bilgi ve teknoloji en önemli üretim faktörleri haline gelmiştir.”4Bütün
sektörlerde ve ekonominin genelinde başarı, teknolojinin etkin biçimde kullanımını,
bunun sürekliliğinin teminini ve bu alanda öncü olmayı gerektirmektedir. Temel dış
ticaret sınıflandırması açısından ileri teknoloji içeren mallar ise çoğunlukla yatırım
mallarıdır. Elbette tüketim ve ara malları üreten sektörlerde de teknoloji donanımı
yüksek olmalıdır. Ancak, sermaye birikimini büyük ölçüde, dış ticaretten sağlanacak
kaynaklarla sağlamayı hedefleyen bir ülkenin günümüz koşullarında bu amacına
ulaşabilmesi, yatırım malları gibi yüksek oranda katma değer yaratan sektörlerde
uzmanlaşmayı bir zorunluluk haline getirmiştir. Bu nedenle, çalışmamızın bu
bölümünde GB’den önce ve sonra imalat sanayinde dış ticaretin kompozisyonunu çeşitli
grafikler ve oranlar yardımıyla karşılaştırmaya çalışacağız.
Şekil 5 imalat sanayi dış ticaretinde tüketim mallarının 1980–2005 dönemindeki
değişimini göstermektedir. Buna göre, 1980–1995 döneminde tüketim malları ihracatı,
ithalatın üzerinde gerçekleşmiş ve giderek artmıştır.1996- 2005 döneminde de eğilim bu
yöndedir. Ancak, grafikten kolaylıkla görüleceği üzere 1995 yılından itibaren tüketim
malları ihracatı, tüketim malları ithalatından göreli olarak daha hızlı artmış ve fark
giderek açılmıştır.İmalat sanayinde tüketim malları sektöründe net ihracat artmakta ve
sektör dış ticaret fazlası vermektedir.
4 http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/DisTicaretDegerelendirmeDb/Strateji.doc.
61
0
5000000000
10000000000
15000000000
20000000000
25000000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Tüketim Malları İhracatı(Dolar) Tüketim Mallları İthalatı(Dolar)
Şekil 5: İmalat Sanayinde Tüketim Malları Dış Ticareti (1980–2005)
Kaynak: TUİK İmalat Sanayi Isıc Rev-2 Verilerine Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız
Şekil 6 1980–2005 döneminde imalat sanayinde ara malları dış ticaretinin
değişimini göstermektedir. Dönem boyunca imalat sanayinde ara malları ithalatının ve
ihracatının arttığı ancak ithalatın ihracattan fazla olduğu görülmektedir. GB sonrası
dönemde ise imalat sanayinde ara malları ithalatının göreli olarak daha hızlı arttığı,
özellikle 2002 yılından sonra aradaki farkın giderek açıldığı, ara mallarında (imalat
sanayi) dış ticaret açığı verildiği gözlenmektedir.
0
5000000000
10000000000
15000000000
20000000000
25000000000
30000000000
35000000000
40000000000
45000000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Ara Malları İhracatı(Dolar) Ara Malları İthalatı(Dolar)
Şekil 6:İmalat Sanayinde Ara Malları Dış Ticareti (1980–2005)
Kaynak: TUİK İmalat Sanayi Isıc Rev-2 Verilerine Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız
Şekil 7 ise 1980–2005 döneminde imalat sanayinde yatırım malları dış ticaretini
göstermektedir. İthalatın bazı dönemlerde yaşanan düşüşlere rağmen genel olarak
arttığı, özellikle GB sonrası dönemde bu artışın belirgin bir biçimde hız kazandığı
62
görülmektedir. İmalat sanayinde yatırım malları ihracatı da 1980–2005 dönemi boyunca
sürekli olarak artmıştır. Ancak ithalattaki artışla kıyaslandığında, bu artışın göreli olarak
düşük oranlı olduğu, net ihracatın artmadığı ve sektörün dış açık verdiği görülmektedir.
0
5000000000
10000000000
15000000000
20000000000
25000000000
30000000000
35000000000
40000000000
45000000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Yat ırım Malları İhracatı(Dolar) Yatırım Malları İthalat ı(Dolar)
Şekil 7:İmalat Sanayinde Yatırım Malları Dış Ticareti (1980–2005)
Kaynak: TUİK İmalat Sanayi Isıc Rev-2 Verilerine Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız
1980-2005 döneminde İmalat sanayi dış ticaretinin tüketim malları, ara malları
ve yatırım malları olarak değişimini inceledik. Daha kapsamlı bir değerlendirme
yapabilmek için imalat sanayi alt sektörlerindeki değişim ele alınacaktır.1980–1995
döneminde imalat sanayi ihracatı büyük ölçüde tüketim malı üreten sektörlerden
oluşmaktadır (Bkz. Ek. 4)5. Bunu, sırasıyla ara malı üreten sektörler ile yatırım malı
üreten sektörler izlemektedir. Ancak dönem boyunca imalat sanayinde tüketim malı
üreten sektörlerin toplam imalat sanayi ihracatına oranı göreli olarak azalmış, buna
karşılık ara ve yatırım malı üreten sektörlerin toplam imalat sanayi ihracatına oranı
göreli olarak artmıştır. Örneğin, 1980 yılında tüketim malları ihracatının toplam imalat
sanayi ihracatına oranı % 83,1; ara mallarının % 12,3; yatırım mallarının ise %4,4’tür.
1985 yılında bu oranlar sırasıyla; %53,9, 35,1 ve 10,5; 1990 yılında % 54,4, %35 ve
10,4; 1994 yılında ise 55,9, 30,2 ve 13,7 olarak gerçekleşmiştir. Dönem içinde tüketim
malları alt sektörlerinin dağılımı incelendiğinde, gıda ve içecek ürünlerinin tüketim
malları üreten sektörler içinde birinci sırayı aldığı görülmektedir. Ancak dönemin
sonlarına doğru imalat sanayinde gıda ve içecek ürünleri ihracatının, toplam tüketim
malı ihracatına oranının düştüğü, tekstil ürünleri ve giyim eşyası sektörlerinin toplam
5 Çalışmanın izleyen bölümlerinde de kullanılan bu hesaplamada imalat sanayinde genellikle tüketim-arayatırım
malı üreten sektörlerin toplam imalat sanayi ihracatına/ithalatına oranının değişimi ile alt
sektörlerin dâhil olduğu sektörde toplam ihracata/ithalata oranının değişimi hesaplanmıştır.
63
tüketim malı ihracatına oranının ise yükseldiği gözlenmektedir. İmalat sanayinde ara
malı ihracatının alt sektörlere dağılımına bakıldığında, 1980–2005 dönemi boyunca ana
metal sanayi sektörünün birinci sırada yer aldığı, bu sektörü sırasıyla kimyasal ürünler
ile metalik olmayan diğer mineral ürünler sektörlerinin izlediği görülmektedir. Plastik
ve kauçuk ürünleri sektörünün toplam ara malı ihracatına oranı 1992 yılından itibaren
yükselmiştir. Yatırım malı ihracatında ise sırasıyla makine ve teçhizat imalatı, elektrikli
makine ve cihazlar ve motorlu kara taşıtları sektörlerinin en yüksek paya sahip olduğu
görülmektedir.
İmalat sanayinde tüketim malı üreten sektörlerin ihracatının, GB sonrası
dönemde de, GB öncesi dönemde olduğu gibi, toplam imalat sanayi ihracatına oranının
göreli olarak düştüğü görülmektedir. Alt sektörlerde de GB öncesi dönemde olduğu
gibi, gıda ve içecek ürünleri ihracatının tüketim malları ihracatına oranı azalırken,
tekstil ve giyim eşyası sektörlerinin oranı göreli olarak artmıştır. İmalat sanayinde ara
malı üreten sektörlerde ihracat GB sonrası dönemde durağan bir seyir izlemiştir.1995
yılında toplam imalat sanayi ihracatının % 27’si, 2000 yılında %24,’ü ve 2005 yılında
%27’si ara malı ihracatından oluşmaktadır. Ara malı üreten sektörlerin alt sektörler
itibariyle oransal dağılımı GB sonrası dönemde de değişmemiş ana metal sanayi
ağırlığını korumuştur. Burada dikkat çekici nokta yatırım malları üreten sektörlerde
ihracatın toplam imalat sanayi ihracatına oranındaki artıştır. 1995 yılında yatırım malı
üreten sektörlerde ihracatın toplam imalat sanayi ihracatına oranı %16 iken, 2000
yılında bu oran 28’e, 2005 yılında ise %38’e yükselmiş ve tüketim malları ihracatının
önüne geçmiştir. Sektör, alt sektörleri itibariyle incelendiğinde ise motorlu kara taşıtları
sektörünün, yatırım malı sektörüne oranının arttığı ve sektör ihracatının yatırım malları
ihracatı içinde birinci sırada yer aldığı görülmektedir. Özellikle 2003 yılından itibaren
sektörün payı büyük ölçüde artmıştır. 2002 yılında motorlu kara taşıtları ihracatı yatırım
malı sektörü ihracatının %35’ini oluştururken, 2003 yılında bu oran %36’ya, 2004
yılında 40’a, 2005 yılında ise 39’a yükselmiştir. Taşkın (2007:106-108)’ye göre
sektördeki gelişmenin temel nedenleri, GB anlaşması nedeniyle birlik dışındaki
ülkelerden gelen ortaklık talebi ve sektörün önemli ölçüde yabancı yatırım almasıdır.
Dış yatırımlar ve yabancı ortaklıkların da yardımıyla oluşan kapasite, üretim teknolojisi
ve mal kalitesi sayesinde Türk otomotiv ürünleri dünya pazarlarında rekabet edebilmiş
ve özellikle kriz dönemlerinde büyük ihracat artışları sağlanmıştır. Yükseler ve Türkan
(2006:7)’ye göreyse, 2001 yılı sonrasında yeni yatırımların tamamlanarak devreye
64
girmesi, otomotiv sanayinde kapasite ve üretim miktarının önemli ölçüde artmasını
sağlamış ve farklı eğilimlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. 2001 krizi sonrasında taşıt
araçları sanayi, verimlilik artışları ve düşük ücret politikası aracılığıyla birim işgücü
maliyetlerini düşürerek rekabet gücünü korumuş, imalat sanayi geneli ile
karşılaştırıldığında daha başarılı bir performans göstermiştir. Ancak, İMKB’de işlem
gören otomotiv sektörü firmalarının maliyet ve satış yapılarına bakıldığında, otomotiv
sektörünün ithalat ve ihracata oldukça bağımlı bir üretim yapısına sahip olduğu
görülmektedir. Nitekim taşıt araçları dış ticaretinde fazla verilmesine rağmen, otomotiv
sektörü aksam ve parça dış ticaretinde açık verilmesi bu yapının bir yansımasıdır. Bize
göre, bu sonucun oluşmasına katkı sağlayan etkenlerden biri de 1/95 sayılı OKK ile
otomotiv sektörüne tanınan istisnadır. “OKK’nın 15 maddesi, 2/95 sayılı Ortaklık
Konseyi Kararı ile Katma Protokol’ün 19/2 maddesindeki yetkiye dayanılarak, “Hassas
Maddeler” adı altında seçilmiş bazı sanayi mallarında (2000 cc üzerindeki otomobil ve
otobüs hariç otomobil, kamyon, kamyonet, minibüs, midibüs ve traktör) AB dışı
ülkelerden yapılacak ithalatta, 01.01.1996 tarihinden itibaren 5 yıl süre ile AB Gümrük
tarifesi üzerinde tarife uygulama imkânını vermektedir.”6Bu hüküm sektörü, 2001 yılına
kadar AB’nin imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları nedeniyle üçüncü ülkelerden
gelecek rekabete karşı koruyarak, sektöre, GB Anlaşması nedeniyle genişleyen ancak
koruyucu önlemlerin kaldırılması nedeniyle rekabetin giderek yoğunlaştığı pazar
koşullarına uyum sağlaması için adeta ek bir hazırlık süreci sağlamıştır.
İmalat sanayi ithalatının GB öncesi ve sonrası dönemde alt sektörler itibariyle
dağılımı genel olarak şöyledir.1980’li yılların başında, ara malı üreten sektörlerin imalat
sanayi ithalatında en yüksek paya sahip olduğu görülmektedir. Yatırım malları üreten
sektörlerde ithalat ikinci sırada yer alırken, tüketim malları imalat sanayi ithalatında en
düşük payı almıştır. Ancak dönem içinde ara malları ithalatı sürekli olarak düşerken,
yatırım malları ithalatı artmıştır.1980 yılında toplam imalat sanayi ithalatının % 7,7’si
tüketim malları ithalatından, % 62,5’i ara malları ithalatından ve % 29,7’si yatırım
malları ithalatından oluşmaktadır. 1985 yılında oranlar sırasıyla; % 9,4, % 47, %43;
1990 yılında 11,4, %40,1, %48,1; 1994 yılında ise %12,8, %33,8 ve 47,9 olarak
gerçekleşmiştir. Temel imalat sanayi sektörlerinin alt sektörler itibariyle dağılımında,
tüketim malları üreten sektörlerde gıda ve içecek ürünlerinin payının yüksek olduğu,
bununla birlikte tekstil ürünlerinin payının dönem boyunca göreli olarak arttığı
6 Özel İhtisas Komisyonları-Türkiye AB İlişkileri, http://plan8.dpt.gov.tr/ab/otomotiv.html
65
görülmektedir. Ara malı üreten sektörlerin ithalatında ağırlığın sırasıyla kimyasal
ürünler ve ana metal sanayi ürünleri sektörlerinde olduğu görülmektedir. Yatırım malı
üreten sektörlerde ise sırasıyla makine ve teçhizat imalatı, elektrikli makine ve cihazlar
ile motorlu kara taşıtları sektörlerinin önde olduğu görülmektedir. GB sonrası dönemin
ilk yıllarında (1996-2000 yılları arasında) imalat sanayi ithalatında yatırım malları
ağırlığını korumuştur. Ancak 2001 yılından itibaren yatırım malları üreten sektörlerin
payının azaldığı buna karşılık ara malları üreten sektörlerin payının göreli olarak arttığı
görülmektedir. 1996 yılında yatırım malları üreten sektörlerin toplam imalat sanayi
ithalatına oranı %51, ara malları üreten sektörlerin oranı 36 iken, 2000 yılında bu
oranlar sırasıyla %52, % 39; 2001 yılında % 45, % 44; 2001 yılında ise %45, % 44
olarak gerçekleşmiştir. Tüketim malı üreten sektörlerde ise dönem boyunca durağan bir
seyir gözlenmiştir. Sektörün bileşimindeki değişim ise GB öncesi dönemden çok farklı
değildir. Tüketim malları üreten sektörlerde gıda ve içecek ürünlerinin oranı 1996
yılından itibaren düşerken, tekstil ürünlerinin oranı göreli olarak artmıştır. Ara malları
üreten sektörlerde, kimyasal ürünler ağırlığını korumuş, ana metal sanayi ürünleri ise en
yüksek ikinci orana sahip sektör olmuştur. Ancak 2003 yılından itibaren kimyasal
ürünler ve ana metal sanayi ürünleri ithalatının ara malı ithalatına oranının birbirine
yaklaştığı görülmektedir. Yatırım malları ithalatında makine ve teçhizat imalatı sektörü
GB sonrası dönemde de en yüksek orana sahip sektör olmuş ve motorlu kara taşıtlarının
önünde yer almıştır. Bununla birlikte 2003 yılından sonra her iki sektörün imalat sanayi
yatırım malları ithalatındaki payı birbirine yaklaşmıştır (Bkz. Ek. 5).
4.7. İmalat Sanayinde Verimlilik ve Rekabet
Bugüne kadar, Türk sanayinin rekabet gücünü ölçmek amacıyla, farklı
yöntemlerle çok sayıda çalışma yapılmıştır. Çalışmamızın bu bölümünde, yapılan
araştırmalardan bazılarına yer vermek suretiyle Türkiye’de sanayi sektörünün rekabet
gücünün 1980 yılından bu yana değişimini değerlendirmeye çalışacağız.
Aktan ve Baysan (1984), Türkiye’nin dünya ekonomisi ile bütünleşmesi
sonucunda oluşacak kaynak dağılımı, statik refah etkileri, farklı üretim sektörlerinin
karşılaştırmalı üstünlük yapısındaki değişiklikler ve yabancı sermaye girişinin
yaratabileceği yapısal etkileri çok sektörlü bir simülasyon modeli yardımıyla ölçmeye
çalışmışlardır. Çalışmanın sonuçlarına göre Türkiye’de rekabet gücü yüksek olan
sektörlerin başında pamuk, fındık, tütün, turunçgiller ve diğer meyveler yer almaktadır.
66
Bütünleşme sonrasında kolayca rekabet gücünü artırıp Türkiye’nin ihracatında önemli
bir paya sahip olabilecek sektörler şunlardır: Elbise-Giyim Eşyası ve Konfeksiyon,
Dokuma Sanayi, Sebze ve Meyve İşleme Sanayi, Çimento Sanayi, Orman Sanayi, Ağaç
Mobilya ve Döşemecilik Sanayi.
Aktan ve Baysan araştırmasına göre Türk sanayinin rekabet gücü aşağıdaki
gibidir:(Aktan ve Vural,2004:14)
Tablo 6:Türk Sanayinin Rekabet Gücü
Rekabet Gücü Yüksek Rekabet GücüMarjinal Rekabet Gücü Düşük
Tarım Ürünleri
Maden Cevheri
Balıkçılık
Tekstil
Dokuma
Gıda Sanayi
Çimento Sanayi
Orman Sanayii
Ham Petrol ve Doğal Gaz
Alkollü İçkiler Sanayii
Lastik-Plastik Ürünleri Sanayi
Petrol Arıtımı
Diğer Kimyasal Maddeler
Deri-Ayakkabı
Odun Ürünleri ve Mobilya Sanayi
Kâğıt Sanayi
Taşıt Araçları Sanayi
SİAR tarafından 1988 yılında gerçekleştirilen iki farklı çalışma ile bir yandan
Türkiye’nin Avrupa Topluluğu ile bütünleşmesi açısından hangi konuların önemli
olduğu belirlenmeye çalışılmış; öte yandan firma ölçeği düzeyinde küçük, orta ve büyük
ölçekli işletmelerin rekabet güçlerinin ölçülmesi hedeflenmiştir.
Çalışmanın sonuçlarına göre, firmaların kendi değerlendirmelerine dayanarak ve
ölçek ayırımı yapılmadan, firmaların rekabet gücü tablodaki gibidir (Aktan ve Vural,
2004:17) .
Tablo 7: SİAR Araştırmasına Göre İmalat Sanayinin Rekabet Gücü
Rekabet Gücü Yüksek
Olan Sektörler
Rekabet Gücü Marjinal
Olan Sektörler
Rekabet Gücü Zayıf Olan
Sektörler
Gıda-İçki-Tütün
Dokuma-Giyim
Makine İmalatı
Taşıt Araçları
Kauçuk
Lastik
Plastik
Demir-Çelik-Metaller
Ağaç-Mobilya
Kağıt ve Kağıt Ürünleri
Seramik, Taş, Toprak, Cam
İSO (İstanbul Sanayi Odası) tarafından 1995 yılında yapılan bir araştırmada,
Türk ekonomisinin mevcut durumunu analiz etmek suretiyle Türk sanayisi açısından
ortaya çıkacak fırsat ve tehditler ile ele alınan sektörlerin AB karşısında rekabet gücünü
belirlemeyi amaçlamışlardır. Çalışma, GB’ ye giriş öncesi Türk özel imalat sanayinin
67
rekabet gücü ve GB konusunda düşüncelerini almak üzere yapılan geniş çaplı bir ankete
dayanmaktadır. İSO üyesi tüm işyerlerini ve Türkiye’nin beş yüz büyük firması ile, ilk
beş yüz büyük firmayı izleyen iki yüz elli büyük firma içindeki İSO üyesi olmayan
diğer firmaları kapsamaktadır. Çalışmada rekabet gücünü ölçmek amacıyla faktörler
beş gruba ayrılarak araştırılmıştır: Girdi maliyetlerine ilişkin faktörler (işgücü-enerjihammadde-
finansman maliyeti), girdilerin bulunabilirliğine ve niteliğine ilişkin
faktörler(Nitelikli işgücü-hammadde bulunabilirliği, kullanılan teknoloji, yan sanayi),
ürün ve pazarlama ile ilgili faktörler (Ürün standardı, ürünlerin dış pazarlardaki imajı,
uluslararası ilişkiler), işletme ile ilgili yapısal faktörler(Ekonomik ölçek, finansal yapı,
işgücü verimliliği), işletmenin dış çevresi ile ilgili faktörler (Ekonomik altyapı,
bürokrasi).
Çalışma sonuçlarına göre, tüm ölçeklerde firmalar genelde ekonomik altyapı,
bürokrasi ve finansman maliyeti açısından rekabet güçlerinin olmadığını belirtirken,
işgücü maliyeti açısından yüksek rekabet gücüne sahip olduklarını ifade etmişlerdir.
Firmaların büyük çoğunluğu ekonomik alt yapı ve bürokrasi faktörü açısından rekabet
gücünün düşük olduğu görüşünde birleşmişlerdir. İşgücü maliyeti ve ürün standartları
ve hammadde bulunabilirliği konusunda rekabet gücünün düşük olduğunu belirten
firmaların oranı ise oldukça düşüktür. Firmaların büyük bir kısmının ise bu on altı
faktörün çoğunda rekabet gücü önemsiz bir düzeyde bulunmaktadır (Aktan ve Vural,
2004:27,28).
Kotan (2002), araştırmasında rekabet gücü göstergelerini fiyat rekabeti
göstergeleri(reel kur, nispi pozisyon endeksi, birim ücretler ve ithalat kar marjları) ve
yapısal rekabet gücü göstergeleri (verimlilik, ekonomik performans ve niteliksel
unsurlar) olmak üzere iki ana başlık altında ele almıştır. Araştırmanın bulguları birkaç
ana başlık altında özetlenebilir: (Aktan ve Vural, 2004:35,36)
i. Türkiye’de rekabet gücünün arttırılmasında sadece milli paranın reel değerinin
azaltılması ve maliyetlerin düşürülmesi yeterli değildir. Zira, kura dayalı etkiler
kısa süreli ve geçici etkilerdir. Üstelik kur ayarlamaları, özel imalat sanayi
üreticilerinin sürekli olarak maliyetleri geriletmek ve kar marjlarını daraltmak
zorunda kalmalarına karşılık nispi pozisyonlarında kötüleşmelerin olmasına
neden olmaktadır.
ii. Sadece parasal önlemlerin yetersiz olduğu dikkate alınınca rekabete açık
sektörlerde yapısal değişiklikler yapma gereği ortaya çıkar. Öncelik, verimliliği
68
artırıcı önlemleri almaya ve üretimin değişen küresel talep yapısına uyum
sağlayabilecek bir şekilde esnek hale getirmeye verilmelidir. Bu noktada, yeni
yatırımların yanı sıra işgücünün niteliğinin arttırılması ve AR-GE faaliyetlerine
gerekli önemin verilmesi son derece önemlidir.
Görüldüğü üzere farlı dönemleri kapsayan ve imalat sanayinin rekabet gücünü
faklı açılardan belirlemeye çalışan birçok araştırmanın ortak sonucu Türkiye’de imalat
sanayinde verimliliğin ve rekabet gücünün düşük olduğu yönündedir. Ülkemizde uzun
dönemde GB’den beklenen en önemli ekonomik katkılardan biri sağlanacak verimlilik
artışlarıdır. “GB’den sonra artan ithalatın, piyasa gücü olan yerli firmaları disipline
ederek fiili ve potansiyel rekabet gücü sağlayacağı beklenmektedir.”7 Erzan, Filiztekin
ve Zenginobuz (2007) tarafından, ithalatın iç piyasalara nüfuzu ile standart piyasa
yoğunlaşması endeksi (en büyük dört şirketin toplam endüstri üretimi içindeki payı,
KO4) yoluyla ölçülen endüstri yapısı arasındaki ilişki ve ithalat nüfuzu ile endüstri
performansının standart bir ölçütü olan fiyat maliyet marjı (FMM) arasındaki ilişki
hesaplanmıştır. Ancak, GB’nin piyasadaki rekabetçi etkiyi artırarak gelişmeyi sağladığı
yönündeki hipotez yapılan ekonometrik çalışma ile desteklenememiştir.
Küreselleşen Dünya ekonomisinde önem kazanan ekonomik olgulardan biri de
uluslararası rekabet gücüdür. Ülkemizin imalat sanayinde uluslararası rekabet gücünü
değerlendirebilmek için Dünya Rekabet Yıllığında yapılan sıralama kullanılacaktır.
Sıralamaya göre Türkiye 1997 yılında bu yana rekabetçilik sıralamasında
gerilemektedir.1997 yılında 35. sırada yer alırken, 1998 yılında 39, 2001 yılında 48 ve
2006 yılında 51’inci sırada yer almıştır.
0
10
20
30
40
50
60
1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006
Sıralama
Şekil 8:Rekabetçilik Sıralamasında Türkiye (Dünya Rekabet Yıllığı)
Kaynak: www.tisk.org.tr ve (Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği,2002:95)
7 (Erzan,Filiztekinve Zenginobuz,2007:31)
69
4.8. Türkiye ve Avrupa Birliği
Çalışmamızın bu bölümünde GB Anlaşmasının AB ile olan imalat sanayi
ticaretini nasıl etkilediği analiz edilmeye çalışılacaktır. Önceki bölümlerde olduğu gibi
bu bölümde de incelenen verilerden elde edilen sonuçlar GB öncesi dönem (1980–1995)
GB sonrası dönem (1995–2005) olarak değerlendirilerek, Gümrük Birliğinin AB ile
olan imalat sanayi ticaretine etkileri ile ilgili saptamalar yapılmaya çalışılacaktır.
Değerlendirmeler AB üyesi ilk on beş ülkeyi kapsamaktadır.
4.8.1. Türkiye-Avrupa Birliği İmalat Sanayi Dış Ticaretinin Değişimi
Şekil 9 1980–2005 döneminde AB ile olan toplam imalat sanayi dış ticaretini
göstermektedir. GB öncesi döneme bakıldığında (1980–1995) AB’den olan imalat
sanayi ithalatının imalat sanayi ihracatından fazla olduğu, hem ithalatın hem de
ihracatın dönem boyunca arttığı ancak ithalattaki artışın daha fazla olduğu
görülmektedir. GB’nin ilk yıllarında, imalat sanayi ihracatı önemli ölçüde artmamış,
buna karşılık imalat sanayi ithalatında hızlı bir artış yaşanmıştır. Bununla birlikte 2003
yılından itibaren AB’ye olan imalat sanayi ihracatı artmıştır. Çalışmanın bir önceki
bölümünden hatırlayacağımız üzere 2002 yılından itibaren imalat sanayi ihracatında
genel olarak bir iyileşme vardır. AB ülkelerine olan imalat sanayi ihracatında 2003
yılından sonra görülen artış da bu eğilimin bir yansımasıdır. Sonuçta Türkiye AB ile
olan imalat sanayi ticaretinde GB’den sonra da dış ticaret açığı vermeye devam etmiştir.
Özellikle GB’nin ilk yıllarında bu açığın göreli olarak arttığı görülmektedir.
0
5000000000
10000000000
15000000000
20000000000
25000000000
30000000000
35000000000
40000000000
45000000000
50000000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
İthalat (Dolar) İhracat (Dolar)
Şekil 9:Türkiye-AB (İlk onbeş) İmalat Sanayi Dış Ticareti
Kaynak: TUİK İmalat Sanayi Isıc Rev-2 Verilerine Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız
70
1980–2005 döneminde AB ile olan toplam imalat sanayi ihracatının/ithalatının
değişimi değerlendirilmiştir. Ancak, iktisadi açıdan daha anlamlı bir saptama
yapabilmek için Türkiye-AB imalat sanayi dış ticaretinin sektörel olarak değişiminin de
incelenmesi gerekir. Daha önce de belirttiğimiz gibi dış ticarette nicel değişimden daha
önemli olan dış ticaretin bileşimindeki değişimdir. Bu noktada uzun dönemde beklenen,
tüketim malları üreten sektörlerin toplam ihracat içindeki payının göreli olarak azalması
buna karşılık yatırım ve ara malı üreten sektörlerin toplam ihracat içindeki payının
göreli olarak artmasıdır. Bu nedenle, GB’den önce ve sonra AB ile olan imalat sanayi
dış ticaretinin bileşimindeki değişimin GB’nin sektöre etkilerini değerlendirebilmek
açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bunun için, temel imalat sanayi sektörlerinin (tüketim malları, ara malları ve
yatırım malları) değişimini gösteren şekiller ile imalat sanayi ihracatının ve ithalatının
imalat sanayi sektörlerine dağılımını gösteren tablolar kullanacağız.
Şekil 10 imalat sanayinde tüketim malı üreten sektörlerde 1980–2005
döneminde AB ile olan ihracat ve ithalatın değişimini göstermektedir. Görüldüğü gibi,
1980–2005 dönemi boyunca imalat sanayinde AB’ye olan tüketim malları ihracatı,
AB’den olan tüketim malları ithalatından fazladır ve göreli olarak daha hızlı artmıştır.
GB sonrası dönemde tüketim malları ithalatı önemli bir değişim göstermemiş, buna
karşılık ihracat artmıştır. Özellikle 2002 yılından sonra bu artışın hız kazandığı
görülmektedir.
0
2000000000
4000000000
6000000000
8000000000
10000000000
12000000000
14000000000
16000000000
1980
1981
1983
1985
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
1. Tüketim Malları İhracat(Dolar) 2. Tüketim Malları İthalat(Dolar)
Şekil 10: Türkiye-AB İmalat Sanayi Tüketim Malları Dış Ticareti (1980-2005)
Kaynak: TUİK İmalat Sanayi Isıc Rev-2 Verilerine Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız
71
Ek 6 1980–2005 döneminde Türkiye-AB imalat sanayi ihracatında imalat sanayi
alt sektörlerinin değişimini göstermektedir. Tabloya göre, tüketim malı alt sektörlerinde
gıda ve içecek ürünleri sektörünün oranı 1989 yılından itibaren düşmüştür.1989 yılından
sonra bu oran ortalama olarak %9 düzeyinde gerçekleşerek neredeyse durağan olarak
nitelendirilebilecek bir seyir izlemiştir. AB’ye olan imalat sanayi tüketim malları
ihracatında en yüksek orana sahip sektörler tekstil ürünleri ve giyim eşyası sektörleridir
(Bkz. Ek. 6).
AB ile olan tüketim malları ithalatının alt sektörler itibariyle dağılımı da benzer
bir eğilim göstermiştir.(Bkz. Ek. 7) Gıda ve içecek ürünleri ithalatının toplam tüketim
malı ithalatına oranı 1980–2005 dönemi boyunca sürekli olarak düşmüştür. Buna
karşılık tekstil ürünleri ithalatının tüketim malları ithalatı içindeki payı GB öncesi ve
sonrası dönemde sürekli olarak artmıştır. Özellikle GB sonrası dönemde bu artışın hız
kazandığı görülmektedir.1980 yılında tüketim malları ithalatının %12’si, 1985 yılında
%26’sı, 1990 yılında %25’i, 1995 yılında %35’i, 1996 yılında %45’i, 2000 yılında
%51’i, 2005 yılında %46’sı tekstil ürünlerinden oluşmaktadır.
Şekil 11 1980–2005 döneminde imalat sanayinde AB ile olan ara malları dış
ticaretini göstermektedir. Grafikten görüleceği üzere 1995 yılından sonra yani GB
sonrası dönemde ara malları ithalatı hızla artmış, ancak ihracat neredeyse durağan
olarak nitelendirilebilecek bir seyir izleyerek ithalattaki artışı izleyememiştir. Özellikle
2002 yılından itibaren ara malları ithalatının daha hızlı arttığı görülmektedir. Bu durum,
dönem boyunca ara malları sektöründe dış ticaret açığı verilmesine ve ihracatın ithalatı
karşılama oranının düşmesine neden olmuştur (Bkz. Ek. 8). 1994 yılında ara mallarında
ihracatının ithalatı karşılama oranı % 33 iken, 1995 yılında bu oran %28’e, 1998 yılında
ise %25’e düşmüştür. 2001 yılında ara malları ihracatındaki göreli artışa paralel olarak,
ihracatın ithalatı karşılama oranı da artarak %39 seviyesine yükselmiştir. Ancak 2001
yılında, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle, sabit kur sisteminin terk edilerek dalgalı
kura geçilmesinin ve buna bağlı olarak TL’nin yüksek oranda devalüe edilmesinin bu
tablonun oluşmasında önemli bir faktör olduğu söylenebilir. Zira, 2002 yılından itibaren
gerek ihracat artışı gerekse de ihracatın ithalatı karşılama oranı göreli olarak azalmaya
başlamıştır.(2002 yılında %32, 2005 yılında %31) (Bkz. Ek. 8).
72
0
2000000000
4000000000
6000000000
8000000000
10000000000
12000000000
14000000000
16000000000
18000000000
1980
1981
1983
1985
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Ara Malları İhracat (Dolar) Ara Malları İthalat (Dolar)
Şekil
11:Türkiye-AB İmalat Sanayi Ara Malları Dış Ticareti (1980–2005)
Kaynak: TUİK İmalat Sanayi Isıc Rev-2 Verilerine Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız
AB’den yapılan yapılan ara malları ithalatının alt sektörlere oransal olarak
dağılımı incelendiğinde GB öncesi ve sonrası dönemde ara malları ithalatının büyük
ölçüde kimyasal ürünlerden oluştuğu görülmektedir.(Bkz Ek. 7) İmalat sanayinde 1980
yılında kimyasal ürünler ithalatının ara malları ithalatına oranı %44, 1985 yılında %45,
1990 yılında %53, 1995 yılında %57, 2000 yılında %58 olarak gerçekleşmiştir.
AB’ye yapılan imalat sanayi ara malları ihracatında ana metal sanayi ürünlerinin
ara malları ihracatına oranının, 1994 yılından itibaren artığı görülmektedir. 1993 yılında
imalat sanayi ara malları ihracatının % 12’si ana metal sanayi ürünlerinden oluşurken,
1994 yılında bu oran %20’ye, 1995 yılında %28’e, 2000 yılında %35’e, 2004 yılında%
41’e, 2005 yılında ise %35’e yükselmiştir.
Son olarak 1980–2005 döneminde imalat sanayinde AB ile olan yatırım malları
ticaretinin değişimi incelenecektir. Şekil 12 1980–2005 döneminde Türkiye-AB
arasındaki yatırım malları ihracatının/ithalatının değişimini göstermektedir. Buna göre,
1980–2005 dönemi boyunca imalat sanayinde yatırım malları ithalatı yatırım malları
ihracatından fazladır. Özellikle GB’nin ilk yıllarında yatırım malları ithalatı göreli
olarak daha hızlı artmıştır.2002 yılından itibaren ara malları ithalatında olduğu gibi
yatırım malları ithalatın da dikkat çekici bir şekilde artmıştır. Bununla birlikte, 2002
yılından itibaren yatırım malları ihracatının da göreli olarak daha hızlı arttığı ve
ihracatın ithalatı karşılama oranının yükseldiği dikkat çekmektedir (Bkz. Ek. 8).
Örneğin 1980 yılında yatırım malları (imalat sanayi) ihracatının ithalatı karşılama oranı
73
%3 iken 1985 yılında bu oran %21, 1990 yılında %12, 1995 yılında %19, 2000 yılında
%24, 2001 yılında %49 ve 2005 yılında %59 olarak gerçekleşmiştir.
Yatırım malları ihracatının 2002 yılından itibaren artmasında, Türkiye’nin dış
ticaretini etkileyen iki temel unsurun etkili olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi
Amerikan doları ile Avro arasındaki hareketlere dayanan çapraz kur olgusudur. Türkiye
sanayinin ithal girdileri (başta petrol olmak üzere) genellikle dolar cincinden
ödenmekte, diğer yandan ihracatının yarısına yakını AB ülkeleri ile Avro cinsinden
gerçekleştirilmektedir. Dünya döviz piyasasında uzun zamandır süregelen ve son bir
ayda giderek hızlanan konjonktürde Avro, Amerikan Doları karşısında değer
kazanmakta; yani doların göreceli fiyatı düşmektedir. Bu süreç de Türkiye’nin ithal
girdi maliyetlerinde ihracat gelirlerine görece bir ucuzlama yaratmaktadır. Türkiye’nin
ihracat performansını olumlu etkileyen ikinci olgu ise Türk Lirası’nın yabancı dövizler
karşısındaki aşırı değerli konumuna ya da dövizin fiyatının ucuzluğuna dayanmaktadır.
Ucuz döviz sanayide kullanılan girdilerin maliyetlerini düşürmekte ve ithalata dayalı
ihracatçı sektörleri özendirirken yurt içi girdi yoğunluğu olan sektörleri de
cezalandırmaktadır (Yeldan,2007).
İmalat sanayi yatırırım malları ihracatının alt sektörlere göre dağılımında, GB
öncesi ve sonrası dönemde ağırlıklı sektörlerin elektrikli makine ve cihazlar ile motorlu
kara taşıtları sektörleri olduğu görülmektedir. Özellikle motorlu kara taşıtları
ihracatında 1998 yılından itibaren hızlı bir artış görülmüştür (Bkz. Ek 6). İmalat
sanayinde 1990 yılında motorlu kara taşıtları ihracatının yatırım malları ihracatına oranı
%17 iken, 1994 yılında bu oran % 24, 1995 yılında % 30, 2000 yılında %30, 2005
yılında % 46 olarak gerçekleşmiştir. Yatırım malları ihracatında yaşanan bu artışta
otomotiv sektörünün katkısı büyük olmuştur. Çalışmamızın bir önceki bölümünde de
belirttiğimiz gibi 2001 yılından sonra otomotiv sektörü ihracatı imalat sanayi geneline
göre daha büyük bir artış göstermiştir. Burada karşılaşılan sonuç da bu temel eğilimin
bir yansıması niteliğindedir. Elektrikli makine ve cihazlar sektöründe oranların değişimi
ise şöyledir; 1980 yıllında %9, 1985 yılında %12, 1990 yılında %48, 1995 yılında %38,
2000 yılında %37 ve 2005 yılında % 29.(Bkz. Ek. 6)
74
0
5000000000
10000000000
15000000000
20000000000
25000000000
30000000000
1980
1981
1983
1985
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Yatırım Malları İhracat (Dolar) Yatırım Malları İthalat (Dolar)
Şekil 12:Türkiye-AB İmalat Sanayi Yatırım Malları Ticareti (1980–2005)
Kaynak: TUİK İmalat Sanayi Isıc Rev-2 Verilerine Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız
AB’den yapılan imalat sanayi yatırım malları ithalatının (imalat sanayi) alt
sektörlere dağılımının da yatırım malı ihracatındaki dağılımla paralellik gösterdiği
gözlenmektedir. Yatırım malları ithalatında öne çıkan sektörler makine ve teçhizat
imalatı, motorlu kara taşıtları ve elektrikli makine ve cihazlar sektörleridir (Bkz. Ek 7).
Bu durum, aynı zamanda, adı geçen sektörlerde Türkiye ile AB arasında endüstri içi
ticaret olduğunu da göstermektedir.8Makine ve teçhizat imalatı sektörü hem GB öncesi
dönemde hem de GB sonrası dönemde imalat sanayi yatırım malları ithalatı içinde en
yüksek paya sahip sektör olmuştur. 1980 yılında makine ve teçhizat imalatı ithalatının,
yatırım malları ithalatına oranı % 54, 1985 yılında %49, 1990 yılında %50, 1995 yılında
%46 2000 yılında % 28 ve 2005 yılında %35’dir. 1996 yılından sonra sektör ithalatının
yatırım malları ithalatına oranı göreli olarak düşmüş, buna karşılık motorlu kara taşıtları
ithalatının imalat sanayi yatırım malları ithalatı içindeki payı, 1980 yılından itibaren
sürekli artmıştır (Bkz. Ek 7). Sektör ithalatı 1980 yılında toplam yatırım malları
ithalatının %9’unu oluştururken, 1985 yılında bu oran %12’ye 1990 yılında %18’e,
1994 yılında %15’e, 1995 yılında %17’ye, 2000 yılında %32’ye ve 2005 yılında %38’e
yükselmiştir. Özellikle 2000 yılından sonra bu yükseliş hız kazanmıştır. Elektrikli
makine ve cihaz ithalatının yatırım malları (imalat sanayi) ithalatı içindeki payının da
göreli olarak arttığı, 1996 yılından sonra bu artışın ivme kazandığı gözlenmektedir.
8 Motorlu kara taşıtları, makine ve teçhizat imalatı, haberleşme araçları, radyo ve TV imalatı sektörlerinde
genel olarak da endüstri içi ticaret oranları yüksektir.(Bkz . Yükseler ve Türkan, 2006)
75
4.8.2. 1980–2005 Dönemi İmalat Sanayi Dış Ticaretinde AB’nin Yeri
GB ile ilgili olarak merak edilen konulardan biri de Gümrük Birliği’nin AB’nin
dış ticaretimizdeki (imalat sanayi) yerini nasıl etkilediğidir. Şekil 13 1980–2005
döneminde AB ile yapılan imalat sanayi dış ticaretinin toplam imalat sanayi dış
ticaretine oranını göstermektedir. Veriler, Gümrük Birliği’nin AB’nin Türkiye’nin
imalat sanayi dış ticaretindeki yerini büyük ölçüde etkilemediğini göstermektedir.
GB’nin ilk yıllarında toplam imalat sanayi ithalatında AB’den yapılan ithalatın (imalat
sanayi) oranı yükselmiştir. Ancak, 2001 yılından itibaren imalat sanayi ithalatında
AB’nin oranının düştüğü görülmektedir.1994 yılında toplam imalat sanayi ithalatında
AB’nin payı % 56 iken, 1995 yılında bu oran %55, 1996 yılında % 62, 1997 yılında ise
%60, 2001 yılında % 55, 2002 yılında %54 olarak gerçekleşmiştir (Bkz. Ek. 9).
Değerlendirme imalat sanayi alt sektörleri itibariyle yapıldığında, en dikkat çekici
artışın yatırım mallarında yaşandığı gözlenmektedir. Yatırım malları ithalatında AB’nin
payı diğer imalat sanayi sektörlerine oranla göreli olarak daha hızlı artmıştır. 1980
yılında toplam yatırım malları ithalatının %71’i, 1985 yılında %59’u, 1990 yılında
%63’ü, GB sonrası dönemde toplam yatırım malları ithalatının, 1995 yılında %63’ü,
1996 yılında % %71’i, 2000 yılında %67’si ve 2005 yılında %57’si AB’den
yapılmıştır(Bkz.Ek.9).
1980–2005 dönemine ait verileri genel olarak değerlendirdiğimizde, GB’nin
Türkiye’nin imalat sanayi dış ticaretinde AB’nin payını önemli ölçüde etkilemediği
görülmektedir. GB öncesi dönemde toplam imalat sanayi ihracatının ortalama olarak
%49’u AB ülkelerinden yapılamakta iken GB sonrası dönemde bu oran sadece %2’lik
bir artış göstermiş ve %51’e çıkmıştır (Bkz. Ek. 8). Bu şaşırtıcı bir sonuç değildir, daha
önce de açıkladığımız gibi Katma Protokol Hükümleri gereğince Türk sınaî ürünleri
1971 yılından bu yana AB pazarına gümrüksüz girebilmektedir. Ancak, AB’den yapılan
imalat sanayi ithalatı da GB’den sonra büyük ölüde değişmemiştir. GB’den önce toplam
imalat sanayi ithalatının ortalama olarak % 55’i AB’den yapılırken GB’den sonra bu
oran %56’ya çıkmıştır. Görüldüğü gibi GB, güçlü bir ticaret yaratıcı etki sağlamadığı
gibi AB’den olan ithalatta yüksek düzeyde bir artışa da neden olmamıştır.
76
0,00
0,10
0,20
0,30
0,40
0,50
0,60
0,70
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
A. İmalat Sanayi İhracat (%) B.İmalat Sanayi İthalat (%)
Şekil 13:İmalat Sanayi Dış Ticaretinde AB’nin Yeri (1980–2005)
Kaynak: TUİK İmalat Sanayi Isıc Rev-2 Verilerine Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız
4.8.3.Ekonometrik Çalışma
Gümrük Birliği’nin, Türkiye’nin imalat sanayi ithalatında yapısal bir değişime
neden olup olmadığını belirleyebilmek için, Türkiye-AB (İlkonbeş) imalat sanayi
ithalatı panel veri tahmin modeliyle kurgulanan bir model ile tahmin edilmeye
çalışılmıştır.
Panel veri tahmin modelinin zaman serileri ve kesit analizi yöntemlerine göre
avantajları şunladır:
i. Panel veri bireyler, firmalar, ülkeler gibi zaman içinde heterojen olan
birimlerle ilgilidir. Bu nedenle, tekil spesifik değişkenler göz önüne alınır
ve böylece birimlerdeki bu heterojenlik düzenlenir.
ii. Kesit analizi gözlemlerinin zaman serileriyle birleştirilmesiyle panel veri,
daha açıklayıcı veri, esneklik, değişkenler arasında daha az doğrusallık,
daha fazla özgürlük ve etkinlik sağlar.
iii. Panel veri, değişikliklerin dinamiği üzerine çalışmak için daha uydun bir
yöntemdir. İşgücünün hareketliliği, iş çevrimleri v.b. gibi olgular panel
veri tahmin yöntemi ile daha iyi çalışılabilir.
iv. Panel veri tahmin yöntemi, kesit analizi ve zaman serisi yöntemlerinin
tek başına açıklayamayacağı şeyleri bile açıklayıp, etkilerini ölçebilir.
Örneğin eğer ülkede asgari ücret artışındaki dalgalanmayı başarılı bir
şekilde değerlendirebilirsek, asgari ücret yasasının istihdam ve karlar
üzerindeki etkisini daha iyi analiz edebiliriz.
77
v. Panel veri daha karmaşık modeller üzerinde çalışmamıza olanak sağlar.
Örneğin, ölçek ekonomileri ve teknolojik değişiklikler panel veri tahmin
yöntemi ile daha iyi incelenebilir.
vi. Panel veri tahmin yöntemi verileri binlerce birim için kullanılabilir hale
getirerek, birimlerin topluluklara dahil edilmesiyle ortaya çıkabilecek
aksaklıkları minumuma indirebilir.
Panel veri yönteminde modelin tahmini, kesim noktası, eğim katsayıları ve hata
terimi (uit) üzerinde yaptığımız varsayımlara bağlıdır. Buna göre (Gujarati,2004:637-
640).
i. Kesim noktaları ve eğim katsayıları zamana ve mekâna göre sabittir.
Evrenin ve hata teriminin zaman farklarını ve birimler arasındaki
faklılıkları belirlediği varsayılır.
ii. Eğim katsayıları sabittir fakat kesim noktası birimler arasında
değişkendir.(Sabit etkiler [FEM] ya da en küçük kareler tahmin yöntemi
[LSDV])
iii. Eğim katsayıları sabittir fakat kesim noktası birimlere ve zamana göre
değişir.
iv. Bütün katsayılar birimlere göre değişir.
v. Kesim noktası da birimlere ve zamana göre değişir.
Birimler arasındaki değişkenlik ise gölge değişkenler kullanılarak kolayca
izlenebilir. Burada dikkat edilmesi gereken temel konular şunlardır: (Gujarati,2004:646)
i. Gereğinden fazla gölge değişken kullanılırsa aşırı özgürlük problemi ile
karşılaşılabilir.
ii. Çok sayıda değişken kullanılması modelde çoklu doğrusallık ihtimalini
doğurur ki bu da, parametrelerin doğru değerlendirilmesini zorlaştırır.
iii. Sabit etkile modeli cinsiyet, ırk, etnik köken gibi zamana göre sabit olan
değişkenleri de içine alabilirken en küçük kareler yöntemi zamana göre
sabit olan değişkenlerin etkilerini belirlemede yetersiz kalabilir.
iv. Hata terimi uit için yapılan varsayımlar dikkatle değerlendirilmelidir.
Şimdiye kadar elde edilen bütün sonuçlar hata teriminin dayandığı klasik
varsayımlara bağlıdır. İ indeksinin kesit alanı değerlendirmelerine, t’nin
78
ise zaman serisi gözlemlerine dayanmasına rağmen, hata terimi üzerine
yapılan klasik varsayımlar geliştirilmelidir.
Model:
Bağımlı Değişken: İthalat (LNS) (AB üyesi ilk on beş ülkeden yapılan imalat sanayi
ithalatı toplamıdır.)Veri kaynağı TUİK (milyon dolar)
Açıklayıcı Değişkenler:
1.Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (dolar); LNH, veriler ithalatın fiyat esnekliğini ölçebilmek
için logaritmik formdadır. Beklenen işareti pozitiftir. Veri kaynağı: IMF.
2.Reel Döviz Kuru Endeksi; LNEXC, ithalatın fiyat esnekliğini ölçmek için logaritmik
formdadır. Beklenen işareti pozitiftir. Veri Kaynağı: TCMB
3.D96, 1980–1995 arasında sıfır, 1996–2000 döneminde 1 ve 2001–2005 döneminde
sıfır değerini alan dummy (gölge) değişken.(Konuluş amacı şu şekilde açıklanabilir;
1996 yılında Türkiye AB’den yaptığı ithalata uyguladığı gümrükleri sıfırlamış ve ortak
gümrük tarifesi uygulamasına dahil olmuştur. Bununla beraber, bazı spesifik ürünlerde
üçüncü ülkelere ek tarife uygulamaya devam etmiştir.1996-2001 geciş dönemindeki
etkiyi görebilmek amacıyla böyle bir dummy değişken kullanılmıştır)
4.D01, 2001 yılından önce sıfır, daha sonrası içinde 1 değerini alan dummy değişken.
2001 yılında sonra Türkiye gümrük tarifelerini, AB’nin üçüncü ülkelere uyguladığı
ortak tarifeye uyarlamıştır.
Lnexc96, lnexc01, lnh01, lnh96 değişkenleri, söz konusu esnekliklerde bir
değişiklik olup olmadığını görmek için kullanılmıştır.
Dönem:1980–2005
Temel Alınan Sektörler:
1.Gıda ve İçecek Ürünleri
2.Tütün Ürünleri
3.Tekstil Ürünleri
4.Giyim Eşyası
5.Deri, Bavul, Ayakkabı
6.Mobilya, Diğer İmalat
7.Ağaç ve Mantar Ürünleri
8.Kâğıt ve Kâğıt Ürünleri
9.Basım ve Yayım
10.Kok Kömürü ve Petrol Ürünleri
11.Kimyasal Ürünler
12.Plastik ve Kauçuk Ürünleri
13.Metalik Olmayan Diğer Mineral
79
Ürünler
14.Ana Metal Sanayi
15.Metal Eşya Sanayi
16.Makina ve Techizat İmalatı
17.Buro,Muhasebe,Bilgi İşl.Makineleri
18.Elektrikli Makine ve Cihazlar
19.Haber.Teçhizatı,Radyo.TV
20.Tıbbi, Hassas Optik Al.Saat
21.Motorlu Kara Taşıtları
22.Diğer Ulaşım Araçları
Özkale ve Karaman (2006), panel veri modellemesi kullanarak Gümrük
Birliği’nin Türkiye’nin toplam ithalat talebinde yapısal bir değişikliğe neden olup
olmadığını analiz etmeye çalışmışlardır. Elde edilen sonuçlara göre GB, Türkiye’nin
genel ithalat fonksiyonunda bir kırılmaya neden olmamıştır. İthalat talebinin gelire karşı
esnek, fiyatlara karşı duyarsız olduğu tahmin edilmiştir.
Neyaptı, Taşkın ve Üngör (2002), panel veri modellemesi ile Türkiye’nin ihracat
ve ithalat fonksiyonlarını tahmin etmişlerdir. Reel döviz kuru ve gelirin etkisi kontrol
altına alındıktan sonra, Türkiye’nin ihracatının ve ithalatının GB’den olumlu
etkilendiği, bununla birlikte, AB ülkelerine karşı ithalatın ve ihracatın gelir esnekliğinin
özellikle GB döneminde daha düşük olduğu, buna karşılık Türkiye’nin AB’ye olan
ihracatında reel döviz kuru etkisinin özellikle GB döneminde daha güçlü olduğu tahmin
edilmiştir.
Tahmin Edilen Denklemler:
1)LNS= a + b1LNEXC + b2LNH + b3D96 + b4D01 + b5LNH01 + b6LNH96 +
b7LNEXC96 + b8LNEXC01
2)LNS= a + b1LNEXC + b2LNH + b3lnexc1996 + b4D1996 + b5LNH1996
3)LNS= a + b1LNEXC + b2LNH + b6D1996
Sonuçlar:
1)Tablo 8’de Ele Alınan Model Ve Sonuçları Şöyledir.
LNS=-19.64675 -0.567437LNEXC + 1.660251 LNH - 7.073210 D96 + 4.646552D01 -
0.098230 LNH01
(0.0001) (0.1608) (0.0000) (0.8395 (0.7600) (0.9245)
80
+ 0.081195 LNH96 + 1.098188 LNEXC96 -0.330759 LNEXC01
(0.9553) (0.2837) (0.9015)
Adjusted R-squared=0.91 Durbin-Watson=2.06
Parantez içerisindeki değerler probability değerleri olup, yüzde 5 anlamlılık
düzeyinde değerlendirilmektedir. Burada elde edilen sonuçlara göre döviz kurunun
işareti beklentilerin dışındadır ve anlamsızdır. AB’den yapılan imalat sanayi ithalatı
fiyatlara duyarlı değildir. Gelirin işareti beklenen yönde olup, istatistiksel olarak da
anlamlıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi GB esas itibariyle sanayi ürünlerini
kapsamaktadır. Sanayi ürünlerinin önemli bir bölümü iktisat yazınındaki ifadesiyle
üstün mallardan oluşur ve genel olarak bu mallara olan talebin gelir esnekliğinin pozitif
olması beklenir. Modelimizde imalat sanayi ithalatının gelir esnekliği 1,66 olarak
bulunmuştur. Yani gelirde meydana gelen %1’lik bir artış imalat sanayi ithalatında %
1,6’lık bir artışa yol açmaktadır. Ele alınan her iki dummy değişken ve esnekliklerdeki
değişimi ölçmek için kullandığımız dummy değişkenler anlamsızdır. Modelin tahmin
sonuçlarından AB15 ülkelerinden yapılan imalat sanayi ithalatında Gümrük Birliğine
bağlı olarak bir değişim yaşanmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
2)Tablo 9’da Ele Alınan Model Ve Sonuçları
Bu modelde kullandığımız dummy değişken d1996, 1996 öncesinde sıfır, 1996–
2005 döneminde ise bir değerini almaktadır. Elde ettiğimiz sonuçlar şöyledir;
LNS=-20.48728–0.612862 LNEXC+1.702763LNH+ 1.152687
LNEXC1996+12.00323 D1996
(0.0000) (0.1278) (0.0000) (0.2045 (0.2188)
-0.662654 LNH1996
(0.1728)
Adjusted R-squared: 0.91 Durbin-Watson=2.06
Bu modelden de elde edilen sonuçlar, ilk modele yakındır. Döviz kurunun
katsayısı istatistiksel olarak anlamlı değildir. D1996 değişkeni pozitif bir değer almakla
beraber katsayı anlamsızdır. Gelir esnekliği pozitif ve 1’den büyüktür.
3)Tablo 10’da Ele Alınan Model Ve Sonuçları
Bu modelde açıklayıcı değişken olarak döviz kuru, gelir ve d1996 dummy
değişkeni kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar şöyledir.
LNS= -0.488625LNEXC+1.634381LNH+0.225748D1996
81
(0.1819) (0.0000) (0.0866)
Adjusted R-squared: 0.91 Durbin-Watson=2.077
Bu modelde önceki modellerden farklı olarak d1996 değişkeni yüzde 10
anlamlılık düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı olup, işareti de pozitiftir.
Tablo 8:Birinci Denklemde Ele Alınan Modelin Sonuçları
Dependent Variable: LNS
Method: Panel Least Squares
Sample (adjusted): 1981 2005
Cross-sections included: 22
Total panel (unbalanced) observations: 545
Convergence achieved after 5 iterations
Variable Coefficient Std. Error t-Statistic Prob.
LNEXC96 1.098188 1.023216 1.073271 0.2837
LNEXC01 -0.330759 2.670238 -0.123869 0.9015
LNEXC -0.567437 0.404029 -1.404445 0.1608
D96 -7.073210 34.91261 -0.202598 0.8395
D01 4.646552 15.20530 0.305588 0.7600
LNH 1.660251 0.209685 7.917831 0.0000
LNH01 -0.098230 1.035501 -0.094862 0.9245
LNH96 0.081195 1.446573 0.056129 0.9553
S1 0.028076 0.572236 0.049063 0.9609
S2 -2.582997 0.599974 -4.305180 0.0000
S3 0.098282 0.572068 0.171801 0.8637
S4 -3.284861 0.579322 -5.670179 0.0000
S5 -1.247234 0.572343 -2.179173 0.0298
S6 -3.724441 0.574787 -6.479688 0.0000
S7 -2.164905 0.572520 -3.781364 0.0002
S8 -1.030062 0.573594 -1.795805 0.0731
S9 -2.339548 0.572143 -4.089099 0.0001
S10 0.043548 0.572348 0.076087 0.9394
S11 1.729031 0.572087 3.022320 0.0026
S12 -0.202458 0.572188 -0.353831 0.7236
S13 -0.960705 0.572083 -1.679312 0.0937
S14 1.184095 0.572034 2.069974 0.0390
S15 -0.378632 0.572327 -0.661566 0.5085
S16 1.657036 0.572055 2.896637 0.0039
82
S17 -0.337469 0.572740 -0.589219 0.5560
S18 0.749704 0.572083 1.310481 0.1906
S19 -1.835312 0.572992 -3.203035 0.0014
S20 -0.057426 0.578178 -0.099322 0.9209
S21 0.828480 0.572259 1.447735 0.1483
C -19.64675 4.935132 -3.980998 0.0001
AR(1) 0.687007 0.029419 23.35286 0.0000
R-squared 0.916736 Mean dependent var 19.62876
Adjusted R-squared 0.911876 S.D. dependent var 2.132383
S.E. of regression 0.633012 Akaike info criterion 1.978544
Sum squared resid 205.9619 Schwarz criterion 2.223176
Log likelihood -508.1532 F-statistic 188.6378
Durbin-Watson stat 2.070549 Prob(F-statistic) 0.000000
Inverted AR Roots .69
Kaynak:Kendi Hesaplamalarımız
Tablo 9:İkinci Denklemde Ele Alınan Modelin Sonuçları
Dependent Variable: LNS
Method: Panel Least Squares
Date: 10/03/07 Time: 13:52
Sample (adjusted): 1981 2005
Cross-sections included: 22
Total panel (unbalanced) observations: 545
Convergence achieved after 5 iterations
Variable Coefficient Std. Error t-Statistic Prob.
LNEXC -0.612862 0.401833 -1.525.164 0.1278
LNH 1.702.763 0.206542 8.244.150 0.0000
S1 0.028047 0.572113 0.049023 0.9609
S2 -2.584.078 0.599847 -4.307.893 0.0000
S3 0.098334 0.571946 0.171929 0.8636
S4 -3.284.108 0.579200 -5.670.073 0.0000
S5 -1.247.079 0.572220 -2.179.368 0.0298
S6 -3.723.978 0.574665 -6.480.262 0.0000
S7 -2.164.711 0.572397 -3.781.833 0.0002
S8 -1.029.714 0.573471 -1.795.582 0.0731
S9 -2.339.456 0.572020 -4.089.813 0.0001
S10 0.043392 0.572226 0.075831 0.9396
S11 1.728.966 0.571965 3.022.854 0.0026
83
S12 -0.202567 0.572065 -0.354097 0.7234
S13 -0.960767 0.571960 -1.679.779 0.0936
S14 1.184.101 0.571911 2.070.427 0.0389
S15 -0.378783 0.572204 -0.661971 0.5083
S16 1.656.995 0.571933 2.897.185 0.0039
S17 -0.337235 0.572617 -0.588937 0.5562
S18 0.749767 0.571961 1.310.870 0.1905
S19 -1.835.040 0.572869 -3.203.244 0.0014
S20 -0.054898 0.577942 -0.094989 0.9244
S21 0.828612 0.572137 1.448.276 0.1481
LNEXC1996 1.152.687 0.907215 1.270.577 0.2045
D1996 1.200.323 9.748.667 1.231.268 0.2188
LNH1996 -0.662654 0.485426 -1.365.097 0.1728
C -2.048.728 4.881.966 -4.196.523 0.0000
AR(1) 0.687249 0.029372 2.339.833 0.0000
R-squared 0.916412 Mean dependent var 1.962.876
Adjusted R-squared 0.912046 S.D. dependent var 2.132.383
S.E. of regression 0.632401 Akaike info criterion 1.971.422
Sum squared resid 2.067.641 Schwarz criterion 2.192.380
Log likelihood -5.092.125 F-statistic 2.099.286
Durbin-Watson stat 2.069.264 Prob(F-statistic) 0.000000
Inverted AR Roots .69
Kaynak:Kendi Hesaplamalarımız
Tablo 10:Üçüncü Denklemde Ele Alınan Modelin Sonuçları
Dependent Variable: LNS
Method: Panel Least Squares
Date: 10/03/07 Time: 14:03
Sample (adjusted): 1981 2005
Cross-sections included: 22
Total panel (unbalanced) observations: 545
Convergence achieved after 6 iterations
Variable Coefficient Std. Error t-Statistic Prob.
LNEXC -0.488625 0.365572 -1.336.603 0.1819
LNH 1.634.381 0.184460 8.860.372 0.0000
S1 0.024469 0.584331 0.041875 0.9666
S2 -2.572.875 0.612517 -4.200.496 0.0000
S3 0.099772 0.584156 0.170796 0.8645
S4 -3.263.256 0.591727 -5.514.797 0.0000
S5 -1.242.796 0.584442 -2.126.464 0.0339
84
S6 -3.711.188 0.586994 -6.322.361 0.0000
S7 -2.159.341 0.584627 -3.693.535 0.0002
S8 -1.020.091 0.585748 -1.741.519 0.0822
S9 -2.336.912 0.584233 -3.999.962 0.0001
S10 0.039073 0.584448 0.066854 0.9467
S11 1.727.181 0.584176 2.956.612 0.0033
S12 -0.205592 0.584281 -0.351873 0.7251
S13 -0.962476 0.584171 -1.647.593 0.1000
S14 1.184.259 0.584120 2.027.425 0.0431
S15 -0.382954 0.584426 -0.655265 0.5126
S16 1.655.860 0.584142 2.834.687 0.0048
S17 -0.330763 0.584857 -0.565545 0.5719
S18 0.751488 0.584172 1.286.417 0.1989
S19 -1.827.500 0.585120 -3.123.293 0.0019
S20 -0.053003 0.590245 -0.089798 0.9285
S21 0.832270 0.584355 1.424.254 0.1550
D1996 0.225748 0.131478 1.717.007 0.0866
C -1.928.897 3.861.780 -4.994.839 0.0000
AR(1) 0.693794 0.029071 2.386.569 0.0000
R-squared 0.916095 Mean dependent var 1.962.876
Adjusted R-squared 0.912053 S.D. dependent var 2.132.383
S.E. of regression 0.632375 Akaike info criterion 1.967.863
Sum squared resid 2.075.473 Schwarz criterion 2.173.038
Log likelihood -5.102.427 F-statistic 2.266.627
Durbin-Watson stat 2.077.633 Prob(F-statistic) 0.000000
Inverted AR Roots .69
Kaynak:Kendi Hesaplamalarımız
Tablo 11’de denklem 3, zaman serileri ve yatay kesit veriler bir araya getirilerek
(pooled least squares) tahmin edilmiştir. İthalatın fiyat esnekliği düşük ve işareti de
teorik beklentileri sağlamasına rağmen katsayı istatistiksel olarak sıfırdan anlamlı
derecede uzak değildir. İthalatın fiyat esnekliği anlamlı ve birden büyüktür. Burada da
AB15 ülkelerinden yapılan imalat sanayi ithalatının fiyatlara duyarlı olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
Tablo 11:Üçüncü Denklemde Zaman Serileri Ve Yatay Kesit Veriler Bir Araya
Getirilerek Ele Alınan Modelin Sonuçları
Dependent Variable: LNS
Method: Pooled Least Squares
Date: 10/03/07 Time: 14:24
85
Sample (adjusted): 1981 2005
Included observations: 546 after adjustments
Cross-sections included: 22
Total pool (balanced) observations: 12012
Convergence achieved after 6 iterations
Variable Coefficient Std. Error t-Statistic Prob.
LNEXC 0.027596 0.090426 0.305178 0.7602
LNH 1.116160 0.055572 20.08491 0.0000
D1996 0.054148 0.031024 1.745374 0.0809
C -8.327083 1.169284 -7.121520 0.0000
AR(1) 0.895311 0.003042 294.2797 0.0000
R-squared 0.904865 Mean dependent var 19.63273
Adjusted R-squared 0.904833 S.D. dependent var 2.130585
S.E. of regression 0.657268 Akaike info criterion 1.998966
Sum squared resid 5187.037 Schwarz criterion 2.002044
Log likelihood -12000.79 F-statistic 28550.62
Durbin-Watson stat 2.278627 Prob(F-statistic) 0.000000
Kaynak:Kendi Hesaplamalarımız
Sonuç: Panel veri yöntemiyle imalat sanayi ithalat talep denklemleri tahmin
edilmiş ve Gümrük Birliğinden kaynaklanabilecek bir yapısal değişimi belirleyebilmek
amacıyla denklemlerde dummy (gölge) değişkenler kullanılmıştır. Yüzde 5 anlamlılık
düzeyinde dummy değişkenlerin katsayıları anlamlı değildir. Elde edilen sonuçlara göre
AB’den yapılan imalat sanayi ithalatında 1996 yılından sonra anlamlı bir değişim
yaşanmamıştır.
Sektörel ithalat serilerinde ise 2001 yılından sonra bir değişim yaşandığı
görülmektedir. Özellikle ara malı ve yatırım malları ithalatında dikkat çekici bir değişim
söz konusudur. Bu sonucu doğuran iki muhtemel neden ise Türk lirasının aşırı
değerlenmesi ve üçüncü ülkelerden yapılan ithalat artışıdır. Aşırı değerli kur sanayide
kullanılan ithal girdilerin maliyetlerini düşürerek ithal girdi kullanımını özendirmekte
ve ithalatını artırmaktadır. Öte yandan daha önce de söz ettiğimiz gibi Katma Protokol
hükümleri nedeniyle üçüncü ülkeler karşısında Türkiye’ye tanınan koruyucu hükümler
2001 yılı itibariyle sona ermiştir. Bu durum pazarımızda üçüncü ülkelere tek taraflı bir
rekabet üstünlüğü sağlamakta ve imalat sanayinde üçüncü ülkeler lehine bir ithalat artışı
yaşanmaktadır.
86
4.9. Gümrük Birliği ve Üçüncü Ülkeler
Türkiye ve Avrupa Birliği arasında imzalanan GB Anlaşmasının en çok tartışılan
konularından biri, Türkiye’nin Anlaşma gereğince AB’nin dış ticaret politikasına
uymakla yükümlü olmasıdır. Bu Türkiye’nin AB’nin serbest ticaret anlaşması ya da
işbirliği anlaşmaları imzaladığı üçüncü ülkelerle, aynı şartlarda anlaşmalar imzalamak
zorunda olduğu anlamına gelmektedir. Böylece Türkiye AB’nin serbest ticaret
anlaşması imzaladığı her ülke için GB gereğince AB ülkesi gibi kabul edilmekte ve
gümrüklerini AB’nin taahhütleri doğrultusunda indirmektedir. Buna karşılık karşı taraf
için böyle bir yükümlülükten ve buna karşı uygulanacak bir yaptırımdan söz etmek
mümkün değildir. AB’nin serbest ticaret anlaşması imzaladığı ülkelerin pazarlarında
Türkiye üçüncü ülke olarak gümrük uygulamalarına tabi tutulmakta, bu durum bir
yandan AB’nin serbest ticaret anlaşması imzaladığı üçüncü ülkelerin, pazarımızda
sanayi ürünlerinde rekabet üstünlüğü sağlamalarına neden olurken diğer yandan AB’nin
üçüncü ülke pazarlarında Türkiye’ye karşı rekabet üstünlüğü kazanmasına neden
olmaktadır.
Türkiye’nin AB ile GB kapsamında üçüncü ülkelerle olan ilişkileri çalışmanın
önceki bölümlerinde anlatılmıştı. Bu bölümde Türkiye’nin bazı seçilmiş ülkelerle
(AB’nin serbest ticaret anlaşması ya da işbirliği ve ortaklık anlaşması imzaladığı
ülkeler) imalat sanayi dış ticaretinin GB öncesi ve sonrası dönemde genel olarak ve
imalat sanayi sektörlerinin oransal dağılımı itibariyle değişimi değerlendirilmiştir.9
Değerlendirme sonuçlarına göre, eğer ülkenin Türkiye’ye karşı GB öncesinde
bir ticaret üstünlüğü varsa, GB’den sonra bu üstünlük genellikle derinleşmiş ve ithalat
hızlı bir şekilde artmıştır. (ABD, Çin, Japonya, G.Kore, Brezilya, Macaristan,
Kanada…) Özellikle bu ülkelerden olan yatırım malları ithalatının GB’den sonra hızla
arttığı görülmektedir.
1980 yılında ABD’den yapılan ithalatın % 4’ünü, 1985 yılında %1’ini, 1990
yılında % 8’ini yatırım malları oluşurken, bu oran 1995 yılında %8, 1996 yılında %16,
2000 yılında % %27 ve 2005 yılında %22 olarak gerçekleşmiştir. Görüldüğü gibi, GB
sonrası dönemde ABD’den yapılan yatırım malları ithalatı hızla artmıştır. Alt sektörler
itibariyle baktığımızda ABD’den yapılan toplam imalat sanayi yatırım malları ithalatı
9 Bu bölümde yapılan hesaplamalarda Diğer İmalat Sanayi Ürünleri (Isıc Rev2-4:3909) dikkate
alınmamıştır.
87
içinde en yüksek paya sahip sektörlerin, tıbbi ve hassas optik ve alet, diğer ulaşım
araçları ve makine ve teçhizat imalatı sektörleri olduğunu görmekteyiz (Bkz. Ek. 11).
ABD ile olan imalat sanayi ihracatı genel olarak tüketim malları ve ara
mallarından oluşmaktadır. (Bkz. Ek.12)Bununla birlikte yatırım mallarının payı 1996
yılından itibaren artmıştır ancak, ithalatla kıyaslandığında göreli olarak düşük oranlı bir
artış olduğu görülmektedir. Yatırım malları ihracatında en yüksek paya sahip sektörler
ithalatta olduğu gibi tıbbi ve hassas optik ve alet, diğer ulaşım araçları ve makine ve
teçhizat imalatı sektörleridir. Buradan, sektörler arasında endüstri içi ticaret olduğu
sonucuna da varabiliriz (Bkz Ek:10).
Çin ile olan imalat sanayi dış ticaretinde de GB öncesi ve sonrası dönem
arasında farklar bulunduğu görülmektedir (Bkz Ek:15). Tüketim malları, ara malları ve
yatırım malları ithalatının GB sonrası dönemde göreli olarak arttığı ve ithalat ile ihracat
arasındaki farkın giderek açıldığı görülmektedir. İmalat sanayi sektörlerinin
dağılımında, yatırım malları ithalatında elektrikli makine ve cihazlar, büro, muhasebe ve
bilgi işlem makineleri ile makine ve teçhizat imalatının öne çıktığı görülmektedir (Bkz.
Ek. 13).
Çin ile olan imalat sanayi ihracatında ara malları ve yatırım malları ihracatının
arttığı ancak bu artışın ithalata göre düşük oranlı bir artış olduğu söylenebilir.(Bkz. Ek.
15)Tüketim malları ihracatında alt sektörler içinde tekstil ürünlerinin payının giderek
düştüğü, gıda ve içecek ürünlerinin payının ise arttığı görülmektedir.(Bkz. Ek. 14) Ara
malları ihracatında ana metal sanayi sektörünün payı artmıştır. Çin’e yapılan yatırım
malları ihracatının ise neredeyse tamamı tıbbi ve hassas optik alet ve saat sektöründen
oluşmaktadır. GB öncesi dönemde Çin’e yapılan yatırım malları ihracatının ortalama
olarak %90’ı, GB sonrası dönemde %80’i tıbbi, hassas optik, alet saat sektöründen
oluşmaktadır (Bkz. Ek.14).
G. Kore ve Japonya ile olan imalat sanayi dış ticaretinde de ithalat artışı
yönünde bir değişim yaşanmış ve bu değişim, özellikle GB sonrası dönemde ivme
kazanmıştır. Burada dikkat çekici nokta, bu ülkelerden yapılan ithalatta sektör bazında
yoğunlaşmanın yüksek olmasıdır. Çünkü tüketim mallarında tekstil ürünlerinin, ara
mallarında kimyasal ürünlerin ve yatırım mallarında diğer ulaşım araçları ile tıbbi ve
hassas optik ve aletlerin yoğun olduğu bir ithalat yapısı ile karşılaşmaktayız.(Bkz. Ek.
13, 14, 16,17) Burada belirtilmesi gereken noktalardan biri de bu ülkelerden yapılan
88
imalat sanayi ihracatı ve ithalatı arasındaki farkın giderek açıklamakta olduğudur. Her
iki ülkeye yapılan yatırım malları ihracatı değişmezken (1980–2005 dönemi boyunca)
yatırım malları ithalatının arttığı ve GB’den sonra da bu artışın hız kazandığı
görülmektedir (Bkz. Ek 18,21).
Brezilya ile olan imalat sanayi ticaretinde, GB’den sonra yatırım malları ithalatı
artmış, özellikle 2002 yılından sonra bu artış hız kazanmıştır. GB’nin ilk yıllarında
Brezilya’ya yapılan yatırım malları ihracatı da göreli olarak artmıştır. 2001 yılından
sonra, yatırım malları ihracatının durağanlaştığı, buna karşılık ithalat da hızlı bir
yükseliş olduğu görülmektedir. Yatırım malları ithalatının alt sektörlere dağılımına
bakıldığında, makine ve teçhizat imalatı ile elektrikli makine ve cihazlar sektörlerinin
önde olduğu görülmektedir. Bu ülkeden yapılan tüketim malları ve ara malları ithalatı
da ihracata oranla çok yüksektir, ancak bunun dönemsel olarak GB ile ilişkisi yoktur.
Tüketim malları ithalatı 1986’dan itibaren, ara malları ithalatı 1982 yılından itibaren
göreli olarak sürekli artmıştır (Bkz. Ek. 22, 23, 24).
Türkiye ile imalat sanayi ticaretinde dönemsel olarak farklılıklar olduğu tespit
edilen ülkelerden biri Macaristan’dır. Bu ülkeden yapılan yatırım malları ithalatında
GB’den sonra hızlı bir artış görülmektedir. Ara malları ithalatı da özellikle 2001
yılından sonra artmıştır ancak bu artış GB öncesi dönemde de görülen bir eğilimin
devamı olarak da nitelendirilebilir.(Bkz. Ek. 27) Yatırım malları ithalatının alt
sektörlere dağılımına bakıldığında elektrikli makine ve cihazlar sektörünün payının
belirgin bir biçimde arttığı görülmektedir. GB öncesi dönemde Macaristan’dan yapılan
toplam yatırım malları ithalatının ortalama olarak %20’si elektrikli makine ve cihazlar
sektöründen oluşurken GB sonrası dönemde bu oran %53’e yükselmiştir. Macaristan’a
yapılan imalat sanayi ihracatında ise tüketim mallarının 1992 yılından itibaren sürekli
arttığı, görülmektedir. Macaristan’a yapılan tüketim malları ihracatı ağırlıklı olarak
tekstil ürünleri ve giyim eşyasından oluşmaktadır (Bkz. Ek. 27, 26).
Kanada ile olan imalat sanayi ticaretinde yatırım malları ithalatının GB’den
sonra hızlı bir şekilde arttığı görülmektedir. Özellikle GB’nin ilk yıllarında bu ülkeden
yapılan yatırım malları ithalatının sıçrama yaptığı söylenebilir.1998 yılından itibaren
yatırım malları ithalatındaki bu artış hızını kaybetse de göreli olarak artmaya devam
etmiştir.(Bkz. Ek.30) Alt sektörlerde makine ve teçhizat imalatı sektörü birinci sırada
yer alırken, diğer ulaşım araçları sektörünün yatırım malları ithalatı içindeki payının
89
GB’den sonra arttığı görülmektedir. 1980 yılında diğer ulaşım araçları sektöründen
yapılan ithalatın toplam yatırım malları ithalatına oranı ortalama olarak %4 iken,
GB’den sonra bu oran %19’a çıkmıştır. Özellikle GB’nin ilk yıllarında sektör ithalatı
adeta sıçrama yapmıştır.1995 yılında Kanada’dan yapılan yatırım malları ithalatının %
62’si diğer ulaşım araçlarından oluşmaktadır (Bkz. Ek.28 ).
Kanada ile olan imalat sanayi ihracatında ise, ara malları ihracatının GB’den
sonra hızlı bir şekilde arttığı görülmektedir.(Bkz. Ek. 30) Alt sektörlerde bu artışın en
çok ana metal sanayi ürünlerinde yaşandığı görülmektedir. GB’den önce Kanada’ya
yapılan ara malları ihracatının (imalat sanayi) ortalama olarak %26’sı ana metal sanayi
ürünlerinden oluşurken, GB’den sonra bu oran %57’ye yükselmiştir. Buna karşı metalik
olmayan diğer mineral ürünler sektörünün ara malları ihracatı içindeki payı azalmıştır.
GB’den önce Kanada’ya yapılan ara malları ihracatının %53’ü sektör ürünlerinden
oluşurken, GB’den sonra bu oran %32’ye düşmüştür.(Bkz. Ek. 29) Kanada’ya yapılan
tüketim malı ihracatı (imalat sanayi) ise 1980 yılından bu yana sürekli olarak artmıştır.
Ve genel bir eğilimin yansıması olarak bu ülkeye yapılan tüketim malları ihracatı da
tekstil ürünleri ve giyim eşyası sektörlerinden oluşmaktadır.
Bulgaristan ile olan imalat sanayi ticaretinde tüketim malları ihracatının 1990
yılından itibaren sürekli olarak arttığı ve tüketim malları ithalatından fazla olduğu; ara
malları ithalatının 1990 yılından itibaren sürekli olarak arttığı ve ara malları
ihracatından fazla olduğu; yatırım mallarında ihracat ve ithalatın 1990 yılına kadar
birbirine çok yakın değerlerde gerçekleştiği ancak, 1998 yılından itibaren yatırım
malları ihracatının hızlı bir şekilde arttığı görülmektedir.(Bkz. Ek. 33) Bu ülkeye
yapılan yatırım malları ihracatı metal eşya sanayi, makine ve teçhizat imalatı ve motorlu
kara taşıtlarından oluşmaktadır (Bkz. Ek.32).
1980–2005 döneminde İsrail ile olan imalat sanayi ticaretinde, tüketim ve ara
malları üreten sektörlerde ihracat 1994 yılından itibaren hızla artmıştır.(Bkz. Ek. 36)Ara
malları ithalatı da 1994’den sonra göreli olarak artmıştır ancak, hem tüketim hem de ara
mallarında ihracat ithalattan fazladır. Yatırım malları ihracatı da 1994 yılından itibaren
sürekli artmıştır, 2002 yılından sonra bu artışın hız kazandığı görülmektedir.(Bkz. Ek.
36) İsrail’den yapılan yatırım malları ithalatı 1998–2001 yılları arasında önemli ölçüde
artmıştır. Ancak 2001 yılından sonra hızla azalarak eski düzeyine inmiştir. Ara malları
ihracatı ana metal sanayi ve metalik olmayan diğer mineral ürünlerden
oluşmaktadır.1995 yılında toplam ara malları ihracatının % 40’ı, 2000 yılında %48’i ve
90
2005 yılında % 44’ü ana metal sanayi ürünlerinden oluşmaktadır. Yatırım malları
ihracatında ise 2002 yılından itibaren motorlu kara taşıtları en büyük sektör haline
gelmiştir.2002 yılında toplam yatırım malları ihracatının %42’si, 2003 yılında %50’si,
2004 yılında %51’i ve 2005 yılında %42’si motorlu kara taşıtları ihracatından
oluşmaktadır.
1980–2005 döneminde İsviçre ile olan imalat sanayi dış ticaretinin değişimine
bakıldığında, İsviçre ile olan imalat sanayi tüketim malları ihracatının 1980–2005
dönemi boyunca ithalattan fazla olduğu görülmektedir. Ancak 1998 yılından itibaren
İsviçre’ye yapılan tüketim malları ihracatının 1980-1987 dönemine oranla azaldığı da
dikkat çekmektedir. İsviçre ile olan imalat sanayi ara malları dış ticaretinde ise 1980-
2005 dönemi boyunca ithalatın ihracattan fazla olduğu gözlenmektedir. Aslında dönem
boyunca ihracat neredeyse sabit denilebilecek bir nokrada seyretmiş ve ithalattaki aynı
paralelde bir değişim göstermiştir. Fakat 2001 yılından itibaren İsviçre’den yapılan ara
malları ithalatı adeta bir sıçrama yapmış ve sürekli olarak artmaya başlamıştır. 2000
yılında İsviçre’den yapılan ara malları ithalatı 444.143.683 $ iken, 2001 yılında bu
değer 912.963.599 $’a, 2002 yılında 1.590.677.494$’a, 2005 yılında ise
3.432.018.686$’a yükselmiştir. Yatırım mallarında ise ithalatın dönem boyunca yüksek
olduğu, ihracatın ise çok düşük değerler aldığı ve standart bir eğilim izlediği
görülmektedir. İthalatın özellikle 1994 yılından itibaren artış gösterdiği, yüksek oranlı
dalgalanmalar yaşansa da bu ülke ile olan imalat sanayi yatırım malları dış ticaretinde
büyük ölçüde dış ticaret açığı verildiği gözlenmektedir (Bkz. Ek. 39).
Ara malları ithalatının imalat sanayi sektörlerine dağılımında 1997 yılına kadar
birinci sırayı kimyasal ürünler almıştır.2001 yılına kadar İsviçre’den yapılan ara malları
ithalatının ortalama olarak % 82’si kimyasal ürünlerden oluşmaktadır, 2001 yılından
sonra bu oran büyük ölçüde düşerek % 24’e gerilemiştir. Buna karşılık ana metal sanayi
ürünlerinin ara malları ithalatı içindeki payı artmıştır.2001 yılına kadar ana metal sanayi
ithalatı İsviçre’den yapılan ara malları ithalatının ortalama olarak sadece % 8’iini
oluştururken, 2001–2005 yılları arasında bu oran dikkat çekici bir şekilde yükselmiş ve
% 73 seviyesine çıkmıştır. Yatırım malları ithalatı ise büyük ölçüde makine ve teçhizat
ürünlerinden oluşmaktadır. GB öncesi dönemde İsviçre’den yapılan toplam yatırım
malları ithalatının % 67’si, GB sonrası dönemde ise %70’i sektör ürünlerinden
oluşmaktadır. Türkiye’nin İsviçre ile olan imalat sanayi dış ticaretinde fazla verdiği tek
91
sektör olan tüketim malları sektörü ise ağırlıklı olarak tekstil ürünleri ve giyim
eşyasından oluşmaktadır (Bkz. Ek. 37,38).
Son olarak 1980–2005 dönemi boyunca Meksika ile olan imalat sanayi dış
ticaretinin değişimi incelenecektir. Meksika ile olan tüketim malları ihracatı 1994
yılından sonra büyük ölçüde artmıştır. Ancak bu artış 1996 yılından sonra etkisini
kaybettiğinden, bu durumu 1994 krizi sonucunda yapılan yüksek oranlı devalüasyonun
geçici bir sonucu olarak değerlendirebiliriz. Ara malları ithalatının 1994 yılından sonra
büyük ölçüde ve sürekli olarak arttığı görülmektedir. Yüksek oranlı dalgalanmalar
görülse de Meksika’dan yapılan ara malları ithalatı 1994 yılından sonra sürekli olarak
artmıştır. Yatırım mallarında ise hem ithalatın hem de ihracatın 2003 yılından sonra
arttığı ancak ihracattaki artışın düşük ölçüde de olsa daha fazla olduğu görülmektedir
(Bkz Ek. 42).
Meksika’dan olan imalat sanayi ithalatının alt sektörlere göre dağılımına
incelendiğinde, ara malları ithalatının hem GB öncesi dönemde ve hem de GB sonrası
dönemde neredeyse tamamın kimyasal ürünlerden oluştuğu görülmektedir. Yatırım
malları ithalatının yoğunlaştığı sektörler ise elektrikli makine ve cihazlar ile büro,
muhasebe ve bilgi işlem makineleri sektörleridir. İhracat, diğer bütün ülkelerde olduğu
gibi ağırlıklı olarak tekstil ürünleri ve giyim eşyasından oluşmaktadır (Bkz Ek. 40,41).
92
SONUÇ
Gümrük Birliği’nin sanayi sektörü üzerindeki etkileri temel olarak; ekonomik
etkiler ve yasal ve kurumsal alanda görülen etkiler olmak üzere sınıflandırılabilir.
Gümrük Birliği kapsamında Türkiye dış ticaret, rekabet, sanayi politikası gibi
alanlarda önemli politika değişiklikleri yapmıştır. Temel politika alanlarındaki bu
değişiklikler, aynı zamanda gümrük vergisi ve eş etkili önlemlerle ilgili uygulamalar,
standardizasyon ve derecelendirme kurumlarının kurulması ve faaliyetlerinin
yaygınlaştırılması, fikri ve sınaî mülkiyet hakları, rekabet v.b. gibi birçok alanda bir
yasal dönüşüm ve kurumsal anlamda bir yeniden yapılanma sürecinin başlamasını da
zorunlu kılmıştır.
İmalat sanayinde GB öncesi ve sonrası dönemde bazı ekonomik göstergelerde
yaşanan değişim ise şöyledir.
İmalat sanayinde kapasite kullanım oranları ve büyüme oranları GB sonrası
dönemde, önemli bir değişim göstermemiş, GB öncesindeki kararsız, konjonktürel
dalgalanmalara karşı dirençsiz ve kırılgan bir yapısı GB’den sonra da devam etmiştir.
İmalat sanayi 1980–2005 dönemi boyunca dış ticaret açığı vermiştir. Özellikle
GB’nin ilk yıllarında imalat sanayi ithalatının daha hızlı arttığı görülmektedir. Bununla
birlikte, imalat sanayi ihracatı 2002 yılından itibaren dikkat çekici bir şekilde artmış,
sektör dış ticaret açığı vermeye devam etmesine rağmen ihracatın ithalatı karşılama
oranı ortalama olarak % 77 seviyesine yükselmiştir.
İmalat sanayinde 1980 yılından bu yana fazla veren tek sektör tüketim malları
sektörüdür. Tüketim malları ihracatı GB öncesi dönemde olduğu gibi, GB’den sonra da
artmış, 2002 yılından itibaren bu artış ivme kazanmıştır. Ancak, tüketim malları
ihracatının toplam imalat sanayi ihracatına oranı düşmektedir. İmalat sanayinde tüketim
malları ihracatının toplam imalat sanayi ihracatına oranı ortalama olarak 1980–1995
döneminde %60, 1996–2001 döneminde % 51 iken, 2002–2005 döneminde bu oran
%39 olarak gerçekleşmiştir.
Ara malları sektöründe 1980 yılından bu yana dış ticaret açığı verilmektedir. Bu
sektörde ithalat, özellikle GB’den sonra artmıştır.2002 yılından itibaren imalat sanayi
dış ticaret hacminde görülen genişleme bu sektörde, ithalat artışı olarak karşımıza
çıkmaktadır. Sektörün toplam imalat sanayi ithalatındaki payında GB öncesi ve sonrası
93
dönemde önemli bir değişim yaşanmamıştır ancak, yine de GB’den önce toplam imalat
sanayi ithalatının ortalama olarak 46’sı ara mallarından oluşurken, GB’den sonra bu
oran % 41’i olarak gerçekleşmiştir. Ara malları ihracatında GB’den önce ve sonra
dikkat çekici bir değişim yaşanmamıştır. Genel eğimlin bir yansıması olarak 2002
yılından sonra ara malları ihracatı da göreli olarak artmış, buna karşılık sektör
ihracatının toplam imalat sanayi ihracatına oranı, GB’den sonra düşük düzeyde de olsa
gerilemiştir. GB’den önce ortalama olarak % 29 iken GB’den sonra % 25’e düşmüştür.
İmalat sanayi yatırım malları dış ticaretinde de 1980 yılından bu yana dış ticaret
açığı verilmektedir. Özellikle GB’nin ilk yıllarında yatırım malları ithalatı artmış, açık
büyümüştür. Toplam imalat sanayi ithalatında yatırım mallarının payı ise GB’nin ilk beş
yılında % 52’ye çıkmıştır. Burada en dikkat çekici nokta, yatırım malları ihracatının
2002 yılından itibaren artmasıdır. 2002 yılından itibaren imalat sanayi ihracatında
yaşanan artışın etkisini en çok hissettirdiği sektör, yatırım malları sektörü
olmuştur.1990–1995 yılları arasında toplam imalat sanayi ihracatının ortalama olarak
%13’ü yatırım malları ihracatından oluşmakta iken, 1996–2001 yılları arasında bu oran
%24, 2002–2005 yılları arasında ise % 35 olarak gerçekleşmiştir. Yatırım malları
ihracatındaki artışa en büyük katkıyı sağlayan sektör, motorlu kara taşıtları
sektörüdür.2002 yılından itibaren toplam yatırım malları ihracatının ortalama olarak
%38’i motorlu kara taşıtlarından oluşmaktadır. Ancak yatırım malları ihracatında
görülen bu artışın GB’nin bir sonucu olduğunu söylemek mümkün değildir. Katma
Protokol hükümleri gereğince 1971 yılından yana Türk sınaî ürünleri AB pazarına
gümrüksüz girebilmektedir. Kuşkusuz, bu sonucun oluşmasına neden olan pek çok
iktisadi unsur vardır, ancak, çapraz kur olgusunun ve döviz fiyatlarında girdi
maliyetlerine yansıyan düşüşün etkisini burada özellikle vurgulamak gerekir. Ayrıca,
GB sonrası dönemde imalat sanayi üretiminde aynı düzeyde verimlilik artışları
yaşanmaması da, ihracattaki bu artışa temkinli bakmayı gerektirmektedir.
Türkiye’nin AB ile olan imalat sanayi dış ticaretinde görülen değişim, imalat
sanayi genelinde görülen temel eğilimlerle paralellik göstermektedir ve AB’nin
Türkiye’nin imalat sanayi dış ticaretindeki yeri GB’den sonra önemli bir değişim
göstermemiştir. GB’den önce toplam imalat sanayi ithalatının ortalama olarak % 55’i
AB’den yapılırken GB’den sonra bu oran %56’ya çıkmıştır. GB öncesi dönemde
toplam imalat sanayi ihracatının ortalama olarak %49’u AB ülkelerinden yapılamakta
iken GB sonrası dönemde bu oran sadece %2’lik bir artış göstermiş ve %51 olarak
94
gerçekleşmiştir. Ayrıca, panel veri modeli kullanılarak Türkiye-AB imalat sanayi ithalat
fonksiyonu tahmin edilmiş, modelin tahmin sonuçlarından, AB15 ülkelerinden yapılan
imalat sanayi ithalatında Gümrük Birliği’ne bağlı olarak yapısal bir değişim yaşandığı
sonucuna ulaşılamamıştır.
Türkiye ve AB arasında imzalanan GB Anlaşmasının en çok tartışılan
konularından biri, Türkiye’nin AB’nin dış ticaret politikasına uymakla yükümlü
olmasıdır. Bu, Türkiye’nin AB’nin serbest ticaret anlaşması ya da işbirliği anlaşmaları
imzaladığı üçüncü ülkelerle, aynı şartlarda anlaşmalar imzalamak zorunda olduğu
anlamına gelmektedir. Böylece Türkiye AB’nin serbest ticaret anlaşması imzaladığı her
ülke için GB gereğince AB ülkesi gibi kabul edilmekte ve gümrüklerini AB’nin
taahhütleri doğrultusunda indirmektedir. Buna karşılık karşı taraf için böyle bir
yükümlülükten ve buna karşı uygulanacak bir yaptırımdan söz etmek mümkün değildir.
AB’nin serbest ticaret anlaşması imzaladığı ülkelerin pazarlarında Türkiye üçüncü ülke
olarak gümrük uygulamalarına tabi tutulmakta, bu durum bir yandan AB’nin serbest
ticaret anlaşması imzaladığı üçüncü ülkelerin, pazarımızda sanayi ürünlerinde rekabet
üstünlüğü sağlamalarına neden olurken diğer yandan AB’nin üçüncü ülke pazarlarında
Türkiye’ye karşı rekabet üstünlüğü kazanmasına neden olmaktadır. AB’nin serbest
ticaret anlaşması ya da işbirliği ve ortaklık anlaşması imzaladığı bazı ülkelerle ilgili
olarak tez çalışmasında yapılan değerlendirmeler, eğer ülkenin Türkiye’ye karşı GB
öncesinde bir ticaret üstünlüğü varsa, GB’den sonra bu üstünlüğün genellikle
derinleştiğini ve ithalatın hızlı bir şekilde arttığını göstermiştir. (ABD, Çin, Japonya,
G.Kore, Brezilya, Macaristan, Kanada…) Özellikle bu ülkelerden yapılan yatırım
malları ithalatının GB’den sonra hızla arttığı görülmektedir.
Tez çalışmasının sonuçları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, GB’nin imalat
sanayi, üzerindeki etkilerinin, GB’nin ilk yıllarında yaşanan ithalat artışına rağmen
sınırlı olduğu, ancak, üçüncü ülkelerle olan ilişkilerde ithalat artışına neden olarak
olumsuz bir etkiye yol açtığı sonucuna ulaşılabilir. GB’nin imalat sanayi üzerindeki
etkileri bu çerçevede değerlendirilirse daha anlamlı sonuçlar çıkacağı düşünülmektedir.
95
Ek 1: Devlet Planlama Teşkilatı Temel Üretim Sınıflandırması (İmalat Sanayi)
A.Genellikle Tüketim Mallar ı
1.Gıda ve İçecek Ürünleri 3111,3112,3113,3114,3115,3116,3117,3118,3119,3121,3122,3131,3132,3133,3134
2.Tütün Ürünleri 3140
3.Tekstil Ürünleri 3211,3212,3213,3214,3215,3219
4.Giyim Eşyası 3220
5.Deri, Bavul, Ayakkabı 3231,3232,3233,3240,
6.Mobilya, Diğer İmalat 3320
B.Genellikle AraMallar ı
7.Ağaç ve Mantar Ürünleri 3311,3312,3319
8.Kâğıt ve Kâğıt Ürünleri 3411,3412,3419
9.Basım ve Yayım 3420
10.Kimyasal Ürünler 3511,3512,3513,3519,3521,3522,3523,3529
11.Kok Kömürü, Petrol Ürünleri 3530, 3540
12.Plastik ve Kauçuk Ürünleri 3551,3559,3560
13.Metalik Olm.Diğ.Miner.Ürünler 3610,3620,3691,3692,3699
14.Ana Metal Sanayi 3710,3720,
C.Genellikle Yatır ım Mallar ı
15.Metal Eşya Sanayi 3811,3812,3813,3819
16.Makine ve Teçhizat İmalatı 3821,3822,3823,3824,3829
17.Büro,Muhasebe,Bilgi İşl.Mak. 3825
18.Elektrikli Makine ve Cihazlar 3831,3832,3833,3839
19.Motorlu Kara Taşıtları 3842,3843,3844
20.Diğer Ulaşım Araçları 3841,3845,3849,
21.Tıbbi, Hassas Optik Alet, Saat 3851,3852,3853,3901,3902,3903
D. Diğer İmalat Sanayi Ürünleri 3909
Kaynak:http://eaf.ku.edu.tr/calisma_raporlari
96
Ek 2: TUİK Rev2-4 Sınıflandırmasına Göre İmalat Sanayi Fasılları
3111 Mezbaha Ürünleri 3523 Sabun, Temizlik ve Kozmetik Ürünleri
3112 Süt Ürünleri 3529 Diğer Kimyasal Ürünler
3113 İşlenmiş Sebze ve Meyve Ürünleri 3530 Petrol Ürünleri
3114 İşlenmiş Su Ürünleri 3540 Diğer Petrol ve Kömür Ürünleri
3115 Bitkisel ve Hayvansal Yağlar 3551 Tekerlek İç ve Dış Lastikleri
3116 Un ve Diğer Değirmencilik Ürünleri 3559 Diğer Kauçuk Ürünleri
3117 Unlu Ürünler 3560 Plastik Ürünleri
3118 Şeker 3610 Seramik ve Porselen
3119 Kakao, Çikolata ve Şeker Ürünleri 3620 Cam ve Cam Ürünleri
3121 Diğer Gıda Ürünleri 3691 Pişmiş Kilden Yapı Gereçleri
3122 Yem 3692 Çimento, Kireç ve Sıva
3131 Damıtık Alkollü İçkiler 3699 Diğer Metal dışı Mineral Ürünler
3132 Şarap 3710 Demir ve Çelik
3133 Bira ve Malt 3720 Demir dışı Metaller
3134 Alkolsüz İçkiler 3811 Bıçak, El Aletleri ve Çeşitli Hırdavat
3140 Tütün ve Tütün Ürünleri 3812 Metal Mobilya Sanayi
3211 Hazırlanmış, Bükülmüş, Dokunmuş Elyaf 3813 Metal Yapı Malzemeleri
3212 Giyim Dışı Hazır Eşya 3819 Diğer Metal Eşya
3213 Örme Giyim Eşyası ve Örme Mensucat 3821 Kuvvet Makineleri
3214 Halı ve Kilim 3822 Tarım Alet ve Makineleri
3215 Halat, İp ve Sicim 3823 Metal ve Ağaç İşleyen Makineler
3219 Diğer Tekstil Ürünleri 3824 Özel Sanayi Makineleri
3220 Giyim (Ayakkabı Hariç) 3825 Büro, Hesap ve Muhasebe Makineleri
3231 İşlenmiş Deri 3829 Diğer Makine ve Cihazlar
3232 Kürk ve Kürk Mamulleri 3831 Elektrik Üreten Makine ve Cihazları
3233 Diğer Deri Ürünleri 3832 Elektronik Cihazlar
3240 Ayakkabı sanayi 3833 Elektrikli Ev Cihazları
3311 Kereste ve Parke 3839 Diğer Elektrikli Cihazlar
3312 Ahşap Ambalaj Ürünleri 3841 Gemi ve Suda Yüzen Taşıtlar
3319 Diper Ağaç ve Mantar Ürünleri 3842 Demiryolu Taşıtları
3320 Ahşap Mobilya 3843 Karayolu Taşıtları
3411 Kâğıt Hamuru Kâğıt ve Mukavva Sanayi 3844 Motosiklet ve Bisiklet
3412 Kâğıt ve Mukavvadan Ambalaj 3845 Hava Taşıtları
3419 Diğer Kâğıt, Kâğıt Hamuru ve Mukavva Ürünleri 3849 Diğer Taşıt Araçları
3420 Matbaacılıkta kullanılan Klişe vs. Ürünler 3851 Meslek, Bilim, Ölçü ve Kontrol Cihazları
3511 Temel Kimyasal Ürünler 3852 Fotoğrafçılık ve Optik Cihaz ve Malzemeleri
3512 Gübre ve Tarım İlaçları 3853 Saat
3513 Sentetik Reçineler, Plastikler ve Sentetik Elyaf 3901 Kuyumculuk ve Benzeri Eşya
3519 3902 Müzik Aletleri
3521 Boya Vernik ve Lak Sanayi 3903 Spor Alet ve Malzemeleri
3522 İlaç 3909 Diğer (İmalat) Sanayi Ürünleri
97
EK 3: 1980–2005 Döneminde İmalat Sanayinde Dış Ticaretinde İhracat/İthalat
Artış Oranları ve İhracatın İthalatı Karşılama Oranı
İhracat Artış Oranı İthalat Artış Oranı İhracattın İthalatı Karşılama Oranı
1980 0,47
1981 0,59 0,12 0,67
1982 0,27 -0,08 0,92
1983 0,00 0,14 0,81
1984 0,33 0,19 0,90
1985 0,16 0,11 0,95
1986 -0,08 0,16 0,75
1987 0,41 0,23 0,86
1988 0,11 0,02 0,93
1989 -0,09 0,03 0,82
1990 0,13 0,48 0,63
1991 0,03 0,00 0,65
1992 0,15 0,09 0,68
1993 0,04 0,33 0,53
1994 0,21 -0,24 0,85
1995 0,23 0,57 0,66
1996 0,07 0,23 0,57
1997 0,14 0,13 0,58
1998 0,03 -0,02 0,61
1999 0,00 -0,13 0,70
2000 0,07 0,30 0,57
2001 0,13 -0,26 0,87
2002 0,17 0,27 0,81
2003 0,32 0,35 0,79
2004 0,34 0,44 0,74
2005 0,16 0,17 0,73
Kaynak:TUİK İmalat Sanayi Isıc Rev2-4 Verilerine Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız








106
Ek 12:Türkiye-ABD İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980–2005)
0
500000000
1000000000
1500000000
2000000000
2500000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Tüketim Malları İhracat (Dolar) Tüketim Malları İthalat(Dolar)
0
200000000
400000000
600000000
800000000
1000000000
1200000000
1400000000
1600000000
1800000000
2000000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Ara Malları İhracat (Dolar) Ara Malları İthalat (Dolar)
0
500000000
1000000000
1500000000
2000000000
2500000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Yatırım Malları İhracat (Dolar) Yatırım Malları İthalat (Dolar)
Kaynak:TUİK İmalat Sanayi Rev2-4 Verilerine Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız


109
Ek 15:Türkiye-Çin İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980-2005)
0
200000000
400000000
600000000
800000000
1000000000
1200000000
1400000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Tüketim Malları İhracat(Dolar) Tüketim Malları İthalat(Dolar)
0
200000000
400000000
600000000
800000000
1000000000
1200000000
1400000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Ara Malları İhracat(Dolar) Ara Malları İthalat(Dolar)
0
500000000
1000000000
1500000000
2000000000
2500000000
3000000000
3500000000
4000000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Yatır ım Malları İhracat (Dolar) Yatır ım Malları İthalat(Dolar)
Kaynak:TUİK İmalat Sanayi Rev2-4 Verilerine Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız


112
Ek 18:Türkiye Güney Kore İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980-2005)
0
50000000
100000000
150000000
200000000
250000000
300000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Tüketim Malları İhracat (Dolar) Tüketim Malları İthalat (Dolar)
0
100000000
200000000
300000000
400000000
500000000
600000000
700000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Ara Malları İhracat(Dolar) Ara Malları İthalat(Dolar)
0
200000000
400000000
600000000
800000000
1000000000
1200000000
1400000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Yatırım Malları İhracat(Dolar) Yatırım Malları İthalat(Dolar)
Kaynak:TUİK İmalat Sanayi Rev2-4 Verilerine Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız


115
Ek 21:Türkiye Japonya İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980–2005)
0
10000000
20000000
30000000
40000000
50000000
60000000
70000000
80000000
90000000
100000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Tüketim Malları İhracat(Dolar) Tüketim Malları İthalat(Dolar)
0
50000000
100000000
150000000
200000000
250000000
300000000
350000000
400000000
450000000
500000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Ara Malları İhracat(Dolar) Ara Malları İthalat(Dolar)
0
500000000
1000000000
1500000000
2000000000
2500000000
3000000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Yatırım Malları İhracat(Dolar) Yatırım Malları İthalat(Dolar)
Kaynak:TUİK İmalat Sanayi Rev2-4 Sınıflandırmasına Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız


118
Ek 24:Türkiye-Brezilya İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980–2005)
0
10000000
20000000
30000000
40000000
50000000
60000000
70000000
80000000
90000000
100000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Tüketim Malları İhracat(Dolar) Tüketim Malları İthalat(Dolar)
0
50000000
100000000
150000000
200000000
250000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Ara Malları İhracat(Dolar) Ara Malları İthalat(Dolar)
0
50000000
100000000
150000000
200000000
250000000
300000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Yatırım Malları İhracat(Dolar) Yatırım Malları İthalat(Doolar)
Kaynak: TUİK Isıc Rev2-4 Sınıflandırmasına Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız


121
Ek 27:Türkiye-Macaristan İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980–2005)
0
20000000
40000000
60000000
80000000
100000000
120000000
140000000
160000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Tüketim Malları İhracat(Dolar) Tüketim Malları İthalat(Dolar)
0
50000000
100000000
150000000
200000000
250000000
1980
1982
1984
1 986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2 000
2002
2004
Ara Malları İhracat(Dolar) Ara Malları İthalat(Dolar)
0
100000000
200000000
300000000
400000000
500000000
600000000
700000000
800000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Yatırım Malları İhracat(Dolar) Yatırım Malları İthalat(Dolar)
Kaynak: TUİK Isıc Rev2-4 Sınıflandırmasına Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız


124
Ek 30:Türkiye-Kanada İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980–2005)
0
20000000
40000000
60000000
80000000
100000000
120000000
140000000
160000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Tüketim Malları İhracat(Dolar) Tüketim Malları İthalat(Dolar)
0
50000000
100000000
150000000
200000000
250000000
300000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Ara Malları İhracat(Dolar) Ara Malları İthalat(Dolar)
0
50000000
100000000
150000000
200000000
250000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Yatırım Malları İhracat(Dolar) Yatırım Malları İthalat(Dolar)
Kaynak: TUİK Isıc Rev2-4 Sınıflandırmasına Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız


127
Ek 33:Türkiye-Bulgaristan İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980–2005)
0
50000000
100000000
150000000
200000000
250000000
300000000
350000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Tüketim Malları İhracat(Dolar) Tüketim Malları İthalat(Dolar)
0
100000000
200000000
300000000
400000000
500000000
600000000
700000000
800000000
900000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Ara Malları İhracat(Dolar) Ara Malları İthalat(Dolar)
0
50000000
100000000
150000000
200000000
250000000
300000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Yatırım Malları İhracat(Dolar) Yatırım Malları İthalat(Dolar)
Kaynak: TUİK Isıc Rev2-4 Sınıflandırmasına Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız


130
Ek 36:Türkiye-İsrail İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980–2005)
0
50000000
100000000
150000000
200000000
250000000
300000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Tüketim Malları İhracat(Dolar) Tüketim Malları İthalat(Dolar)
0
100000000
200000000
300000000
400000000
500000000
600000000
700000000
800000000
900000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Ara Malları İhracat(Dolar) Ara Malları İthalat(Dolar)
0
50000000
100000000
150000000
200000000
250000000
300000000
350000000
400000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Gen. Yat. M. İhracat Gen. Yat. M. İthalat
Kaynak: TUİK Isıc Rev2-4 Sınıflandırmasına Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız


133
Ek 39:Türkiye-İsviçre İmalat Sanayi Dış Ticareti (1980-2005)
0
50000000
100000000
150000000
200000000
250000000
300000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Tüketim Malları İhracat(Dolar) Tüketim Malları İthalat(Dolar)
0
500000000
1000000000
1500000000
2000000000
2500000000
3000000000
3500000000
4000000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Ara Malları İhracat(Dolar) Ara Malları İthalat(Dolar)
0
100000000
200000000
300000000
400000000
500000000
600000000
700000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Yatırım Malları İhracat(Dolar) Yatırım Malları İthalat(Dolar)
Kaynak: TUİK Isıc Rev2-4 Sınıflandırmasına Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız


136
Ek 42: 1980-2005 Türkiye-Meksika İmalat Sanayi Dış Ticareti
0
10000000
20000000
30000000
40000000
50000000
60000000
70000000
80000000
90000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Tüketim Malları İhracat(Dolar) Tüketim Malları İthalat(Dolar)
0
10000000
20000000
30000000
40000000
50000000
60000000
70000000
80000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Ara Malları İhracat(Dolar) Ara Malları İthalat(Dolar)
0
20000000
40000000
60000000
80000000
100000000
120000000
140000000
160000000
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
Yatırım Malları İhracat(Dolar) Yatırım Malları İthalat(Dolar)
Kaynak: TUİK Isıc Rev2-4 Sınıflandırmasına Göre Yapılan Kendi Hesaplamalarımız
137
KAYNAKÇA
Aktan, C. C., Vural, Y.İ.,(2004), Rekabet Gücü Ve Türkiye, Ankara:Türkiye
İşveren Sendikaları Konfederasyonu Yayınları.
Bağımsız Sosyal Bilimciler Grubu,(2007),2007 İlkyazında Dünya Ve Türkiye
Ekonomisine Bakış, http://www.bagimsizsosyalbilimciler.org,
(14.08.2007).
Balkır, C .,(1996), “Avrupa Topluluğu’nun Ticaret Politikası Ve Türkiye’nin Tam
Üyeliğinde Karşılaşılacak Sorunlar”,Gümrük Birliği Sürecinde Politikalar
Ve Uygulamalar Semineri,111-144, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası,24-25 Haziran 1996.
Berksoy, T.,Boratav, K.,(1993), Türkiye’de Sanayileşmenin Yeni Boyutları ve
KİT’ler,İstanbul:Gökhan Matbaacılık.
Boratav, K.,(2003), Türkiye İktisat Tarihi,Ankara:İmge Kitabevi.
Ceylan, C.,(2003),”Avrupa Birliği”,Derl.:E. Koban, (Dış Ticaret Eğitimi),ss.178-
210.
Dağdemir, E.U.,(1998), “Orta ve Doğu Avrupa Ülkeleri İle Türkiye’nin Avrupa
Birliğine Tam Üyeliklerinin Avrupa Birliği’nin Bütünleşme Ve Genişleme
Dinamikleri Yönüyle Değerlendirilmesi”, İstanbul: İktisadi Kalkınma
Vakfı Yayınları.
Ertürk, E.,(1998),İktisadi Birleşmeler Teorisi,Bursa:Alfa Basım Yayım.
Erzan, R.,Filiztekin, A.,Zenginobuz, Ü.,(2007), “AB ile Gümrük Birliğinin İmalat
Sanayine Etkileri”, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı
Yayınları, Ankara, ss.9- 58.
Eser, K., Eser, U.,(1995),Türkiye’de Sanayi Sektörünün Yapısı ve Gelişme
Eğilimi Kamu ve Özel Sektör Ayırımında Nicel Bir Çözümleme, Ankara:
Türk Harb-İş Sendikası Yayınları.
Gujarati.,(2004),Basic Econometrics, McGraw-Hill Companies.
İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları, (2004),Gümrük Birliği’nin Türkiye
Ekonomisine Etkileri,Yayın No:179,İstanbul.
Karluk, S.R.,(1997), Gümrük Birliği Dönemecinde Türkiye Gümrük Birliği
138
Getirdi Ne Götürdü ?, Ankara: Turhan Kitabevi.
Karluk, S.R.,(2003), Avrupa Birliği Ve Türkiye, İstanbul:Beta Yayınevi.
Kavrakoğlu, İ.,Gedik, S., Balkır, M.,(2002), Rekabet Stratejileri ve Türk Sanayisi,
İstanbul: Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği Yayınları.
Kazgan, G., (1999), Tanzimattan XXI. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, İstanbul:Altın
Kitaplar Yayınevi.
Kılıç, R.,(2002), Türkiye-AB İlişkileri ve Gümrük Birliği, Ankara: Siyasal
Kitabevi.
Kılıç, R.,(2002), Türkiye-AB İlişkileri ve Gümrük Birliği,(gözden geçirilmiş
baskı), Ankara: Siyasal Kitabevi.
Manisalı, E.,(1995), Gümrük Birliğinin Siyasal ve Ekonomik Bedeli, İstanbul:
Bağlam Yayıncılık.
Manisalı, E.,(2006), Türkiye’nin Askersiz İşgali:Gümrük Birliği, İstanbul:
Truva Yayınları.
Mathieu, J.L,(2006),Avrupa Birliği,(Çev.İ. Yerguz),Ankara:Dost Kitabevi
Mcdonald, F.,(1999), “Marcet Integration in the Europen Union”,
Derl.:F. Mcdonald, S. Dearden, (Europen Economic Integration), ss.34-56.
Mercül, A.,(2002), “Ekonomik Ve Parasal Birlik Sürecindeki Gelişmeler Ve
Türkiye”, Derl.:M. Aykaç, Z. Parlak, (Tüm Yönleriyle Türkiye Avrupa
Birliği İlişkileri), ss.211-267.
Morgil, O.,(1996), “Avrupa Topluluğu’nun Sanayi Politikası Ve Türkiye’nin Tam
Üyeliği Üzerine Etkileri”, Gümrük Birliği Sürecinde Politikalar Ve
Uygulamalar Semineri,147-174, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası,24-
25 Haziran 1996.
Özbey, F.R.,(2000) “Türk Sanayileşme Sürecinde Bütünleştirilmiş Strateji”,
Afyon Kocatepe Üniversitesi Hakemli Dergisi,c.2,ss.75-93.
Özkale, N.L., Karaman, F. N.,(2006),“Gümrük Birliği’nin Statik Etkileri”,
Uluslar arası Ekonomi ve Dış Ticaret Politikaları, c.1,ss.117-138.
Özel İhtisas Komisyonları-Türkiye Avrupa Birliği İlişkileri, Otomotiv Sektörü,
139
http://plan8.dpt.gov.tr/ab/otomotiv.html,(15.08.2007).
Palabıyık, S., Yıldız, A., (2006), Avrupa Birliği, Ankara:ODTÜ Yayıncılık.
Seyidoğlu, H.,(1999), Uluslar arası İktisat Teori Politika Ve Uygulama,
İstanbul:Turhan Kitabevi.
Soğuk, H.,Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisine Etkileri,
www.dpt.gov.tr,(18.04.2007).
Taşkın, F.,(2007), “2000’lerde Türk Otomotiv Sektörü”, Türkiye Ekonomi
Politikaları Araştırma Vakfı Yayınları, Ankara, ss.103- 112.
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı,(2005),Dokuzuncu Beş Yıllık
Kalkınma Planı Rekabet Hukuku ve Politikaları Özel İhtisas Komisyonu
RaporuTaslağı,http://plan9.dpt.gov.tr/oik03_rekabethukuku/raportaslagi22
112005.pdf,(20.04.2007)
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı,(2003),AB Üyeliği’ne Doğru
Türkiye’nin Sanayi Politikası,
http://ekutup.dpt.gov.tr/sanayi/tr2003ab.pdf),(20.04.2007).
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı, (1995), Yedinci Beş Yıllık Kalkınma
Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara.
T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı,(1999), Avrupa Birliği Ve Türkiye,
Ankara.
T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, Avrupa Birliği Ortak Ticaret
Politikası, http://www.dttm.gov.tr , (27.05.2007).
T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, Avrupa Birliği Ortak Ticaret
Politikası, http://www.dttm.gov.tr , (27.05.2007).
T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, Türkiye Dış Ticaret Stratejisi (2005-
2023),http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/DisTicaretDegerelen
dirmeDb/Strateji.doc,(20.04.2007)
Tezok, F.,(2003), Avrupa Birliği’nizi Nasıl Alırdınız?, İstanbul: Büke Kitapları.
Töre, N.,(2001), “Türkiye Avrupa Birliği İlişkileri”,Derl.:A. Şahinöz,(Türkiye
Ekonomisi Sektörel Analiz), ss.491-514.
140
Türkiye Sanayici Ve İşadamları Derneği,(2002),Yeni Rekabet Stratejileri ve
Türkiye,İstanbul:Lebib Yalkın Yayım Ve Basım İşleri.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Resmi İnternet Sitesi,(2007),Yıllar
İtibariyleTürkiye’nin Dünya Rekabet Gücü Sıralamasındaki Yeri,
www.tisk.org.tr,(27.02.2007).
Uludağ, İ., Arıcan, E., (2003), Türkiye Ekonomisi, İstanbul:Der Yayınları.
Uyar, Ş.,(2003),”Avrupa Birliği”,Derl.:E. Koban, (Dış Ticaret Eğitimi),ss.153-176
176.
Uyanusta, E.,(2005),Avrupa Birliği’nin Rekabet Politikası,İstanbul:İktisadi
Kalkınma Vakfı Yayınları.
Uyanusta, E.,(2005),Avrupa Birliği’nin Sanayi Politikası,İstanbul:İktisadi
Kalkınma Vakfı Yayınları.
Ülger, İ.K.,(2003), Avrupa Birliği El Kitabı, Ankara.: Seçkin Yayıncılık.
Vakıfbank, (1994), “Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisine Muhtemel
Etkileri” ,Ankara: Ajans Türk Matbaacılık T.A.Ş.
Yeldan, E.,(2005), Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi, İstanbul:İletişim
Yayınları.
Yeldan, E.,(2007), Kağıttan Kuleler, Cumhuriyet Gazetesi,ss.13,(03.10.2007).
Yükseler, Z., Türkan, E.,(2006),Türkiye’nin Üretim Ve Dış Ticaret Yapısında
Dönüşüm:Küresel Yönelimler Ve Yansımalar, TUSİAD-Koç Üniversitesi
Ekonomik Araştırma Forumu, http://eaf.ku.edu.tr/calisma_raporlari.
141
ÖZGEÇMİŞ
Adı Soyadı : Özge KORKANKORKMAZ
Doğum Yeri-Yılı : Bingöl-31-12-1980
Adres : GMK BUL. Akkent Mah. Deniz Apt. 8/38
: Mersin
Email : ozgekorkankorkmaz@hotmail.com
Tel (İş) : 324-337-42-45 (Dahili 169)
Tel (Cep) : 505-237-88-30
Eğitim Durumu :
Yüksek Lisans :
Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı
(2007)
Lisans : Mersin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü (2001)
Lise : Bingöl Lisesi (1997), Bingöl
Yabancı Dil : İngilizce
İş Deneyimi : Mersin Vergi Dairesi Başkanlığı, Vergi Denetmen Yardımcısı, 2005………...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder