2 Mart 2012 Cuma
BİTKİLER TEDAVİ
ADET (AYBAŞI) DÜZENSİZLİKLERİ VE AŞIRI SANCILARDA
Adaçayı, Ahududu, Anason, Ardıç, Aslanpençesi, Aynisafa çiçeği, Biberiye, Böğürtlen,
Cezayir menekşesi, Çemenotu, Çobançantası, Eğirotu, Frenk kimyonu, Ihlamur, Kediotu,
Koyungözü, Köpek papatyası, Maydanoz, Mineçiçeği, Sarısabır, Sedefotu, Solucanotu,
Yabani mercanköşkü, Yarpuz.
ADRENALİN BEZİ SORUNLARINDA
Hodan.
AFRODİZYAK (CİNSEL GÜCÜ ARTIRICI)
(Badem), Çemenotu, (Fındık), Ginseng, (Kereviz), (Maydanoz), (Sater), (Yerelması).
AĞIZ ÜLSERLERİNDE
Adaçayı, Ahududu, Aslanpençesi, Böğürtlen, Cezayir menekşesi, Hatmi.
AĞIZ YANGILARINDA
Yabani mercanköşkü.
AĞRILARI KESİCİ
Binbirdelikotu.
AĞRILI İDRARDA
Hercai menekşe.
AKCİĞER ENFEKSİYONLARINDA
Hodan, Keten.
AKNE (SİVİLCE) TEDAVİSİNDE
Alman papatyası, Aslanpençesi, Aynisafa çiçeği, Civanperçemi, Dulavratotu, Hercai menekşe,
Karahindiba, Kedinanesi, Kediotu, Kekik, Kişniş, Kokulu menekşe.
ANA SÜTÜ ARTIRICI
Anason, Badem, Çemenotu, Dereotu, Frenk kimyonu, Hodan, Keçi sedefotu, Rezene,
Yerelması.
ANAFRODİZYAK (ŞEHVETİ YOK EDİCİ)
Şerbetçiotu.
ANFİZEM'DE
Andızotu.
ANJİN'DE
Kokulu menekşe.
ANTİSEPTİK VE ANTİBAKTERİYOLOJİK (MİKROP KIRICILAR)
Andızotu, Aynisafa çiçeği, Binbirdelikotu, Çin anasonu, Gül, Günlük, Karabaş lavantası,
Kedinanesi, Kişniş, Limon, Sarmısak, Sater, Sedefotu, Yabani mercanköşkü.
ARI SOKMALARINDA
Sarmısak, Soğan, Yabani mercanköşkü.
ARTRİD'DE
Ardıç, Kara hardal, Kereviz, Koyungözü.
ASTIM NÖBETİNDE RAHATLATICI
Andızotu, Frenk kimyonu, Kekik, Melekotu, öksürükotu, Sarmısak.
AYAK BANYOSUNDA
Arnika.
AYAK MANTARLARINDA
Aynisafa çiçeği.
AYAK ÜŞÜMESİNDE
Kara hardal.
BACAK ÜLSERLERİNDE
Atkestanesi.
BADEMCİK ENFEKSİYONUNDA
Adaçayı, Ahududu, Böğürtlen, Kasıkotu, Kekik, Limon,
Sater.
BAĞIRSAK ÇEPERİNİ KORUYUCU
Bayırturpu, Keten.
BAĞIRSAK GAZLARI SÖKTÜRÜCÜ
Adi papatya, Itır, Kedinanesi, Kişniş, Nane, Rezene, Yarpuz.
BAĞIRSAK İŞLEVLERİ DÜZENLEYİCİ,
BAĞIRSAK TEMİZLEYİCİ
Badem, Gül, Labada.
BAKTERİ ENFEKSİYONLARI
Latinçiçeği.
BALGAM SÖKTÜRÜCÜ
Akköpekotu, Bayırturpu, Binbirdelikotu, Çemenotu,
Çuhaçiçeği, Ebegümeci, Fesleğen, Gelincik, Günlük, Hatmi,
Hodan, Karakafesotu, Kekik, Kuşotu, Maydanoz, Melekotu,
(Hercai menekşe), (Karabaş lavantası), Meyankökü,
Mineçiçeği, Mürver, Öksürükotu, Sabunotu, Sarmısak,
Sığırkuyruğu, Zufaotu.
BAŞ AĞRISINDA
Çuhaçiçeği, Fesleğen, Kakule, Kedinanesi, Kediotu, Kokulu
menekşe, Koyungözü, Lavanta, Limon, Öksürükotu,
Sedefotu, Yabani mercanköşkü.
BATIN SPAZMINDA
Itır.
BEDEN ISISINI KORUYUCU
Fındık.
BEDEN İŞLEVLERİNİ DÜZELTİCİ
Akdiken.
BEDEN YANGILARINI HAFİFLETİCİ
Mor süsen.
BEDENİ ISITIP DAYANIKLILIĞINI ARTIRICI
Zencefil.
BEDENİ RAHATLATICI
Günlük.
BEDENİN SAVUNMA GÜCÜNÜ ARTIRICI
Soğan.
BEDENİN SU DENGESİNİ DÜZENLEYİCİ
Kiraz.
BEDENSEL YORGUNLUK VE BİTKİNLİK
DURUMUNDA
Fındık, Limon, Kuzukulağı, Mineçiçeği, Yulaf.
BEL AĞRILARINDA
Bayırturpu.
BERELENMELERDE
Arnika, Binbirdelikotu, Karakafesotu, Zufaotu.
BEYİN DAMARLARI HASTALIKLARINDA
Cezayir menekşesi.
BLEFARİT'TE
Gözlükotu.
BOĞAZ ENFEKSİYONLARI VE AĞRILARINDA
Adaçayı, Adi papatya, Ahududu, Alman papatyası, Badem,
Böğürtlen.
BOĞMACA'DA
Akköpekotu, Anason, Hercai menekşe, Kekik, Kokulu
menekşe, Öksürükotu, Sarmısak, Yabani mercanköşkü.
BÖBREK SORUNLARINDA
Ayrıkotu, Lavanta, Yabani gül.
BÖCEK KOVUCU VE TEMİZLEYİCİ
Pireotu, Sedefotu.
BÖCEK SOKMALARINDA
Sarmısak, Sarısabır, Soğan, Yabani mercanköşkü.
BRONŞİT'TE
Akköpekotu, Anason, Andızotu, Çemenotu, Çin anasonu,
Çuhaçiçeği, Ebegümeci, Frenk kimyonu, Gelincik, Hercai
menekşe, Kara hardal, Karakafesotu, Kedinanesi, Kekik,
Keten, Kokulu menekşe, Latinçiçeği, Meyankökü, Oğulotu,
Okaliptüs, Öksürükotu, Rezene, Sabunotu, Sarmısak,
Sığırkuyruğu, Zufaotu.
BURKULMALARDA
Arnika, Biberiye, Karakafesotu, Sarmısak.
BURUN KANAMASI VE RAHATSIZLIKLARINDA
Cezayir menekşesi, Çobançantası, Isırgan, Okaliptüs.
BÜYÜME HORMONU YAPIMINDA
CİLDE CANLILIK VERİCİ
Kuşkonmaz.
CİLDİ GÜZELLEŞTİRİCİ
Biberiye, (Itır), Limon, Yerelması.
CİLDİ NEMLENDİRİCİ
Karahindiba, Sarısabır.
CİLDİ TEMİZLEYİCİ VE BANYO SULARINDA
Biberiye, Karahindiba, Limon, Rezene, Sedefotu.
CİLDİ YUMUŞATICI
Hodan, Karakafesotu, Keten, Kuşotu, Mürver, Sığırkuyruğu.
CİLDİN ERKEN YAŞLANMASINI ÖNLEYİCİ
(Çobançantası).
CİLDİN SAĞLIKLI KALIŞINI SAĞLAYICI
Maydanoz.
CİLT TONİĞİ
Gül, Limon.
CİLTTEKİ KIRIŞIKLIKLARI GİDERİCİ
Biberiye, Böğürtlen.
CİLTTEKİ YANGI, ENFEKSİYON VE
RAHATSIZLIKLARDA
Ayrıkotu, Binbirdelikotu, Ahududu, Böğürtlen, Ceviz,
Sabunotu, Sığırkuyruğu.
CİNSEL YETERSİZLİKTE
Badem, Fındık, Ginseng.
CİNSELLİK HORMONLARI YAPIMINDA
Fındık.
ÇIBAN TEDAVİSİNDE
Çemenotu, Çuhaçiçeği, Ebegümeci, Kedinanesi, Keten, Kuşotu, Kuzukulağı, Labada,
Öksürükotu, Sabunotu, Soğan.
ÇİLLERİ HAFİFLETİCİ
Limon.
ÇOCUK DÜŞÜRÜCÜ
Sedefotu.
ÇOCUKLARDA DİYAREYİ KESİCİ
Erkeçsakalı, Kasıkotu, Kedinanesi, Kekik, Kişniş.
ÇOCUKLARIN BESLENMESİNİ DESTEKLEYİCİ
Fındık.
ÇOCUKLARIN YATAK ISLATMA SORUNUNDA
Kekik.
DALAĞI KÜÇÜLTÜCÜ
Kadıntuzluğu.
DAMAR SERTLİĞİNDE
Ökseotu, Mısıryağı.
DAMAR YANGILARINDA
Atkestanesi.
DAMARLARI DARALTICI
Kadıntuzluğu.
DEPRESYONA EŞLİK EDEN BİTKİNLİK VE
GÜÇSÜZLÜKTE
Yulaf, Mineçiçeği.
DEPRESYONA EŞLİK EDEN GERGİNLİKTE
Binbirdelikotu, Oğulotu.
DERİ RAHATSIZLIKLARINDA
Atkestanesi, Sarısabır, Yulaf.
DİLDEKİ ŞİKÂYETLERDE
Adaçayı.
DİŞ AĞRILARINDA
Karanfil.
DİŞETİ KANAMALARINDA
Ahududu, Böğürtlen, Çobançantası.
DİŞETİ ŞİKÂYETLERİNDE
Adaçayı, Cezayir menekşesi, Çobançantası, Mineçiçeği,
Okaliptüs.
DİŞLERİ BEYAZLATICI
Adaçayı, Limon.
DİŞLERİ KORUYUCU VE DESTEKLEYİCİ
Fındık.
DİYAREYİ (İSHAL) KESİCİ
Ahududu, Aslanpençesi, Böğürtlen, Cezayir menekşesi,
Çemenotu, Çobançantası, Eğirotu, Frenk kimyonu, Gül, Itır,
Karakafesotu, Kimyon, Melekotu, Nar, Şevketibostan,
Tarçın, Yabani gül.
DİZANTERİ'DE
Cezayir menekşesi, Nar.
DOĞUMU KOLAYLAŞTIRICI
Ahududu.
DOKU VE DAMAR BÜZÜCÜ
Ahududu, Aslanpençesi, Atkestanesi, Aynisafa çiçeği,
Böğürtlen, Cezayir menekşesi, Erkeçsakalı, Gül,
Karakafesotu, Kasıkotu, Kedinanesi, Kekik, Limon, Yabani
gül.
DOLAŞIMI GÜÇLENDİRİCİ TONİK
Alıç.
DÖLYATAĞI (RAHİM) KANAMALARINDA
Isırgan.
DÜŞÜK TANSİYONDA
Ginseng.
EGZAMA'DA
Ayrıkotu, Dulavratotu, Hercai menekşe, Isırgan, Karabaş
lavantası, Karahindiba, Kokulu menekşe, Kuşotu, Labada,
Mor süsen, Sabunotu, Sarısabır.
EKLEM AĞRI VE YANGILARINDA
Ardıç, Biber, Erkeçsakalı, Karakafesotu, Sarmısak.
ENDİŞELİLİK DURUMUNDA
Binbirdelikotu, Çarkıfelek çiçeği, Kediotu, Oğulotu,
Sedefotu.
EZİKLERDE İYİLEŞTİRİCİ
Arnika, Biberiye, Karakafesotu, Zufaotu.
FITIK'TA
Kasıkotu.
FİBROZİT'TE
Zencefil.
FLEBİT'TE
Arnika, Atkestanesi.
GASTRİT'TE
Aynisafa çiçeği, Ebegümeci, Eğirotu, Erkeçsakalı, Karakafesotu, Meyankökü.
GAZ SÖKTÜRÜCÜ
Adaçayı, Akköpekotu, Anason, Bayırturpu, Çemenotu, Çin anasonu, Çuhaçiçeği, Dereotu,
Fesleğen, Frenk kimyonu, Kakule, Karanfil, Kediotu, Kekik, Kereviz, Kimyon, Köpek
papatyası, Lavanta, Maydanoz, Oğulotu, Sarmısak, Sater, Tarçın, Tarhun, Yabani
mercanköşkü, Zencefil.
GEBE KADINLARDA SIRT KASLARINI GÜÇLENDİRİCİ
Böğürtlen.
GEBE KADINLARI GÜÇLENDİRİCİ
Fındık.
GECE TERLEMELERİNDE
Adaçayı.
GERGİNLİK DURUMUNUN ATLATILMASINDA
(Mersin).
GEVŞETİCİ
Kara hardal.
GÖĞSÜ YUMUŞATICI
Akköpekotu, Anason, Andızotu, Binbirdelikotu, Çemenotu, Ebegümeci, Hatmi, Ihlamur,
Karakafesotu, Kiraz, Meyankökü, Mürver, Öksürükotu, Sarmısak, Sığırkuyruğu.
GÖRME YETENEĞİNİ ARTIRICI
(Mersin).
GÖZ YORGUNLUKLARINDA
Sedefotu.
GÖZLERDEKİ BATMADA
Gözlükotu.
GÖZLERDEKİ IŞIĞA AŞIRI DUYARLILIKTA
Gözlükotu.
GÖZLERDEKİ YANGILARDA
Aslanpençesi, Gözlükotu.
GÖZLERİN KANLANMASINDA
(Biberiye), Çay.
GRİP'TE
Bayırotu, Hodan, Kara hardal, Kedinanesi, Latinçiçeği, Limon, Maydanoz, Melekotu, Nane,
Öksürükotu, Sarmısak.
GUT HASTALIĞINDA
Dulavratotu, Karahindiba, Kereviz.
GÜNEŞ ÇARPMASINDA
Kuzukulağı.
GÜNEŞ YANIKLARINDA
Badem, Binbirdelikotu, Kuzukulağı, Sarısabır.
HAFİF SARA KRİZİNDE
Zufaotu.
HAZIMSIZLIKTAN OLUŞAN GAZLARI SÖKTÜRÜCÜ
Biberiye, Kişniş, Zencefil.
HEMOROİT'TE (BASUR)
Atkestanesi, Böğürtlen, Civanperçemi, Karakafesotu, Kuşotu, Şevketibostan.
HEYECANLILIK DURUMUNDA
Kediotu.
HIÇKIRIĞI KESİCİ
Dereotu.
HÜCRE YIKILMALARINI ÖNLEYİCİ
Fındık.
ISKORBİT'TE
Kuzukulağı, Limon.
ÇKİ SONRASI KÖTÜ DURUMU RAHATLATICI
Kekik.
İDRAR SÖKTÜRÜCÜ
Adaçayı, Adi papatya, Ayrıkotu, Akdiken, Akköpekotu,
Andızotu, Ardıç, Ayrıkotu, Biber, Biberiye, Böğürtlen,
Cezayir menekşesi, Çobançantası, Çuhaçiçeği, Defne,
Dulavratotu, Eğirotu, Fesleğen, Fındık, Frenk kimyonu,
Hatmi, Hercai menekşe, Hindiba, Hodan, Ihlamur, Isırgan,
înciçiçeği, Karahindiba, Kasıkotu, Keçi sedefotu, Kereviz,
Kiraz, Kokulu menekşe, Kuzukulağı, Lavanta, Limon,
Maydanoz, Mısır püskülü, Melekotu, Meyankökü, Mor
süsen, Mürver, Nar, Pelin, Sabunotu, Sarımsak, Sater,
Sığırkuyruğu, Soğan, Şevketibostan, Şerbetçiotu, Tarhun,
Yabani gül, Yabani mercanköşkü, Yerelması.
İDRAR YOLLARI ENFEKSİYONLARI
TEMİZLEYİCİ
Ardıç, Ayrıkotu, Bayırturpu, Hodan, Karabaş lavantası,
Karakafesotu, Kasıkotu, Kereviz, Kiraz, Kokulu menekşe,
Limon, Mersin, Okaliptüs, Sater.
İŞTAH AÇICILAR
Adi papatya, Akköpekotu, Anason, Andızotu, Ardıç,
Bayırturpu, Biber, Binbirdelikotu, Centiyan, Ceviz, Cezayir
menekşesi, Çin anasonu, Defne, Dulavratotu, Eğirotu, Frenk
kimyonu, Ginseng, Hindiba, Isırgan, Itır, Kadıntuzluğu,
Kakule, Kara hardal, Kekik, Kereviz, Kimyon, Kişniş,
Labada, Limon, Maydanoz, Mersin, Pelin, Rezene, Sarmısak,
Sater, Sedefotu, Soğan, Solucanotu, Şerbetçiotu,
Şevketibostan, Tarçın, Tarhun, Yabani mercanköşkü.
KABIZLIKTA
Karahindiba, Kiraz.
KADIN ÜREME ORGANLARIYLA İLGİLİ
HASTALIKLARDA
(Aslanpençesi), (Latinçiçeği).
KADINLARDA BEYAZ AKINTI KESİCİ
Ahududu.
KALBİ GÜÇLENDİRİCİ TONİK
Alıç, Inciçiçeği, Karabaş lavantası, Kuşkonmaz, Oğulotu,
(Soğan).
KALP AĞRILARINDA
Kediotu.
KALP ÇARPINTISINI KESİCİ
Alıç, Inciçiçeği, Kediotu, Sedefotu.
KALP İŞLEVİNİ DÜZENE SOKUCU
Alıç.
KALP SAĞLIĞI İÇİN
Fındık.
KALP YANGILARINI ÖNLEYİCİ
Akköpekotu, Erkeçsakalı.
KAN DAMARLARINI GÜÇLENDİRİCİ
Atkestanesi.
KAN DOLAŞIMINI HIZLANDIRIP ARTIRICI
Atkestanesi, Biberiye, Kara hardal, Kekik, Oğulotu, Tarçın,
Zencefil.
KAN ŞEKERİNİ DÜŞÜRÜCÜ
Ceviz, Yulaf.
KANI DİNDİRİCİ
Cezayir menekşesi, Mersin, Nar, Şevketibostan.
KANI TEMİZLEYİCİ
Ayrıkotu, Ceviz, Dulavratotu, Hercai menekşe, Hindiba,
Hodan, Karakafesotu, Kereviz, Kuşkonmaz, Labada,
Sarmısak, Sater, Soğan.
KANSIZLIKTA VE KAN YAPIMINI
DESTEKLEMEDE
Centiyan, Fındık.
KARACİĞER İŞLEVLERİNİ DÜZENLEYİCİ
Kadıntuzluğu, Kasıkotu.
KARACİĞER KOLİKLERİNDE (ANİ
SANCILANMALARINDA)
Keten.
KAS KASILMALARINDA
Okaliptüs.
KASIK AĞRILARINI GİDERİCİ
Ardıç, Biberiye, Erkeçsakalı, Yabani mercanköşkü, Zencefil.
KASLARIN SAĞLIĞI İÇİN
Fındık.
KEMİKLERİ KORUYUCU VE DESTEKLEYİCİ
Ceviz, Fındık.
KESİKLERDE
Kuşotu.
KILCAL DAMAR ÇATLAMALARI VE
KANAMALARINDA
Atkestanesi.
KOLESTROL DÜZEYİNİN YÜKSELMESİNİ
ÖNLEYİCİ
Fındık, Yulaf.
KOLİT'TE
Cezayir menekşesi, Karakafesotu, Nane.
KONJONKTİVİT'TE
Gözlükotu.
KORONER DAMARLARI GENİŞLETİCİ
(Soğan).
KULAK ÇINLAMALARINDA
Koyungözü.
KUM DÖKTÜRÜCÜ
Kuşkonmaz.
KURT (SOLUCAN) DÖKTÜRÜCÜ
Akköpekotu, Itır, Kekik, Sedefotu, Solucanotu.
KUSMA REFLEKSİNİ BASTIRICI
Dereotu, Erkeçsakalı, Kadıntuzluğu, Karanfil, Lavanta,
Melekotu, Nane, Tarçın, (Zencefil).
KUSTURUCU
Mürver.
LARENJİT'TE
Aslanpençesi, Kekik
MANTAR TEDAVİSİNDE
Adaçayı, Günlük, Sarmısak.
MAYASIL'DA
Arnika, Kara hardal.
MEMELERİ GELİŞTİRİCİ
Keçi sedefotu.
MENOPOZ DÖNEMİ SIKINTILARINDA
Adaçayı, Aslanpençesi, Binbirdelikotu.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ GÜÇLENDİRİCİ
Ginseng.
MESANE SORUNLARINDA
Ayrıkotu, Yabani gül.
METABOLİZMAYI DÜZENLEYİCİ
Ökseotu.
MİDE AĞRILARINDA
Kişniş.
MİDE FITIĞINDA
Karakafesotu.
MİDE GAZLARI SÖKTÜRÜCÜ
Adi papatya, Ardıç, Itır, Kedinanesi, Kişniş, Nane, Rezene, Yarpuz.
MİDE MUKOZASI ENFEKSİYONLARINDA
Keten.
MİDE SPAZMINDA
Itır, Kedinanesi.
MİDE ÜLSERLERİNDE
Ebegümeci, Eğirotu, Erkeçsakalı, Günlük, Meyankökü.
MİDE YANMALARINDA
Meyankökü.
MİDEYİ YATIŞTIRICI
Fesleğen, Hatmi, Karanfil, Nane, Rezene.
MİGREN'DE
Çuhaçiçeği, Kediotu, Koyungözü.
MORARMALARDA
Arnika.
MUKOZA KORUYUCU
Meyankökü.
MÜSHİL
Akdiken, Badem, Bayırturpu, Ceviz, Çuhaçiçeği, Dulavratotu, Gül, Hindiba, Işkın, Inciçiçeği,
Kadıntuzluğu, Kiraz, Kokulu menekşe, Kuşotu, Labada, Meyankökü, Mor süsen, Mürver,
Ravent, Sarısabır, Sinameki, Soğan, Yabani gül, Yerelması.
NEFES (AĞIZ) KOKUSU GİDERİCİ
Dereotu, Frenk kimyonu, Kakule, Karanfil, Maydanoz, Rezene, Okaliptüs.
NEFES DARLIĞI GİDERİCİ
Günlük.
NEKAHAT (İYİLEŞME) DÖNEMİ KISALTICI
Fındık.
NEVRALJİ AĞRILARINDA
Karanfil.
NEVRASTENİ'DE
Kediotu.
NEZLEDE
Akköpekotu, Ebegümeci, Gelincik, Hatmi, Kediotu, Kekik, Limon, Maydanoz, Meyankökü,
Mürver, Nane, Oğulotu, Okaliptüs, Öksürükotu, Sarımsak, Zufaotu.
ONİKİPARMAKBAĞIRSAĞI ÜLSERLERİ
Aynisafa çiçeği, Günlük, Karakafesotu.
ÖKSÜRÜK VE GICIKTA
Akköpekotu, Anason, Andızotu, Badem, Çemenotu, Çin anasonu, Çuhaçiçeği, Ebegümeci,
Fesleğen, Gelincik, Gözlükotu, Hercai menekşe, Hodan, Karakafesotu, Kekik, Keten, Kokulu
menekşe, Lavanta, Limon Meyankökü, Okaliptüs, Öksürükotu, Rezene, Sabunotu, Sarmısak,
Sedefotu, Sığırkuyruğu, Yabani mercanköşkü, Zufaotu.
PARKİNSON HASTALIĞINDA
Çarkıfelek çiçeği.
PEKLİK VERİCİ
Ahududu, Aslanpençesi, Binbirdelikotu, Böğürtlen, Ceviz, Cezayir menekşesi, Çay, Işkın,
Karakafesotu, Kasıkotu, Kiraz, Limon, Melekotu, Mersin, Mineçiçeği, Nar, Okaliptüs, Tarçın,
Tıbbi ravent, Yabani mercanköşkü.
PROSTATİT'TE
Ayrıkotu, Mısır püskülü.
RAHATLATICI (BEDENİ TÜMÜYLE)
Anason, Çuhaçiçeği, Dereotu, Ihlamur, Kara hardal, Meyankökü.
ROMATİZMA AĞRI VE YANGILARINDA
Alman papatyası, Ardıç, Arnika, Biber, Biberiye, Bayırturpu, Çin anasonu, Defne,
Dulavratotu, Isırgan, Kara hardal, Karahindiba, Karanfil, Kediotu, Kereviz, Kuşotu, Mısır
püskülü, Okaliptüs, Sarmısak, Sedefotu, Yabani mercanköşkü.
RUHSAL ENDİŞELERİ GİDERİCİ
Yarpuz.
RUHSAL YORGUNLUKTA
Yulaf.
SAÇ DÖKÜLMELERİNDE
Biberiye, Isırgan, (Latinçiçeği).
SAÇ RENGİ AÇICI
Adi papatya, Sığırkuyruğu.
SAÇLARDAKİ KEPEĞİ KESİCİ
Dulavratotu.
SAÇLARI GÜRLEŞTİRİP GÜZELLEŞTİRİCİ
Alman papatyası, Biberiye.
SAFRA SORUNLARINDA
Aynisafa çiçeği, Kadıntuzluğu, Kasıkotu, Keten, Mineçiçeği,
Yabani gül.
SAFRA SÖKTÜRÜCÜ
Adi papatya, Akköpekotu, Andızotu, Aynisafa çiçeği,
Biberiye, Ceviz, Dulavratotu, Kadıntuzluğu, Karahindiba,
Kuzukulağı, Maydanoz, Mor süsen, Sarısabır, Sarmısak,
Şevketibostan.
SAFRA TAŞLARINDA
Kadıntuzluğu, (Sabunotu).
SAMAN NEZLESİNDE
Gözlükotu, Kekik, Lavanta, Zufaotu.
SARA NÖBETİNDE (HAFİF)
Zufaotu.
SARILIK HASTALIĞINDA
Mineçiçeği.
SEDEF HASTALIĞINDA
Dulavratotu, Kuşotu, Mor süsen.
SERİNLETİCİ
Ahududu, Limon.
SES KISIKLIĞI VE SOĞUKLUĞUNDA
Sığırkuyruğu.
SITMA'DA
Kadıntuzluğu.
SİNDİRİM SİSTEMİ MUKOZASI KORUYUCU
Erkeçsakalı.
SİNDİRİMİ KOLAYLAŞTIRICI
Adaçayı, Akköpekotu, Anason, Andızotu, Ardıç, Aynisafa
çiçeği, Bayırturpu, Biber, Biberiye, Centiyan, Çay,
Çemenotu, Çin anasonu, Defne, Dereotu, Eğirotu,
Erkeçsakalı, Dulavratotu, Frenk kimyonu, Ginseng, Kakule,
Kara hardal, Kasıkotu, Kedinanesi, Kekik, Kereviz, Kimyon,
Kişniş, Lavanta, Maydanoz, Mineçiçeği, Nane, Nar, Oğulotu,
Pelin, Rezene, Sarısabır, Sarımsak, Sater, Sedefotu, Soğan,
Solucanotu, Şerbetçiotu, Şevketibostan, Tarhun, Tıbbi ravent,
Yabani mercanköşkü, Yarpuz, Zencefil, Zufaotu.
SİNEK VE SİVRİSİNEK SOKMALARINDA
Limon
SİNİR SİSTEMİNDEKİ GERGİNLİKLERİ
AZALTICI
Alıç, Binbirdelikotu, Çarkıfelek çiçeği, Hodan, Ihlamur,
Kereviz, Kokulu menekşe, Lavanta, Mineçiçeği.
SİNİRLERİ UYARIP GÜÇLENDİRİCİ
Biberiye, Fesleğen, Hodan, Karabaş lavantası, Kimyon,
Limon, Melekotu, Mineçiçeği.
SİNÜZİT'TE
Gözlükotu.
SİSTİT'TE
Ardıç, Ayrıkotu, Civanperçemi, Hercai menekşe, Mısır
püskülü.
SİYATİK AĞRILARINI HAFİFLETİCİ
Biberiye, Isırgan.
SOĞUK ALGINLIĞINDA
Akköpekotu, Anason, Biber, Civanperçemi, Çuhaçiçeği,
Gelincik, Gözlükotu, Hodan, Kara hardal, Kedinanesi, Kekik,
Kokulu menekşe, Latinçiçeği, Limon, Mineçiçeği, Oğulotu,
Sarmısak, Sater, Soğan, Yabani gül, Zencefil, Zufaotu.
SOLUNUM YOLLARI ENFEKSİYONLARINDA
Akköpekotu, Anason, Ardıç, Çin anasonu, Karakafesotu,
Sığırkuyruğu.
SPAZM ÇÖZÜCÜ
Akköpekotu, Anason, Binbirdelikotu, Çuhaçiçeği, Eğirotu,
Fesleğen, Kedinanesi, Kediotu, Kekik, Koyungözü,
Melekotu, Mineçiçeği, Oğulotu, Ökseotu, Sarmısak,
Sedefotu, Yarpuz.
STRESE KARŞI SİNİR SİSTEMİ GÜÇLENDİRİCİ
Hodan, Mineçiçeği, Yulaf.
SUSUZLUKTA
Limon.
TANSİYONU İNDİRİCİ
Cezayir menekşesi, Oğulotu.
TAŞİKARDİ'DE (SİNİRSEL KAYNAKLI)
Ökseotu.
TENYA DÜŞÜRÜCÜ
Nar.
TERLETİCİ
Ahududu, Akköpekotu, Andızotu, Çay, Çin anasonu,
Çuhaçiçeği, Defne, Dulavratotu, Eğirotu, Hodan, Ihlamur,
Kara hardal, Keçi sedefotu, Kedinanesi, Kekik, Kimyon,
Maydanoz, Mineçiçeği, Mürver, Oğulotu, Sabunotu,
Sarmısak, Sater, Sedefotu, Yabani mercanköşkü, Zencefil.
TIRNAK KIRILMASINDA
Isırgan, (Latinçiçeği), Limon.
TONİK (BEDENİ GÜÇLENDİRİCİ)
Adaçayı, Alman papatyası, Andızotu, Aslanpençesi,
Atkestanesi, Aynisafa çiçeği, Biberiye, Böğürtlen, Centiyan,
Ceviz, Cezayir menekşesi, Civanperçemi, Çemenotu,
Dulavratotu, Ginseng, Gül, Hindiba, Ihlamur, Isırgan,
Kadıntuzluğu, Karabaş lavantası, Karahindiba, Karakafesotu,
Kasıkotu, Kekik, Kereviz, Kiraz, Kuzukulağı, Labada,
Lavanta, Maydanoz, Melekotu, Meyankökü, Mısır püskülü,
Nane, Nar, Okaliptüs, Pelin, Sarmısak, Solucanotu,
Şerbetçiotu, Tarhun, Tıbbi ravent, Yabani gül.
TUZSUZ REJİMDE
Dereotu, Hodan.
TÜKÜRÜK SALGISI ARTIRICI
Kakule, Mor süsen.
TÜMÖR (UR) ETKİNLİĞİNE KARŞI
(Kokulu menekşe), (Ökseotu).
UYARICI
Ardıç, Biber, Çay, Defne, Fesleğen, Frenk kimyonu, Ginseng, Ihlamur, Kereviz, Köpek
papatyası, Pelin, Sarmısak, Sater, Sedefotu, Yabani mercanköşkü.
UYKUSUZLUĞA KARŞI
Alıç, Alman papatyası, Anason, Çarkıfelek çiçeği, Çuhaçiçeği, Gelincik, Ihlamur,
Karahindiba, Karanfil, Kedinanesi, Kediotu, Kokulu menekşe, Lavanta, Mineçiçeği,
Şerbetçiotu.
UYUZ'DA
Günlük, Solucanotu.
ÜLSERLERDE
Dulavratotu, Okaliptüs.
ÜRETRİT'TE
Mısır püskülü.
ÜRPERMELERDE
Çuhaçiçeği.
ÜŞÜTME NEDENİYLE ORTAYA ÇIKAN AĞRILARDA
Okaliptüs.
VARİKOSEL AĞRILARINDA
Binbirdelikotu, Karakafesotu.
VARİS'TE
Atkestanesi.
VEREM TEDAVİSİNDE
Andızotu.
YANIKLARDA
Aynisafa çiçeği, Böğürtlen, Binbirdelikotu, Ebegümeci,
Hodan, Karakafesotu, Keten, Sarısabır.
YARA KANAMALARINI DURDURUCU
Çobançantası.
YARA TEMİZLEYİCİ VE İYİLEŞTİRİCİ
Adaçayı, Adi papatya, Akköpekotu, Andızotu, Arnika,
Aslanpençesi, Aynisafa çiçeği, Badem, Binbirdelikotu,
Böğürtlen, Centiyan, Cezayir menekşesi, Civanperçemi,
Çemenotu, Dulavratotu, Ebegümeci, Gözlükotu, Gül,
Günlük, Hodan, Karabaş lavantası, Karakafesotu, Kasıkotu,
Kekik, Keten, Kişniş, Kuşotu, Labada, Mürver, Okaliptüs,
Öksürükotu, Sarısabır, Sarmısak, Sığırkuyruğu,
Şevketibostan, Yabani mercanköşkü, Zufaotu.
YATIŞTIRICI (SAKİNLEŞTİRİCİ)
Adi papatya, Alman papatyası, Anason, Binbirdelikotu,
Çuhaçiçeği, Dereotu, Eğirotu, Hatmi, Ihlamur, Karabaş
lavantası, Kara hardal, Karakafesotu, Kedinanesi, Kediotu,
Keten, Kişniş, Koyungözü, Lavanta, Melekotu, Meyankökü,
Mısır püskülü, Mineçiçeği, Oğulotu, Ökseotu, Öksürükotu,
Sedefotu, Sığırkuyruğu, Şerbetçiotu, Yabani mercanköşkü.
YEREL ENFEKSİYONLARDA MİKROP KIRICI
Latinçiçeği.
YORGUNLUKTA
Limon, Mineçiçeği.
YÜKSEK KOLESTROLÜ DÜŞÜRÜCÜ
Sarmısak, Yulaf.
YÜKSEK TANSİYONU DÜŞÜRÜCÜ
Alıç, Civanperçemi, Limon, Ökseotu, Sarmısak.
ZİHİNSEL YORGUNLUKLARI GİDERİCİ
Fındık, Ginseng.
ZİNDELEŞTİRİCl (BEDEN)
Biberiye, Defne.
ZONA'DA
Çarkıfelek çiçeği, Keten.
LABADA
Orjinal Adı Rumeoc patienta
Diğer Adları Efelek
Bilgi
Karabuğdaygiller familyasındandır. Kuzukulağının
yakın akrabası olan labadanın ülkemizde yetişen 25 kadar türü vardır.
Bunlardan en yaygını olan Adi labada (R. patienta), sulak yerlerde
kendiliğinden yetişen, aynı zamanda tarımı da yapılan ve 0,5-2 m. arasında
boylanabilen, çokyıllık otsu bitkidir. Kazık kökü dallı olup dışı kahverengi ve
içi sarıdır. Yuvarlak kesitli dik gövdesi, uzunlamasına çizgili ve genellikle
kırmızımsı renklidir. Yaprakları almaşık dizili, saplı, uzunca, oval ya da elips
biçimli ve kenarları hafif dalgalı olur. Yazın açan çiçekleri gövdenin tepesinde
kırmızımsı yeşil renkli salkımlar halinde bulunur. Bitki, çiçeklerinden
olgunlaşan meyvesindeki tohumlarla çoğalır.
Labadanın yapraklarında çeşitli mineral ve vitaminler; kazık köklerinde
nişasta, şekerler, reçine ve antrakinon türevleri bulunur. Anadolu'nun bazı
yerlerinde labada yapraklarıyla salata, sebze yemekleri ve 'efelek dolması'
denilen özel etli yemeği yapılır. Meyvelerinin demlendirilmesiyle yapılan
'gığış çayı' bazı yerlerde çay yerine içilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Sağlığa yararlı bazı etkileri kuzukulağınınkine benzeyen labadanın, tıbbi
etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir:
• Yaprakları, bedeni güçlendirici toniktir.
• İştah açıcıdır.
• Kanı ve bağırsakları temizler.
• Hafif müshil etkisi vardır.
Bu etkiler için, labadanın yapraklan çiğ olarak yenir ya da % 5'lik standart
dekoksiyonu yapılarak içilir. Yani, 1 litre sıcak suya 50 gr. taze labada yaprağı
konulup 15-20 dakika kadar kaynatılır. Böylece elde edilen dekoksiyon, günde
iki-üç kez birer bardak alınır.
• Yaprakları, deri hastalıklarında etkilidir. Çıbanları olgunlaştırır. Yara ve
egzamaları iyileştirir. Bu etkileri sağlamak üzere, labadanın yapraklarıyla yara
lapası hazırlanır ve şikayet edilen yerlere dıştan uygulanır.
• Kökü, müshil etkisi gösterir. Bunun için de kuzukulağının kökünde olduğu
gibi % 5'lik bir dekoksiyon hazırlanarak günde iki-üç kez birer bardak içilir.
ANDIZOTU
Orjinal Adı Inula helenium
Diğer Adları Andız, Anduzotu
Bilgi
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmemektedir. Ama, Anadolu'da benzeri dört türle beraberce yetişen
andızotu 1-2,5 m. kadar boylanabilen çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Dışı
koyu kahverengi kalın yumrulardan oluşan rizom kökünün içi, açık renkli,
muz kokulu ve krem gibi yumuşaktır. Bitkinin yuvarlak kesitli, yeşil renkli ve
tüylü kalın gövdesinin içi de beyaz renkli, süngersi yumuşak bir özle doludur.
40-45 cm. kadar uzunluktaki kenarları kaba dişli ve sivri uçlu yapraklarının
üzeri yeşil, altı ince tüylü ve gri renklidir. Yaz mevsiminde açan sarı çiçekleri
papatyaya benzer. Bu çiçeklerden oluşan tohumu silindir biçimindedir. Bir
uçunda tüy öbeği bulunur.
Güneşli yerleri, nemli ve bitek toprakları seven andızotu, döktüğü tohumlarıyla
çoğalır.
Andızotu % 40'a varan oranda inulin ile ayrıca belenin adı verilen uçucu yağı,
yapışkan bitki sıvısını, triterpen ve acı maddeleri içerir. Bazı yerlerde bitkinin
hoş kokulu kurumuş rizom kökleri çiğ olarak ya da kök sebzesi gibi pişirilip
yenilir. Ancak, acı tadına hazırlıklı olunmalıdır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Sağlığa yararları Avrupa'da uzun yıllardan beri bilinen andızotunun tıbbi
etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir:
• Tadı acı olan bitki midevidir: İştahı açar, sindirimi kolaylaştırır. Safrayı
söktürür.
• İdrarı artırıcı etkisi vardır.
• Terleticidir. Nezleyi keser, göğsü yumuşatır. Öksürüğü hafifletir. Özellikle
çocuklarda rahatsız edici bronşit öksürüğüne çok iyi gelir.
• Bedeni güçlendirici toniktir. Geçmişte veremin tedavisinde de kullanılmıştır.
• Bronşite eşlik eden astım ve anfizem durumlarında rahatlatıcı etki yapar.
Bütün bu sağlığa yararlı etkilerinden yararlanmak için, andızotunun rizomu,
sonbaharın başı ile ortası arasında toprak kazılıp çıkarılır. İyice temizlenip
parçalanır. Bu parçalar güneşte ya da 50-70 C derece yapay ısıtmayla
kurutulur, 1 tatlı kaşığı kökparçası alınıp önce 8-10 saat süreyle 1 bardak
soğuk suda bırakılır. Daha sonra ısıtılıp bir tür infüzyon elde edilir. Bu
infüzyondan günde üç kez ve birer bardak sıcak olarak içilir.
• Ayrıca doku ve damar büzücü etkileri nedeniyle andızotu yara iyileştiricidir.
• Antiseptik (mikrop kırıcı) etkisi de vardır.
Bu etkileri sağlamak için, yukarda tarifi verilen infüzyon, şikayetli yerlere
dıştan uygulanır.
UYARI
• Andızotu aşırı kullanılırsa mide bulantısına neden olabilir.
ADAÇAYLARI
Orjinal Adı Salvia türleri
Diğer Adları Elmaotu
Bilgi
Ballıbabagiller familyasındandır. Dünyada sıcak ve
ılıman bölgelerde yetişen 450 kadar adaçayı türü vardır. Ülkemizin Batı ve
Güneybatı bölgelerinde bunlardan bazıları yetişmektedir. 30-75 cm. arasında
boylanabilen adaçayı türleri, kışın yapraklarını dökmeyen, dayanıklı otsu ya da
çalımsı bitkilerdir. Kare kesitli tüylü gövdesi, bitkinin ikinci yılında
odunsulaşır. Genellikle yakıcı kokuşu olan gri-yeşil yaprakları, bazı türlerde
alacalı, hatta kırmızı ve mor renklerde olur. Çift dudaklı, derin hazneli
çiçekleri genelde mor-mavi renkli iken, seyrek olarak beyaz ya da pembe
renkli çiçek açan türleri de görülür. Bitkinin minik tohumları koyu kahverengi
ve yumurta biçimlidir. Genelde tohumuyla kendiliğinden çoğalan adaçayı
bitkisi, istenirse gövde çelikleriyle de üretilebilir.
Konumuzu en çok ilgilendiren Tıbbi adaçayı (S. officinalis) türünün anayurdu
Akdeniz havzasıdır. Bu türün yapraklarında, oleum salisae adı verilen uçucu
yağ, B vitamini ve tanen ile birtakım acı maddeler bulunur. Bu yapraklardan
hazırlanan çay, uzun zamanlardan beri bedeni güçlendiren tonik olarak
içilmektedir. Tıbbi adaçayı Türkiye'de az yetiştiğinden, yerine, ülkemizde
yaygın olan ve benzer özellikleri taşıyan Anadolu adaçayı (S. triloba) türü
tüketilmektedir. Bu adaçayı bazı yerlerde salça ve yemeklere çeşni vermesi
için katılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Kısaca adaçayı diye adlandıracağımız bitkinin tıbbi etkilerini ve bunlardan
yararlanma yöntemlerim şöylece özetleyebiliriz:
• Midevidir. Sindirimi kolaylaştırır.
• Dispepsi (hazımsızlık) durumunda çok etkili bir gaz söktürücüdür.
• Gece terlemelerini en aza indirger.
• İdrar söktürücüdür.
• Kadınlarda dölyatağı kaslarını uyarır. Aybaşı düzensizliklerini ve aşırı
sancıları giderir.
• Östrojen hormonu içerir. Menopoz dönemi sıkıntılarını azaltır.
Bütün bu etkileri için, adaçayının çiçek açmaya haşladığı ilkbahar sonu ile yaz
başlarında yaprakları toplanıp 35 C dereceden daha sıcak olmayan, gölge
yerlerde kurutulur. Kurumuş yapraklarından 1-2 tatlı kaşığı alınıp üzerine l
bardak kaynar su dökülerek, yapraklar 10 dakika süreyle demlendirilir. Bu
infüzyondaki yapraklar süzülür ve elde edilen çay, günde üç kez birer bardak
içilir.
• Adaçayının içerdiği uçucu yağ, mukoza zarlarını iyileştirdiği için ağız, dişeti
ve dildeki şikayetlerle boğaz ve bademcik enfeksiyonlarına karşı iyileştiricidir.
• Bitki, antifungal etkiler taşır. Yani ciltteki mantarlara sürülürse onları yok
eder.
Bu etkileri sağlamak için, adaçayının kurumuş yapraklarından 1 tatlı kaşığı
alınıp 1 bardak suya konularak kaynatılır. Sonra kabın üstü kapatılıp 15 dakika
süreyle bekletilir. Böylece elde edilen dekoksiyonla günde birkaç kez derin
gargara yapılır. Ya da bu dekoksiyon, mantarların bulunduğu yerlere dıştan
uygulanır.
• Adaçayı yaraların iyileşmesini hızlandırır.
Bunun için, körpe adaçayı yaprakları ezilerek yara lapası hazırlanır. Bu lapa
yaraların üzerine kompres yapılarak, yaranın iyileşmesi hızlandırılır.
• Adaçayı dişleri beyazlatır ve sağlamlaştırır.
Bunun için, bir-iki körpe adaçayı yaprağı ya da toz haline getirilmiş kuru
adaçayı yaprağı elle dişlerin üzerine bastırılarak sürtülür.
UYARILAR
• Gebe kadınlar adaçayını dahilen kullanmamalıdır.
• Adaçayı sürekli olarak yüksek dozda alınmamalıdır. Ülkemizde çay yerine
sık sık adaçayı ısmarlayan kahvehane müşterilerini uyarırız.
ELMAYAĞI (YA DA ACI ELMAYAĞI)
Ülkemizde kimi yerlerde Elmaotu da denilen Anadolu adaçayının çiçeklerinin
ve yapraklı dallarının su buharıyla birlikte damıtılmasıyla elde edilen uçucu
yağdır. Kimi eczane ve aktarlarda, küçük şişeler içinde satılır.
Elmayağı, mide ve bağırsaklardaki gazı söktürücü, sindirimi kolaylaştırıcı,
aşırı terlemeleri kesici ve idrar söktürücü olarak, günde bir kez l bardak suya
3-5 damla katı-larak içilir. Daha fazla dozda alınması sakıncalıdır. Aynı
formül dıştan yaraları temizleyici ve iyileştirici olarak kullanılır. Ancak, fazla
etkili olabileceği ve ciltte kızarıklıklara yol açabileceği için, badem yağı ya da
çiçek yağıyla biraz inceltilmesi salık verilir.
AKDİKEN
Orjinal Adı Rhamnus catharicus (catharica)
Diğer Adları Ateştacı, Barutağacı, Geyikdikeni
Bilgi
Hünnapgiller familyasındandır. Anayurdu Güney
Avrupa ve Anadolu'dur. Kuzey Anadolu bölgesinin dağlık yerlerinde yabanisi
yetiştiği gibi, park ve bahçelerimizde süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir.
Genelde 2-3 m. boylanabilen çalı biçiminde ağaççık iken, kimi zaman 6-8
m.'ye yükselen örneklerine de rastlanır. Yaprakları sivri uçlu, oval ya da
yuvarlak biçimli ve parlak yeşil renklidir. Sarımsı beyaz renkli çiçekleri yazın
açar ve 3-5 çiçeği bir arada bulunur. Olgunlaşan çiçekleri önce yeşil renkli
yuvarlak meyveler verir. Sonbahara doğru sararan bu meyveler birçok kuşa
yem olur. Daha sonra iyice olgunlaşıp turuncu ve hatta açık kırmızı renge
dönen 6-8 mm. çapındaki, tadı mayhoş ve biraz da acı olan meyveler bitkinin
tohumunu taşırlar. Güneşli yerleri seven akdiken bitkisi, toprak yönünden
seçici değildir. Tohumundan çoğaldığı gibi gövde çelikleriyle de üretilebilir.
Akdiken bitkisinin meyve ve yapraklarında ramnoksantin ve lokain adı verilen
maddeler ile antrakinon türevleri ve C vitamini bulunur.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:
• Akdiken bitkisi etkili ve kullanılması güvenli bir müshildir.
• İdrar söktürücüdür.
• Beden işlevlerim olumlu yönde değiştirici ve düzeltici etkisi de vardır.
Bu etkileri sağlamak için, akdiken bitkisinin meyve ve yapraklarından 2 tatlı
kaşığı alınarak 1 bardak kaynamış suya konulup 10-15 dakika süreyle
demlendirilir. Böylece elde edilen infüzyon, 12 saat içinde etkili olmak üzere
(sabahleyin) 1 bardak olarak içilir. Ya da bitkinin olgun meyvelerinden 10
tanesi sabah kahvaltısından önce yenir.
Bitkinin meyve ve yaprakları başka şekillerde de ilaç haline getirilebilir.
Bunlar sonbaharda toplanıp gölgede kurutulur. Yukarda tanımı verilen şekilde
infüzyonu hazırlanır ve içilir. Ya da bitkinin meyvelerine biraz şeker ve su
katılıp kaynatılarak şurup hazırlanır. Bu şuruptan sabah kahvaltısı öncesi bir
yemek kaşığı alınır.
UYARI
• Akdikenin yukarda verilen dozları, bazı kişilerde bulantı ve ishale yol
açabilir. Bu durumda dozaj azaltılmalıdır.
ARNİKA
Orjinal Adı Arnica montana
Diğer Adları Dağ öküzgözü
Bilgi
Bileşikgiller familyasındandır. Arnica cinsi bitkiler
içinde en çok bilineni Arnika ya da Dağ öküzgözü (A. montana) türüdür. Orta
Avrupa'nın dağlık kesimleriyle Kuzey Afrika ve Batı Asya'da yetişen bu bitki
Türkiye'de görülmez. Ama, konumuzla ilgili olduğu ve önemli tıbbi etkileri
bulunduğu için kısaca arnika diyeceğimiz bu bitkiye kitabımızda yer
veriyoruz. Arnika, 20-60 cm. boylanabilen, çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir.
Yerde yatarak uzayan, dışı siyahımsı ve içi beyaz renkli rizom kökleri
(kökgövdeleri); rozet oluşturan ince uzun kargı biçimli tüylü yaprakları; yaz
boyunca açan ve papatyaya benzeyen hoş kokulu turuncu-sarı renkli çiçekleri
vardır. Güneşli yerleri; kumlu, asitli ve bol humuslu toprakları seven arnika,
tohumundan çok ağır geliştiği için kültürü yapılırken, rizomları bölünüp farklı
yerlere dikilerek çoğaltılır.
Arnika uçucu yağları, acı glikozitleri, alkaloitleri, flavonitleri, tanen ve diğer
bazı maddeleri içerir. Yaprakları ince ince kıyılarak yararlı otlardan yapılan
tütüne katılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:
• Yara iyileştiricidir.
• Ezikler, berelenmeler, burkulmalar ve morarmalarda, deride sancı ve yangı
varsa rahatlatıcı ve iyileştiricidir.
• Romatizma, flebit, mayasıl (deri çatlamamışsa) ve benzeri durumlarda ağrı
ile yangıları azaltıp rahatlatıcı etki yapar.
• Ayakları rahatlatmak için yapılan ayak banyolarına katılır.
ATKESTANESİ
Orjinal Adı Aesculus hippocastanum
Bilgi
Atkestanesigiller familyasının örnek bitkisidir.
Kuzey Yarıküre'de yetişen Aesculus cinsi, kışın yapraklarını döken 25 kadar
ağaç ya da çalı halindeki bitki türünün ortak adı atkestanesidir. Bunlardan
konumuzla en çok ilgili olan, Koca atkestanesi ya da Beyaz çiçekli atkestanesi
(A. hippocastanum) türünün anayurdu Balkan Yarımadası olup bu tür on
yedinci yüzyılda Avrupa'ya yayılmıştır. Türkiye'de park ve bahçelerde süs
bitkisi olarak yetiştirilen ve 20-30 m. kadar boylanabilen bu ağaca kısaca
atkestanesi diyeceğiz. Atkestanesi ağacının gövdesi düz ve sık dallı, tepesi düz
olur. Kenarları dişli, ucu sivri 5-9 yaprakçıktan oluşan yaprakları koyu yeşil
renklidir. Üzerlerinde pembe lekeler bulunan ve piramit biçimli salkımlar
oluşturan beyaz çiçekleri yaz aylarında açar. Bu çiçeklerden oluşan kapsül
durumundaki kalın çeperli mevyeleri dikenlidir. Meyveler olgunlaşınca, yeşil
renkli dikenli kabuk yarılır ve içinden 1-3 adet parlak koyu kahverengi, tadı
buruk ve acı olan tohumu düşer. Eskiden soluğan (nefes darlığı) çeken atlara
verildiğinden bu tohumlara ve bitkiye atkestanesi adı verilmiştir. Atkestanesi,
tohumlarıyla ya da gövde çelikleriyle çoğaltılır.
Bitkinin sağlığa en yararlı bölümü tohumlarıdır. Bunlar, yani atkestaneleri bol
miktarda nişasta, şekerler, saponin, tanen, yağ, bazı acı maddeler ile aeskulin
ve fraksin'i içerir. Eczacılıkta iltihap giderici ilaçların yapımında kullanılır.
Ağacın ekşi tadı olan körpe yaprakları bazı yerlerde toplanıp sarması yapılarak
yenilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Atkestanesi tohumlarının tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri
şöylece özetlenebilir:
• Damar büzücü ve kan dolaşımını güçlendirici tonik etkileri vardır. Bu
nedenlerle varis, flebit ve hemoroit hastalıklarının iyileştirilmesinde kullanılır.
• Aynı nedenlerle damarlardaki yangı ve deri çatlaklarının iyileştirilmesinde
yararlı olur.
• Gene aynı nedenlerle kılcal damarların çatlamasını ve kanamasını;
bacaklardaki ülserleri iyileştirir.
• Dolaşım sisteminde damarların gücünü ve sağlıklı oluşunu destekler.
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, atkestanesi ağacının sonbaharda olgunlaşıp
yere dökülen tohumlan toplanıp kurutulur, l -2 tatlı kaşığı kurumuş tohum
parçaları ile, varsa ağacın yaprağından bir miktarı alınıp üzerine l bardak
kaynar su dökülür. 10-15 dakika demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu
infüzyon günde üç kez birer bardak olarak ve tatlandırılarak içilir.
• Ya da flebit, hemoroit, yangılı damar, varis, deri çatlakları ve bacaklardaki
ülser durumlarında aynı infüzyon dıştan, şikâyetli yerlere, ovuşturularak
uygulanır.
AYRIKOTU
Orjinal Adı Agropyan repens
Bilgi
Buğdaygiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmeyen, dünyanın bütün soğuk ve ılıman iklimli bölgelerinde, ayrıca
tropikal ve astropikal iklim bölgelerinin yüksek kesimlerinde yetişen 125
kadar türün ortak adı ayrıkotudur. Ülkemizde de 20 kadar ayrıkotu türü
yetişmektedir. Bu türlerden bazıları tarıma çok zararlı iken, kimi türleri de
hayvan yemi ya da çim bitkisi olarak özellikle yetiştirilmektedir. Ayrıkotu
türlerinden konumuzla en çok ilgili olan Tarla ayrığı (A.repens) da tarıma
zararlıdır. Çünkü, kendi haline bırakılırsa kısa zamanda tarlaları kaplar. Kısaca
ayrıkotu diyeceğimiz bu bitki 30 -150 cm. boylanabilen, rizom köklü (kök
gövdeli), çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Tarlalardan başka, yol kenarları ve
bahçelerde de çok görülür. Yeşil gövdesi silindirik biçimli ve boğumlu,
yapraklan yeşil ve düzdür. Mayıs-temmuz ayları arasında küçük başaklar
halinde açan çiçekleri yeşil renkli ve pek gösterişsizdir. Bitki, bu çiçeklerinden
oluşan tohumlarının dökülmesiyle, özellikle rizomlarının sürgün vermesiyle ya
da toprağa değen yerde, gövdelerinin yeniden kök atmasıyla çoğalır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Tarla ayrığı rizomları polisakkarit bir madde olan tritisin ile uçucu yağ,
yapışkan bitki sıvısı, potasyum, salisilik asit, saponin ve mikrop kırıcı bazı
maddeleri içerir. Bu ayrıkotu türünün tıbbi etkileriyle onlardan yararlanma
yöntemleri şöylece özetlenebilir:
• İdrar yolları enfeksiyonlarının iyileştirilmesinde, sistit (mesane iltihabı) ve
prostatitte (prostat iltihabı) etkili olur.
• İdrar söktürücüdür.
• Kanı ve bedendeki toksik maddeleri temizler.
• Böbrek ve mesane taşlarının atılmasına yardımcı olur.
• Bedeni güçlendirici bir toniktir.
Bu etkileri sağlamak üzere, tarla ayrığının rizomlan ilkbahar mevsiminde ya da
sonbaharın başlarında toprağı kazılarak sökülür. Yıkanarak iyice temizlenir.
Gölgede ya da güneşte kurutulur. Kurutulmuş rizomdan 2 tatlı kaşığı alınır, l
bardak suyla kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra ateş kısılarak 10
dakika daha ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyondan günde üç
kez birer bardak içilir. Ancak, tadı çok kötü olduğundan bal, limon ya da
naneyle tatlandırılır.
• Tarla ayrığı ayrıca egzama ve cilt hastalıklarının iyileştirilmesinde etkili olur.
• Romatizma ağrılarını hafifletir.
Bu etkilerinden yararlanmak için, yukarıda tarifi verilen dekoksiyon, şikayet
edilen yerlere dıştan uygulanır.
BAYIRTURPU
Orjinal Adı Armoracia rusticana
Diğer Adları Eşekturpu, Karaturp, Yabanturpu
Bilgi
Turpgiller familyasındandır. Anayurdu Akdeniz
bölgesidir. Ama, günümüzde tüm ılıman iklim kuşağındaki yerlerde ve
ülkemizde yaygın olarak yetiştirilmektedir. 30-60 cm. boylanabilen, çokyıllık
dayanıklı otsu bitkidir. Elips biçimli, ucu sivri, iri, kaba dokulu ve parlak yeşil
yaprakları vardır. Yuvarlak kesitli ve boylamasına kabartılı saplarla köke
bağlanan bu yapraklar ezildiğinde yakıcı bir koku yayarlar.
Yaprak koltuklarında haziran-temmuz aylarında açan çiçekleri, beyaz
salkımlar halinde olur. Bitkinin yumrukökü uzun, kalın, dışı sarı kahverengi,
içi beyaz ve etlidir. Bu kökün de yakıcı bir kokusu vardır. Güneşli ve açıklık
alanları, derin kazılmış, hafif ve nemli toprakları seven bayırturpu,
tohumlarıyla çoğalır. Bitkinin taze yumrukökü kalsiyum, sodyum, magnezyum
gibi mineraller ile C vitamini yönünden zengindir. Ayrıca hardal yağı, glikozit
ve sinigrin maddelerini içerir. Bu kökler ince ince rendelenerek, hardalsı
baharat kokusunu versin diye bazı et ve balık yemeklerine katılır.
Bayırturpunun kökleri parçalanarak kum içinde ileriki kullanımlar için taze
olarak saklanabilir. (Bu tür kök saklama ve ileriki günlerde kullanma yöntemi
Avrupa'da pek yaygındır.)
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bayırturpunun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece
özetlenebilir:
• Sindirim sistemini uyarır, iştahı açar, mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür,
ağrıları dindirir.
• İçerdiği antibiyotik nitelik nedeniyle bağırsakların çeperlerini koruyucu rol
oynar.
• Hafif müshil etkisi vardır.
• Grip ve yüksek ateşte iyileştirici etki yapar.
• Balgam söktürücüdür.
• İdrar yolları iltihaplarını iyileştirir.
Bütün bu durumlar için tıbbi etkisini sağlamak üzere, bitkinin yumrukökü
sonbaharda toprağı kazılarak sökülür. Temizlenip iyice rendelenerek günlük
diyete katılır. Ya da bitkinin ufak parçalara bölünmüş yumrukökünden l tatlı
kaşığı alınarak üzerine l bardak kaynar su dökülüp 5 dakika süreyle
demlendirilir. Böylece hazırlanan infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.
Grip ve yüksek ateşte, içilen infüzyon miktarı artırılabilir.
• Bayırturpu romatizma, bel ve sırt ağrılarına da iyi gelir.
Bunun için, bitkinin yaprak ve çiçekli bölümleriyle yara lapası hazırlanır ve
şikayet edilen yerlere bu lapa dıştan uygulanır.
UYARI
• Gebe kadınlar ile böbrek sorunu olan kişiler, aşırı miktarda bayırturpu
yememelidir.
BİBERLER
Orjinal Adı Capsicum türleri
Diğer Adları Filfil, Isıot
Bilgi
Patlıcangiller familyasındandır. Anayurdu Amerika
kıtası olan biberin tohumları 1493'te İspanya'ya getirilmiş ve oradan tüm
dünyaya yayılarak 700 kadar türü üretilmiştir. Ülkemizde de dolmalık, sivri,
çarliston, süs ve domates biberi gibi türleri yetiştirilmektedir. Biber genelde
30-100 cm. kadar boylanabilen, tatlı ya da acı meyve veren bir ya da bazen
ikiyıllık otsu bitkidir. Ancak bazı yerlerde çalımsı ve hatta tropik bölgelerde
ağaççık haline gelen biberlere rastlanır. Biberin oval biçimli, rengi açık
yeşilden koyu yeşile ve hatta mora kadar değişen yaprakları, yaprak
koltuklarında yaz aylarında açan beyaz renkli küçük çiçekleri olur. Bitkinin
meyvesi renk, biçim ve tat bakımından büyük çeşitlilik gösterir. Olgunlaşan
meyve sararır ve daha sonra kırmızı renge döner. Meyvenin etli kabuğu
tohumlarını taşıyan eksen bölgesinden bir boşlukla ayrılır. Biberin kirli beyaz
renkli tohumları disk biçimindedir. Bol güneşli, iklimi ılıman olan yerleri ve
bitek toprağı seven biber türleri, tohumuyla çoğalır.
Bütün türlerinin meyvesi C vitamini bakımından zengin olan biber, bazı
alkaloitleri de içerir. Acı biber türlerindeki bu alkaloit kapsaisin adlı maddedir.
Biberler genellikle sebze olarak tüketilir. Salatalara ve kimi yemeklere katılır.
Turşusu yapılır. Baharat olarak kullanılır. Domates biberinin salçası yapılır.
Biber, ülkemiz mutfağının vazgeçilmez besin türlerinden biridir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Biber türlerinin sağlığa yararlı etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri
şöyle sıralanabilir:
• Romatizma ve eklem ağrılarına karşı iyileştirici olarak kullanılır.
Bu etkinin sağlanabilmesi için biberin meyvesi ezilerek yara lapası yapılır ve
dıştan uygulanır.
• Biber mideyi uyarır, sindirim salgılarını artırır, iştahı açar ve sindirimi
kolaylaştırır.
• İdrarı artırır.
• Uyarıcıdır.
Bütün bunlar için taze, kurutulmuş ya da turşusu yapılmış biberler bolca yenir.
• Soğuk algınlığının ilk belirtisi görüldüğünde biber alınırsa iyileştirici olur.
Bu etkisinden yararlanılmak üzere iyice kıyılmış 2,5 tatlı kaşığı taze biberin
üzerine l bardak kaynar su ya da süt dökülüp 10-15 dakika süreyle
demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyon sıcakken içilir.
UYARI
• Aşırı miktarda tüketilen acı biber, mide ve bağırsakların tahrişine yol açabilir
ve hatta böbreklerle karaciğerin rahatsızlanmasına neden olabilir.
BÖĞÜRTLEN
Orjinal Adı Rubus fruticosus
Diğer Adları Dikençilegi, Dikendudu, Dikendutu
Bilgi
Gülgiller familyasındandır. Anayurdu Kuzey
Yarıküre'nin ılıman iklim bölgeleri olan Rubus cinsi 400 kadar çokyıllık çalı
türünün ortak adı böğürtlendir. Bunun 17 türüne ülkemizdeki orman ve
fundalıklarda; yol, bahçe ve hendek kenarlarında sıkça rastlanır. Böğürtlen
türleri 1-3 m. boylanabilirken, kimi türleri sarmaşık şeklinde, kimileri de yerde
sürünerek gelişir. Bu türlerden konumuzla en çok ilgili olanı Adi böğürtlen (R.
fruticosus) türüdür. Kısaca böğürtlen diye anacağımız bu bitki 3 m.
boylanabilir.İkiyillık dikenli gövdeleri, kenarları dişli 3-5 yaprakçıktan oluşan
ve kışın dökülmeyen yaprakları, yaz aylarında tek tek ya da salkım halinde
açan pembe veya beyaz çiçekleri vardır. Yaz sonu ya da sonbahar basında bu
çiçekler kırmızımsı kara renkli, üzeri çok ince tüylü, duta benzeyen meyvelere
dönüşür. Yer ve toprak konusunda hiç seçici olmayan böğürtlen, seyrek olarak
döktüğü tohumlarıyla; daha çok yere değen dallarının köklenmesiyle veya
köklerinin yeniden filizlenmesiyle çoğalır. Çok dikenli de olduğu için, doğal
çit olarak pek yeğlenen bir bitki türüdür.
Böğürtlenin meyvelerinde sabit ve uçucu yağ, meyve şekeri, organik asitler,
sitrik asit, C vitamini, pektin ve demir; yapraklarında tanen ve organik asitler
bulunur. Böğürtlen meyve olarak çiğken yenildiği gibi reçel, şurup, şekerleme,
pasta, likör ve sirke yapımında kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Böğürtlenin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle
sıralanabilir:
• Bedeni güçlendirici toniktir.
• Doku ve damar büzücü etkisi vardır. Diyareyi keser, peklik verir.
• İdrar söktürücüdür.
• Kadınlarda, aybaşı dönemlerinde aşırı kan gelişini önler.
• Gebe kadınlarda sırt kaslarını güçlendirir.
Bu etkileri sağlamak üzere, taze ya da gölge yerde özenle kurutulmuş
yaprakları, bitkinin meyveleriyle karıştırılarak kullanılır. Bu karışımdan 3 tatlı
kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek ve 20 dakika
demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde üç kez birer
bardak içilir.
• Böğürtlen ağız yaraları, dişeti kanamaları, bademcik ve boğaz enfeksiyonuna
iyi gelir. Bunun için yukarıda anlatıldığı biçimde hazırlanan infüzyonla günde
üç-dört kez derin gargara yapılır.
• Ciltteki ağrı ve yangıları hafifletir.
• Yara iyileştiricidir.
• Hafif yanıklara iyi gelir.
• Hemoroit tedavisinde etkili olur.
Bu etkileri sağlamak üzere, körpe yapraklarıyla yara lapası hazırlanır ve
şikayet edilen yerlere dıştan uygulanır.
• Böğürtlen cildi gerer ve canlandırır.
Bu etkiyi sağlamak üzere, banyo küvetine akan sıcak suyun altına bir bez torba
asılıp içi bitkinin körpe yaprak ve genç sürgünleriyle doldurulur. Sonra sıcak
su açılıp küvet bu suyla doldurularak banyo yapılır.
Yararlı Bitkiler [Tüm Liste]
CEVİZLER
Orjinal Adı Juglans türleri
Diğer Adları Koş, Koz
Bilgi
Cevizgiller familyasında yer alan Juglans cinsi,
kışın yapraklarını döken 20 kadar ağaç türünün ortak adı cevizdir. Bu türlerden
ülkemizin hemen hemen her yerinde yetiştirilen ve konumuzu en çok
ilgilendiren Adi cevizin (J. regia) anavatanının İran olduğu sanılmaktadır. Bu
tür, 20 m. kadar boylanabilen, 150-200 yıl yaşayabilen; yuvarlak tepesi, sık dal
ve yapraklarıyla toprağı örten, altında diğer bitkilerin gelişmesini engelleyen
ve hatta insan sağlığı için zararlı sayılabilecek kadar koyu gölge veren bir
ağaçtır. Gövde kabuğu başlangıçta gümüşi renkte iken, ağaç yaşlandıkça rengi
koyulaşır ve çatlar. Yaprakları oval biçimli 5-7 uzun yaprakçıktan oluşur.
Yeşil renkli erkek ve dişi çiçekleri aynı ağaç üzerinde bulunur ve genellikle
mayıs ayında açarlar. Ağacın ekim ayında olgunlaşan meyvesine ceviz,
meyvenin yeşil renkli kabuğuna gövek ya da tetir denir. Ceviz ağacı,
tohumuyla çoğalır. Ceviz ağacının yaprakları tanen, uçucu yağ ve acı
boyarmadde olan juglon'u içerir. Güçlü ve değerli bir besin maddesi olan
meyvesi (ya da tohumu) ise doymamış yağlar yönünden zengindir. Ayrıca
yüksek oranda protein ile potasyum, fosfor, magnezyum, demir ve kalsiyum
gibi elementleri ve özellikle C ile B vitaminlerini içerir. Bu meyve taze ya da
kuru olarak yenir. Kurutulmuş cevizin içi tatlı ve pasta yapımında kullanılır.
Bazı yerlerde sucuk ve pestilleri yapılıp tüketilir. Ceviz ağacının sert kerestesi
mobilyacılık ve kaplamacılıkta pek makbuldür. Gövekleri, doğal
boyamacılıkta pamuk, ipek ya da yün ipliklerini kahverengiye boyamakta
kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Cevizin taze ve kurutulmuş yaprağı, göveği, meyvesinin ve meyvesinden
çıkarılan yağının (ceviz yağı) tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma şöylece
sıralanabilir:
• Peklik vericidir.
• İştah açıcıdır.
• Bedeni güçlendirici bir toniktir.
• Kan şekerini düşürür.
• Kanı temizler.
• Kemiklerin zafiyetine karşı etkili olur.
Bu etkileri sağlamak üzere, ceviz ağacı yapraklı iken taze yaprakları
ilkbaharda (ya da yazın) toplanıp gölge yerde özenle kurutulur. Işık
almamasına ve kararmamasına dikkat edilen kuru yapraklarıyla % 2'lik bir
infüzyon yapılır. Yani l litre (yaklaşık dört bardak) kaynar su, 20 gr. yaprağın
üzerine dökülür. 10-15 dakika süreyle demlendirilerek infüzyon hazırlanır. Bu
infüzyondan günde iki-üç bardak içilir. Yaprağı yerine sonbaharda ceviz
meyvesinin yeşil kabuğu olan gövek de kullanılabilir.
• Deri hastalıklarında ceviz antiseptik olarak kullanılır.
Bunun için aynı infüzyon, şikayetli yerlere dıştan uygulanır.
• Şeker hastalarına bedenleri güçlensin diye günde 3 adet ceviz yemeleri
öğütlenir.
• Ceviz yağı müshil ve safra artırıcı etkiler taşır. Bunun için, bu yağa biraz su
katılarak içilmesi gerekir.
UYARI
• Ceviz pek besleyici bir meyve olduğundan aşırı miktarda yenmemelidir.
CİVANPERÇEMİ
Orjinal Adı Achillea millefolium
Diğer Adları Binbiryaprakotu
Bilgi
Bileşikgiller familyasındandır. Kuzey Yarıküre'nin
ılıman iklim kuşağında yaygın olan civanperçemi, ülkemizde özellikle Kuzey
ve Doğu Anadolu'daki kırlarda ve yol kenarlarında görülür. 100 cm. kadar
boylanabilen, dayanıklı çokyıllık otsu bitkidir, içi boş olan ve dallara ayrılan
gövdesi, yaz boyunca açan kirli beyaz, sarı ve kimi zaman da pembe renkli
küçük çiçeklerinden oluşan çiçek salkımları vardır. Bitki, döktüğü minik
tohumlarıyla çoğalır.
Tüm civanperçemi bitkisi, insan bedenine yararlı olan uçucu yağ, tanen ile acı
organik asitler ve yapışkan bitki sıvılarını içerir, ince ince kıyılan yapraklan
salatalara katılarak yenir. Böylece bedene tonik etkisi sağlar.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Civanperçeminin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece
özetlenebilir:
• En etkili terletici şifalı otlardan biridir.
• Soğuk algınlığının iyileştirilmesinde kullanılır.
• Kılcal damarların genişlemesiyle oluşan yüksek tansiyonu düşürür.
• Sindirimi kolaylaştırır.
• Sistit enfeksiyonlarında antiseptik etkisi yapar.
Bütün bu etkileri sağlamak için bitkinin gövde, yaprak ve çiçekleri yaz
boyunca toplanarak gölge ve havadar bir yerde kurutulur, l bardak kaynar suya
1-2 tatlı kaşığı kurutulmuş, olan karışımı konulup 10-15 dakika süreyle
demlendirilerek hazırlanan infüzyon günde iki-üç kez birer bardak ve sıcak
olarak içilir.
• Civanperçemi, aknelerin iyileştirilmesine yardımcı olur.
Bunun için yukarıda anlatılan infüzyon yüze uygulanır.
• Ayrıca iyi bir yara iyileştiricidir.
Bunun için bitkinin yaprakları körpeyken ezilip yara lapası hazırlanır. Bir
tülbentin içine konulan lapayla, yaraların üzerine kompres yapılır.
• Hemoroitte de iyileştirici ve rahatlatıcıdır.
Bunun için civanperçeminin yukarıda anlatılan yara lapası, basur memelerinin
üzerine elle uygulanır.
ÇAY
Orjinal Adı Camellia sinensis (ya da Thea sinensis)
Bilgi
Çaygiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdu
Çin ve Güneydoğu Asya olan çay, günümüzde tropikal ve astropikal iklimi
olan birçok yerde, değişik kültür formlarıyla yetiştirilmektedir. Ülkemizde de
Doğu Karadeniz bölgesinde, Rize ve çevresinde çay üretimi başarıyla
sürdürülmektedir. Çay, başlıca üç ana doğal türü ve bu türlerden elde edilmiş
pek çok melezi olan, bazı türlerinde boyu 20 m'yi bulan ama sürekli budanarak
boyu kısaltılan, böylece ortalama boyu 1,5-3 m. olabilen çokyıllık ağaççıktır.
Kısa saplı, almaşık dizili, derimsi yapılı, uzunca ve sivri uçlu, kenarları dişli
yaprakları vardır. Çiçekleri beyaz; bazı türlerde hafif sarı ya da pembemsi
renkli ve hafif kokuludur. Bitkinin tohumlarını taşıyan meyvesi odunsu yapılı,
üç gözlü ve kapsül biçimlidir. Çay bitkisi yılda ortalama 1.500 mm.'lik düzenli
yağış alan iklime gereksinir. Doğrudan güneş gören asitli, derin, süzek ve
özellikle kireçsiz topraklan sever. Tohumuyla ya da gövde çelikleriyle
çoğaltılır.
Dünyada en çok tüketilen içitlerden biri olan çay, bitkinin yapraklarının elle
toplanıldıktan sonra çeşitli işlemler sonucu mayalanmadan kavrulması,
soldurulması, kıvrılması ve kurutulması sonucu elde edilen ürünün
demlendirilmesiyle hazırlanır. Kara ve yeşil çay adları verilen, iki önemli türü
vardır. Kara çay daha çok sevilerek tüketilir. Çay yapraklarında kafein, tein,
teofillin, teobromin alkolitleri, tanen, uçucu yağ ve az da olsa B vitamini
bulunur, insanda tutkunluk derecesinde çay içme isteği yaratan, çayın içerdiği
kafein ve tein adlı maddelerdir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Önce çayın tıbbi etkileri ve sonra bu etkileri bedene yararlı hale getirilen çay
içitinin hazırlanması şöyle özetlenebilir:
• Aşırı içilmemek koşuluyla bedeni ve sinirleri uyarmada olumlu etkileri
vardır.
• Midevidir: Sindirimi kolaylaştırır.
• Peklik vericidir, özellikle yeşil çay diyareye karşı kullanılabilir.
• Terleticidir. Şekersiz içtiğimizde sıcak havalara dayanmamızı sağlar.
Bu etkileri sağlayabilmek ve sözgelişi 6 büyük fincan tüketebilmek üzere çay
şöyle hazırlanır: Piyasada satılan çaylardan alınır. 1-1,5 litre kadar su
kaynatılır. Demliğe konan 3-4 tatlı kaşığı çay üzerine bir miktar kaynar su
dökülür. Geri kalan suyun çaydanlıkta ve kısık ateşin üzerinde kaynatılmasına
devam edilirken demlik de çaydanlığın üzerinde durur, işlem 20 dakika
sürdürülürken demlikteki çay demlenmiş olur. Böylece demlenen çaydan
fincanlara uygun miktarda konur ve üzeri çaydanlıktaki sıcak suyla
tamamlanır. Bu şekilde hazırlanmış olan çay, kişinin seçimine bağlı miktarda
içilir.
• Ayrıca çayın doku büzücü ve mikrop kırıcı etkileri de vardır. Bu
özelliklerinden mikrop kapmış ya da kanlanmış gözlerin çay banyosuyla
iyileştirilmesinde yararlanılır.
Yukardaki tarife göre demlenip hazırlanmış çaydan bir fincan alınıp ılıtılır. Ve
şikayet konusu göze bu çayla kompres yapılır. Bu yöntem geleneksel ve ilkel
gibi görünse de, gözlerin iyileştirilmesinde etkili olur.
UYARI
• Çayın aşırı miktarda tüketilmesi uykusuzluk ve kalp çarpıntısına neden
olabileceği gibi, başka sakıncalar da doğurur, özellikle yüksek tansiyonu; kalp
ve sinir rahatsızlıkları bulunanlar, böbreklerinde kum ya da taş,
bağırsaklarında peklik illeti çekenler, olabildiğince çaydan uzak durmalıdır.
ÇİN ANASONU
Orjinal Adı Ilicium verum
Diğer Adları Hint anasonu, Yıldız anasonu
Bilgi
Manolyagiller familyasındandır. Anayurdu
Güneydoğu Asya olup günümüzde en çok Çin ve Vietnam'da yetiştirilen, kışın
yapraklarını dökmeyen duyarlı bir ağaç veya ağaççık ile bunların yıldız
biçimindeki meyvelerine Çin anasonu adı verilmektedir. Çin anasonu ağacı
4,5-9 m. boylanabilir. Güzel kokulu gövde kabukları beyaz renkli ve cam gibi
parlaktır. Yaprakları elips biçiminde ve koyu yeşil renklidir. Çok sayıda
taçyaprağından oluşan, yazın açan ve anason kokan çiçekleri sarı, beyaz ya da
ender olarak mor renklidir. Bu çiçekler daha sonra yıldız biçimli,
gri-kahverengi ve 6-9 parçalı meyvelere dönüşür. Yıldızın her parçasında bir
tohum yer alır. Güneşli, soğuktan ve rüzgardan korunmalı yerleri, suyu iyi
akıntılı toprakları seven Çin anasonu ağacı, tohumuyla ya da gövde çelikleriyle
çoğaltılır.
Çin anasonunun meyveleri, içinde % 4-5 oranında anetol bulunan uçucu yağ
yönünden zengindir. Bu nedenle aynen ama akrabası olmayan anason gibi
kokar. Avrupa'da pastacılık ve ilaç yapımında anason yerine Çin anasonunun
meyvesinden elde edilen esans kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Sağlığa yararlı nitelikleri de anasonunkilere oldukça benzeyen Çin anasonu
meyvelerinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece
özetlenebilir:
• Sindirim sistemi üzerinde etkili olur: iştahı açar, sindirimi kolaylaştırır. Mide
ve bağırsaklardaki gazı söktürür.
• Terletici ve antibakteriyolojik etkileri vardır.
• Öksürük, solunum yolları enfeksiyonları ve bronşitte iyileştirici ve
rahatlatıcıdır. Diğer öksürük ilaçlarıyla birlikte kullanılırsa onların etkilerini
artırır.
• Romatizma ağrılarını azaltır.
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, Çin anasonunun olgun ve kuru
tohumlarından 1-2 tatlı kaşığı alınır. Bunlar hafifçe ezilip üzerlerine 1 bardak
kaynar su dökülür. Kabın üzeri sıkıca kapatılarak tohumlar 5-10 dakika süreyle
demlendirilir. Böylece elde edilen infüzyondan günde üç kez birer bardak
içilir. Şikayetler sindirim sistemiyle ilgiliyse infüzyon yemeklerden 15-20
dakika önce alınır. Romatizma ile ilgili durumlarda, infüzyon dıştan elle sıkıca
ovuşturularak uygulanır.
ÇUHAÇİÇEĞİ
Orjinal Adı Primula verisi (ya da Primula officinalis)
Diğer Adları Çobançiçeği
Bilgi
Çuhaçiçeğigiller familyasının örnek bitkisidir.
Kuzey Yarıküre'de yaygın olan çuhaçiçeği, ülkemizde genellikle Doğu
Anadolu'nun dağlık kesimlerindeki nemli orman ve çayırlarda yetişir. 15-25
cm. kadar boylanabilen, dayanıklı çokyıllık otsu bitkidir. Kısa bir rizomu
(kökgövdesi) vardır. Mavimsi-yeşil ve üzeri kırışık görünüşlü yapraklarının
hepsi, doğrudan doğruya bitkinin rizom kökünden sürerek bir rozet oluşturur.
Yuvarlak kesitli ve içi dolu olan çiçek sapları, 30 kadar çiçeği taşıyacak kadar
dayanıklıdır. Gevşek ya da sıkı salkımlar oluşturarak ilkbaharda açan çiçekleri,
altın renkli taçyapraklarıyla gösterişlidir. Bitkinin koyu kahverengi minik
tohumlarını taşıyan meyvesi yumurta biçimli bir kapsül halindedir. Güneşli ya
da yarı gölge yerleri; kireçli ve nemli topraklan seven çuhaçiçeği, tohumlarıyla
ya da büyük bitkilerin rizomlarının bölünüp ayrı yere dikilmesiyle çoğaltılır.
Çuhaçiçeği % 10'a kadar varan oranda saponin ile ayrıca glikozitler, uçucu yağ
ve flavonitleri içerir. Bazı yerlerde çiçekleri reçel ve şarap yapımında
kullanılır. Yapraklan salatalara katılarak ya da et yemeklerinde dolma içi
olarak tüketilir. Çuhaçiçeğinin yapraklarını ipekböcekleri pek sever,
çiçeklerinin nektarını ise bal arıları yeğlerler.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Çuhaçiçeği bitkisinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemlerini;
bitkinin çiçekleri, kökü ve yaprakları diye üçe ayırarak şöylece özetleyebiliriz:
• Çuhaçiçeğinin çiçekleri; özellikle stresle ilgili gerginliklerde spazm çözücü,
yatıştırıcı ve rahatlatıcıdır.
• Sinirsel kökenli baş ağrılarını iyileştirir. Yarım baş ağrısına (migren) karşı da
etkili olur.
• Uykusuzluğa karşı devadır.
Bu etkileri sağlamak üzere bitkinin çiçekleri ilkbaharda toplanır. Yeşil renkli
çiçek zarfı çıkarılıp atılır. Çiçekler gölgede kurutulur. Kurumuş çiçeklerden
1-2 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek ve 15-20 dakika
demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde iki-üç kez birer
bardak içilir.
• Çuhaçiçeğinin kökü; göğsü yumuşatır. Balgam söktürücüdür.
• Terleticidir. Bronşit, soğuk algınlığı, üşümeyle ilgili ürperme ve öksürüğe
karşı iyileştiricidir.
• İdrar söktürücü, müshil ve gaz söktürücüdür.
• Stresle ilgili gerginliklerde spazm çözücü ve yatıştırıcıdır. Bedeni
sakinleştirip gevşetir. Uykusuzluğa karşı iyi gelir.
Bu etkileri sağlamak için bitkinin rizomu sonbaharda toprağı kazılıp sökülür
ve özenle kurutulur. Parçalanan kökten 1 tatlı kasığı alınıp 1 bardak suda
kaynatılır. Sonra ateş kısılarak 5 dakika daha ısıtma sürdürülüp bir dekoksiyon
hazırlanır. Bu dekoksiyondan günde üç kez birer bardak içilir.
• Çuhaçiçeğinin taze yaprakları; çıban tedavisinde etkilidir.
Yapraklar çıbana sarılır. Sık sık değiştirilerek çıbanların iyileşmesi sağlanır.
DEREOTU
Orjinal Adı Anethum graveolens
Diğer Adları Durakotu, Tarhanaotu, Tereotu
Bilgi
Maydanozgiller familyasındandır. Akdeniz havzası
kökenli, bir ya da ikiyılIık dayanıklı otsu bitki olup ükemizde yaygın olarak
yetişir. 60 cm. kadar boylanabilir. Gövdesi yeşil ya da mavi-yeşil renkli,
yuvarlak kesitli, içi boş ve bir ana gövdeden dallara ayrılan yapıdadır. Hoş
kokulu, iplik gibi ince yapılı ve tüylü olan yeşil ya da mavi-yeşil yaprakları;
yaz ortalarında 20 cm. kadar genişlikte şemsiyeye benzer salkımlar oluşturarak
açan sarımsı renkli, hoş kokulu minik çiçekleri vardır. Oval biçimli, yassı ve
esmer kahverengi küçük tohumları (meyvesi) da hoş kokulu olur. Bitki,
tohumlarıyla çoğalır.
Dereotunun tıbbi bakımından en önemli bölümü olan tohumları, bileşiminde
karvon: limonen adlı maddeler bulunan % 4 oranındaki uçucu yağ ile ayrıca
pektin, reçine ve bazı mineralleri içerir. Bu tohumlar aynen ya da ezilip
baharat olarak bazı yemek ve besinlere katılır. Bitkinin yaprakları, çeşni
vermesi için, yemek ve salatalara konur.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Besin ve ilaç olarak bedene yararlı nitelikleri ta Eski Mısırlılar zamanından
beri bilinen dereotunun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri
şöylece sıralanabilir:
• Sinirleri yatıştırır ve bedeni rahatlatır.
• Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. Özellikle küçük çocuklarda gaz
söktürücü etkisi önemlidir.
• Sindirimi kolaylaştırır. Karın ağrılarına iyi gelir.
• Mineral yönünden zengin olduğu için tuzsuz rejimlerde yer alır.
• Hıçkırığı kesici etkisi vardır.
• Süt bezlerini uyardığından emzikli annelerde süt gelişini artırır.
• Kusma refleksini bastırır.
Bütün bu etkilerini sağlamak üzere, tohumları iyice olgunlaşmadan önce bitki
kesilip çok sıkı olmayan demetler halinde bağlanarak kurutulur. Tohumları
iyice olgunlaşıp renkleri esmer kahverengine dönüşünce yere temiz bez ya da
kâğıt serilip üzerinde demetler dövülerek tohumlarını dökmesi sağlanır. Bu
tohumlardan 1-2 tatlı kaşığı alınarak hafifçe ezilip üzerine 1 bardak kaynar su
dökülür ve 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Yemeklerden önce bu
infüzyondan birer bardak içilir.
• Dereotu nefesin kötü kokusunu temizler. Bunun için tohumlan ağızda
çiğnenir.
EBEGÜMECİ
Orjinal Adı Malva sylvestris
Diğer Adları Ebe gümeci, Ebegömeci, Kazankarası
Bilgi
Ebegümecigiller familyasında yer alan aynı cinsten
1500 kadar tür bitkinin genel adı ebegümecidir. Dünyanın hemen hemen her
yerinde yaygın olan ebegümeci türleri, tüm iklim koşullarına ve her toprağa
uyum göstermiş, iki ya da çokyıllık otsu bitkilerdir. Ülkemizde 8 ebegümeci
türü yetişmektedir. Bunlardan en önemlisi, Büyük ebegümeci (M. sylvestris)
türüdür. 20-30 cm. arasında boylanabilen bu türün yaprakları yuvarlağımsı
biçimli, kenarları dişli, uzun saplı, tüylü, almaşık dizili, 3-7 parçalı ve palmiye
gibi damarlıdır. Yaz boyu ve sonbahar başlarında açan pembe renkli, eflatuni
çizgili çiçekleri, yaprakların koltuklarından çıkar. Meyveleri 10 parçaya
bölünen, olgunlaştığında açılmayan kuru tohumlar halindedir. Bitki, döktüğü
tohumlarıyla çoğalır.
Ebegümecinin yapraklan büyük oranda yapışkan bitki sıvısı; ayrıca glikoz,
pektin, yağ esansları ile az miktarda tanen içerir. Yaprak ve sapları hafif
kokulu ve yavan lezzetlidir. Bazı yerlerde sebze olarak yenilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Tıbbi yararları hatmi ya da gülhatmininkine çok benzeyen ebegümecinin, bu
etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir:
• Gastrit ve mide ülserlerinde iyileştiricidir.
• Üst solunum yollan nezlesi ile bronşitte göğsü yumuşatıcı; balgam söktürücü
ve öksürüğü kesicidir.
Bu gibi durumlarda kullanılmak üzere, yaz boyunca ve sonbahar başlarında,
bitki çiçekli olduğu sürece, yaprak ve çiçekleri toplanıp gölge ve havadar yerde
kurutulur. 2 tatlı kaşığı kurumuş yaprak ve çiçek karışımı üzerine 1 bardak
kaynar su dökülerek 10-15 dakika demlendirilip infüzyon hazırlanır. Bu
infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.
• Ebegümeci ayrıca ciltteki çıban, yara ve küçük yanıklarda iyileştirici etki
yapar.
Bunun için, bitkinin taze yaprak ve çiçekler ezilerek hazırlanan yara lapası, bir
tülbentin içine konularak, şikâyet edilen yere kompre şeklinde uygulanır.
ERKEÇSAKALI
Orjinal Adı Flipendula ulmaria (ya da Spirea ulmaria)
Diğer Adları Çayırmelikesi, Keçisakalı
Bilgi
Gülgiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmemekte, ülkemizde Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde
rastlanmaktadır. 60-120 cm. boylanabilen, çokyıllık otsu bitki ya da ağaççıktır.
Pembe kırmızı renkli ve hoş kokulu uzun kökü, toprakta derine inerken dallara
bölünür, içi boş olan gövdesi boydan boya çizgili, kırmızı-yeşil renkli ve
dallara ayrılan yapıdadır. Keklik üzümünün yaprakları gibi hoş koku yayan iri
parçalı ve derin damarlarıyla kırışık gibi görünen koyu yeşil yapraklarının altı
gri-yeşil renkli olur.
Yaz boyunca salkımlar oluşturarak açan tatlı badem kokulu minik çiçekleri
krem rengi, kimi zaman da pembe ya da canlı kırmızı renktedir. Güneşli ya da
kısmen gölgelik yerleri seven erkeçsakalı bitkisi nemli ve alkalik topraklara
gereksinim duyar. Bitki, tohumlarıyla çoğalır, ama istenirse, sonbaharda
bölünerek de üretilebilir.
Erkeçsakalı bitkisinin topraküstü bölümlerinde salisilik asit, tanen, sitrik asit
ile spiraein ve gaulterin adı verilen maddeleri içeren uçucu yağ bulunur.
Bitkinin yapraklan bazı yerlerde içkilere, reçel ve jölelere badem kokusu
vermesi için katılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:
• Doku ve damar büzücü etkilerinden ötürü çocuklarda diyareyi kesmekte
yararlı olur.
• Aspirindekine benzeyen maddeleri içerdiği için beden ateşini düşürür ve
yangıları hafifletir. Bu nedenle, kas ve eklemlerdeki ağrı ile yangıları geçirmek
üzere kullanılır.
• Mideyi güçlendirir. Sindirim işlemini kolaylaştıran, bedene yararlı bitkilerin
başında gelir. Kusma hissini de bastırır.
• Midedeki hiperasiditeyi (aşırı asitlilik durumu) önler. Sindirim sisteminin
mukozasını korur.
• Kalp yangısı, gastrit ve mide ülserleri tedavisinde yararlı olur.
Bu önemli etkileri sağlamak üzere, erkeçsakalı bitkisinin bütün topraküstü
bölümleri kullanılır. Yazın çiçeklenme zamanında bitkinin yaprak, çiçek ve
sapları toplanır. 40 C dereceyi aşmayan sıcaklıklarda gölge ve havadar yerde
özenle kurutulur. Kurumuş bu bitki karışımından 1 -2 tatlı kaşığı alınıp 1
bardak kaynar suda 10-15 dakika demlendirilerek elde edilen infüzyondan,
günde üç kez ya da gereksinin, duyuldukça içilir.
FINDIKLAR
Orjinal Adı Coryllus türleri
Bilgi
Huşgiller familyasındandır. Anayurdu ülkemizin
Kuzeydoğu bölgesidir. Antik dönemde, Pontos denilen Doğu Karadeniz
dağlarından, Yunanistan'a götürülmüş, oradan Avrupa'ya yayılmıştır. Fındık 17
değişik türü olan; kışın yapraklarını döken; çalı, ağaççık ve bazen ağaç
şeklinde görülen bir bitkidir. Günümüzde fındık üretimi Yabani fındık (C.
avellana), Badem fındık (C. maxina) ve Tombul fındık (C. pontica) türlerinin
melezlendirilmesiyle yapılmaktadır. Orta boy fındık ağacı 3-6 m. yükseklikte
olur. Yapraklan yuvarlakça, oval ya da kalp biçiminde ve kenarları ince
dişlidir. Fındık türleri kışın çiçek açar. Erkek ve dişi çiçekleri ayrı ayrı ve
değişik biçimde olur. Döllenen dişi çiçekleri kadehçik oluşturur ve meyve
bunun içinde gelişir. Fındık bitkisi Kuzey Yarıküre'nin 30-40 enlemleri
arasında kışın belli bir üşüme devresiyle, (yani, bazı bitkilerin doğası gereği
yaşanan soğuk günleri geçirerek) yaşanan ılıman iklimli yerleri; kumlu-killi
gübrece zengin toprakları sever. Tohumuyla ya da çelikleriyle üretilir.
Fındığın sert kabuklu meyvesinin içinde bulunan tohumu (fındık içi) yağ,
karbonhidrat ve protein yönünden zengin iken, kolestrol düzeyi sıfırdır. Başta
potasyum olmak üzere fosfor, kalsiyum, magnezyum gibi mineralleri yüksek
oranda; ayrıca demir, çinko ve düşük oranda sodyumu içerir. Fındık tohumu
Bl, B2, B3, folik asit ve E Vitaminleri yönünden de zengin olan, pek değerli
bir besindir. Ayrıca fındıkta % 60-70 gibi yüksek oranda linoleik ve oleik
asitleri içeren yağ (fındıkyağı) bulunur. Fındık çiğ ve kavrularak çerez şeklinde
yendiği gibi çikolata, pasta, tatlı ve şekerleme sektörlerinde sıkça kullanılır.
Fındıkyağı da besin, parfümeri ve sabun endüstrilerinde kullanılmaktadır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Özellikle bedene yapıcı, koruyucu ve destekleyici nitelikte yararlar sağlayan
fındığın tıbbi etkileri ve bunlardan faydalanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:
• İçerdiği kalsiyumla, kemiklerin ve dişlerin yapısını güçlendirir, sağlıklı
kalmasını destekler.
• B grubu vitaminleriyle kan yapımını destekler. Alyuvarların parçalanmasını
önler ve böylece kansızlığa karşı koruyucu işlev yapar.
• B grubu vitaminleriyle çocukların beslenmesinde yararlı olur.
• İçerdiği E vitaminiyle kalbin ve kasların sağlığında etkilidir. E vitamini,
hücre yıkılmalarını da önler.
• İçerdiği çinko, bedenin büyümesinde ve cinsellik hormonlarının
üretilmesinde rol oynar.
• İçerdiği yağ, beden ısısının korunmasını ve yağda eriyen vitaminlerin
bedenin en uzak köşelerine kadar taşınmasını sağlar. Kanda kolestrol
düzeyinin yükselmesini önler.
• Fındık, içerdiği tüm maddelerle bedensel ve zihinsel yorgunlukları giderir.
Bedene güç katar. Hastaların iyileşme dönemini kısaltır. Gebe kadınlara da
yararlı olur.
• Ve son olarak fındığın cinsel gücü artıran (afrodizyak) etkileri olduğu ileri
sürülmektedir.
İşte bu yaşamsal değerde etkileri bulunan fındık için herhangi bir ilaç şeklinde
kullanım reçetesi vermiyoruz. Yalnızca günlük beslenme rejimimize fındığı
katmak, fındık içini yemek ya da fındıkla üretilmiş besinleri tüketmek bize bu
yararlan sağlayacaktır.
UYARI
• Yağ oranı yüksek olduğu için yüksek tansiyonu olanlar ya da damar sertliği
illeti çekenler fındığı az tüketmelidir.
GELİNCİK
Orjinal Adı Papaver rhoeas
Diğer Adları Angülü, Gelingülü, Gelinotu
Bilgi
Gelincikgiller familyasının örnek bitkisidir.
Ülkemizde kırlarda, ekin tarlalarında, yol ve bahçe kenarlarında oldukça
yaygın olarak yetişir. 60 cm'ye kadar boylanabilen, bir ya da kimi zaman
ikiyıllık otsu bitkidir. Tüylerle kaplı ince uzun tekli gövdesi, bazen dallara
ayrılan yapıda olur. Yapraklan derin, girintili ve asimetrik biçimlidir,
ilkbahardan başlayıp yaz boyunca açan ve parlak kırmızı renkli taçyaprakları
olan çiçeklerinde, bu taçyapraklarının altında kara leke bulunur. Delikli tohum
kapsülü fıçı biçiminde ve düz tepeli olup çok sayıdaki tohumunu taşır. Bitki,
tohumunu dökerek çoğalır. Ancak, ekine zararlı bitki sayıldığından, aşırı
çoğaldığında, tarlalarda yok edilmesi için uğraşılır.
Gelincik bitki olarak tanen, yapışkan bitki sıvısı ve düşük oranda sakinleştirici
alkaloit maddeleri içerir. Bazı yerlerde toplanan yapraklan pazarlarda satılır.
Sebze gibi kavrulup üzerine yumurta kırılarak pişirilir ya da salatalara
katılarak yenilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Aynı familyadaki yakın akrabası haşhaş kadar güçlü niteliklere sahip
olmamakla birlikte, gelincik sağlığa yararlı etkileri nedeniyle de kullanılır. Bu
etkiler ve yararlanma yöntemleri aşağıda özetlenmiştir:
• Öksürük ve öksürükten doğan gıcıklara karşı etkilidir.
• Nezle, bronşit ve soğuk algınlıklarında göğsü yumuşatıcı etki yapar.
• Balgam söktürücüdür.
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, kuru bir günün serin sabahında toplanan
gelincik yaprakları, kağıt üzerine serilerek gölgede kurutulur. Kurumuş
taçyapraklarından da 1-2 tatlı kaşığı alınıp dört bardak kaynar su içinde 10-15
dakika demlendirilerek infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde üç kez birer
bardak içilebilir.
• Ayrıca gelincik, sakinleştirici etkiler taşır.
• Uykusuzluğa karşı etkili olur.
Bu etkilerinden yararlanmak için de çiçeğinin taçyaprakları balla karıştırılarak
macun haline getirilir ve yenir.
GÖZLÜKOTU
Orjinal Adı Euphrasia officinalis
Bilgi
Sıracagiller familyasındandır. Kırlarda
kendiliğinden yetişen, 5-20 cm. boylanabilen bir yıllık otsu bitkidir. Dört köşe
kesitli ve dallara ayrılan yapılı gövdesi; kenarları dişli, derin parçalı, oval
biçimli ve tüylü yaprakları; yaz ortasından sonbaharın sonuna kadar çok sayıda
açan mor ya da sarı lekeli beyaz küçük çiçekleri vardır. Bitki, döktüğü
tohumlarıyla çoğalır.
Tibbi Etkileri Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri aşağıda
ve Kullanımı sıralanmıştır:
• Gözlerdeki akut ve kronik yangıları, göz yorulması ve benzeri rahatsızlıkları
iyileştirir.
• Gözlerdeki batmayı ve ışığa karşı aşırı duyarlılığı yok eder.
• Saman nezlesi, soğuk algınlığı, öksürük ve boğaz ağrılarına iyi gelir.
• Sinüzite karşı etkili olur.
Böyle durumlar için, gözlükotunun topraküstü bölümleri yaz sonundan
sonbaharın sonuna kadar, bitki çiçekliyken toplanır. Gölgelik ve havadar yerde
kurutulur, 1 tatlı kaşığı kurumuş ot karışımı üzerine 1 bardak kaynar su
dökülerek 5-10 dakika demlendirilip infüzyon hazırlanır. Bu infüzyon günde
üç kez birer bardak alınır.
• Konjoktivitis (gözkapaklarının iç yüzeyi iltihabı) ve blefarit'te
(gözkapaklarının kenar bölümleri iltihabı) iyileştirici etkisi vardır.
Bu durumlar için, gözlere dıştan kompres uygulanır: 1 tatlı kaşığı kurumuş
gözlükotu karışımı yarım litre suya konulup 10 dakika süreyle kaynatılarak
ağır ağır soğutulur. Böylece hazırlanmış olan dekoksiyona pamuk (ya da gazlı
bez veya muslin kumaş) daldırılıp sonra hafifçe sıkılarak gözlerin üzerine
bastırılır. Arada bir dekoksiyona yeniden daldırılan pamuk ya da diğerleri 15
dakika süreyle gözlerin üzerinde tutulur. Bu uygulama günde birkaç kez
yinelenir.
• Gözlükotu ciltteki yaraların iyileştirilmesinde de etkili olur.
Bunun için bitkinin topraküstü kesimleri ezilip yara lapası hazırlanır ve
yaraların üzerine dıştan uygulanır.
UYARI
• Her türlü göz rahatsızlığında, gözlükotu tedavisine başlanmadan önce, bir
uzman doktora başvurulmalıdır.
GÜNLÜK
Orjinal Adı Liquidambar orientalis
Diğer Adları Akamber, Günnük, Sığla, Sığıla
Bilgi
Acıfındıkgiller familyasındandır. Yeryüzünün
Üçüncü (Tersiyer) döneminden, yani yaklaşık 65 milyon yıl öncesinden
günümüze kalan Anadolu Günlük ağacı (Liquidambar orientalis) dünyada
yalnızca ülkemizde, Muğla ilimizin Marmaris, Milas, Köyceğiz ve Fethiye
ilçelerinde yabani olarak yetişmektedir. Aynı cinsten Amerikan Günlük ağacı
(L. styracifluea) ile Formoza Günlük ağacı (L. formosana) ülkemizde
yetişmez. Anadolu Günlük ağacı 20 m'ye kadar boylanabilen, kışın
yapraklarını dökmeyen, çınara benzeyen kalın dallı ve geniş tepeli bir bitki
olup ya tek cins ya da diğer ağaçlarla birlikte ormanlar oluşturarak gelişir.
Çınarınkine benzeyen ama daha küçük ve daha açık renkli olan yapraklan ince
uzun saplı, 3-7 loplu ve bu lopların kenarları keskin dişlidir. Yaz mevsiminde
açan çiçekleri yeşilimsi renktedir. Aynı ağaç üzerinde erkek ve dişi eşeyli
çiçekleri ayrı gruplar halinde bulunur. Kapsül biçimindeki meyvelerinin içinde
1-2 tane küçük tohumu yer alır. Nemli ve humuslu toprakları seven günlük
ağacı, döktüğü tohumlarla çoğalır.
Günlük ağacının odunlaşmıs gövdesi üzerinde balsam kanalları vardır. Her
ağaçtan iki ya da üç yılda bir, yaz mevsiminde uzunlamasına yarıklar açılarak
ağacın güzel kokulu yağı (balsam) ve kabukları alınır. Bu balsam stirol adlı
uçucu yağ, vanilin, rejine, sinnanik asit, stirasin ve storesin adlı maddeleri
içerir. Parfümeri endüstrisinde iyi bir koku tespit edicidir (fîksatif). Günlük ya
da sığla yağı denilen bu balsam, Türkiye'nin tarımda önemli bir dışsatım
ürünüdür. Ayrıca tütüne güzel koku vermek üzere kullanılır. Ağacın balsamı
alınmış kabukları buhur adıyla dini törenlerde tütsü olarak yakılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Piyasada satılan sarımsı gri renkli, bal gibi koyu kıvamlı, güzel kokulu ve
acımsı tatlı günlük ya da sığla yağının tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma
yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• İyi bir antiseptiktir. Yaraların temizlenmesinde ve iyileştirilmesinde dıştan
uygulanır.
• Ciltte ve saçlı deride de antiseptik ve temizleyici olarak dıştan uygulanır.
• Uyuz ve mantar gibi deri hastalıklarında günlük merhemi ya da yakısı
şeklinde uygulanarak, asalak öldürücü ve iyileştirici etkilerinden yararlanılır.
• Mide ve onikiparmakbağırsağı ülserlerinde yara iyileştirici niteliğinden
yararlanılır. Bunun için günlük yağı sulandırılıp içine bal ya da şeker katılarak
tatlandırılıp içilir.
• Ayrıca günlük yağı balgam söktürücü, nefes darlığını giderici ve bedeni
rahatlatıcı etkiler taşır. Bunun için bir önceki maddedeki gibi tatlandırılıp
sulandırılarak içilir.
HATMİLER
Orjinal Adı Althaea türleri
Diğer Adları Tıbbi hatmi, Gülhatmi
Bilgi
Ebegümecigiller familyasındandır. Anayurdunun
Çin olmasına karşın hatmi türleri Eski Dünya'nın tüm ılıman iklim bölgelerine
yayılmıştır. Türlerine göre bir, iki ya da çokyıllık bitki olan hatmiler, 10 cm.
ile 2 m. arasında boylanabilir. Süs bitkisi olarak yetiştirildiği gibi, doğada
kendiliğinden de yetişirler. Gövdesi yuvarlak kesitli, kadifemsi görünüşlü ve
açık yeşil renklidir, iri ve kalın yaprakları kadifemsi dokulu, kenarları dişli,
gözyaşı biçimli ve gri-yeşil renklidir. Türlerine göre beyaz, sarı, turuncu,
kırmızı, pembe ve mor renkte açan çiçekleri 7,5-10 cm. genişlikte ve
gösterişlidir. Uzun ve kalın kökü lifli dokulu ve yapışkan bitki sıvılıdır. Açık
kahverengi tohumları disk biçimlidir. Hatmi türleri tohumuyla; gövde
çelikleriyle ya da bitki tabanının bölünmesiyle çoğaltılır.
Tıbbi hatmi (A. offidnalis)'ın kökü % 25-35 oranında bitki sıvısı, nişasta,
sakkaroz, tanen, pektin ve asparin; yaprakları yapışkan sıvı ile eser miktarda
esans içerir. Bazı yerlerde hatmi çiçekleri ve körpe yapraklan salatalara katılır.
Körpe yaprakları sebze gibi haşlanarak yenilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Kimi zaman tıbbi yararları için yerine Gülhatmi (A. rosea) türünün kullanıldığı
Tıbbi hatminin bu tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri aşağıda
özetlenmiştir:
• Mideyi yatıştırır, bağırsakları yumuşatır.
• İdrar söktürücüdür.
• Nezleyi hafifletir. Göğsü yumuşatır ve balgamı söktürür.
Bu etkilerinden yararlanılmak üzere, hatminin çiçek açışından sonra toplanan
yaprakları, gölge ve havadar bir yerde kurutulur, 1 tatlı kaşığı kurumuş
yaprak, 1 bardak su içinde kaynama noktasına kadar ısıtılır, sonra ateş
kısılarak 10-15 dakika daha ısıtma işlemi sürdürülür. Böylece hazırlanan
dekoksiyondan günde üç kez birer bardak içilir.
• Hatmi sakinleştiricidir.
• Ağız, boğaz ve diş diplerindeki ülserlere iyi gelir.
Bu durumlar için, yukarıda anlatıldığı şekilde kurutulan hatmi
yapraklarından 1 -2 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek ve
10 dakika demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Sakinleştirici etkisi için
günde üç kez birer bardak infüzyon içilir. Aynı infüzyonla yapılan gargara,
ağız ülserlerine iyi gelir.
• Ayrıca hatmi bedendeki yaraları iyileştirir.
Bunun için, hatmi yaprakları ezilerek bir yara lapası hazırlanır. Bu lapa
yaralara dıştan uygulanır.
HİNDİBA
Orjinal Adı Cichorium intybus
Diğer Adları Güneğik, Hindibağ, Yabani hindibağ, Radika
Bilgi
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdunun
Hindistan, Endonezya ya da Mısır olduğu sanılmaktadır. Anadolu'nun her
yerinde ekilmemiş tarlalar, yol kenarları ve bayır sırtlarında yabani olarak
yetişir. 50-100 cm. kadar boylanabilen dayanıklı otsu bitkidir, ince tüylerle
kaplı içi boş dallara ayrılan sert yapılı gövdesi; altı tüylü, kenarları dişli,
rozetler oluşturan yaprakları; açık mavi renkli, bazen morumsu taç
yapraklarıyla haziran-eylül ayları arasında açan çiçekleri vardır. Toprakta 20
cm. derinliğe kadar inen acı sütlü bir kazık kökü vardır. Hindiba, döktüğü
tohumlarıyla çoğalır.
Hindibanın yapraklarında inülin ve birtakım şekerler; köklerinde inülin, şeker
ve intybus adlı madde bulunur. Tadı ekşi, acımsı olsa da sağlığa çok yararlı
körpe yaprakları toplanıp sebze olarak pişirilir ya da çiğken salatalara
konularak yenir. Bitkinin kazık kökleri sonbaharda topraktan sökülüp
kurutulur. Taze kökündeki sütle dağ sakızı denilen bir tür sakız yapılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Tüm bölümlerinin tıbbi etkileri güçlü olan hindibanın bedene yararlı olan
etkileriyle bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece özetlenebilir:
• Bedeni güçlendiren kuvvetli bir toniktir.
• İştah açıcıdır.
• İdrarı söktürür.
• Kanı temizler.
• Müshil etkisi vardır.
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, bitkinin sonbaharda topraktan sökülen
kökü parçalanarak gölgede kurutulur. Kuru kök parçalarından 2-3 tatlı kaşığı
alınıp suda kaynama noktasına kadar ısıtılıp sonra ateş kısılarak 15-20 dakika
daha ısıtma sürdürülür. Böylece hazırlanmış olan dekoksiyondan günde iki kez
birer bardak içilebilir.
• Ayrıca bedende oluşan yangıları azaltır.
Bu etkisini sağlamak için de, bitkinin topraküstü yeşil bölümleri ezilerek yara
lapası hazırlanır ve yangılı yerlere dıştan uygulanır.
IHLAMURLAR
Orjinal Adı Tilia türleri
Bilgi
Ihlamurgiller familyasındaki Tilia cinsini oluşturan
ve kışın yaprağını döken 30 kadar ağaç ya da ağaççık türünün ortak adı
Ihlamur'dur. Ülkemizi de içermek üzere Kuzey Yarıküre'nin tüm ılıman
bölgelerinin killi ya da kalkerli, serin ve nemli topraklarında yetişir. Hızla
büyüyen ve 20-25 m. kadar boylanabilen ıhlamur ağaçlarının gövde çapı 1,5
m. bile olabilir. Önce düz olan gövde kabuğu, ağaç yaşlandıkça çatlar. Üzeri
koyu yeşil yaprakları uzun saplı, yürek biçimli, kenarları düz ve almaşık
dizilidir. Yaprağın gri ya da gümüş rengindeki alt yüzünde tüyler bulunur.
Haziran-ağustos ayları arasında açan sarımsı renkli özel, hoş kokulu
çiçeklerinin 3'ü-5'i bir arada, yaprakların orta damarına bağlı ve sarkık
durumda olur. Ağacın tek tohumlu meyvesi minik, yuvarlak ve kurudur.
Ihlamur ağacı, tohumuyla; gövde çelikleriyle ya da filizlenen köklerinin ayrılı
dikilmesiyle çoğaltılır.
Ihlamurun çiçek ve yapraklarında tilyum adlı glikozit, tanen, yapışkan bitki
sıvısı ve farnesol içeren uçucu yağ bulunur. Özellikle çiçek ve yaprakları tıbbi
etkilerinden ötürü kullanılan ıhlamur ağacının beyaz, yumuşak ve homojen
olan kerestesi heykelcilik vb. işlerde, gövde kabukları boyacılık ve halat
yapımında kullanılmaktadır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Ülkemizde en çok Büyük yapraklı ıhlamur (T. platyphyllos) ile ikinci sırada
Küçük yapraklı ıhlamur (T. cordata) türü ağaçlar yetişir. Bunların öncelikle
çiçek ve yapraklarının tıbbi etkileri ile bu etkilerden yararlanma yöntemleri
şöylece sıralanabilir:
• Göğsü yumuşatıcıdır.
• Sinir sistemindeki gerginlikleri azaltır. Rahatlatıcı, yatıştırıcı ve uyku
vericidir.
• Kadınlarda aybaşı öncesi gerginlikleri giderir, aybaşı sancılarını azaltır.
Bu etkileri sağlamak üzere, yaz ortasında, kuru bir günde yeni açmış ıhlamur
çiçekleri toplanır. Bunların yanına bir miktar yaprağı da katılarak gölgede
özenle kurutulur. Güneş gören çiçekler koku ve etkilerini büyük ölçüde yitirir.
Kurutulmuş çiçek ve yaprak karışımından 1 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak
kaynar su dökülerek 10 dakika süreyle demlendirilir. Bu infüzyondan günde üç
kez birer bardak içilir.
• Ayrıca, ıhlamur terleticidir.
• İdrar söktürücüdür.
• Uyarıcıdır.
• Bedeni güçlendirici toniktir.
Ihlamurun bu etkilerinden de yararlanılmak üzere infüzyondaki çiçek-yaprak
karışımı dozajı artırılır: 2-3 tatlı kaşığı kullanılır. Aynı yöntemle hazırlanan
infüzyondan günde üç kez birer bardak alınabilir.
ITIRLAR
Orjinal Adı Pelargonium türleri
Diğer Adları Çoban iğnesi, Kokulu sardunya, Turnagagası
Bilgi
Sardunyagiller (Turnagagasıgiller)
familyasındandır. Anayurdu Güney Afrika olmasına karşın, Akdeniz havzası
ülkelerine çok iyi uyum sağlamışlardır. Ülkemizde Ege ve Akdeniz
bölgelerinde çeşitli ıtır türleri süs bitkisi olarak pek yaygındır. 60 cm. kadar
boylanabilen, kışın yapraklarını dökmeyen ama soğuğa ve özellikle dona karşı
pek duyarlı çokyıllık bitkilerdir. Yuvarlak kesitli, yeşil renkli ve bol tüylü
gövdeleri zamanla odunsulaşır. Derin girintili çıkıntılı, oya gibi süslü
yaprakları ezildiğinde meyve, nane ya da hoş baharlı diğer kokuları salar. Açık
veya koyu pembe ya da beyaz renkli hafif kokulu çiçekleri yaz mevsiminden
sonbahara kadar açarlar. Bol güneşli olması koşuluyla her türlü toprakta
yetişen ıtır türleri, tohumuyla ya da gövde çeliğiyle çoğaltılır.
Güzel görünümleri nedeniyle çoğu yerde süs bitkisi olarak yetiştirilen ıtır
türlerinin yaprakları, çeşitli yiyecek ve içeceklere koku ve çeşni vermesi için
katılır. Parfümeri endüstrisinde de sıkça kullanılan ıtırların meyve, nane ve
hatta papatya kokan türleri de üretilmektedir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Itır türlerinin sağlığa yararlı tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri
şöylece sıralanabilir:
• Sindirim sistemi üzerinde olumlu etkiler yapar. Hazımsızlığı giderir.
Sindirimi kolaylaştırır.
• Mide ve bağırsaklardaki aşırı gazları söktürür.
• Diyareyi (ishal) keser.
• Yabani ıtır ya da Solucanotu (P. endicherianum) adı verilen türünün kurt
(solucan) düşürücü etkisi vardır.
Ancak bu etkileri sağlamak için, tüm ıtır türleri küçük dozlarla alınmalıdır. 2-5
gr. kadar kurutulmuş ıtır yaprağının üzerine 4 bardak kaynar su dökülüp 10-15
dakika süreyle demlendirilerek elde edilen infüzyon, günde iki-üç bardak
içilebilir.
• Ayrıca ıtır türlerinin cildi güzelleştirdiği ileri sürülmektedir.
Bu etkinin sağlanması için yukarda tarifi verilen infüzyon dıştan ovularak cilde
uygulanır.
KADINTUZLUĞU
Orjinal Adı Berberis vulgaris
Diğer Adları Amberparis, Çobantuzluğu, Dikenüzümü, Sarıçalı
Bilgi
Kadıntuzluğugiller familyasının örnek bitkisidir.
Kuzey Yarıküre'nin ılıman bölgelerinde sıkça görülen; Avrupa'da ve
ülkemizde ormanların açıklık yerlerinde ve çitlerde yetişen, kışın yapraklarını
dökmeyen dikenli bir ağaççıktır. 1-3 m. boylanabilir. Derimsi yapılı, açık yeşil
renkli oval biçimli, yapraklarının kenarları kızılımsı renkli ve batıcı dişli olur.
Sarı ya da turuncu renkli çiçekleri olgunlaşınca, erkek organları çabukça dişi
organların üzerine kapanarak tozlaşmayı sağlar. Sonra bu dişi çiçekler kırmızı
ya da siyah renkli, oval biçimli, buruk ve ferahlatıcı tadı olan meyveleri
oluşturur. Bitki, bu meyvelerden döktüğü tohumlarıyla çoğalır.
Kadıntuzluğunun kök ve yapraklarında; berberin, oksiyantin, palmatin,
kolombanin, berbamin vb. alkaloitler ile kelidonik asit ve tanen bulunur.
Bitkinin meyveleriyle şurup ve reçel yapılır. Kadıntuzluğu bitkisi buğdayda
kınacık hastalığı yapan pas martarına arakonaklık ettiği için, buğday ekimi
yapılan tarlalara yakın yerde yetiştirilmesine izin verilmez.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• İştah açıcıdır.
• Ateş düşürücü etkisi vardır.
• Kusmayı önler.
• Damar daraltıcı etkiler yapar.
• Tadı acı olan ve bedeni güçlendiren bir tonik ve müshildir. Bu iki etkisiyle
zayıf, bitkinlikten ve peklikten şikâyeti olan kişileri güçlendirirken
bağırsaklarının temizlenmesini de sağlar.
• Karaciğerin işlevlerini düzenleyen ve safra akışını artıran en iyi ilaçlardan
biridir.
• Safra kesesi yangısı ve safra kesesinde taş bulunması durumlarında yararlı
olur.
• Malarya'ya (sıtma) karşı iyileştirici etki yapar.
• İrileşmiş dalağı küçültme gibi ilginç bir işlevi daha bulunmaktadır.
Bütün bu önemli yararlan sağlamak üzere, kadıntuzluğu bitkisinin gövde ya da
kök kabukları alınır. Bunun için ilkbahar başında ya da sonbaharın sonuna
doğru toprağı kazılıp bitkinin kökü çıkarılır ve soyularak kabuğu alınır. Gövde
kabukları da aynı dönemlerde bitki soyularak alınır. Bu kabuklar gölgelik bir
yerde özenle kurutulur, 1 tatlı kaşığı kurumuş kabuk 1 bardak suya konulup su
kaynama noktasına kadar ısıtılır. 10-15 dakika soğumaya bırakılır. Böylece
hazırlanan dekoksiyondan günde üç kez birer bardak içilir.
UYARI
• Gebe kadınlar kadıntuzluğu bitkisini kullanmamalıdır.
KARABAŞ LAVANTASI
Orjinal Adı Lavandula stoechas
Diğer Adları Karabaşotu, Yalancı lavanta çiçeği, Fransız lavantası
Bilgi
Ballıbabagiller familyasındandır. Batı ve Güney
Anadolu'da makiliklerin arasında yabani olarak yetişen, 50 cm'ye kadar
boylanabilen çalımsı görünüşlü çokyıllık bir lavanta türüdür. Grimsi yeşil
tüylü, kenarları kıvrık, dar ve uzun yaprakları vardır. Çiçekleri siyahımsı koyu
mor renkli ve silindirik yapıda olup başaklar halinde yaz aylarında açar. Bitki,
bu çiçeklerden olgunlaşan tohumlarını dökerek çoğalır.
Karabaş lavantasının içerdiği uçucu yağ (esans), İngiliz lavantasınınkinden
daha çok biberiye bitkisininkine benzeyen, keskin bir koku taşır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Osmanlılar döneminde koleranın tedavisinde bile yer almış olan karabaş
lavantası eskiden antiseptik, yara iyileştirici, yatıştırıcı, balgam söktürücü,
idrar yolları enfeksiyonlarını giderici, egzama yaralarını iyileştirici, sinirleri ve
kalbi güçlendirici etkileri nedeniyle sıkça kullanılırken günümüzde daha
seyrek kullanılır olmuştur.
Bu etkilerini sağlamak üzere % 2'lik infüzyonu dahileri kullanılır. Yani, 1 litre
kaynar suya 20 gr. kurutulmuş karabaş lavantası yaprak ve çiçek karışımı
hesabıyla ve kaynar suyun içinde 10-15 dakikalık demlendirmeyle bir infüzyon
hazırlanır. Bu infüzyon, günde iki-üç kez birer bardak içilir.
Antiseptik ve yara iyileştirici etkilerinden yararlanılmak üzere, piyasada satılan
karabaş lavanta esansı (yağı), şikayetli yerlere dıştan uygulanır.
KARAKAFESOTU
Orjinal Adı Symphytum officinale
Diğer Adları Eşekkulağı
Bilgi
Hodangiller familyasındandır. Anayurdu Avrasya
olup ülkemizde Kuzey Anadolu'da yetişmektedir. 120 cm'ye kadar
boylanabilen, çokyıllık otsu bitkidir. Karakafesotunun toprakta 3 m. ve hatta
daha derine kadar inen kalın ve uzun, rizomlu bir kökü vardır. Dört köşe
kesitli, tüylü, yeşil renkli ve boydan boya çizgili gövdesi, bitkinin tepesinde
dallara ayrılan yapıdadır. Uca doğru sivrilen oval biçimli yaprakları kaba
dokulu, belirgin damarlı ve koyu yeşil renklidir, ilkbahar sonunda başlayıp
sonbahara kadar açan mavimsi mor renkli çiçekleri, çan biçimli ve yere doğru
sarkık salkımlar halindedir. Karakafesotu bol güneşli yerleri ve azotça zengin
toprakları sever. Tohumlarıyla ya da daha hızlı gelişmesi için köklerinin
bölünmesiyle çoğaltılır. Ancak bitki bir yere yerleştiğinde, o topraktan sökülüp
atılmasının güç olacağı akıldan çıkarılmamalıdır.
Karakafesotu uçucu yağ, reçine, tanen, alkaloitler, yapışkan bitki sıvısı ve
insanda hücre oluşumunu destekleyen allantoin adlı maddeyi içerir. Bitkide
bulunan maddeleri daha da açımlarsak, yalnızca yapraklarının kalsiyum,
potasyum, fosfor gibi değerli mineraller ile A, B12, C vitaminleri yönünden
zengin olduğu sonucuna da varırız, işte bu nedenle bazı yerlerde bilinçli
beslenen kişiler tarafından karakafesotunun yaprakları çiğ olarak salatalara
katılır, ıspanak gibi pişirilir. Gövdesi kaynatılıp ağartılarak kuşkonmaz gibi
pişirilir ve yenir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Aşağıda sayacağımız, insan bedenine çok yararlı etkileri nedeniyle adına Tıbbi
karakafesotu da denilen bitkinin neredeyse mucizeler yarattığı iddialarına
katılmamazlık edemiyoruz. Karakafesotu bitkisinin insana inanılmaz gibi
gelen ve hiçbir yan etkisi bulunmayan tıbbi etkilerini ve bunlardan yararlanma
yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz:
• Diyareyi (ishali) keser ve peklik verir.
• Yatıştırıcıdır.
• Bedeni güçlendirici toniktir.
• Kanı temizler.
• İdrar yollarını temizler.
• Balgam söktürücüdür.
• Göğsü yumuşatır ve üst solunum yollarını da temizler.
• Bronşit ve insanı taciz eden öksürük durumlarında iyileştirici ve
rahatlatıcıdır.
• Gastrit, onikiparmakbağırsağı ülserleri, ülserli kolit ve mide çeperinin
zayıflaması nedeniyle oluşan fıtıklarda güçlü bir iyileştiricidir.
• Damar ve doku büzücü etkileri nedeniyle iç ve dış kanamalarda
iyileştiricidir.
• Aynı etkisi nedeniyle hemoroitte (basur yaraları) iyileştirici olur.
Bütün bu önemli etkilerinden yararlanmak için, karakafesotunun kök ve
rizomu (kökgövdesi) ilkbahar ve sonbaharda allantoin düzeyinin en yüksek
olduğu dönemlerde toprağı kazılarak çıkarılır. Bunlar iyice temizlenir ve
küçük parçalara ayrılır. 40-60 C derece sıcaklıkta kurutulur. Körpe yaprakları
da toplanıp gölgelik bir yerde özenle kurutulur. Kurumuş yaprak ve kökleri
karıştırılır. Bunlardan 1-3 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda kaynama noktasına
kadar ısıtılır. Sonra ateş kısılıp 10-15 dakika daha ağır ağır ısıtma işlemi
sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyondan günde üç kez birer bardak
içilir.
• Karakafesotu yara temizliği, yanık pansumanı ve cildi yumuşatma
işlemlerinde de yararlıdır.
• Kronik varikosel durumlarında da iyileştirici etki yapar.
Bu etkilerinden yararlanmak için yukarda tarifi verilen dekoksiyon kullanılır:
Yara, yanık ve varikosel durumlarında dekoksiyon dıştan uygulanır. Cildi
yumuşatma işlemlerinde losyon halinde ya da banyo suyuna bolca katılarak
uygulanır.
• Karakafesotu etkili bir yara iyileştiricidir.
• Eklem ağrıları, berelenme, ezik, hafif yanık, kesik, burkulma ve şişmelerin
iyileştirilmesinde etkili olur.
• Yaralı yerlerimizde dokuların düzensiz oluşmasını önler.
Bu etkileri için bitkinin körpe yapraklarıyla yara lapası hazırlanır ve şikâyetli
yerlere dıştan uygulanır.
UYARI
• Çok derin yaralarda karakafesotunun uygulanmasında dikkatli olunmalıdır.
Çünkü bitki yaranın üzerinde sağlıklı bir doku oluştururken altta kalan yara
apse yapabilir.
KASIKOTU
Orjinal Adı Agrimonia eupatoria (ya da Hernia glabra)
Diğer Adları Fıtıkotu, Kızılyaprak, Koyunotu, Kuzupıtrağı
Bilgi
Gülgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmeyen
ama Avrupa, Asya ve ülkemizde yetişen çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir.
20-120 cm. boylanabilir. Çoğu kez toprağın üzerine yatarak gelişir. Rizom
kökü (kökgövdesi); kenarları dişli, tüysü, yeşil yaprakları; yaprak koltuklarında
ve bitkinin tepesinde yoğun salkımlar oluşturarak yazın açan küçük sarı
çiçekleri vardır. Bu çiçeklerinden oluşan ve adına pıtrak denilen meyveleri
çengel dikenli olur. Güneşli ve kısmen gölge yerleri ve nemli toprakları seven
kasıkotu en çok orman kenarlarında görülür. Bitki, tohumlarının hayvan
postuna takılıp çevreye taşınmasıyla yayılır ve tohumun düştüğü yerde çoğalır.
Kasıkotu bitkisinin topraküstü kesimleri tanen, glikozitler, nikotinik ve
şahsilik asitler, uçucu yağ ile B ve K vitaminlerini içerir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bilimsel adlarından birindeki Hernia sözcüğü 'fıtık' anlamına gelen ve uzun
zamanlardan beri, kasık fıtıklarında meydana gelen rahatsızlığın
giderilmesinde yararı görülen kasıkotunun, diğer tıbbi etkileri ve bunlardan
faydalanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:
• İdrar söktürücüdür. Böbrek, mesane ve idrar yolları rahatsızlıklarına karşı
etkili olur.
• Safra söktürücüdür. Sindirimi kolaylaştırıp mideyi rahatlatır.
• Karaciğer ve safra kesesi rahatsızlıklarında etkilidir.
• Doku ve damar büzücüdür. Peklik verir. Çocuklarda diyareyi keser.
• Bedeni güçlendirici ve rahatlatıcı acı bir toniktir.
•Yukarıda belirtildiği gibi fıtık oluşumunda kasık şişmelerini indirir ve bedeni
rahatlatır.
Bütün bu etkilrin sağlamak üzere kasıkotunun topraküstü kesimleri bitki çiçek
açmaya başladığında toplanır. 40 C dereceyi aşmayan sıcaklıkta ve gölge yerde
kurutulur. Kurumuş bitki karışımından 1-2 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak kaynar
suya konur ve 10-15 dakika süreyle demlendirilerek bir infüzyon elde edilir.
Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.
• Kasıkotu bademcik şişmesi ve boğaz ağrılarında iyileştirici ve rahatlatıcıdır.
Bunun için 1-2 tatlı kaşığı kurumuş kasıkotu karışımı alınıp 1 bardak suda
kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra ateş kısılarak 10-15 dakika daha
ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyonla gargara yapılır.
• Kasıkotu, ayrıca yaraları temizler ve iyileştirir.
Bunun için bitkinin taze topraküstü kesimleri ezilerek bir yara lapası hazırlanır
ve yaralara dıştan uygulanır.
KEDİNANESİ
Orjinal Adı Nepeta çatarla
Diğer Adları Nezleotu, Pisikotu
Bilgi
Ballıbabagiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmemekte; ülkemizde iç ve Doğu Anadolu bölgelerinde doğal olarak
yetişmektedir. 50-100 cm. boylanabilen, çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Dört
köşe kesitli, boydan kabarık çizgili, hafif tüylü, keskin acı kokulu ve yeşil
renkli gövdesi dallara ayrılan yapıdadır. Kalp biçiminde, üzeri sarı lekeli,
kenarları dişli ve gri-yeşil renkli yapraklarının altı ince tüylü olup çiftler
şeklinde dizilmiştir. Bu yapraklara dokunulduğunda, ele nane kokusu siner.
Kediler bu kokuyu pek sevdiğinden bitkiye sürtünür ya da bitkinin üzerine
yatarlar. Kedinanesi mavimsi-mor renkli, beyaz noktalı, keskin kokulu
çiçeklerini yaz mevsiminde başaklar oluşturarak açar. Oval biçimli,
kahverengi minik tohumlarının bir ucunda beyaz benek vardır. Güneşli ya da
az gölgeli yerleri, süzek toprakları seven bitki, her türlü toprakta yetişmekte ve
tohumlarıyla çoğalmaktadır, istenirse ilkbaharda bitki bölünerek çoğaltılabilir
ve kedilerden korunarak yetiştirilir.
Kedinanesi bitkisinde strenellol, geraniol ve sitral adlı maddeleri içeren uçucu
yağ, acı esanslar, tanen ve C vitamini bulunur. Nane kokulu yaprakları ve
körpe sürgünleri bazı yerlerde salatalara katılır. Çeşni vermesi için yaprak ve
sürgünleriyle etler ovulur. Kedinanesi, bulunduğu bahçelere bal arılarını çeker.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• Midevidir: Mide rahatsızlıklarını ve sindirim güçlüklerini giderir. Mide ve
bağırsak gazlarını söktürür. Mide kramplarını çözer.
• Spazm çözücüdür.
• Çocuklarda diyareyi giderici, mükemmel bir ilaçtır.
• Yatıştırıcıdır. Bedeni rahatlatarak gevşetir.
• Uykusuzluk durumunda kullanılır. Kısa zamanda uyku getirir.
• Geleneksel olarak kullanılagelen soğuk algınlığı ve grip ilaçlarından biridir.
• Güçlü terletici etkisi bulunduğundan bronşit gibi hastalıklarda, ateşlilik
durumlarında kullanılır ve kısa sürede beden ateşini düşürür.
Bu etkileri sağlamak için kedinanesinin yaprak ve çiçekleri yaz başı ya da
sonbaharın başlarında toplanır. Gölgelik yerde özenle kurutulur. 2 tatlı kaşığı
kurumuş bitki karışımı alınıp 1 bardak kaynar suda 10-15 dakika süreyle
demlendirilir. Böylece elde edilen infüzyondan günde üç kez birer bardak
içilebilir.
• Kedinanesi bitkisinin doku ve damar büzücü etkisi vardır. Çıbanların
tedavisinde kullanılır.
• Antiseptik (mikrop kırıcı) etkisi bulunur. Akne tedavisinde etkili olur.
• Şakakta duyumsanan rahatsızlığa ve baş ağrılarına iyi gelir.
Çıban tedavisinde kedinanesinin körpe yaprakları ve çiçekli başağı ezilip yara
lapası yapılır. Bu lapa çıbanlara sürülür. Akne, baş ağrısı ve şakakta
duyumsanan rahatsızlıklar için yukarıda tarifi verilen infüzyon, ovuşturularak
yüze ve şakaklara uygulanır.
KEKİKLER
Orjinal Adı Thymus türleri
Diğer Adları Çahkekiği
Bilgi
Ballıbabagiller familyasındandır. Anayurdu
Avrupa'nın güneyi olup ülkemizde kekik türlerinden 40 kadarı güneş gören
kurak tepeler ve sırtlarda kümeler oluşturarak yaygın ve doğal biçimde
yetişmektedir. Bu türlerden en çok bilineni Adi kekik (T. vulgaris) 25-30 cm.
kadar boylanabilen ve kışın yapraklarını dökmeyen çokyıllık çalıdır.
Yeşil-kahverengi dörtgen kesitli gövdesi, bitkinin ikinci yılında odunsulaşır.
Tüylerle kaplı gri-yeşil renkli, hoş kokulu ince yaprakları 1 cm. kadar
uzunlukta olur. Bitkinin soluk erguvani renkli çiçekleri, yaz başı ile ortası
arasında açar. Küre biçimli minik tohumları parlak kahverengidir. Bol güneşli
yerleri ve suyu iyi akıntılı alkalik toprağı seven kekik, döktüğü tohumlarıyla
çoğalır. Ayrıca, Avrupa'da bazı yerlerde kültürü yapılmakta, kış mevsimi
dışında her zaman gövde çelikleri alınarak ya da ilk ve sonbaharda bitkinin
tamamı veya kökü bölünerek de üretilmektedir.
Adi kekikte timol, karvakrol, simol, linalol ve borneol maddelerini içeren % 1
oranında uçucu yağ; acı esanslar, tanen, flavonit ve tripenoit bulunur. Kekik
bitkisine hoş kokusunu veren, timol ve karvakrol adlı maddelerdir.
Kurutulmuş kekik yaprakları, çeşni vermesi için özellikle çorba ve et
yemeklerinde baharat olarak kullanılır. Ancak kokusu çok keskin, bitkinin tadı
da acı olduğu için, kekik, yemeklerde çokça tüketilmemelidir. Bal arıları kekik
türlerini çok sever ve makbul olan kekik balı yaparlar.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bedene yararlı nitelikleri ta Antik çağlardan beri öğrenilerek kullanılagelen
bütün kekik türlerinin tıbbi etkileri birbirlerine benzer. Bu etkileri ve bitkiden
yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• Midevidir: iştahı açar, sindirimi kolaylaştırır. Dispepsi (hazımsızlık)
durumunun atlatılmasında etkilidir.
• Aşırı içki içilmesi sonrasında bedende meydana gelen rahatsızlıkları
atlatmaya yardımcı olur.
• Gaz söktürücüdür.
• Yatıştırıcıdır.
• İdrar söktürücüdür.
• Spazm çözücüdür.
• Kan dolaşımını hızlandırıp artırır.
• Solucan (kurt) düşürücü etkisi vardır.
• Terletici ve balgam söktürücüdür.
• Soğuk algınlığı, nezle, boğaz ağrıları ve taciz edici öksürüğün atlatılmasında
yararlı olur.
• Saman nezlesinin iyileştirilmesinde etkilidir.
• Bronşit, boğmaca ve astım tedavilerinde başarıyla kullanılır.
• Doku ve damar büzücü etkileri nedeniyle çocuklarda diyare ve yatak ıslatma
durumlarının iyileştirilmesinde yardımcı olur.
• Bedeni güçlendirici tonik etkisi vardır.
Bütün bu etkilerinden yararlanmak üzere, kekik türlerinin yaprakları kurumuş
dallarının üzerinden elle sıyrılarak alınır. Bitkinin çiçekli tepeleri ise yaz
başından sonuna kadar yağışsız günlerde toplanır. Bunlar, gölge ve havadar
yerde özenle kurutulur, kuru yapraklarla karıştırılır. Karışımdan 2 tatlı kaşığı
alınıp 1 bardak kaynar suya dökülür. 10 dakika süreyle demlendirilerek elde
edilen infüzyon, günde üç kez birer bardak olarak içilir. Tadı acı olduğundan
içine biraz bal katılarak alımı kolaylaştınlır.
• Kekik ayrıca antiseptik (mikrop kırıcı) bir bitkidir. Özellikle iltihaplı
yaraların temizliğinde ve iyileştirilmesinde etkili olur.
• Akne tedavisinde de temizleyici ve iyileştirici etkileri görülür.
Bu etkilerinden yararlanılmak için piyasada satılan ve her türlü kekiklerin
damıtılmasıyla elde edilen kekikyağı, sulandırılarak yara ve aknelere dıştan
uygulanır ya da yukarda anlatılan kurumuş kekik karışımdan 2-3 tatlı kaşığı
alınıp suda kaynatılarak elde edilen dekoksiyon yaralara ve akneli yerlere
dıştan uygulanır.
• Kekik, larenjit (gırtlak iltihabı) ve tonsilit (bademcik iltihabı) durumlarında
da iyileştirici olur. Bunun için yukarıda tarifi verilen dekoksiyonla ağızda derin
gargara yapılır.
• Kekiğin içerdiği karvakrol adlı madde bazı kişilerin cildinde yakıcı ve
kızartıcı etkiler yapabileceğinden, kekikyağı sulandırılarak uygulanmalıdır.
KETENLER
Orjinal Adı Linum türleri
Diğer Adları Bezir, Zeyrek
Bilgi
Ketengiller familyasının örnek bitkileridir.
Anayurdu Akdeniz havzasıdır. 100 kadar keten türü olup bu türlerden bazısı
ülkemizde yetişmektedir. Bunlardan Yabani ketenin (L. angustifolium) kültüre
alınmasıyla elde edilen Keten bitkisi (L. usitatissimum) konumuzla en çok
ilgili olan türdür. 30-100 cm. boylanabilen biryıllık bir tarım bitkisidir.
Bitkinin tepesine doğru dallara ayrılan yeşil renkli gövdesi; almaşık dizili, ucu
sivri ve uzunca biçimli yalın yaprakları; yaz boyunca açan gök mavisi renginde
5 taçyapraklı, süs çiçeği gibi güzel görünüşlü çiçekleri vardır. Olgunlaşan
çiçekleri, bir ucu sivri, yuvarlak biçimli, her biri 2 tohum taşıyan 5 gözlü
kahverengi meyvelere dönüşür. Kireçli topraklan ve ılıman iklimi seven keten
bitkisi, tohumlarıyla üretilir.
Keten bitkisinin tohumlarında linoeik, linolenik ve oleik asitleri içeren %
30-40 oranında sabit yağ; yapışkan bitki sıvısı, protein ve promarin adı verilen
glikozit bulunur. Bitkinin tohumlarından elde edilen ve boyacılık, muşamba
yapımı, kimi zaman da besin endüstrilerinde sıkça kullanılan bu yağa bezir ya
da beziryağı denilir. Bitkinin tohumları ezilip yağı alındıktan sonra kalan
küspesi değerli bir hayvan yemi olur. Ketenin gövdesinden elde edilen lifler
de, makbul sayılan keten ipliği yapılmak üzere dokumacılıkta kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Eski Mısırlılar döneminden beri bedene yararlı özellikleri bilinen ve kullanılan
ketenin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece özetlenebilir:
• Pekliği giderici müshildir. Veterinerlikte de bu amaçla sıkça kullanılır.
• Sindirim sisteminde, mide ve bağırsaklardaki enfeksiyon ve tahrişlere karşı
koruyucu etkileri vardır.
• Karaciğer ve safra kesesinin ani sancılanmalarına karşı yararlı etkileri
görülür.
• Yatıştırıcıdır.
Bu etkileri sağlamak üzere sonbahar başlarında iyice olgunluğa erişen
tohumlan toplanır ya da
piyasadan sağlanan bu tohumlardan 2-3 tatlı kaşığı alınıp üzerine bir bardak
kaynar su dökülür. 10-15 dakika demlendirilerek hazırlanan infüzyondan,
günde iki kez sabah ve akşamları birer bardak içilir. Alımında zorluk çekilirse
meyve suyuyla karıştırılıp içilebilir.
• Keten tohumları ayrıca çıbanların olgunlaştırılmasında; yara ve yanıkların
iyileştirilmesinde yararlı olur.
• Şirpençe, zona ve sedef hastalıklarında rahatlatıcı ve iyileştirici etkileri
görülür.
• Cildi yumuşatıcı ve ciltteki ağrıları kesici işlev yapar.
• Akciğer enfeksiyonları, özellikle nezle sonrası ortaya çıkan bronşit ve
öksürükte yararlı etkileri vardır.
Bu etkileri sağlamak için olgun keten tohumları ezilerek sıcak suya konulup
2-3 dakika süreyle kaynatılır. Suyu süzülüp bir tülbenteya da gazlı beze serilen
tohumlar şikayetli yerlerin üzerine ya da akciğerle ilgili rahatsızlıklarda
göğsün üzerine konularak bastırılır.
KİRAZLAR VE VİŞNE
Orjinal Adı Cerasus türleri
Bilgi
Gülgiller familyasındandır. Anayurdu, Kuzey
Anadolu bölgesidir, öyle ki, Giresun ilimizin adı, yörede yetişen ve o dönemde
adına ceresia denilen yabani kiraz ağacından gelmektedir. Kiraz, Antik
çağlarda Avrupa'ya götürülmüş ve oradan dünyaya yayılmıştır. Yabani kiraz
ağacı (C. microcarpa), günümüzde de Doğu Karadeniz Bölgesi ormanlarında
dikenli ve dikensiz türleriyle çok bulunur ve 10-15 m. boylanabilirken, Avrupa
ormanlarında 25-30 m'ye yükselen örnekleri görülmektedir. Dikine büyüyen ve
piramit görünüşünü alan yabani kiraz ağacının çiçekleri beyazdır, ilkbaharda
çiçeğinden önce yaprakları açar. Yabani kiraz ya da aynı familyadaki Mahlep
(Idris) ağacına aşı yapılarak Bahçe kirazı ağacı (Prunus-Cerasus-Avium) türü
elde edilir. Bahçe kirazının çiçekleri pembe-beyazdır. Meyvesi tek çekirdekli
tohumunu taşır. Serin yerleri ve süzek toprakları seven kiraz ağaçları,
tohumuyla çoğalır.
Kiraz ağacının meyvesi, bulunduğu bölgeye göre nisan sonu ile temmuz ayı
arasında olgunlaştığında, siyaha yakın kırmızı ya da sarı renkte olur. 1-3 cm.
çapında yuvarlak biçimli, etli, sulu, az lifli, aromalı ve lezzetli olan meyveyi,
dallara ince uzun bir sap bağlar. Fosfor, B3 ve C vitamini ile meyve şekeri
yönünden zengin olan kiraz sevilerek yenen bir meyvedir. Ayrıca pastacılık,
şekerlemecilik ve içki yapımında kullanıldığı gibi reçeli de yapılır. Olgun kiraz
ağacının kerestesi marangozlukta kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Kiraz ağacının kabuğu, yaprakları, çiçekleri ve meyve saplan bedene yararlı
etkiler taşır. Bu tıbbi etkiler ve onlardan yararlanma yöntemlerini şöyle
sıralayabiliriz:
• Kabuğu peklik verici ve ateş düşürücüdür. Bunun için ağacın gövde ya da
dallarının kabuğu soyulup kaynatılarak dekoksiyonu yapılır ve içilir.
• Yapraklan müshildir. Kaynar suya daldırılan yaprakların demlendirilmesiyle
hazırlanan infüzyonu içilir.
• Çiçekleri göğsü yumuşatır ve öksürüğü geçirir. Bunun için ağacın çiçekleri
kaynar suya daldırılıp demlendirilerek yapılan infüzyonu içilir.
Kiraz ağacının tıbbi bakımından en etkili ve önemli bölümü meyve saplarıdır.
Kirazın ve hatta vişnenin (Cerasus vulgaris) meyveleri yenilirken sapları
atılmayıp gölge ve havadar bir yerde kurutulursa aşağıdaki tıbbi etkileri taşıyan
doğal bir ilaç elde edilir:
• Kiraz ya da vişnenin meyve sapları idrar söktürücüdür.
• Böbrekleri ve idrar yollarını temizler.
• İçerdiği bazı mineraller nedeniyle bedenin su dengesini düzenler.
• Kabızlığı giderir.
• Bedeni güçlendirici toniktir.
Bu etkileri sağlamak için 2-3 tatlı kaşığı kurumuş kiraz ya da vişne sapı
alınıp 1 bardak suya konularak kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra
ateş kısılarak 10-15 dakika daha ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen
dekoksiyondan günde üç kez birer bardak içilir.
KOYUNGÖZÜ
Orjinal Adı Tanacetum parthenium (ya da Bellis perennis)
Diğer Adları Çayırpapatyası, Koyun çiçeği
Bilgi
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmeyen, ancak yurdumuzda Marmara, Ege ve Karadeniz bölgelerindeki
çayırlarda, bahçe, tarla ve yol kenarlarında yabani olarak yetişen çokyıllık
dayanıklı otsu bitkidir. 60 cm'e kadar boylanabilir. Yuvarlak kesitli gövdesi
hafif tüylü, açık yeşil renkli ve dallara ayrılan yapıdadır. Hoş kokulu yapraklan
derin girintili, yeşil, kimi zaman da sarı-yeşil renkli olur. Yaz ortalarında
küçük ve gevşek salkımlar halinde uzun sapların ucunda açan çiçekleri bazı
papatya türlerininkine benzer. Çiçeğin ortası, Matricaria türü papatyalarınki
gibi basıktır. Dışta beyaz dilsi ve ortada sarı renkli tüpsü çiçekleri yer alır.
Olgunlaşan çiçekleri açık kahverengi, minik, dar ve yassı tohumlarını
oluşturur.
Güneşli yerleri, kuru ve süzek toprakları seven koyungözü, döktüğü
tohumlarla çoğalır. Koyungözü bitkisi uçucu yağlarla partenolit gibi bazı
esterleri içerir. Anadolu'da kimi yerlerde körpe yapraklan sebze olarak yenilir.
Kimi yerlerde de acımsı tadı nedeniyle bitkinin yaprakları bazı yiyeceklere
çeşni vermesi için katılır. Gene bu yapraklar, güveleri kaçırması için koku
torbalarına konulur.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Baş ağrısını kesici etkisi Antik çağlarda da bilinip bu amaçla kullanılan
bitkinin, tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:
• Koyungözü bitkisinin baş ağrısı ve migreni kesme etkileri son zamanlarda
yeniden keşfedilmiş gibidir.
• Kaslardaki spazmı çözücüdür. Belki de bu nedenle baş ağrısı ve migrene
karşı yararlı etkileri bulunmaktadır.
• Baş dönmesi ve kulak çınlamalarında diğer ilaçlarla birlikte alındığında
onların etkilerini artırarak yararlı olur.
• Hafif yatıştırıcı etkisi vardır.
• Bedeni güçlendirici toniktir.
• Yangılı artride karşı etkili olur.
• Ağrılı aybaşı dönemlerinde ağrıları hafifletir. Aybaşı gecikmelerini önler.
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, ilkbahar ve yaz mevsimi boyunca, daha
iyisi bitki çiçek açmadan önce körpe yapraklan toplanır. Taze ya da
dondurulmuş (çözüldükten sonra) 3-5 yaprağı, ekmeğin arasına konulup
yenilerek kullanılır. Bu şekilde, o anki baş ağrıları ve migrene iyi gelen
koyungözünün, migrenin kalıcı tedavisi için alımına 3-6 aylık sürelerle devam
edilmelidir. Baş ağrısı ve migrenin o anda geçiştirilmesi ve diğer etkilerinden
yararlanılması için, bitkinin körpe yapraklarından 3-5 tane alınıp kaynar suda
10-15 dakika demlendirilerek elde edilen infüzyonu, çay gibi içilebilir.
UYARI
• Bitki, ağzı duyarlı kişilerde ağız ülserlerine neden olabilir.
• Gebe kadınlar koyungözü bitkisini almamalıdır.
KUŞOTU
Orjinal Adı Stellaria media
Diğer Adları Serçedili, Serçeotu
Bilgi
Karanfilgiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmemekte, ancak Anadolu'da yol kenarları, duvar dipleri ve bahçelerde
yaygın olarak yetişmektedir. 10-30 cm. kadar boylanabilen, biryıllık otsu
bitkidir. Çok dallı, gevrek yapılı, açık kahverengi gövdesinin bir tarafı tüylü
olur. Oval biçimli, etli ve sulu yapraklan, sapsız ve karşılıklı olarak gövde
üzerinde dizilmiştir, ilkbaharın başlarından kış başına kadar aralıksız açan
küçük kırmızımsı beyaz renkli çiçekleri yıldız biçimindedir. Yer seçmeyen,
nemli olmak koşuluyla her türlü toprakta yetişen kuşotu bitkisi, döktüğü
tohumlarıyla çoğalır.
Bitkinin topraküstü kesimleri organik asitler, potasyum tuzlan, fosfor ve C
vitamini içerir. Ülkemizde pazar yerlerinde satılan kuşotu, çiğ olarak
yenilebilecek kadar lezzetlidir. Bu nedenle salatalara konulur, börek harcına
girer ya da sebze olarak pişirilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Kuşotu bitkisinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle
özetlenebilir:
• İdrar söktürücüdür. Böbreklerin çalışmasını hızlandırır.
• Balgam söktürücü etkisi de vardır.
• Müshildir, pekliği giderir.
• Romatizma yangılarını ve ağrılarını hafifletir.
Bu etkileri sağlamak üzere, kuşotunun tüm topraküstü bölümleri bitki yeşil
olduğu sürece toplanır ve gölgelik yerde kurutulur. Kurutulmuş bitkiden 2 tatlı
kaşığı alıp üzerine 1 bardak kaynar su konularak 5 dakika süreyle
demlendirilir. Böylece elde edilen infüzyon, günde üç kez birer bardak olarak
içilir.
• Hemoroite (basur) karşı iyileştirici etkiler gösterir.
• Kaşındırıcı ve rahatsız edici sedef hastalığı ve egzamada rahatlatıcıdır.
• Cildi yumuşatır.
Bu etkiler için, kurumuş bitkiden 2-3 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda kaynama
noktasına kadar ısıtılır. Sonra ateşi kısılarak 15-20 dakika daha ısıtmaya
devam edilir. Böylece hazırlanan yoğun dekoksiyon dıştan uygulanır.
• Kuşotu ayrıca yara iyileştiricidir: Yara, kesik ve çıbanların tedavisinde
kullanılır. Bunun için toplanan taze bitki ezilerek yara lapası hazırlanır. Bu
lapa şikayetli yerlere dıştan uygulanır.
LABADA
Orjinal Adı Rumeoc patienta
Diğer Adları Efelek
Bilgi
Karabuğdaygiller familyasındandır. Kuzukulağının
yakın akrabası olan labadanın ülkemizde yetişen 25 kadar türü vardır.
Bunlardan en yaygını olan Adi labada (R. patienta), sulak yerlerde
kendiliğinden yetişen, aynı zamanda tarımı da yapılan ve 0,5-2 m. arasında
boylanabilen, çokyıllık otsu bitkidir. Kazık kökü dallı olup dışı kahverengi ve
içi sarıdır. Yuvarlak kesitli dik gövdesi, uzunlamasına çizgili ve genellikle
kırmızımsı renklidir. Yaprakları almaşık dizili, saplı, uzunca, oval ya da elips
biçimli ve kenarları hafif dalgalı olur. Yazın açan çiçekleri gövdenin tepesinde
kırmızımsı yeşil renkli salkımlar halinde bulunur. Bitki, çiçeklerinden
olgunlaşan meyvesindeki tohumlarla çoğalır.
Labadanın yapraklarında çeşitli mineral ve vitaminler; kazık köklerinde
nişasta, şekerler, reçine ve antrakinon türevleri bulunur. Anadolu'nun bazı
yerlerinde labada yapraklarıyla salata, sebze yemekleri ve 'efelek dolması'
denilen özel etli yemeği yapılır. Meyvelerinin demlendirilmesiyle yapılan
'gığış çayı' bazı yerlerde çay yerine içilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Sağlığa yararlı bazı etkileri kuzukulağınınkine benzeyen labadanın, tıbbi
etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir:
• Yaprakları, bedeni güçlendirici toniktir.
• İştah açıcıdır.
• Kanı ve bağırsakları temizler.
• Hafif müshil etkisi vardır.
Bu etkiler için, labadanın yapraklan çiğ olarak yenir ya da % 5'lik standart
dekoksiyonu yapılarak içilir. Yani, 1 litre sıcak suya 50 gr. taze labada yaprağı
konulup 15-20 dakika kadar kaynatılır. Böylece elde edilen dekoksiyon, günde
iki-üç kez birer bardak alınır.
• Yaprakları, deri hastalıklarında etkilidir. Çıbanları olgunlaştırır. Yara ve
egzamaları iyileştirir. Bu etkileri sağlamak üzere, labadanın yapraklarıyla yara
lapası hazırlanır ve şikayet edilen yerlere dıştan uygulanır.
• Kökü, müshil etkisi gösterir. Bunun için de kuzukulağının kökünde olduğu
gibi % 5'lik bir dekoksiyon hazırlanarak günde iki-üç kez birer bardak içilir.
LAVANTALAR
Orjinal Adı Lavandula türleri
Bilgi
Ballıbabagiller familyasındandır. Anayurdu
Akdeniz havzası olan Lavandula cinsi, kışın yapraklarını dökmeyen 20 kadar
çalımsı görünüşlü çokyıllık bitki türünün ortak adı lavantadır. Bu türlerden
bazısı ülkemizde de yetişmektedir. Bunlardan konumuzla ilgili olan ikisini,
önce ingiliz lavantası (L. angustifolia=L. spica=L. vera=L. officinalis) türünü
ve daha sonra ayrı bir bölümde Karabaş lavantası (L. stoechas) türünü ele
alacağız.
İngiliz lavantası ya da kısaca lavanta, en çok 1 m. kadar boylanabilir. Gövdesi
dört köşe kesitli, yeşil renkli ve hoş kokuludur. Ancak, bitkinin ikinci yılında
gövde odunsulaşır. Grimsi yeşil renkli, ince uzun ve hoş kokulu yaprakları;
uzun sapların ucunda seyrek başaklar oluşturarak yaz aylarında açan, çok
kokulu, lavanta mavisi renkli çiçekleri vardır. Bitkinin gövde, yaprak, sap ve
çiçeklerine özel kokusunu veren, bunların üzerinde bulunan küçük yıldızsı
tüyleridir. Lavantanın sonbaharda olgunlaşan küçük meyvelerinin her birinde,
dörder adet fındıkçık şeklindeki tohumu yer alır. Güneşli ve açıklık alanları,
suyu iyi akıntılı kireç içeren kumlu toprakları seven lavanta, tohumlarıyla,
sonbaharda alınan gövde çelikleriyle ya da bitki tabanının bölünmesiyle
çoğaltılır.
Lavanta, içinde organik asitler bulunan uçucu yağ ile glikozitler, alkaloitler ve
tanen gibi maddeleri içerir. Bu uçucu yağın damıtılmasıyla elde edilen lavanta
esansı (lavantayağı) parfümeri endüstrisinde önemli bir hammadde olarak
kullanılır. Ayrıca geleneksel şekilde lavantanın yaprak ve çiçekleri odalarımıza
güzel koku veren potpuri tabağına, yatak odalarımızdaki güzel koku
torbalarına konulur. Lavanta esansı yatak çarşaflarına serpilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Sağlığa yararlı etkileri uzun zamanlardan beri bilinen ve kullanılan lavantanın
tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece özetlenebilir:
• Sinirleri yatıştırıcı ve spazm çözücüdür. Özellikle depresyonla ilgili aşırı
sinirlilik durumunda yatıştırıcı olur. Uykusuzluk halini giderir.
• Stresle ilgili baş ağrılarında etkili bir iyileştiricidir.
• Bitkinlik ve güçsüzlük durumlarında, merkezi sinir sistemini ve dolayısıyla
bedeni güçlendirici bir toniktir.
• Saman nezlesini geçiştirmede etkili olur.
• Sindirim sistemi üzerinde olumlu etkileri vardır, iştahı açar, sindirimi
kolaylaştırır. Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür.
• Kusma refleksini bastırır.
• İdrar söktürücüdür. Böbrekleri temizler.
• Öksürüğü kesici ve ateşi düşürücü etkileri de vardır.
Sağlığa çok yararlı bütün bu etkileri sağlamak üzere, lavantanın taze sürgünleri
yaz başında ve çiçekleri iyice açtıklarında toplanır. 35 C dereceyi aşmayan
sıcaklık ve gölge yerde bunlar özenle kurutulur. Birbirine karıştırılan kurumuş
sürgün ve çiçeklerden 1 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su
dökülerek ve 10 dakika süreyle demlendirilerek bir infüzyon elde edilir. Bu
infüzyondan, günde üç kez birer bardak içilir.
• Ayrıca lavanta romatizma, burkulma ve kırık yerlerinin ağrılarında
rahatlatıcıdır.
• Akneli cildi temizler.
• Duyarlı ciltler için tonik sıvı oluşturur.
Bu durumlarda yararlı etkiyi sağlamak üzere, lavanta çiçeklerinin
damıtılmasıyla elde edilen ve piyasada satılan lavanta esansı (lavantayağı)
kullanılır. Bu yağ içilmez. Yalnızca şikayetli yerlere, elle ovularak dıştan
uygulanır. Duyarlı ciltler içinse, küvette hazırlanan banyo suyuna katılır.
MAYDANOZ
Orjinal Adı Petroselinum sativum
Bilgi
Maydanozgiller familyasının örnek bitkisidir.
Anayurdu Akdeniz havzası olup yurdumuzun hemen hemen her yerinde
yetiştirilen, iki yıllık dayanıklı otsu bitkidir.
Maydanoz, ilk yılında bol yaprak ve sapından oluşan bir rozet, ikinci yılında
80-100 cm'ye kadar boylanabilen gövdesini meydana getirir. Gövde ve yaprak
sapları, içi dolu dairesel kesitli ve yeşil renklidir. Yaprakları düzgün ve çok
parçalı kesimli, parlak yeşil, altı biraz daha açık renktedir. Maydanozun kök,
gövde, sap ve yapraklan güzel kokulu olur. Yazın açan sarı renkli küçük
çiçekleri şemsiye görünüşü alarak bir araya gelirler. Bitkinin minik tohumlan,
esmer renkli ve orak biçimli olup en güçlü kokusunu taşıyan kazık kökü,
dallara ve sonra ince saçaklara ayrılan yapıdadır. Bol güneşli ya da kısmen
gölgeli yerleri; zengin, nemli ve derin kazılmış toprağı seven maydanoz,
tohumuyla çoğatılır.
Eski Yunan ve Romalılar döneminden beri yemeklere çeşni katmak, sofra ve
yemekleri süslemek üzere kullanılan maydanoz, başta C olmak üzere A, B ve
K vitaminleri, demir, kalsiyum ve magnezyum gibi mineraller ile apiol adlı
uçucu yağ yönünden zengindir. Salatalara ve bazı yiyeceklere çiğ olarak, kimi
yemeklere pişmenin son anında ya da pişme işi biter bitmez katılarak bolca
tüketilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Maydanozun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle
sıralanabilir:
• Terletici; balgam, idrar ve safra söktürücüdür. İdrar söktürücü etkisi kanı
temizleyerek yararlı olmakla birlikte, varsa bedendeki aşın ödemin nedenleri
araştırılmalıdır.
• Kadınların aybaşı ağrılarını hafifletir. Aybaşını düzene sokar.
• İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır.
• Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. Karın ağrılarını da hafifletir.
• Bedeni güçlendirici bir toniktir.
• Afrodizyak (cinsel gücü artırıcı) etkisi olduğu varsayılmaktadır.
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, bitkinin kazık kökü, tohum ve yapraklan
bir araya getirilir. Bu karışımdan 1-2 tatlı kaşığı alınıp üzerine bir bardak
kaynar su dökülür. Kabın üzeri kapatılarak 5-10 dakika demlendirilir. Elde
edilen infüzyondan, günde üç kez birer bardak içilir.
• Maydanozun sap ve yaprakları soluğun kokusunu temizlemek ve sağlıklı bir
cilt elde etmek üzere çiğ olarak bolca yenilmelidir.
• Ayrıca zengin ve doğal bir C vitamini kaynağı olduğundan grip ve nezlenin
kolayca atılması için maydanozun yaprak ve sapları gene çiğ olarak bolca
tüketilmelidir.
UYARI
• Maydanoz dölyatağını uyardığından, gebelikte aşırı miktarda alınmamalıdır.
MENEKŞELER
Orjinal Adı Viola türleri
Diğer Adları Benevşe, Menevşe
Bilgi
Menekşegiller familyasındaki Viola cinsinden 500
kadar, bir-iki ya da çokyıllık dayanıklı bitki türünün adı menekşedir. Bu
türlerden 20 kadarı ülkemizde yetişmekte olup en çok tanınan ve konumuzla
ilgili alanı Kokulu menekşe (V. odorata)'dir. Kokulu menekşe, doğada
özellikle nemli yerlerdeki ağaç altlarında ve ormanlık alanlarda kendiliğinden
yetişen, bulunduğu yere yayılıp toprağı iyice örttüğü için bahçelerde süs bitkisi
olarak yetiştirilen, güzel kokusu olan ve 10-15 cm. kadar boylanabilen,
çokyıllık bir bitkidir. Bitki, bu güzel kokusunu, ancak koparıldığı zaman
çevresine yayar. Kalp biçiminde koyu yeşil yaprakları; kış sonu ile ilkbaharda
açan mor ya da seyrek olarak beyaz taçyapraklı çiçekleri; açık sarımsı
kahverengi, minik, sert ve yuvarlak tohumları ve gene sarımsı kahverengi
rizomu (kökgövdesi) vardır. Bitki, tohumlarıyla ya da rizomundan uzayıp
toprağa yapışarak yeni bitki oluşturan kök saçaklarıyla çoğalır.
Kokulu menekşe saponin, mentil salisilat, alkaloitler, flavonitler ve uçucu yağ
içerir. Güzel kokulu çiçeği, şekerleme yapılarak pasta ve tatlıcılıkta, ayrıca
parfüm endüstrisinde kullanılır. Salatalara konularak çiğ olarak yenilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bu etkilerden yararlanma yöntemleri şöyle
sıralanabilir:
• Soğuk algınlığı, anjin, boğmaca, öksürük ve bronşit durumlarında iyileştirici
ve rahatlatıcıdır. Göğsü yumuşatır, balgamı söktürür. Kronik bronşite bile iyi
gelir.
• İdrar söktürücüdür. idrar yolları enfeksiyonlarında iyileştirici etkisi vardır.
• Hafif bir müshil etkisi yapar.
• Egzama, akne ve öteki cilt sorunlarında iyileştirici etkisi görülür.
• Baş ağrısı, sinirlilik hali ve uykusuzluğa karşı olumlu etkileri vardır.
• Son zamanlarda yapılan araştırmalara göre, kokulu menekşenin bedende ur
oluşumunu engelleyici etkileri de saptanmıştır.
Bütün bu etkilen sağlamak üzere çiçek açtığı sürece kokulu menekşenin
topraküstü kısımları toplanır. Bunlar ya yaş,olarak ya da gölge bir yerde özenle
kurutularak kullanılır ve infüzyonu şöyle hazırlanır: 1 tatlı kaşığı yaprak, sap
ve çiçek karışımının üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle
demlendirilir. Bu infüzyondan, günde üç kez birer bardak içilir.
MERSİN
Orjinal Adı Myrtus communis
Diğer Adları Mort, Murt, Sazak ağacı
Bilgi
Mersingiller familyasında yer alan aynı cinsten 1000
kadar bitki türünün genel adı Mersin'dir. Anayurdu Amerika, Avustralya ve
Yeni Zelanda olan, kış mevsiminde yapraklarını dökmeyen ve 2-5 m'ye kadar
boylanabilen ağaç ya da ağaççıklardır. Burada sözünü edeceğimiz, Yabani ya
da Adi mersin (M. communis) adı verilen tür, Akdeniz Bölgesi'nin bitkisi olup
Batı ve Güney Anadolu kıyı şeridimizde bulunan güneşli ve kurak alanlardaki
makiler arasında bol bol yetişmektedir. Üst yüzeyinde pek çok saydam nokta
(yağ bezeleri) bulunan yaprakları sert, meşinimsi, kenarları düz, küçük, üzeri
koyu yeşil, altı daha açık yeşil ve tam ortası boydan boya çizgili olur. Mersinin
yaz ortasından sonbahara kadar açan altın renkli erkek organlı beyaz çiçekleri
ve yuvarlak kesitli, kırmızımsı renkte dalları vardır. Bitkinin ikinci yılında
dalları bej renge dönüp odunsulaşır. Başlangıçta etli ve beyaz olan meyveleri,
olgunlaştığında koyu mavi-siyah renge döner. Mersin bitkisinin dal, yaprak,
çiçek ve meyveleri hoş kokuludur. Bitki, döktüğü tohumlarla kendiliğinden
çoğalır ya da gövde çelikleriyle üretilir.
Mersinin yaprak ve çiçekli dallarında tanen, reçine, acı birtakım maddeler ile
uçucu yağlar; meyvelerinde yüksek oranda A vitamini, tanen, şeker ve asitler
bulunur. Tatlı ve hoş kokulu meyveleri pazarlarda satılır ve yenir. Körpe
yaprakları ise, defne gibi, et yemeklerine çeşni vermesi için kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• Peklik verici ve özellikle çocuklarda diyareyi kesicidir.
• İştah açıcıdır.
• İdrar yolları enfeksiyonlarında antiseptik etkisi vardır.
• Doku ve damar büzücü niteliği nedeniyle kanı dindirici etkileri görülür.
Sayılan bu etkilerinden yararlanmak üzere, bitkinin yapraklan her mevsimde
toplanır ve gölgelik, havadar bir yerde kurutulur, 1 tatlı kaşığı kurumuş mersin
yaprağı üzerine 4 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle
demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde iki kez birer bardak içilir.
• Mersin, antiseptik etkiler taşır. Bu etkisinden yararlanmak üzere, bitkinin
yaprakları suda kaynatılıp buharı damıtılarak elde edilmiş ve piyasada satışa
sunulmuş suyu, dıştan bedene uygulanır.
• Ayrıca A vitamini yönünden zengin olan mersin meyvesinden şurup
yapılarak içilmesinin, görme yeteneğini artırdığı ileri sürülmektedir.
MISIR (-PÜSKÜLÜ)
Orjinal Adı Zea mays
Bilgi
Buğdaygiller familyasındandır. Anayurdu Güney
Amerika olan mısır, Amerika Kıtası'nın keşfinden sonra denizciler tarafından
Avrupa'ya getirilmiştir. Oradan da, Afrika anakarasından, Mısır üzerinden
ülkemize getirildiğinden, dilimizde bu bitkiye mısır adı verildiği
sanılmaktadır, 2 m'ye kadar boylanabilen, biryıllık dayanıklı tahıl ve kültür
bitkisidir. Mısırın kökleri toprakta derine kadar iner, kalın ve bol saçaklıdır. 4
cm. çapa ulaşabilen dik gövdesi boğumludur. Bu boğumlar arasında gövdenin
içi boş olur. Gövde üzerinde almaşık dizili uzun yaprakları şerit biçiminde,
paralel damarlı ve uçları sivridir. Aynı bitki üzerinde ayrı kesimlerde yer alan
dişi ve erkek çiçeklerden erkek olanları, gövdenin ucunda başaklar; dişi
olanları, yaprak koltuklarında koçanlar halinde görülür. Dişi çiçeklerin
olgunlaşmasıyla meydana gelen mısır tohumları, tek ve kalın bir sap olan
koçan üzerinde düzgün sıralar halinde dizilmiş iri taneler şeklinde olur.
Konumuza yararı olan kısımları, dişi çiçeklerin olgunlaşıp tane biçimine
gelmeden önce koçanın ucunda 10-30 cm. uzunlukta oluşturdukları ve adına
mısır püskülü denilen ipliksi uzantıları (stigma'ları)dır. Bol güneşli sulak
alanları seven mısır bitkisi, ülkemizin su bulunan hemen hemen her yerinde
kültür bitkisi olarak yetiştirilirken çok gelişip fazla yer kapladığından
tohumlarının toprağa seyrek olarak ekilmesine dikkat edilir.
6000 yıl kadar önce Güney Amerika'daki And Dağları bölgesi yerlileri
tarafından yetiştirildiği ve tüketildiği saptanan mısır bitkisinin taneleri, yüksek
oranda nişasta ile doymamış yağ asitleri, A vitamini ve sterolleri içerir. Bu
yüzden mısır taneleri hem insanlar hem de hayvanlar için değerli bir besin
kaynağıdır, ilaç olarak kullanılan mısır püskülünün içerdiği maddeler ise
şunlardır: Glikoz ve maltoz gibi şekerler, steroller, reçine, potasyum tuzları ve
uçucu yağ.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Açık esmer ya da kırmızımsı renkli hafif ve özel kokusu bulunan mısır
püskülünün tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle
özetlenebilir:
• Sakinleştiricidir.
• Bedeni güçlendirici toniktir.
• Romatizma tedavisinde yardımcı olur.
• İdrar söktürücüdür.
• Mesane taşlarını düşürür.
• Üretrit (idrar yolları enfeksiyonu), sistit (mesane enfeksiyonu) ve prostatit
(prostat bezi enfeksiyonu) tedavilerinde etkilidir, özellikle ayrıkotu ve
civanperçemi ile birlikte kullanılırsa daha etkili olur.
• Çocuklarda böbrek sorunlarının atlatılmasına yardımcı olur.
Bu etkilen sağlamak üzere, mısır koçanındaki dişi çiçeklerin döllenme olayı
gerçekleşmeden
önce ortaya çıkan püskülleri alınır. Bunlar kurutulduğunda bazı etkilerini
yitirdiğinden kurutulmadan kullanılması daha doğru olur. 1 bardak kaynar
suyun içine 2 tatlı kaşığı kuru ya da taze mısır püskülü konur. 10-15 dakika
demlendirilerek elde edilen infüzyondan günde iki-üç kez birer bardak içilir.
• Mısır tanelerinden elde edilen mısırözü yağının, sıvı bitkisel bir yemeklik
yağ olarak, damar sertliğini önlediğini, kullanan kişilere bu konuda büyük
yarar sağladığını belirtmeden geçemeyeceğiz.
MOR SÜSEN
Orjinal Adı İris germanica (ya da İ. versicolor)
Diğer Adları Mezarlık zambağı, Mor zambak
Bilgi
Süsengiller familyasındandır. Kuzey Yarıküre'nin
sıcak ve ılıman iklim kuşağındaki bölgelerde yetişen ve gösterişli çiçekler açan
mor süsen, ülkemizde de birçok yerde süs bitkisi olarak üretilmektedir.
100-150 cm'ye kadar boylanabilen, çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Sivri uçlu
yaprakları, 50 cm. kadar uzunlukta kılıçsı biçimli, paralel damarlı ve açık yeşil
renklidir, ilkbahar sonu ile yazın başaklar halinde açan baygın kokulu ve mor
renkli iri çiçekleri üçer adet çanak ve taç yaprağından oluşur. Bu çanak ve taç
yaprakları almaşık olarak dizilmiştir. Çiçeğin çanak biçimini alan ortası sarı
renktedir. Burada erkek ve dişi organları yer alır. Mor süsenin rizomu
(kökgövdesi) kalın, güçlü ve dallara ayrılan yapıdadır. Bitki 2-3 yılda bir,
yerinden sökülerek rizomları bölünür. Bunlar ayrı yerlere dikilerek bitki
çoğaltılır.
Mor süsenin konumuzu en çok ilgilendiren bölümü olan rizomu uçucu yağ,
yapışkan bitki sıvısı, nişasta, şeker, reçineli maddeler, tanen, salisilik asit ve
iridin adlı maddeyi içerir. Mor süsenin güçlü kokulu çiçekleri parfümeri ve
kozmetik endüstrilerinde kullanılmaktadır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• Safra söktürücüdür.
• Karaciğer ve safrayla ilgili peklik durumlarında değerli bir müshil etkisi
sağlar.
• İdrar söktürücüdür.
• Bedendeki yangıları hafifletir.
• Tükürük salgısını artırır.
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, mor süsenin rizomu sonbahar mevsiminde
toprağı kazılarak çıkarılır. Temizlenir ve havadar, gölge bir yerde özenle
kurutulur. Parçalanan rizomundan 1/2-1 tatlı kasığı alınıp 1 bardak suda
kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra ateş kısılarak ısıtma işlemi 10-15
dakika daha sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyondan, günde üç kez
birer bardak içilir.
• Egzama ve sedef hastalığı gibi kronik deri sorunlarında iyileştirici etkiler
yapar.
Bu durumlarda şikâyet edilen yerlere bu dekoksiyon dıştan ovularak uygulanır.
NANELER
Orjinal Adı Mentha türleri
Bilgi
Ballıbabagiller familyasındaki aynı cinsten 25 kadar
çokyıllık dayanıklı otsu bitkinin genel adı Nane'dir. Dünyanın tüm ılıman ve
astropikal bölgelerine yayıldığı gibi ülkemizde de 7 türü yetişmektedir. Nemli
ve gölgelik yerleri çok seven nane türleri, 3-100 cm. arasında boylanabilirler.
Dört köşe kesitli, kırmızımsı gövde ve dalları; karşılıklı dizilen, kenarları dişli,
keskin ama hoş kokulu koyu yeşil yaprakları ve dal uçlarında kümeler
oluşturarak temmuz-ağustos aylarında açan leylak, pembe ya da beyaz renkli
çiçekleri vardır. Koyu kahverengi, minik taneli ve küremsi biçimli tohumları
olur. Nane türleri, döktüğü tohumlarıyla çoğalır ya da çoğaltılır.
Türleri arasında en çok kültürü yapılanı (yani insan eliyle üretileni) Bahçe
nanesidir (M. piperita). Bu türün yaprak, sap ve çiçeklerinde mentol, menton,
jasmon vb. maddeleri içeren uçucu yağ ile tanen, reçine, acı bitki esansı ve
bazı organik maddeler bulunur. Nanenin tazesi ya da kurutulmuşu baharat
olarak kullanıldığı gibi ilaç, yiyecek ve parfümeri alanlarında da kullanım yeri
bulur.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Nanenin tıbbi etkileri şöylece sıralanabilir:
• Sindirim salgılarını artırdığından mide ve bağırsaklardaki sindirim işlemini
kolaylaştırır.
• İç organların kaslarında yatıştırıcı etkiler yapar.
• İçerdiği uçucu yağlar nedeniyle mide bulantılarını keser. Gebelikteki ve
yolculuklardaki kusma refleksini bastırır.
• Mide ve bağırsak gazlarını söktürücüdür.
• Beden üzerinde güçlendirici (tonik) etkisi vardır.
• Bağırsaklardaki kolit yaralarının iyileşmesinde etkili rol oynar.
• Grip ve nezlede yüksek ateşin düşürülmesinde değerli bir yardımcıdır.
Bu etkilen sağlamak üzere, nane şöyle kurutulur: Bitki çiçek açmadan önce
sap, yaprak ve goncah dalları toplanıp çok sıkmadan demetler halinde bağlanıp
gölgelik ve havadar yerlere asılır. Böylece kurutulmuş yaprak, sap ve çiçek
goncalarından bir büyük tutamı alınır. Üzerine bir bardak kaynar su dökülüp
10 dakika demlendirilerek infüzyon hazırlanır. Hiçbir yan etkisi olmadığından
istenilen sıklıkta içilir.
Nanenin yukarda sayılan tıbbi etkilerinden yararlanmak için, ikinci kullanım
şekli, taze yapraklarının suyla damıtılarak nane ruhu elde edilmesidir. Böylece
elde edilip piyasada satılan naneruhunun 2-10 damlası bir şekerin üzerine
damlatılarak alınır.
OĞULOTU
Orjinal Adı Melissa officinalis
Diğer Adları Kovanotu, Melisa
Bilgi
Ballıbabagiller familyasındandır. Akdeniz
havzasının bitkisi olup Güney Avrupa'da yaygın biçimde tarımı yapılmaktadır.
Ülkemizde de Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişir. 100 cm. kadar
boylanabilen, dayanıklı çokyıllık otsu bitkidir. Gövdesi dört köşe kesitli, tüylü
ve dallara ayrılan yapıdadır. Oval biçimli, kenarları dişli ve tüylü yapraklan
limon kokulu olur. Yaz mevsiminden sonbahara kadar salkımlar oluşturarak
açan, çok açık sarı ya da beyazımsı küçük çiçekleri iki dudaklı; koyu
kahverengi, minik ve gözyaşı biçimli tohumlan parlaktır. Tohumu ile
yetiştirilmesi çok ağır gerçekleştiğinden bitki ya bölünerek ya da gövde
çelikleri alınarak çoğaltılır.
Oğulotu sitral, stranellal, linalol ve pinemi içeren uçucu yağlar ile flavon ve
reçine içerir. Körpe yaprakları hoş limon kokusunu vermesi için salatalara,
bazı yiyecek ve içeceklere katılır. Melisa çayı olarak demlenip sevilerek içilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bu etkilerden yararlanma yöntemleri şöyle
özetlenebilir:
• Yatıştırıcıdır; endişe ve depresyonla oluşan gerginlikleri giderir.
• Gaz söktürücüdür. Sindirimi kolaylaştırır, sindirim sistemindeki spazmları
yok eder.
• Terleticidir; ateşli soğuk algınlıkları, nezle ve bronşitte etkili olur.
• Kalp ve kan dolaşımı sistemi üzerinde tonik etkisi vardır. Tansiyonu düşürür.
Bu etkileri sağlamak üzere körpe ya da gölgede kurutulmuş yaprakları
kullanılır, 1 bardak kaynar su, 2-3 tatlı kaşığı kuru ya da 4-6 kaşık körpe
yaprak üzerine dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirilirken, içilene kadar
üzeri sıkıca kapalı tutulur. Böylece hazırlanan infüzyon, sabah ve akşamları
birer kez ya da gerektikçe bir bardak olarak içilir.
ÖKSEOTU
Orjinal Adı Viscum albüm
Diğer Adları Burç, Çekeni, Göbelek, Gökçe
Bilgi
Ökseotugiller familyasından, kimi ağaçlar üzerinde
asalak olarak yaşayan, 100'ü aşkın türü bulunan ufak çalı halindeki bitkilerin
genel adı Ökseotu'dur. Burada açıklaması yapılacak olan Adi ökseotu (V.
albüm) türü, Avrupa ve Akdeniz ülkeleri ile Türkiye'de pek çok ağaç türünün
(çam, göknar, söğüt, kavak, meşe, ıhlamur ve bazı meyve ağaçları) dalları
üzerinde gelişir. 30-100 cm. boylanabilen, kışın yaprakçıklarını dökmeyen,
sarımsı renkte çiçekler açan bitkilerdir. Buruşuk yüzeyli, sarımsı renkli,
kokusuz ve tatsız meyveleri 1 cm. kadar çapında, küre biçiminde ve tek
tohumlu olur. özellikle ardıç kuşları bu meyveleri sever ve kondukları ağaç
dallarına dışkılarıyla ökseotu tohumlarını bırakıp bitkinin çoğalmasını
sağlarlar.
Adi ökseotunun yaprakçıkları tanen, urson, inosit, viskotoksin, sapotoksin ve
glikozit adı verilen maddeleri içerir. Bitkinin meyvelerinin etli bölümünde
visin adlı yapışkan madde bulunur. Bununla kuşları tutmak üzere ökse
hazırlanır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Ökseotunun yaprakçık ve genç sürgünlerinin tıbbi etkileri şöyle sıralanabilir:
• Sinirleri yatıştırıcı, sinirsel spazmları gidericidir.
• Yüksek tansiyonu düşürür. Yüksek tansiyon nedeniyle oluşan baş ağrılarını
geçirir.
• Damar çeperlerindeki kireçlenmeyi azaltır. Damar sertliğine karşı yararlıdır.
• Sinirsel taşikardilerde çarpıntıyı hafifleticidir.
• Metabolizmayı düzene sokar.
• Son zamanlarda yapılan bazı kanser araştırmalarında ökseotunun tümör
oluşumunu engellediği saptanmıştır.
Bütün bu etkilerini sağlamak üzere, ökseotunun yaprakçık ve taze sürgünleri
ilkbaharda toplanır, gölgelik, havadar yerde kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı kurumuş
yaprakçık ve genç sürgün üzerine bir bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika
süreyle demlendirerek hazırlanan infüzyon, günde üç kez içilir.
UYARI
• Hazırlanan bu infüzyona ökseotu meyveleri konulmamalıdır.
PAPATYALAR
Orjinal Adı Anthemis ve Matricaria türleri
Bilgi
Bileşikgiller familyasindaki bitkiler gibi Anthemis
ve Matricaria cinsi papatya türleri, ortada sarı tüpsü çiçekleri ile bunların
çevresinde beyaz ya da sarı renkli dilsi çiçeklerinden oluşan bileşik çiçekleri
ve çok parçalı yapraklan ile dikkati çeker. Papatya türleri ilkbaharda çiçek
açmaya başlar, yaz boyunca çiçekli kalır.
Anthemis cinsi papatyaların tür sayısı 100 kadar olup bunların anayurdu
Avrasya'dır. 20-30 cm. kadar boylanabilen, dayanıklı çokyıllık otsu bitkilerdir.
Ülkemizde 50 kadar Anthemis türü papatya yetişmektedir. Bunlar, çiçekleri
gösterişli olduğundan çoğu yerde süs bitkisi olarak üretilir. En önemli türü 75
cm. kadar boylanabilen Alman papatyası (A. nobilis) türüdür.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Alman papatyasının tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri:
• Yatıştırıcı, tonik ya da boğaz ağrıları antiseptiği olarak, yaş veya kurumuş
çiçeklerinden hazırlanan infüzyon, günde birkaç kez içilebilir.
• Uykusuzluğa karşı aynı infüzyondan gece yatmadan önce bir bardak içilir.
• Akne durumunda bu infüzyonla yüz yıkanıp kurulanırsa cildi temizler.
• Romatizma ağrılarına karşı, zeytinyağında 10-15 gün kadar bekletilen
çiçekleriyle elde edilen eriyiği (özütü) ağrılı yerlere uygulanır.
• Saçlara çok yararlı olan bir banyo suyu hazırlamak üzere çiçekleri suda
kaynatılır. Bu banyo suyuna daldırılan tarakla saçlar taranır.
Köpek papatyası (A. cotula), ülkemizde çok yaygın olarak yetişen, kötü kokulu
bir papatya türüdür. Ama; gaz söktürücü, uyarıcı ve adet söktürücü ilaç olarak
kullanılır. Bu amaçlarla taze ya da kurumuş çiçekleriyle hazırlanan infüzyon,
günde bir-iki kez içilebilir.
Matricaria cinsi papatyalar içinde anayurdu Avrasya olan ve ülkemizde de çok
yaygın yetişeni, Adi ya da Tıbbi papatya (M. chamomilla) türüdür. 25-50 cm.
kadar boylanabilen, dayanıklı çokyıllık otsu bitkidir. Sarı renkli tüpsü
çiçeklerinden oluşan çiçek başı kubbe gibi çıkıntılı ve içi boştur. Bunların
çevresindeki dilsi çiçekleri beyaz renkli olur.
Adi papatyanın tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri de şöyle
sıralanabilir:
• İştah artırıcı, yatıştırıcı; mide ve bağırsak gazları ile safrayı söktürücü, idrarı
artırıcıdır. Bu etkilerinden yararlanılmak üzere iki-üç tutam taze veya kurumuş
çiçekleriyle hazırlanan infüzyon günde bir-iki kez içilebilir.
• Boğaz ağrılarına karşı, iki-üç tutam taze veya kurumuş çiçekleri kaynatılarak
bir dekoksiyon hazırlanır. Bu dekoksiyonla günde birkaç kez derin gargara
yapılır.
• Yaraları iyileştirici olarak aynı dekoksiyon yaralara dıştan kompres olarak
uygulanır.
• Saç rengini açmak üzere, gene bu dekoksiyon kullanılır.
PİREOTU
Orjinal Adı Tanacetum cocineum
Diğer Adları Oltuotu, Pirekapan
Bilgi Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu Kafkasya olup ülkemizde Erzurum
yaylalarında yetişmektedir. 25-30 cm. boylanabilen çokyıllık otsu bitkidir.
Ortada sarı tüpsü ve yanda soluk ya da koyu pembe dilsi çiçekleri
papatyanınkine benzer. Bu çiçeklerin bileşiminde %5 oranında uçucu yağ ile
sabit yağ, reçine ve piretrin adlı madde bulunur. Piretrin; pire, kene vb. kan
emici hayvanlar için çok zehirli; insan, kedi, köpek vb. için az zehirlidir.
Piretrin kan emici hayvanlara değince öldürücü etkisini gösterir. Bu nedenle
pireotunun çiçekleri toplanır ve kurutulur.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
El değirmenlerinde öğütülüp toz haline getirilir. Eskiden Erzurum Oltu
ilçesinde piyasaya çıkarıldığı için Oltuotu adıyla tanınmıştır. Bu ilaç özellikle
pirelere ve öteki böceklere (sözgelişi hamamböceği, tahtakurusu, kene, karınca
ve örümceklere) karşı evlerde gerekli yerlere serpilerek kullanılır.
REZENE
Orjinal Adı Foeniculum vulgare
Diğer Adları Raziyane
Bilgi
Maydanozgiller familyasmdandır. Anayurdu Güney
Avrupa olan, 2 m. kadar boy atabilen, dayanıklı çokyıllık otsu bitkidir.
Ülkemizde fakir topraklarda doğal olarak yetiştiği gibi, Ege ve Akdeniz
bölgelerinin ılıman yerlerinde bahçelerde kültürü de yapılmaktadır. Hoş
kokulu, gri-açık yeşil renkte, ince uzun ipliksi görünüşlü yaprakları
sonbaharda bronz renge döner. Gene hoş kokan küçük ve sarı çiçekleri yaz
ortasında açar ve çiçek salkımları bileşik şemsiye görüntüsü kazanır. Aslında
birer meyve olan hoş kokulu, küçük, silindir yapılı, üzeri çıkıntılı kıvrık
tohumları yeşil-kahverengidir. Bitki, açıklık alanlarda tohumlarını dökerek
çoğalır, insan eliyle yetiştirilenlerinde ise, yetişmiş bitki bölünerek çoğaltılır.
Bitkinin tohumları yapışkan bitki sıvısı, şeker, nişasta, tanen, sabit ve uçucu
yağlar içerir. Uçucu yağları tohuma anason kokusu verir ve bazı ülkelerde
tohumu, anason yerine salata ve yemeklere çeşni katmak üzere az miktarda
kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Rezenenin tıbbi etkileri ve bu etkileri sağlamak üzere uygulanan yöntemler
şöylece sıralanabilir:
• Mide ve bağırsak hastalıklarında rahatlatıcıdır. Sindirime yardımcı olur.
Mide ve bağırsak gazlarını söktürür.
• İştah açıcıdır.
• Emziren annelerde, sütü artırıcıdır.
• Bronşitte ve öksürük nöbetlerinde rahatlatıcı etkisi vardır. Öksürük ilaçlarına
tat vermekte de kullanılır.
Bütün bu amaçlarla bitkinin ikinci yılının sonbaharında olgunlaşıp yarılan
tohumları toplanıp kabukları tarakla temizlenerek gölgede hafifçe kurutulur.
İnfüzyon hazırlanacağı zaman bu tohumlar biraz ezilir, 1 tatlı kaşığı tohumun
üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10 dakika süreyle bu tohumlar
demlendirilir. Yukarıda sayılan durumlar için bu infüzyondan günde üç kez
birer bardak içilir.
• Ağız kokusunu gidermek üzere, tohumları çiğnenir.
• Yüzü derinden temizlemek üzere, ezilmiş tohumları yüz maskelerinin
formülüne katılır.
• Bedeni iyice temizlemek üzere, ezilmiş tohumları sıcak banyo suyuna
eklenir.
UYARI
• Rezene, bedene aşırı dozlarda alınmamalıdır.
SARISABIR
Orjinal Adı Aloe vera
Bilgi
Zambakgiller familyasındandır. Anayurdu Afrika
Kıtası olan sarısabır, ülkemizde Güneybatı ve Güney bölgelerimizdeki sıcak
yörelerde yabani olarak yetişmekte, kimi yerlerde de süs bitkisi olarak kültürü
yapılmaktadır. 30 cm'ye kadar boylanabilen, duyarlı çokyıllık sukkulent (etli
ve sulu) bitkidir. Kılıç biçiminde uca doğru incelip sivrileşen, kenarları testere
gibi küçük dikenli, soluk yeşil renkli ve üzerinde daha açık renk lekeler
bulunan etli yaprakları toprağın üzerinde rozetler oluşturarak yükselir. Yaz
mevsiminde açan çiçekleri, dik ve sık salkımlar halinde, sarı ve bazen kırmızı
renkli olur. Pek seyrek olarak tohum bağlayan sarısabır bitkisinin tohumuyla
çoğaltılması zordur. Bunun yerine, rozetinin kenarlarından verdiği yeni sürgün
yapraklarının ayrılıp başka yere dikilmesiyle çoğaltılır. Güneşli yerleri seven
ama kısmen gölgeli yerlere de dayanabilen sarısabır, bitek ve nemli toprakları
yeğler.
Sarısabırın yapraklarının içinde saydam, jöleye benzeyen bir özsu bulunur.
Hafif kokulu olan bu özsu, havayla karşılaşınca katılaşır ancak alkolde hemen
erir. Serbest ya da glikozit halde antrasen türevleri (aloin ve aloemodin adlı
maddeler), uçucu yağ ve reçine içerir. Sarısabırdan çıkarılan bu özsu, kozmetik
ve ilaç endüstrilerinde kullanılmaktadır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Sarısabır özsuyunun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle
sıralanabilir:
• Müshildir. Ancak fazla kullanılırsa diyareye neden olabilir.
• Midevidir. Sindirimi kolaylaştırır.
• Safra söktürücüdür.
• Kadınlarda aybaşı kanamasını artırarak aybaşı dönemini kolaylaştırır. Böyle
durumlarda, etkisinden yararlanmak üzere sarısabırın yaprakları kesilerek ya
da çizilerek çıkan özsu alınır. Ancak, çok küçük bir dozu, bir-iki damla
(0,1-0,3 gram) yeterli olur.
• Deri iltihapları ve egzama durumlarında rahatlama sağlar.
• Sarısabır ayrıca yaraları, küçük yanıkları, güneş yanıklarım ve böcek
sokmalarını iyileştirir.
• Kuru ciltleri nemlendirip rahatlatır.
Bu gibi durumlarda, sarısabırın yapraklarından çıkarılan özsu, şikayetli yerlere
dıştan uygulanır.
• Gebe kadınlarda rahim kasılmalarına ve emzikli annelerde bebekte ishale
neden olacağı için, bu gibi kişiler sarısabırı dahilen kullanmamalıdır.
• Büyük yanıklarda kullanılmamalı, hemen uzman doktora başvurulmalıdır.
SATERLER
Orjinal Adı Satureja türleri
Diğer Adları Kekikotu, Zater
Bilgi
Ballıbabagiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmeyen, Güney Avrupa'da ve ülkemizde yabani olarak yetişen, Fransa ve
İspanya'da tarımı yapılan bir ya da genelde çok yıllık bodur çalı tipinde
dayanıklı otsu bitkilerdir. 10-45 cm. kadar boylanabilen saterlerin 14 kadar
türü Anadolu'da görülür. Bunlardan konumuzla ilgili olanları, Dağ sateri (S.
montana) ile Adi sater (S. hortensis)'dir. Bu türlerin dallara ayrılan dört köşe
kesitli, tüylü ve yeşil renkli gövdesi, bitkinin ikinci yılında odunsulaşırken
rengi de kırmızımsılaşır. Hoş kokulu, küçük, şeritsi ve sivri uçlu yapraklarının
üst yüzeyinde aslında yağ bezleri olan kabarık benekler bulunur, iki türü yaz
başından sonbahara kadar açan çift dudaklı görünümdeki çiçekleri beyaz,
pembe, mor ya da kırmızı renklerde olur. Çiçekleri olgunlaşınca, ikiye
bölünmüş gibi görünen uzamış küre biçimli ve kahverengi parlak tohumlar
verir. Bol güneşli yerleri, suyu iyi akıntılı (süzek), alkalik ve kum-kil karışımı
gevşek toprakları seven saterler, döktüğü tohumlarıyla çoğalır.
Saterlere hoş kokusunu veren yapraklarında yüksek oranda bulunan karvakrol
adlı maddedir. Bitki 20 cm. kadar boylanınca kesilip toplanır. Gölge yerlerde
demetler şeklinde bağlanarak asılıp kurutulur. Ezilir, toz haline getirilir ve
baharat olarak kullanılır. Bu toz kimi zaman baharatçı ve aktarlarda yanlış
olarak kekik diye sunulmaktadır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Antik çağlardan beri hem baharat hem de afrodizyak olarak bilinip kullanılan
saterlerin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• Uyarıcıdır. Bu etkisiyle mideyi çalıştırır, iştahı açar ve sindirim işlemini
kolaylaştırır. Hazımsızlığı giderir.
• Mide ve bağırsaklardaki aşırı gazı söktürür.
• İdrar söktürücüdür. Kanı ve idrar yollarını temizler.
• Terleticidir. Soğuk algınlığında iyileştirici etkisi görülür.
• Antiseptik (mikrop kırıcı) etkisi de vardır. Bademcik ve boğaz
enfeksiyonlarına iyi gelir.
• Uzun zamanlardan beri afrodizyak (cinsel gücü artırıcı) etkileri bulunduğu
ileri sürülmektedir.
Sayılan bu etkilerinden yararlanmak için, bitki, çiçek açmadan önce kesilip
kurutulur. Kurumuş bitkilerden 1-2 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak kaynar suyun
içine konularak ve kabın üstü sıkıca kapatılarak 10-15 dakika demlendirilir.
Böylece elde edilen infüzyondan, günde iki-üç kez birer bardak içilir, iştahı
açması için yemeklerden 15-20 dakika önce alınır. Mikrop kırıcı etkisinden
yararlanmak için bu infüzyonla ya da daha iyisi 1-2 tatlı kaşığı kurumuş
bitkinin 1 bardak suda kaynatılmasıyla elde edilen dekoksiyonla ağızdan derin
gargara yapılır.
SIĞIRKUYRUĞU
Orjinal Adı Verbascum thapsus
Diğer Adları Yünotu
Bilgi
Sıracagiller familyasındandır. Kuzey Yarıküre'nin
ılıman bölgeleriyle, özellikle Avrasya'nın doğu kesiminde yaygın olarak
yetişir. Ülkemizde de yol, bahçe ve tarla kenarlarında sıkça görülür. 60-200
cm. arasında boylanabilen, iki yıllık dayanıklı otsu bitkidir. Sarımsı renkli ve
yuvarlak kesitli, dayanıklı, ince tüylerle kaplı, dik ama dallara ayrılmayan
yapıdaki gövdesi ve bitkinin birinci yılında, tabanında rozet şekli oluşturan,
ikinci yılında gövdesinden de uzayan iri yaprakları vardır. Sığırkuyruğu birinci
yılını çiçeksiz geçirir. İkinci yılının yaz ortasından başlayarak, sonbahara
kadar, gövdenin ucunda başaklar oluşturan parlak sarı renkli çiçekler açar. Bu
çiçekler olgunlaşınca içinde tohumlarını taşıyan iki gözlü kapsülü olan
meyvelere dönüşür. Güneşli; soğuktan ve rüzgârdan korunmalı yerleri seven
sığırkuyruğu bitkisi, suyu iyi akıntılı olmak koşuluyla bitek olmayan
topraklarda bile yetişir. Döktüğü tohumlarıyla çoğalır.
Sığırkuyruğunun yaprak ve çiçekleri, yapışkan bitki sıvısı, saponinler, uçucu
yağ ve verbaskosit adı verilen flavonitler ile glikozitleri içerir. Bol miktarda
nektar içeren çiçekleri, bal arılarını bitkiye çeker.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bedene yararları Antik çağlarda da bilinen ve adı Homer'in destanlarında da
geçen sığırkuyruğunun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle
sıralanabilir:
• Balgam söktürücüdür.
• Göğsü yumuşatır. Bronşit ve kronik öksürük durumlarında iyileştiricidir.
• Solunum yolları mukozasının enfeksiyonlarında iyileştirici etkiler yapar.
• Sesin boğuklaşması ve ses kısıklığı durumunda iyileştiricidir.
• Mide üşütmesinde oluşan karın ağrısını geçirir.
• İdrar söktürücüdür.
• Sakinleştiricidir.
Bu etkileri sağlamak üzere, sığırkuyruğunun yapraklan yaz ortasında
kahverengileşmeden önce toplanıp özenle kurutulur. Çiçekleri ise, yaz
ortasından sonbahar başlarına kadar kuru havada toplanır gölge yerde ya da 40
dereceden sıcak olmayan yapay ısıtmalı yerde kurutulur. Bitki nemli yerde
kalırsa tıbbi etkilerini yitirir. Bu şekilde toplanıp kurutulmuş ve saklanmış olan
yaprak-çiçek karışımından 1 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak kaynar suda
demlendirilerek elde edilen infüzyondan, günde üç kez birer bardak içilir.
• Sığırkuyruğu, ayrıca etkili bir yara iyileştiricidir. Ciltteki yangıları da geçirir.
Bunun için, körpe yaprak ve çiçekleri ezilerek bir yara lapası hazırlanır. Bu
lapa şikâyetli yerlere dıştan uygulanır.
• Sığır kuyruğunun taze çiçekleri banyo suyuna katılırsa cildi yumuşatır ve sarı
saçları parlaklaştırır.
SOĞANLAR
Orjinal Adı Allium türleri
Bilgi
Zambakgiller familyasındandır. Anayurdunun
Güneydoğu Asya olduğu sanılmaktadır. Ancak, günümüzde dünyanın pek çok
yöresinde olduğu gibi, Türkiye'de de yoğun biçimde üretilip tüketilmektedir.
40-80 cm. kadar boylanabilen soğan, türlerine göre iki ya da çokyıllık sebze
türü bir bitkidir. En çok kullanılan türü olan Sofralık soğan (A. cepa), ikiyıllık
bitkidir. Birinci yılında birbirinin içinden çıkan 40 cm. kadar uzunluktaki içi
boş yaprakları ve ikinci yılında da bu yapraklardan daha uzun bir sapın
tepesinde, mayıs-temmuz aylarında açan beyaz veya bazen leylak renginde
küçük çiçeklerden oluşan top şeklinde bir çiçek salkımı olur. Bitkinin birinci
yılının ortalarında yapraklarının dip bölümü şişkinleşerek toprağın içinde bir
baş oluşturur. Bu baş zamanla büyür ve dış kabukları kurur. Toprağı kazılıp
sökülen başlara kuru soğan adı verilir. Tohumlarıyla çoğaltılan soğanlarda
önce arpacık soğanı denilen küçük soğanlar üretilir. Bunlar sökülüp bir kez
daha ekilerek önce yeşil soğan diye bilinen soğan yaprakları ve daha sonra
kuru soğan elde edilir. Ama, kuru soğanın ekilmesiyle de yeniden soğan bitkisi
çoğaltılabilir. Güneşli ya da kısmen gölgeli yerleri, hafif ve bitek topraklan
seven soğan bitkisi, verimsiz topraklara da dayanabilir.
Soğanın bileşiminde uçucu ve sabit yağ, şekerler (sakkaroz, glikoz ve fruktoz),
fermentler, aminoasitler, demir, A, B ve bol miktarda C vitamini bulunur.
Uçucu yağının içinde bulunan propil alliin maddesi, gözleri yakar ve yaşartır.
Yeşil ya da kuru soğan, çeşni vermek üzere salatalara, yemeklere, peynir ve
sandviçlere katılır. Ayrıca soğan çorbası ve yahnisi gibi yemekleri yapılır.
Türk mutfağının vazgeçilmez bir ögesidir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Sağlığa yararlı etkileri yaklaşık 4000 yıl önce Çin'de bilinen ve kayıtlara geçen
soğanın, tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:
• İdrar söktürücüdür. Bedendeki toksinlerin atılmasında ve kanın
temizlenmesinde etkili olur.
• Midevidir: iştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır.
• Hafif müshil etkisi vardır.
• C vitamini yönünden zengin olduğu için bedenin savunma sistemini
güçlendirir. Soğuk algınlığının atlatılmasında ve yüksek ateşin düşürülmesinde
etkilidir.
• Son zamanlarda yapılan bazı araştırmalara göre, soğanın kalbi güçlendirdiği
ve koroner damarları genişlettiği ileri sürülmektedir.
Bütün bu etkilerinden yararlanabilmek için, yeşil ya da kuru soğan, çiğ ya da
pişmiş olarak ve günlük diyete katılarak olabildiğince bol yenmelidir.
• Ayrıca soğan böcek ve arı sokmalarında iyileştiricidir.
• Çıbanların baş vermesini ve iyileşmesinin hızlanmasını sağlar.
Arı ve böcek sokmalarında, önce sokma yerinde iğne varsa çıkarılır ve sokma
yerine kesik kuru soğan dilimleri bastırılır. Çıbanların başına da yarım kuru
soğan bastırılır. Böylece soğan buralardaki yangı ve şişkinliği geçirir,
iyileşmeyi hızlandırır.
ŞERBETÇİOTU
Orjinal Adı Humulus lupulus
Bilgi
Kendirgiller familyasındandır. Anayurdu Kuzey
Amerika ve Avrasya olan, belli mevsimde kısmen ölen ama çokyıllık olan
tırmanıcı bitkidir. Bira endüstrisi için Avrupa'da geniş ölçüde tarımı yapılan
bitki, ülkemizde aynı amaçla Bilecik ve Bursa yörelerinde üretilmekte, ayrıca
Kuzey Anadolu'da kendi kendine doğada yetişen şerbetçiotu örnekleri seyrek
de olsa görülmektedir. Yetişmesi için ılıman iklim ve zengin toprağa; sarılması
için yüksek direk ve aralarına gerilmiş tellere gereksinen şerbetçiotu, 7,5 m'ye
kadar uzayabilir. Kırmızımsı yeşil renkli ince ve sert gövdesi, neyi bulursa ona
sarılıp uzar; ama yaz sonunda yapraklarıyla birlikte ölür. Ertesi yıl aynı kökten
yeni sürgünleri çıkar. Asmanınkileri andıran yaprakları uzun saplı, 3-5 parçalı,
iri, karşılıklı dizili, kenarları dişli, normal yeşil renkli ve kalp biçiminde olur.
Yaz sonunda açan kozalakçığa benzeyen sarımsı yeşil renkli dişi çiçek
tomurcuklan olgunlaşınca irileşir ve kâğıdımsı bürgülere dönüşür. Bitkinin
erkek çiçekleri ayrı bitkide açar. Şerbetçiotu bitkisi tohumuyla, kökleri
bölünerek ya da genç piçleri ilkbaharda sökülüp ayrı yere dikilerek çoğaltılır.
Şerbetçiotu bitkisi uçucu yağ, acı maddeler (humilon, lupulon), reçine, tanen
ve mum içerir. Dişi çiçekleri strobili lupuli adlı bir maddeyi oluşturur. Bu
madde en az 1200 yıldan beri bira yapımında kullanılmaktadır. Şerbetçiotunun
genç sürgünleri bazı ülkelerde soyulup kuşkonmaz gibi pişirilerek yenir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• Hafif bir yatıştırıcıdır.
• İştah açıcıdır.
• Sindirimi kolaylaştırır.
• İdrar söktürücüdür.
• Bedeni güçlendirici toniktir.
Bu etkileri sağlamak üzere, olgunlaşmamış çiçek kozalakçıkları yaz sonu ile
sonbahar başında toplanıp gölgeli, havadar bir yerde özenle kurutulur. Böyle
kurutulmuş çiçeklerden 1 tatlı kaşığının üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek
10-15 dakika demlendirilip infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde bir
bardak içilir.
• Şerbetçiotu, merkezi sinir sistemi üzerindeki yatıştırıcı etkisiyle aynı
zamanda iyi bir uyku ilacı etkisi yapar.
• Bazı kişilerde şehveti yok edici (anafrodizyak) etki gösterir.
Böyle durumlar için yukarıda verilen infüzyon tarifinden, yatmadan birkaç saat
önce 1 bardak içilir.
UYARI
• Depresyon geçiren kişiler, durumu ağırlaştırabileceği için, Şerbetçiotu
almamalıdır.
TARÇINLAR
Orjinal Adı Cinnamomun türleri
Bilgi
Defnegiller familyasındandır. Anayurdu Güney ve
Güneydoğu Asya'dır, iklimin uygun olmayışı nedeniyle tarçın ülkemizde
yetişmez. Tropikal bölgelerin bitkisi ve birçok türü olan hoş kokulu ağaç ya da
ağaççıklardır. Bu türlerden önemli olan ikisi Seylan tarçını (C. zeylanicum) ile
Çin tarçını (C. cassia)'dır.
Seylan tarçını Sri Lanka, Hindistan ve Myanmar'da yetiştirilir. Kışın
yapraklarını dökmeyen alçak boylu ağaçtır. Bu ağacın körpe dallari kesilir.
Kabuklari soyulur, mantar tabakaları çıkarılır, tabakalar birbirinin içine
konulup sarılarak kurutulur. Daha sonra ezilip baharat olarak Seylan tarçını
adıyla satılır. Açık kahverengi ve tatlımsı tadı hoş olan bu tarçın türü
makbuldür.
Çin tarçını daha büyük bir ağaç olup 10-12 m'ye kadar boylanabilir. Kışın
yaprağını dökmeyen bu türün de gövde ve dallarının kabuğu soyularak
yukarıdaki yöntemle elde edilen tarçın, Seylan tarçınına göre daha yakıcı,
keskin ve daha az değerlidir.
Her iki tür tarçının da başlıca bileşeni, uçucu bir yağ olan sinnamik aldehit'tir.
Tarçın baharat olmasının yanı sıra çeşni ve koku vermesi için bazı yemek, tatlı
ve şaraplara katılır. Ağacın meyvesinden elde edilen tarçın esansı, parfüm
endüstrisinde kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Tarçının tıbbi etkileri ve bu etkilerden yararlanma yöntemleri şöyle
açıklanabilir:
• Mide ve bağırsak gazlarını söktürür.
• Hafif doku ve damar büzücü özelliği nedeniyle diyareyi kesici ve peklik
vericidir.
• İştah açıcıdır.
• Sindirimi kolaylaştırır.
• Mide bulantıları ve kusma refleksini bastırır.
• Kan dolaşımını geliştirip hızlandırır.
Bu etkileri sağlamak üzere tarçının toz hali yiyecek ve içeceklere katılıp
istendiği kadar alınır ya da piyasadan sağlanan tarçın esansı 2-3 damla olarak
kesme sekere damlatılıp emilir.
UYARI
• Tarçın çok fazla alınırsa aşırı pekliğe neden olabilir.
YABANİ GÜL (KUŞBURNU)
Orjinal Adı Rosa canina
Diğer Adları Köpek gülü
Bilgi
Gülgiller familyasındandır. Aslında tüm bahçe
gülleri yabani gülden türemiştir. Anadolu'da orman açıklıkları, kayalık kırsal
yöreler ve yol kenarlarında kendi kendine yetişen yabani gül, 1-3,5 m. kadar
boylanabilen, gövdesi ve dalları dikenli olan bir ağaççıktır. Kenarları dişli oval
biçimli 5-7 yaprakçıktan oluşan yaprakları; ilkbahardan başlayıp yaz boyunca
açan, açık ya da koyu pembe, bazen beyaz renkli küçük ve yalınkat, güzel
kokulu çiçekleri vardır. Bu çiçeklerin tabanı olgunlaşınca taçyaprakları
dökülür ve kuşburnu denilen, 1,5-2 cm. uzunlukta parlak kırmızı meyvelere
dönüşür. Gerçekte yabani gül bitkisinin meyvesi, kuşburnunun içindeki beyaz
renkli tüylü çekirdeklerdir.
Kuşburnu, özellikle C vitamini ile tanen, pektin, karoten, meyve asitleri ve yağ
yönünden zengindir. Bu meyveler, Anadolu'da taze ya da kurutulmuş olarak
yenir. Ayrıca kompostosu, reçeli, şerbeti, ezmesi ya da pekmezi yapılarak
tüketilir. Çay gibi demlendirilip içilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Kuşburnunun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece
özetlenebilir:
• En iyi doğal C vitamini kaynağıdır. Enfeksiyonlara ve soğuk algınlıklarına
karşı bedenin direncini artırır.
• Hafif müshil etkisi vardır.
• Hafif idrar söktürücü etki taşır.
• Tonik ve besleyicidir: Bedendeki güçsüzlük ve bitkinlik durumlarına karşı en
iyi doğal ilaçtır.
• Hafif bir doku ve damar büzücüdür. Diyare durumunda ishali kesici etki
yapar.
• Safra kesesi, böbrek ve mesane sorunlarında bedeni destekler.
Bütün bu etkileri sağlamak üzere olgun kuşburnu meyveleri sonbaharda
toplanır. 2,5 tatlı kaşığı dolusu kuşburnu, ortalarından kesilip bir bardak suya
konularak, su kaynama noktasına kadar ısıtılır. Sonra ateş kısılarak 10-15
dakika daha ısıtma sürdürülür. İnsanı rahatsız eden tüylü çekirdeklerinin
ayrılması için bunlar süzülür. Böylece hazırlanan dekoksiyondan istenildiği
kadar içilebilir. Eğer bu dekoksiyonun içimi hoş gelmezse, kaynama sırasında
içine biraz bal ya da şeker katılır ve şurup haline getirilerek alınır.
YERELMASI
Orjinal Adı Helianthus tuberosus
Bilgi
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu Amerika
Kıtası'dır. On yedinci yüzyılda Avrupa'ya getirilmiş ve oradan birçok yere
yayılmıştır. Ülkemizde de bolca yetiştirilen çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir.
1,5 m'ye kadar boylanabilen topraküstü kesimleri, ayçiçeğine benzer. Ama,
yaprak ve çiçekleri daha küçük olur. Yeşil renkli ve oval biçimli ince uzun
yapraklarının ucu sivridir. Ağustos ile kasım ayları arasında açan 5-7,5 cm.
çapındaki altın sarısı çiçekleri de iri sarı papatyalara benzer. Bitkinin
konumuzu en çok ilgilendiren bölümü, patatese benzeyen bej, pembe-turuncu
ya da açık kahverengi yumru kökleridir. Bol güneşli yerlerde, suyu iyi akıntılı
(süzek) her türlü toprakta yetişen yerelmasının tarımı, daha çok fakir
topraklarda yapılır. Ürün alındıktan sonra toprakta kalan minik yumruları
ertesi yıl yeniden çimlendiğinden, aynı yerde başka tür bitkilerin yetişmesi
güçleşir. Ancak, yerelması bitkisi aynı toprakta üst üste, yıllarca yetiştirilmeye
dayanabildiğinden bu şekilde toprağı sarma durumu tarla sahibi için sakınca
oluşturmaz. Bakıma da hiç gereksinim duymayan ve yetiştirilmesi çok kolay
olan bitki, tohumlarıyla ya da yumruköklerinin bölünmesiyle üretilir.
Yerelmasının yumruköklerinin tadı enginara benzer. Bu tadı veren, yüksek
oranda içerdiği inülin adlı maddedir. Nişasta bulundurmayan ve kalorisi sıfıra
yakın olan tatlı yerelması kökleri çok iyi bir besin olduğu gibi, şeker
hastalarına da salık verilir. Bitkinin sap ve yaprakları iyi birer hayvan yemidir.
Ayrıca bitkinin yumruköklerinin mayalanmasıyla etanol (yani etil alkol ya da
kısaca alkol) elde edilir. Yetiştirilmesi kolay olan, en fakir toprakta bile yılın
dokuz ayında (sonbahar, kış ve ilkbaharda) ürün veren bitkinin alkol içermesi,
ilerde enerji kaynağı olarak kullanılabileceğini akla getirmektedir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Yerelmasının tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle
sıralanabilir:
• Bedenin direncini artırırken kan şekerini yükseltmediği için şeker hastalarına
her zaman tavsiye edilen bir besindir.
• Emzikli annelerde süt gelişini artırır.
• İdrar söktürücüdür. Böbreklerin çalışmasını hızlandırır.
• Safra gelişini artırır.
• Müshil etkisi vardır.
• Cildi güzelleştirir.
• Cinsel gücü artırıcı (afrodizyak) etkileri olduğu ileri sürülmektedir.
Bu yararlı etkileri, bitkinin yumruköklerini bol miktarda yemekle
sağlayabileceğimizden burada herhangi bir ilaç reçetesi vermiyoruz.
Dileğimiz, sıcak ve soğuk yemekler halinde yenebilen yerelmasının, aynen
patates gibi, sıklıkla günlük yemek diyetimizde yer almasıdır.
ZENCEFİL
Orjinal Adı Zinciber officinale
Diğer Adları Zencebil
Bilgi
Zencefilgiller familyasının örnek bitkisidir.
Anayurdunun Güneydoğu Asya olduğu sanılmakta, günümüzde Hindistan ve
Malezya ile diğer bazı tropikal bölgelerde yetiştirilmektedir. Ülkemizin iklimi
uygun olmadığından Türkiye'de zencefil yetişmez. Yararları Çin ve
Hindistan'da çok eski çağlardan beri bilinen bitki, Avrupa'ya tüccarlar
tarafından getirilip tanıtılmıştır. 120 cm.'ye kadar boylanabilen bitkinin
biryıllık ömrü olan gövdesinin, kamışınkini andıran duruşu vardır. Tarçın
kokusuna benzeyen özel kokulu, 15-20 cm. uzunluktaki sivri uçlu ve mızrak
biçimli yaprakları, gövdeyi saran kılıflardan çıkar. Kozalakları anımsatan
küçük, beyaz ve üzeri mor lekeli çiçekleri pek seyrek açar ve kısır olurlar.
Zencefilin kalın, etli, lifli ve boğum boğum yapılı kökgövdesi (rizomu)
kahverengi sarımsı olup bundan yumrukökler çıkarak çevreye yayılır. Bitki, bu
rizomların bölünüp ekilmesiyle çoğaltılır.
Zencefil zingiberon, zingiberol, fellandron, borneol, sineol sitrali içeren uçucu
yağ ile nişasta, yapışkan bitki sıvısı ve reçine yönünden zengindir. Taze
kökleri sökülüp dilimlenerek bazı Uzakdoğu yemeklerine katılır. Kurutulup
öğütülerek toz haline getirilmiş kökleri ekmek, tatlı, pasta, şarap ve bazı
likörlerin yapımında kullanılır. Ayrıca zencefil tozu, baharat olarak tüketilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece
özetlenebilir:
• Hazımsızlık, mide ve bağırsakların gazlı olması ve karın ağrısı durumlarında
sindirim salgılarını artırır ve gaz söktürücü etkiler yaparak iyileştirici olur.
• Son yapılan araştırma sonuçlarına göre mideyi yatıştırıcı etkileri nedeniyle
yolculuklarda kusma refleksini yok eder ve rahatlama sağlar.
• Kan dolaşımının yetersiz kaldığı durumlarda, özellikle kılcal damarlardaki
dolaşımı hızlandırır.
• Ateşlilik durumunda terlemeyi artırır; bu yararlı terletici etkisiyle soğuk
algınlığıni çabuk iyileştirir.
• Soğuk havalarda bedeni ısıtır, dayanıklılığını artırır.
Bu etkileri sağlamak üzere zencefilin dekoksiyonu kullanılır. Elinizde zencefil
tozu ya da dilimlenmiş kök parçaları varsa bunlardan 1,5 tatlı kaşığı, 1 bardak
su içine konulup önce kaynama noktasına kadar ısıtılır. Sonra, ateş kısılarak
5-10 dakika daha ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyon istendikçe
içilebilir.
• Zencefil boğaz ağrılarını iyileştirir. Bunun için yukarıda hazırlanan
dekoksiyonla derin gargara yapılır.
• Bitki ayrıca fibrozit (lif dokusu iltihabı) ve kas incinmeleri tedavisinde
kullanılır. Bunun için de, aynı dekoksiyon ağrılı yerlere dıştan uygulanırken,
elle hafif hafif ovuşturulur.
AHUDUDU
Orjinal Adı Rubus idaeus
Diğer Adları Ağaççileği, Dağçileği
Bilgi
Gülgiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmemektedir. Ancak, bilimsel adındaki idaeus sözcüğü, Edremit'teki Kaz
Dağı'nın antik adından gelmekte ve bitki birçok Batı dilinde "Kaz Dağı'nın
böğürtleni" adıyla anılmaktadır. Böylece ahududunun, böğürtlenle yakın
akraba ve ülkemizde orman, koruluk ve fundalıklarda sıkça yetişen bir bitki
olduğunu anlıyoruz. Ahududu 150 cm'e kadar boylanabilen, çok yıllık ve çalı
görünüşlü bir bitkidir. Dikenlerle kaplı gövdesi ve dalları, 3 yaprakçıktan
oluşan kenarları dişli yeşil yaprakları, haziran-temmuz aylarında açan
beyazımsı çiçekleri vardır. Bu çiçekler olgunlaşınca kırmızı ya da beyaz renkli,
çiçek sapçığına yapışık, 30-80 minik meyvecikten oluşan hafif tüylü ve hoş
kokulu, duta benzeyen ama daha iri meyvelere dönüşür. Ahududu, bu
meyvelerden döktüğü tohumlarla çoğalır. Ama, ahududu toprak yapısı ve yer
olarak fazla seçici bir bitkidir.
Ahududunun meyvelerinde uçucu ve sabit yağ, pektin, meyve şekeri, malik ve
sitrik asitler (dolayısıyla C vitamini); yapraklarında ise tanen bulunur.
Meyveleriyle şurup, şekerleme, reçel, dondurma, pasta, likör ve meyve suyu
yapılır. Taze meyvesi kısa zamanda bozulduğundan dondurularak saklanır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• Doku ve damar büzücü etkisi vardır. Diyareyi ve kadınlarda beyaz akıntıyı
kesmekte yararlı olur. Peklik vericidir.
• Bedene dinçlik veren güçlendirici bir toniktir.
• Kadınlarda aybaşı döneminde aşırı kanamayı azaltır. Aybaşı kanamasmı
düzene sokar.
• Uzun yıllardan beri, doğum yapacak kadınların rahim dokusunu
güçlendirmek, doğum sırasında kasılmaları düzenlemek, doğum sancısını
azaltmak ve doğumu kolaylaştırmak amacıyla kullanılmaktadır. Ancak, bu
etkileri sağlaması için gebelikte ve doğuma yaklaşılan dönemde düzenli olarak
ahududu alınmalıdır.
• Terletici, ateş düşürücü ve serinletici etkileri vardır.
Bu etkileri sağlamak üzere, ahududunun yaprakları körpe olarak toplanır ve
niteliğini koruması için iyi havalandırılmış gölge bir yerde ağır ağır kurutulur.
Meyveleri ise olgunlaştıkça koparılır. Kurumuş yaprak ve olgun meyve
karışımından 2 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10-15
dakika süreyle demlendirilir ve bir infüzyon elde edilir. Bu infüzyon istenildiği
kadar içilebilir.
• Ayrıca ahududu, boğaz ve bademcik enfeksiyonlarında iyileştiricidir.
• Ağız ülserleri ve kanayan dişetlerini de iyileştirir.
Bu etkileri sağlamak için, yukarıda tarifi verilen infüzyonla sık sık derin
gargara yapılır.
AKKÖPEKOTU
Orjinal Adı Marrubium türleri
Diğer Adları Bozot, Köpekayası
Bilgi
Ballıbabagiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmeyen Marrubium cinsi köpekotlarının 15 kadar türü vardır. Bunlardan
konumuzla ilgili olan Akköpekotu (M. vulgare) Avrupa, Akdeniz havzası
ülkeleri ve Türkiye'de görülmektedir. 60 cm. kadar boylanabilen çokyıllık
dayanıklı otsu bitkidir. Dört köşe kesitli, tüylü ve dallara ayrılan yapılı gövdesi
kirli beyaz renktedir. Gövde ve saplar üzerinde karşılıklı dizilmiş durumdaki
kalp biçimli, üzerleri kırışıkmış gibi görünen yapraklarının kenarları dişli ve
yaprak ucu yün gibi tüylerle örtülü olur. Bu yapraklar meyve gibi kokarlar.
Bitkinin küçük beyaz çiçekleri, ikinci yılının yaz ortasından sonbahar başına
kadar yaprak koltuklarında açar. Olgunlaşan çiçekleri 2 mm. uzunlukta
gözyaşı biçimli ve koyu kahverengi, parlak görünüşlü tohumlar verir. Bol
güneşli ve soğuk rüzgarlardan korunmalı yerleri seven akköpekotu, alkalik ve
kuruca toprakları yeğler. Döktüğü tohumlarıyla çoğalır.
Bedene yararlı etkileri Eski Mısırlılar tarafmdan bilinen ve ünlü hekim
Hipokrat tarafından övülen akköpekotu, uzun süreler öksürüğe karşı tek ilaç
olarak kullanılmıştı. Bitkinin topraküstü kesimleri marrubin adlı madde ile
uçucu yağ, yapışkan bitki sıvısı, tanen ve bolca C vitamini içerir. Bitkinin
çiçekleri, balarılarını, bulunduğu bahçelere çekerken, yapraklarının
demlendirilmesiyle elde edilen infüzyon, pompalara konularak ağaçlardaki
yaprakçık bitine ve tabaklara konularak sineklere karşı yok edici olarak
kullanılır. Bazı yerlerde köpekotunun kurutulmuş yaprakları baharat olarak
kullanılmaktadır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Akköpekotunun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle
sıralanabilir:
• Terletici, balgam söktürücü, göğsü yumuşatıcı ve spazm çözücü etkileri
vardır. Solunum yollarının mukozasını destekler. Bronş kaslarına gevşeme, ve
rahatlık verir. Bütün bu etkileriyle öksürük, bronşit ve boğmaca gibi
hastalıkların iyileştirilmesinde yararlı olur.
• Soğuk algınlığı belirtilerinin ilk görülüşünde alınması, nezle ve soğuk
algınlığı durumunun kolay atlatılmasmı sağlar.
• Safra salgılarını artırır. Bu etkisiyle iştahsızlığı giderir, sindirimi
kolaylaştırır.
• İdrar ve gaz söktürücüdür.
• Kalp yangılarını hafifletir.
• Kurt (solucan) düşürücü etkisi de vardır.
Bu etkileri sağlamak üzere, akköpekotunun yaprakları ve çiçekli sapları yaz
ortası ile sonbahar başı arasında, bitki çiçekli iken toplanıp 35 C dereceden
sıcak olmayan gölge bir yerde özenle kurutulur. Kurutulmuş çiçek
karışımından yarım 1/2-1 yemek kaşığı alınıp 1 bardak kaynar suyun içine
konulur. 10-15 dakika demlendirilerek elde edilen infüzyondan günde üç kez
birer bardak içilir.
• Akköpekotu aynı zamanda etkili bir yara iyileştiricidir.
Bunun için, 1 tatlı kaşığı doluşu kurumuş yaprak karışımı 1 bardak suda
kaynama noktasına kadar ısıtılır. Sonra ateşi kısılarak 10 -15 dakika daha
ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyon soğutulup dıştan yaralara
uygulanır.
ANASON
Orjinal Adı Pimpinella anisum
Bilgi
Maydanozgiller familyasındandır. Anayurdu Doğu
Akdeniz havzası ülkeleriyle Mısır olup Türkiye'de Ege ve Akdeniz
bölgelerinde, özellikle Burdur yöresinde yetiştirilmektedir. 30-75 cm.
boylanabilen, dik ya da yere yatarak gelişen bir ya da bazı türlerinde ikiyillık
yarı dayanıklı otsu bitkidir. Kök oluşumu zayıf; gövdesi yuvarlak kesitli, yeşil
ve dallara ayrılan yapıda olan anasonun yaprakları yeşil renkli, güzel kokulu,
kenarları dişli, yuvarlak biçimli ve hafif tüylüdür. Yaz sonunda açan ve yıldıza
benzeyen beyaz çiçekleri salkımlar halindedir. Bitkinin, konumuzu en çok
ilgilendiren bölümü olan tohumu da güzel kokulu, açık gri-kahverengi ve
yumurta biçimindedir. Güneşli, soğuk rüzgardan korunmalı yerleri; suyu iyi
akıntılı ve alkalik toprağı seven anason, tohumuyla çoğalır.
Anasonun tohumunda sabit ve uçucu yağlar, nişasta ve yapışkan bitki sıvısı
bulunur. uçucu yağlar, anetol ve estragol adlı maddeler ve bazı aldehitleri
içerir. Anason tohumu, ülkemizde ulusal içki sayılan rakının yapımında ve
pastacılıkta kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Sağlığa yararlı etkileri Eski Mısırlılarla Romalılar döneminden beri bilinen ve
bolca kullanılan anasonun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri
şöyle sıralanabilir:
• Tohumunun bileşiminde bulunan uçucu yağ sayesinde mide ve
bağırsaklardaki gazı söktürür.
• İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır.
• Yatıştırıcı, rahatlatıcı ve spazm çözücüdür.
• Uykusuzluğa karşı etkilidir.
• Soğuk algınlığı, öksürük, soluk borusu enfeksiyonları, boğmaca ve bronşitte
rahatlatıcı etkiler sağlar.
• Göğsü yumuşatır.
• Emzikli annelerde süt gelişini artırır.
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, anasonun olgun tohumları yaz ortası ile
sonbahar arasında toplanır. 1-2 tatlı kaşığı anason tohumu alınıp uçucu yağını
bırakması için hafifçe ezilerek üzerine 1 bardak kaynar su dökülür. Kabın üstü
iyice kapatılıp 5-10 dakika süreyle demlendirilerek infüzyon hazırlanır. Bu
infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. Ancak, sindirimle ilgili
şikayetlerde infüzyon yemeklerden 15-20 dakika önce alınır.
ARDIÇ
Orjinal Adı Juniperus communis
Bilgi
Çamgiller familyasındandır. Juniperus cinsi, kışın
yapraklarını dökmeyen 70 kadar ağaç ya da çalı türünün ortak adı ardıçtır.
Ardıçlar tüm Kuzey Yarıküre'ye yayılmış olup ülkemizde de bazı türleri
yetişmektedir. Burada konumuzla en çok ilgili olan, Avrupa ve Türkiye'de
yaygın Avrupa ardıcı ya da Adi ardıç (J. communis) türünden söz edeceğiz.
Kısaca ardıç diye anacağımız bitki 15 m'ye kadar boylanabilir ama çoğu kez
çalı halinde görülür. Hoş kokulu yaprakları körpeyken iğne, olgunlaşınca tığ
görünümündedir. Şubat-nisan ayları arasında açan çiçekleri sarımsı yeşil renkli
olup dikkati çekmezler. Ardıç iki evcikli bir bitkidir. Yani, erkek ve dişi
çiçekleri ayrı ağaçlarda yer alır. Dişi çiçekler sonbaharda koyu mor renkli
meyveleri olan kozalakçıkları verir. Ancak, bunlar iyice olgunlaşınca açık
kahverengileşir. Kozalakçıklarında 1-12 adet tohum bulunur. Bitki,
kozalakçıklarından döktüğü tohumlarıyla ya da toprağa değen dallarının
köklenmesiyle çoğalır. Ardıç güneşli yerleri sever ama toprak seçmez. Kurak
topraklarda derinlere kök salarak suyu bulur.
Ardıç kozalakçıkları uçucu yağ, doğal şekerler, flavon glikozitleri, reçine,
tanen ve organik asitleri içerir. Bu kozalakçıklar ardıç yemişi adıyla birtakım
yiyecek ve içeceklere tat ve koku, yani çeşni katmakta kullanılır. Bazı ardıç
türlerinin odun ve yaprakları damıtılarak, parfümeri ve ilaç endüstrilerinde
kullanılan ardıç esansı elde edilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Adi ardıcın tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece
özetlenebilir:
• İdrar söktürücüdür. İdrar yollarını temizler. Sistit durumunda çok iyi bir
antiseptik (mikrop kırıcı) olur.
• Bedeni uyarıcı etkisi vardır.
• Acı tadı nedeniyle iştahı açar. Mideyi uyarır ve sindirimi kolaylaştırır.
• Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür.
• Solunum yollarını açar. Nefes alıp vermeyi kolaylaştırır.
• Kadınlarda aybaşı kanamasnıı düzenler, ağrıları hafifletir.
Sonbaharda, kasım ve hatta aralık aylarında ardıç kozalakçıklarından
kendiliğinden kurumuş ve küçülmüş olanların dışında, sağlıklı görünenleri
toplanır. Gölge yerde ağır ağır kurutulur. İyice kurumuş olanları hafifçe ezilir,
parçalanır. Bunlardan l tatlı kaşığı alınıp 1 bardak kaynar suda 20 dakika
demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan sabah ve akşamları
olmak üzere günde iki kez birer bardak içilir.
• Ardıç ayrıca romatizma, artrit, eklem ve kas ağrılarına iyi gelir. Bunun için,
yukarıda anlatılan infüzyon şikayetli yerlere dıştan elle ovuşturularak günde
iki-üç kez uygulanır. Bu tedavi, ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde 4-6 hafta
sürdürülmelidir.
UYARI
• Böbrek rahatsızlığı olanlar ve gebe kadınlar ardıç kullanmamalıdır.
ASLANPENÇESİ
Orjinal Adı Alchemilla vulgaris
Bilgi
Gülgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmeyen;
ama Kuzey Yarıküre'nin ılıman iklim kuşağında yaygın olarak yetişen, 15-60
cm. kadar boylanabilen, çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Ülkemizde de bazı
nemli çayırlarda, otlaklarda ve orman kenarlarında görülmektedir. Hafif yassı,
tüylü, dallara ayrılan yapıda yeşil renkli gövdesi; 7-11 loplu, dairemsi biçimde,
kenarları dişli ve yeşil ya da mavi-yeşil renkli yaprakları vardır. Yaz
mevsiminde gevşek salkımlar halinde bitkinin tepesinde açan küçük çiçekleri
yeşilimsi sarı renkte olur. Bitki, bu çiçeklerde oluşan minik tohumlarıyla
çoğalır. Ya da kökünün bölünüp başka yerlere ekilmesiyle kültürü yapılır.
Aslanpençesi bitkisinin topraküstü kesimleri tanen, esans yağları, salisilik asit
ve bazı acı maddeleri içerir. Kimi yerlerde bitkinin yaprakları ince ince
kıyılarak salatalara katılıp çiğ olarak yenir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Avrupa'da uzun yıllardan beri halk hekimliğinde kullanılagelen aslanpençesi,
özellikle kadınların yararına olan tıbbi etkilere sahiptir. Bu tıbbi etkileri ve
onlardan yararlanma yöntemlerini şöylece özetleyebiliriz:
• Kadın üreme organları hastalıklarının iyileştirilmesinde pek yararlıdır. Bazı
uzmanlar sürekli aslanpençesi alan kadınların, kadın hastalıklarıyla ilgili
ameliyat rizikosunu en aza indirgeyeceğini ileri sürüyorlar.
• Kadınların aybaşı dönemlerinde, gelen kanı azaltır, ağrıları hafifletir;
aybaşını düzene sokar.
• Kadınların menopoz dönemlerinde rahatlatıcı olur.
• Doku büzücü etkisi vardır; diyareyi keser, peklik verir.
• Bedeni güçlendirici bir toniktir.
Bu etkilerini sağlamak üzere, bitkinin yapraklan ve çiçekli saplan, yaz
mevsiminin ortasından sonbaharın bitimine kadar toplanır. Gölgede özenle
kurutulur. 2 tatlı kaşığı kurumuş ot karışımı üzerine 1 bardak kaynar su
dökülüp 10-15 dakika demlendirilerek bir infüzyon elde edilir. Bu infüzyon
günde üç kez birer bardak içilir.
• Bitki ayrıca doku büzücü niteliği nedeniyle etkili bir yara iyileştiricidir.
Kanamaları da keser.
• Aknelerin iyileştirilmesinde etkilidir.
• Beden yüzeyindeki yangıları azaltır.
• Ağız yaralarının iyileştirilmesinde etkili olur. Diş çekiminden sonra yara
yerinin çabuk iyileştirilmesi için, hazırlanacak dekoksiyonla ağız çalkalanır.
• Yangılı gözlere soğuk kompresi iyi gelir.
• Larenjitte (gırtlak enfeksiyonu) gargara yapıldığında iyileştirici olur.
Bu etkilerinden yararlanmak için, bitkinin kuru ot karışımından 3-4 tatlı kaşığı
alınır. Birkaç dakika suda kaynatılarak daha güçlü bir tür dekoksiyon elde
edilir. Bu dekoksiyon yaralar, akneler ve yangılı yerlere dıştan uygulanır. Diğer
durumlarda dekoksiyon soğuk kompres, çalkalama ya da gargara şeklinde
kullanılır.
AYNİSAFA ÇİÇEĞİ
Orjinal Adı Calendula officinalis
Diğer Adları Altuncuk, Kandil çiçeği, Ölü çiçeği
Bilgi
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmemekte, pek çok yerde ve ülkemizde süs bitkisi olarak sıkça
yetiştirilmektedir. 30-50 cm. kadar boylanabilen bir yıllık dayanıklı bitkidir,
ince tüylerle kaplı yeşil renkli, etli ve sulu gövdesi, köşeli ve dallara ayrılan
yapıdadır. Gene yeşil renkli ve hafif tüylü yaprakları bitkinin tabanında kürek,
daha yukarı kesimlerinde mızrak biçimli olur. Bitkinin mart ayından başlayıp
sonbaharın sonlarına değin açan sarı ya da turuncu renkli çiçeklerinde
taçyaprakları, merkezden çevreye doğru düzgün yivler şeklinde sıralanırlar.
Olgunlaşan çiçekleri 5-6 mm. uzunlukta, bej renkli ve virgül biçimli tohumlar
verir. Güneşli yerleri; kum ve kil karışımı gevşek toprakları seven aynisafa
çiçeği, öbür toprak türlerine de dayanır. Bitki tohumlarıyla çoğaltılır.
Aynisafa çiçeği saponin, karoten, acı esans, uçucu yağ, sterol, flavonit ve
yapışkan bitki sıvısını içerir. Sarı ya da turuncu renkli taçyapraklarının
yiyecekleri boyama özelliğinden yararlanılmak üzere, bunlar bazı yerlerde
çeşitli yemek, kek, tatlı ve ekmeklere safran tadı içermeden safran rengi
vermesi için katılır; yaprakları ise, salataların ve güveçte pişen yemeklerin
üzerine serpilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:
• Bedeni güçlendirici toniktir.
• Midevidir; sindirim işlemini kolaylaştırır.
• Gastrit ve onikiparmak bağırsağı ülserlerinin tedavisinde yararlı olur.
• Kadınlarda aybaşını düzenler. Aybaşı ağrılarını hafifletir.
• Safra söktürücüdür. Safra sorunlarının iyileştirilmesinde etkisini gösterir.
Bu etkilerinden yararlanmak için, aynisafa çiçeğinin taçyapraklarıyla
yaprakları, yaz başından sonbaharın başlarına kadar toplanır ve büyük özen
gösterilerek, taçyapraklarının rengi bozulmayacak şekilde, gölge ve havadar
yerlerde kurutulur. Bu kurumuş taçyaprağı-yaprak karışımından 1-2 tatlı kaşığı
alınıp l bardak kaynar suda 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Böylece elde
edilen infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.
• Ayrıca, aynisafa çiçeği antiseptiktir.
• Doku ve damar büzücü etkisi vardır.
• Yara iyileştiricidir. Deride enfeksiyon ya da darbeyle meydana gelen yara,
bere ve eziklerin iyileştirilmesinde etkili olur. Küçük yanıklar ve sıcak suyla
haşlanma durumlarında ilkyardım aracı olarak işlev yapar.
• Akne tedavisinde ortaya çıkan yangıyı azaltmak ve yerel iyileşmeye yardımcı
olmak üzere kullanılır.
• Ayak parmakları arasında oluşan mantarları (madura ayağı) iyileştirmekte
kullanılır.
Bu etkileri sağlamak üzere, aynisafa çiçeğinin taze taçyaprakları ile yaprakları
alınır. Bunlar ezilerek yara lapası yapılır ve şikâyetli yerlere dıştan uygulanır.
BADEM
Orjinal Adı Prunus dulcis
Diğer Adları Bayam, Payam
Bilgi
Gülgiller familyasındandır. Anayurdu İran ile
Afganistan yaylaları olan badem ağacı, Eski Yunanlılar ve Romalılar
tarafından Akdeniz bölgesine getirilmiş ve yöreye çok iyi uyum sağlamıştır.
Anadolu'da uzun yıllardan beri yetiştirilen, 10 m 'ye kadar boylanabilen,
şeftaliye benzeyen ama ondan daha büyük boylu ve daha uzun ömürlü bir
ağaçtır, özellikle çiçeklenme zamanı dona karşı aşırı duyarlı olan badem ağacı
bol güneşli, kışları ılık geçen, suyu iyi akıntılı yerleri sever ama toprak ayırımı
yapmaz. Yaygın ya da dik dikensiz dalları, ince uzun ve kenarları ince dişli
oval yaprakları vardır, ilkbahar başında açan çiçekleri beyaz, ender olarak
pembe renkli olur. Ağaç çiçekliyken önce beyaz sonra açık pembe renkli
görünür ve sonra yapraklanarak yeşile döner, ilkbaharın sonuna doğru ağaçta
üzeri tüylü, yeşil renkli, çağla denilen meyveler görünür. Daha sonra
ağustos-eylül aylarında taş çekirdek biçimini alan bu meyvelerin sert kabuğu
içinde, bir ucu sivri, öteki ucu yassı ve geniş olan bir tohum meydana gelir. Bu
tohuma badem ya da badem içi adı verilir. Badem ağacı, sert kabuğu içindeki
tohumun ekilmesiyle çoğaltılır. Ancak tohumdan yabani olarak süren fidanlar
aşılanır.
Bademler öncelikle Tatlı badem (P. dulcis) ve Acı badem (P. amara) olmak
üzere iki ana türe ayrılır. Bunlardan çeşitli melezleri türetilmiştir. Tatlı badem,
yağ bakımından zengin lezzetli bir besindir. Ayrıca albüminli maddeler,
şekerler, emülsin ve E vitamini içerir. Acı badem bu sayılanlara ek olarak
hidrosiyanik asit içerdiğinden hafif zehirlidir. Tatlı badem içi şekercilikte,
çikolata endüstrisinde ve badem şurubu yapımında kullanılır, ilkbaharda
bademin çağlası taze, daha sonra badem içi de kuru meyve olarak sevilerek
tüketilir. Badem içinden çıkarılan bademyağı, parfüm ve kozmetik
endüstrisinde sıkça kullanılır.
Tibbi Etkileri Tatlı badem yağının tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece
ve Kullanımı özetlenebilir:
• Müshildir: Özellikle çocuklarda daha etkili olur. Sulandırılıp gerekirse hafif
tatlandırılarak içilir.
• Yara iyileştiricidir. Dıştan, yaralara uygulanır.
• Güneş yanıklarında rahatlatıcı olur. Dıştan, bu gibi yanıklara uygulanır.
• Emzikli annelerde süt gelişini artırır. Sulandırılıp gerekirse tatlandırılarak
içilir.
• Öksürük ve boğaz ağrılarına karşı etkilidir. Sulandırılıp gerekirse
tatlandırılarak içilir.
• Bağırsakların çalışmasını düzenler. Gene sulandırılıp gerekirse tatlandırılarak
içilir.
• Ayrıca bademin içi, cinsel güçsüzlüğe karşı etkili olur. Bunun için
yemeklerden sonra bir miktar badem içi yenmesi salık verilir.
UYARI
• Acı bademin de bazı tıbbi etkileri bulunmakla birlikte, aşırı kullanımı
zehirlenmelere yol açar.
BİBERİYE
Orjinal Adı Rosmarinus officinalis
Diğer Adları Beyaz püren, Biberya, Hasalban, Kuşdiliotu
Bilgi
Ballıbabagiller familyasındandır. Anayurdu
Akdeniz havzası olup ülkemizde Batı ve Güney Anadolu kıyı şeridinde
yetişen, çokyıllık çalı görünüşlü bir bitkidir. 2 m'ye kadar boylanabildiği ve
kışın yapraklarını dökmediği için bahçelerde süs ve çit bitkisi olarak
yetiştirilmektedir. Bitkinin gövdesi karemsi kesitli ve yeşilken, ikinci yılında
odunsulaşır. Yaklaşık 2 cm. boyundaki iğne gibi ince uzun yapraklarının üstü
parlak koyu yeşil ve altı gri renklidir. Bu yapraklar içe doğru kıvrılırlar. Yaz
boyunca açan küçük çiçekleri mavi ya da eflatuni renklidir. Tohumları küçük,
yağlı ve sarı-kahverengidir. Biberiye bitkisi, tohumlarıyla ya da ağır büyüdüğü
için gövde kalemleri veya daldırma yöntemleriyle çoğaltılır. Biberiyenin
içerdiği uçucu yağlar arasında başta borneol olmak üzere linalol, kamfen,
sineol ile kafuru ve bitkide ayrıca tanen, reçine ile diğer etkili maddeler vardır.
Bu nedenle yaprakları ve ince sürgünleri çok hoş kokan biberiye, taze olarak
salatalara, kurutulup baharat olarak da et yemekleri ve diğer yiyeceklere katılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Biberiye bitkisi sağlığa çok yararlı olduğu gibi, mükemmel bir
güzelleştiricidir. Önce bitkinin tıbbi etkilerinden söz edelim:
• Kan dolaşımını hızlandırır.
• Sinirleri uyarır ve güçlendirir.
• Mide ve bağırsakları uyarır. Böylece sindirime (özellikle yağlı yiyecek
yendiğinde) yardımcı olur.
• Hazımsızlıktan oluşan gazları söktürür.
• Safra salgısını artırır.
• İdrar söktürücüdür.
• Kadınlarda aybaşını düzene sokar. Gecikmeleri önler, iyi bir adet
söktürücüdür.
• Etkili bir toniktir.
Bu etkileri sağlamak için, biberiyenin yaprak ve taze sürgünleri yaz boyunca
toplanır. Bitkinin tıbbi etkisi, çiçek açtığı zamanlarda en fazla olur. Yaprak ve
ince sürgünler, aşırı sıcak olmayan, çok havadar ve gölge bir yerde ağır ağır
kurutulur. Bir bardak kaynar suya l tatlı kaşığı yaprak ve taze sürgün konulup
10-15 dakika demlendirilerek yapılan infüzyon istendiği kadar içilebilir.
Bitkinin öteki tıbbi etkilerini şöylece sayabiliriz:
• Kas ağrılarını, siyatik ve nevraljiyi hafifletir.
• Romatizma ağrılarını azaltır.
• Burkulma ve eziklerde iyileştiricidir.
• Saç diplerindeki bezleri uyarır. Erken saç dökülmelerini önler.
Bu etkileri sağlamak üzere, biberiyenin yaprak ve genç sürgünleri suya atılıp
iyice kaynatılarak bir dekoksiyon hazırlanır. Bu dekoksiyon, ağrılı yerler ya da
saç dipleri elle iyice ovularak deriye yedirilir.
Biberiyenin cildi güzelleştirici niteliklerini de şöylece sıralayabiliriz:
• Biberiye infüzyonu ile yıkanan saçlar gürleşip güzelleşir.
• Bir bez torbaya konulan biberiye yaprak ve taze sürgünleri banyo
musluğunun altına asılarak üzerine sıcak su akıtılıp böylece doldurulan küvette
banyo yapıldığında cildi derinden temizler, teni kayganlaştırır ve güzelleştirir.
Şampuanla yıkanmaktan yıpranan saçları canlandırır. Bitkinin yaprak ve genç
sürgünleri ezilerek yapılan lapa, kırışıklıkları gidererek cildi güzelleştirir.
BİNBİRDELİKOTU
Orjinal Adı Hypericum perforatum
Diğer Adları Kılıçotu, Koyunkıran, San kantaron, Yaraotu
Bilgi
Kılıçotugiller familyasındandır. Avrupa'da ve
ülkemizde yaygın olarak yetişen Hypericum cinsi çokyıllık dayanıklı otsu ya
da çalımsı bitki türlerinden biri de Binbirdelikotu'dur. 30-100 cm. kadar
boylanabilir. Ormanların nemli köşelerini, dağlık ve bozkır alanların kayalık
yerlerini ve yol kenarlarını sever. Yapraklarındaki her biri yağbezi olan pek
çok saydam nokta nedeniyle bitkiye binbirdelikotu adı verilmiştir. Bu
yapraklar karşılıklı dizilmiş durumda sapsız, oval biçimli ve koyu yeşil
renklidir. Bitkinin mayıs-eylül ayları arasında açan 5 taçyapraklı, parlak sarı
renkli çiçekleri, dallarının ucunda sıkı salkımlar halinde bulunur. Bitki, kapsül
biçimindeki meyvelerinden döktüğü tohumlarla ya da kök saçaklarının sürgün
vermesiyle çoğalır.
Binbirdelikotunun çiçekli dalları tanen, reçine, pektin, glikozitleri içeren uçucu
yağ, boyarmaddeler ve yapışkan bitki sıvısını içerir. Boyarmaddelerinden biri
hiperin, öteki de hiperisindir. Hiperisin hafif zehirlenmelerine neden olduğu
için, bazı hayvanlar bu otu yemezler.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece
özetlenebilir:
• Binbirdelik otu antiseptik ve yara iyileştiricidir. Ciltteki yangılar, berelenme,
varikosel ağrıları, hafif yanık ve güneş yanıklarına iyi gelir.
Bu etkilen sağlamak üzere, bitki çiçek açtığında tüm topraküstü kesimleri
kesilip parçalanarak zeytinyağına yatırılır. 1-2 hafta süreyle zeytinyağında
bekletilerek elde edilen eriyiğe kantaron yağı adı verilir. Kantaron yağı
yukarda sayılan yara ya da öteki şikayetli yerlere, günde bir-iki kez dıştan
uygulanır.
• Ayrıca binbirdelikotu peklik verici, iştah açıcı, göğsü yumuşatıcı ve balgam
söktürücü etkiler de taşır.
• Daha da önemlisi, binbirdelikotunun yatıştırıcı, spazm çözücü ve ağrıları
azaltıcı etkilerinin bulunmasıdır. Bu özellikleri nedeniyle gerginlik, endişelilik,
sinir rahatsızlıkları, depresyon ve özellikle menopozun yarattığı sıkıntı
durumlarında kullanılır. Bu durumlarda tedavi l aya kadar sürdürülebilir.
Sayılan bu etkileri sağlamak üzere, yukarıda anlatıldığı şekilde bitkinin tüm
topraküstü kesimleri kesilip olabildiğince çabuk kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı
kurumuş bitki karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika
demlendirilerek yapılan infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.
CENTİYAN
Orjinal Adı Gentiana lutea
Diğer Adları Centiyana, Centiyane, Büyük kantaron
Bilgi
Centiyangiller familyasının örnek bitkisidir.
Anayurdu bilinmeyen, Kuzey Yarıküre'nin ılıman iklim bölgelerindeki dağlık
yerlerde ve güneşli bayırlarda ağır ağır gelişerek yetişen, çokyıllık dayanıklı bir
otsu bitkidir. Ülkemizde Bursa-Uludağ ve Doğu Karadeniz bölgesinde
görülmekte ve 1-1,5 m'ye kadar boylanabilmektedir. Yaprakları enli, sapsız ve
karşılıklı dizilmiş durumdadır. Temmuz-ağustos aylarında açan sarı renkli
güzel çiçekleri, boru yapılı ve toplu durumda olur. Dışı esmer ve içi sarı renkli
rizomu (kökgövdesi) ve buna bağlı kök saçakları vardır. Bitki, tohumlarıyla
çoğalır.
Centiyan bitkisinin sağlığa yararlı etkili bölümü olan rizomu ile kök saçakları
uçucu ve sabit yağ, pektin, tanen ve acı glikozitleri içerir. Bu kök, acı ama
zehirli olmayan bir ilaç kaynağıdır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece
sıralanabilir:
• Sinir uçlarını uyarıp sindirim salgılarını artırarak iştahı açar.
• Aynı nedenle sindirimi kolaylaştırır. Dispepsi (sindirim zorluğu) ve midenin
gazlı olması durumlarında çok yararlı, iyileştirici etkiler yapar.
• Bedeni güçlendirici bir toniktir.
• Alyuvarları artırıcı etkisi kanıtlanmıştır. Bu nedenle kansızlık durumunda
olumlu sonuçlar verir.
Bu etkileri sağlamak üzere, centiyanın rizom ve kök saçakları sonbahar
mevsiminde toprak kazılarak çıkarılır. Bunlar dilimlenerek özenle, ağır ağır
kurutulur. Kurumuş kök parçalarından 1/2 tatlı kaşığı l bardak su içine
konularak su ısıtılır. 5 dakika süreyle kaynatma sürdürülerek bir dekoksiyon
hazırlanır. Bu dekoksiyon yemeklerden önce ya da midede şişkinlik ve ağrı
duyumsandığında birer bardak içilir.
• Centiyanın ayrıca yaraları iyileştirici etkisi vardır.
Bunu sağlamak üzere, aynı dekoksiyonla günde birkaç kez yaralar dıştan
yıkanır.
CEZAYİR MENEKŞESİ
Orjinal Adı Vinca majör
Bilgi
Zakkumgiller familyasında yer alan ve anayurdunun
neresi olduğu bilinmeyen Vinca cinsi bitkilerden 4 türü ülkemizde
yetişmektedir. Bunlardan Cezayir menekşesi (V. majör) konumuzu en çok
ilgilendiren türdür. 30-40 cm. kadar boylanabilen, her zaman yeşil kalan, bol
bol kök salan, yatarak uzayan gövdeli ve dik saplı, çokyıllık çalımsı bitkidir.
Kalp biçimli ve ucu sivri koyu yeşil yapraklan karşılıklı dizilmiş durumdadır.
Birbirine yapışmış durumda 5 çanak yaprağı ve yalnızca dipleri bitişerek boru
biçimini almış hafifçe yere doğru bakan açık mavi-morumsu ya da seyrek
olarak beyaz renkli 5 taçyaprağı bulunan çiçekleri, mayıstan başlayıp yaz
boyunca açar. Tohumlarını taşıyan meyvesi kapsül biçimindedir. Bitki, yerde
yatarak uzayan dallarının köklenmesiyle ya da döktüğü tohumlarıyla çoğalır.
Ancak çok ağır gelişen bir bitki olduğundan, şaşırtmaca yapılarak, yani yeri
değiştirilerek gelişmesi hızlandırılır. Kirli havaya dayandığı ve bulunduğu yere
iyice yayılarak toprağı iyi örttüğü için bahçelerde sevilerek yetiştirilir.
Topraküstü kesimleri kanser tedavisinde kullanılan ilaçların bileşiminde yer
alan alkaloitleri içeren Cezayir menekşesinde, vinkarnin, izovinkamin,
vinkamirin vb. alkoloitler ile tanen, organik asitler, karbonhidrat ve glikozitler
bulunur. Bitkinin yaşken acı olan topraküstü kesimleri, kuruyunca hafif ekşi
tat kazanır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Cezayir menekşesinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle
özetlenebilir:
• Doku ve damar büzücüdür. Peklik verici olarak diyare ve dizanterinin
tedavisinde kullanılır.
• Kanamaları ve sıvı kaybını önler: Diyare ve kolitte sıvı ve kan kayıplarını
durdurur.
• Kadınların aybaşı döneminde aşırı kan gelişini engeller.
• Burun ve dişeti kanamalarına, ağız ülserleri ve boğaz ağrılarına karşı yararlı
etkileri vardır.
• Bedeni güçlendirici bir toniktir.
• İdrar söktürücüdür.
• İştah açıcıdır.
• Şeker hastalığının tedavisine yardımcı olur.
• Beyin damarı hastalıklarında olumlu etkileri vardır. Zekâ açıcı ve beyin
etkinliğini artırıcı olarak alınır. Tansiyonu düşürür.
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, Cezayir menekşesinin topraküstü kesimleri
ilkbaharda bitki çiçeklenmeden önce kesilip toplanarak gölge yerde kurutulur.
1-2 tatlı kaşığı kurumuş bitki karışımının üzerine l bardak kaynar su dökülüp
10-15 dakika süreyle demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan
günde üç kez birer bardak içilir.
• Ayrıca Cezayir menekşesi etkili bir yara iyileştiricidir.
Bunun için aynı infüzyon yaralara dıştan uygulanır.
ÇARKIFELEK ÇİÇEĞİ
Orjinal Adı Passiflora incarnata
Diğer Adları Fırıldak çiçeği, Saat çiçeği
Bilgi
Çarkıfelekgiller familyasının örnek bitkisidir.
Anayurdu Tropikal Amerika'dır. Oradan dünyaya yayılmış 400 kadar türü
vardır. Ülkemizde bazı yerlerde süs bitkisi olarak kimi türleri
yetiştirilmektedir. Gölgeli ve nemli duvar dipleri ve kameryeleri sevip
sarmaşarak yetişen otsu ya da ağaçsı sarmaşıktır. 5-7 parçalı koyu yeşil
yaprakları almaşık dizilişli; yaz boyunca açan tekerlek biçimindeki gösterişli
çiçekleri erguvani, pembe ya da kırmızı renkte ve iridir. Bitki, tohumuyla ya da
gövde çelikleriyle çoğaltılır.
Çarkıfelek bitkisi harmin, harmol, harman ve passiflora adı verilen alkaloitleri;
flavon, glisosit ve sterol adlı diğer maddeleri içerir. Bazı türlerinin meyveleri
çiğ olarak yenebildiği gibi, içki ve şerbet yapımında da yararlanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı Zehir ve insan bedenine zararlı olabilecek maddeler içermeyen çarkıfelek
bitkisi, güvenle kullanılarak şu tıbbi etkileri sağlar:
• Kişinin yaşadığı gerginlik ve endişelilik hallerini giderir.
• Sinirleri yatıştırır.
• Sinirsel ve kronik uykusuzluklara deva olur.
• Parkinson hastalığı ve isteri gibi durumlarda sinirsel nöbetleri gidericidir.
• Zona hastalığı gibi sinir ağrılarında da yatıştırıcı olur.
Bütün böyle durumlar için ilkbahar sonu ile yaz ortası arasında bitkinin çiçek
açmamış ya da çiçekleri olgunlaşıp meyveye dönüşmüş dallarından toplanan
yaprakları, gölge ve havadar bir yerde kurutulur ve infüzyonu hazırlanır: 1 tatlı
kaşığı kuru yaprak üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 15 dakika süreyle
demlendirilir. Uykusuzluğu gidermek için, akşamları yatmadan önce bu
infüzyondan bir bardak; rahatlama sağlanması ve diğer şikâyetlerin giderilmesi
için istendiği zaman alınmak üzere, günde iki bardak içilir.
ÇEMENOTU
Orjinal Adı Trigonella foenum-graecum
Diğer Adları Boyotu, Buyotu
Bilgi
Baklagiller familyasındandır. Anayurdu Güney
Avrupa ve Akdeniz havzası olan çokyıllık otsu bitkidir. 60-100 cm.
boylanabilen çemenotu ülkemizde yabani olarak yetiştiği gibi Orta ve
Güneydoğu Anadolu bölgesinde kültürü de yapılmaktadır. Gövdesi açık yeşil
renkli, yuvarlak kesitli, ince tüylü ve dallara ayrılan yapıdadır. Bitki dikine ve
kimi zaman da yere yatarak gelişir. Kenarları ince dişli ve oval biçimli üç
yaprakçıktan oluşan yaprakları da açık yeşil renklidir. Sarımsı beyaz çiçekleri
yaz ortasında açar. Bu çiçekler olgunlaşınca her biri 10-20 adet sarı-kahverengi
minik tohum taşıyan tohum zarfına dönüşür. Bol güneşli yerleri; suyu iyi
akıntılı, bitek ve alkalik toprakları seven çemenotu, tohumlarıyla çoğaltılır.
Çok keskin kokulu olan çemenotu tohumları, % 30'a varan oranda yapışkan
bitki sıvısı ile uçucu ve sabit yağlar; trigonellin, kolin ve kumarin adlı
maddeleri içerir. Bazı ülkelerde baharat olarak kullanılan bu tohumların
bizdeki başlıca kullanım alanı pastırma imalatıdır. Burada tohumlar ezilip
pastırmanın üzerine sıvanan keskin kokulu "çemen" adlı macunun içine ana
madde olarak katılır. Bazı yerlerde çemenotunun yaprakları salatalara eklenip
çiğ olarak yendiği gibi, haşlanarak sebze olarak da tüketilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Çemenotunun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle
özetlenebilir:
• Öksürüğü hafifletir, göğsü yumuşatır ve balgamı söktürür.
• Bronşiti ve boğaz ağrılarını hafifletir, rahatlama sağlar.
• Acı oluşu nedeniyle sindirim sistemini uyarır, sindirim işlemini kolaylaştırır.
• Mide ve bağırsak gazlarım söktürür. Diyarenin iyileştirilmesinde yararlı olur.
• Bedeni güçlendirici bir toniktir. Özellikle nekahat halindeki hastalara iyi
gelir.
• Afrodizyak (cinsel gücü artırıcı) etkisi vardır.
• Emzikli (süt veren) annelerde süt gelişini artırır.
• Kadınların aybaşı dönemini rahat atlatmalarına yardımcı olur.
Bütün bu önemli tıbbi etkileri sağlamak üzere çemenotunun tohumları
sonbaharda olgunlaştıkları zaman toplanır. 1,5 tatlı kasığı tohum l bardak sıcak
suya konulup 10 dakika süreyle ağır ağır kaynatılır. Böylece elde edilen
dekoksiyondan günde üç kez birer bardak içilir.
• Çemenotu ayrıca çıban ve yaraların iyileştirilmesinde de etkili olur.
Bunun için tohumlan ezilip toz haline getirilir. Biraz suyla karıştırılıp yara
lapası hazırlanır. Bu lapa yara ve çıbanlara dıştan uygulanır.
ÇOBANÇANTASI
Orjinal Adı Capsella bursa-pastoris
Diğer Adları Cıngıldakotu, Çobankesesi, Çobantorbası, Kuşkuşotu
Bilgi
Turpgiller familyasındandır. Anayurdu Akdeniz
havzası olan çobançantası, buradan tüm dünyaya yayılmıştır. Yol ve tarla
kenarlarında, kırlarda ve çayırlarda sıkça yetişen, 50 cm. kadar boylanabilen
bir ya da iki yıllık yabani otsu bitkidir. Gövdesindeki yaprakları küçük ve ok
biçimlidir. Bitki tabanına yakın olan iri yaprakları, kenarları dişli ve rozet
oluşturarak çoğalmıştır. Dört taç yapraklı, beyaz ya da bazen pembe renkte
açan küçük çiçekleri gövdenin ucunda kümeler halinde bulunur. Gövde
boyunca dizilen ve bitkinin tohumunu taşıyan yürek biçimli, yassı, yeşil renkli
meyveleri vardır. Bitki, bu meyvelerinden döktüğü tohumlarıyla çoğalır.
Çobançantası bitkisinin topraküstü kesimleri tanen, reçine, uçucu yağlar,
saponin, flavonitler, diosmin, tiramin ve potasyum içerir. Anadolu'da bazı
yerlerin pazarlarında kuşkuşotu adıyla satılır. Çiğ olarak ya da ıspanak gibi
pişirilerek yenir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:
• Hafif bir idrar söktürücüdür. Böbrek sorunu nedeniyle kişinin bedeni sıvı
tutuyorsa, bu durumda çobançantası ilk akla gelebilecek deva olur.
• Taşıdığı doku ve damar büzücü nitelikleri nedeniyle diyareye; ayrıca yara,
burun, diş ve dişeti kanamalarına karşı iyileştirici ve kanı kesici etkileri vardır.
• Kadınların aybaşı döneminde aşırı kan gelişini önler.
• Son zamanlarda yapılan araştırmalara göre, cildin erken yaşlanmasını
önlediği ileri sürülmektedir.
Bütün bu durumlarda çobançantasının bedene yararlı etkisini sağlamak üzere,
ilkbahar başından sonbaharın ortalarına kadar bitkinin topraküstü kesimleri
kesilip toplanır. Gölge ve havadar bir yerde özenle kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı
kurumuş ot karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10 dakika süreyle
demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde üç kez birer
bardak içilir. Kadınların aybaşında aşın kan kaybı durumu varsa, infüzyon,
aybaşı akıntısı başlamadan önce ve o dönem boyunca her iki-üç saatte bir
alınır.
DEFNE
Orjinal Adı Laurus nobilis
Diğer Adları Har, Nehtel, Tehnel
Bilgi
Defnegiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdu
Akdeniz havzası olan ve günümüzde ılıman yerlerde yaygın olarak yetişen,
kışın yaprağını dökmeyen ağaç ya da ağaççıktır. Ülkemizin kıyı bölgelerinde
doğal olarak yetişmekte, ayrıca süs bitkisi olarak park ve bahçeleri
süslemektedir. 6-8 m'ye kadar boylanabilen defne, yuvarlak tepeli ve sık dallı
olarak gelişir. 8-10 cm. uzunluktaki oval ve süslemecilikte iyi bilinen özel
defne yaprağı biçimli, meşinimsi, sert, üst yüzü parlak, kenarları dalga
görünüşlü ve almaşık dizili koyu yeşil yaprakları vardır, ilkbaharda açan
sarımsı ya da yeşilimsi beyaz renkteki küçük çiçekleri olgunlaşınca rengi koyu
mor, tek tohumlu ve etli meyvelere dönüşür. Bitkinin yuvarlak kesitli ve
mor-kahverengi olan gövdesi, zamanla odunlaşır ve rengi griye döner. Defne,
gövde çelikleriyle çoğaltılır.
Bitkinin yaprakları eterik asidi içerir. Bazı yemeklere koku ve çeşni katar,
ayrıca veteriner hekimlikte ilaç yapımında kullanılır. Defne, ülkemizin tarımda
önemli dışsatım ürünlerinden biridir. Meyvesinden defne yağı elde edilir,
ayrıca olgun meyveleri saç dökülmesini engelleyici sabunların yapılmasında
kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Defnenin yaprak ve meyveleri, içerdiği etkiler nedeniyle tıbbi amaçlarla
kullanılır. Bu etkiler ve yararlanma yöntemleri kısaca şöyle sıralanabilir:
• Sindirimi kolaylaştırıcıdır. Midevi ve iştah açıcıdır.
• İdrar söktürücüdür.
• Terleticidir.
Bu etkilerinden yararlanılmak için defne yaprakları genelde yaz sonunda
toplanır, gölgelik ve havadar yerde kurutulur. Parçalanmış kuru yapraklarından
1-2 tatlı kaşığının üzerine 4 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle
demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde bir-iki kez ve bir-iki yemek kasığı
olarak alınabilir. Daha fazla alınması kusturucu olur.
•Aynı şekilde hazırlanmış infüzyondan bir-iki bardağı, küvete doldurulmuş
banyo suyuna katılarak banyo yapılırsa, bedeni uyarıp zindeleştirir.
• Bitkinin meyvelerinden yapılmış olan defne yağı, bedende romatizma yangılı
yerlere sürülerek rahatlama sağlanır.
• Bir-iki adet taze defne yaprağı fasulye, mercimek, nohut, pirinç gibi kuru
yiyeceklerin içine konursa onların kurtlanmalarını önler.
UYARILAR
• Gebelik durumunda defne alınmamalıdır.
• Yukarıda açıklaması yapılan, ülkemizin birçok yerinde yetişen Akdeniz
defnesi (L. nobilis) dışındaki diğer defne türleri zehirlidir.
DULAVRATOTU
Orjinal Adı Arctium lappa (ya da Lappus officinalis)
Diğer Adları Dulkarıgömleği, Hanımyaması
Bilgi
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmeyen, ülkemizde Doğu ve Kuzey Anadolu bölgelerindeki kırsal kesimde
ve yol kenarlarında yetişen çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Gölgelik ve nemli
yerleri seven dulavratotu 30-60 cm. boylanabilir. Dallara ayrılan dik bir
gövdesi; iri yaprakları; yaz aylarında açan parlak morumsu ya da kırmızı
çiçekleri vardır. Yapraklarının altı tüylü, damarlı ve beyaz renklidir. Çiçek
yakınındaki yaprakları daha küçük olur. Çiçek bürgülerinin üzerindeki
çengeller, kırda dolaşan hayvanların postuna takılır. Böylece bitkinin tohumu
çevreye dağılır. Bitki, bu tohumlarıyla çoğalır.
Dulavratotunun rizomu (kökgövdesi) ve yaprakları inülin, uçucu yağ, tanen,
acı glikozitler, mikrop kırıcı bazı maddeler ile alkaloitleri içerir. Bitkinin
yaprakları, Doğu Anadolu bölgemizde sebze olarak yenir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Romalılar döneminden beri sağlığa yararlı etkileri bilinen dulavratotunun bu
tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöyl sıralanabilir:
• İdrar söktürücüdür.
• Hafif müshil etkisi vardır.
• Bedeni güçlendirici bir toniktir.
• Kanı temizler.
• Terleticidir.
• Gut hastalığına karşı olumlu etkisi görülür.
• Sindirim ve safra salgılarını artırarak sindirimi kolaylaştırır, iştahı açar.
Sayılan bu etkileri sağlamak üzere sonbaharda toprağı kazılıp çıkarılan kökü
temizlenir. Dilimlenerek özenle kurutulur, 1 tatlı kaşığı kurumuş kökü 1
bardak suda kaynama noktasına getirilip ateş kısılır, ısıtma 10-15 dakika daha
sürdürülerek hazırlanan dekoksiyöndan günde üç kez birer bardak içilir.
• Dulavratotu aynca deri sorunlarının tedavisinde etkili olur. Yağlı ve akneli
ciltlere iyi gelir. Saçlardaki kepeği keser. Derideki yara ve ülserlerin
iyileşmesini hızlandırır. Egzama ve sedef hastalıklarına karşı iyileştirici etkiler
yapar.
Bu tür deri sorunlarına karşı olumlu etkilerini sağlamak üzere, bitkinin
yapraklanyla yara lapası hazırlanır. Şikayet edilen yerlere lapa dıştan
uygulanır. Ancak sedef hastalığı ve egzamada tedaviye iyileşme belirtileri
görülene değin, uzun süre devam edilmelidir.
• Dulavratotu romatizma ağrılarına karşı da etkili olur.
Bu olumlu etkiyi sağlamak için, bitkinin körpe ve iri yapraklarının tüylü alt
tarafı ağrılı yere konulup bezle sarılarak, gece boyu kaymadan orada kalması
temin edilir. Bu uygulama o günkü ağrıların geçirilmesinde etkili olur. Kalıcı
tedavi için yukarıda hazırlanan yara lapası bir tülbentin içine yayılarak
romatizma ağrılı yere sarılmalı, tedaviye uzun süre devam edilmelidir.
EĞİROTU
Orjinal Adı Acorus calamus
Diğer Adları Azakeğiri, Hintkamışı, Yelotu
Bilgi
Yılanyastığıgiller familyasındandır. Anayurdu
Hindistan'dır. Ama Asya, Avrupa ve Amerika kıtalarına kadar yayılmış
çokyıllık otsu ve rizomlu bir su bitkisidir. Anadolu'da Sapanca, Yeniçağa ve
Beyşehir göllerinin kıvılarında bol bol yetişir. 50-125 cm. boylanabilir. Şerit
yaprakları; yaz ayların açan siyahımsı erguvani renkte tıkız başa çiçekleri
vardır. Bu çiçekler daha sonra yeşilimsi renkli meyvelere dönüşür. Bitki,
humlarıyla ya da daha çok rizomlarının sürgün vermesiyle çoğalır.
Eğirotu % 3 oranında uçucu yağ, yapışkan bitki sıvısı, acı esans, glikozit, tanen
ve akorin adlı acı maddeyi içerir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Osmanlı imparatorluğu döneminde eğirotu sağlığa yararlı özellikleri nedeniyle
sıkça kullanılmış ve Evliya Çelebi ünlü Seyahatname adlı yapıtında, bitkinin
niteliklerinden övgüyle söz etmiştir. Eğirotunun bu tıbbi etkileri ve onlardan
yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir:
• Sindirim sistemi için çok iyi bir toniktir. Sindirim işlemini kolaylaştırır.
Gastrit ve mide ülserlerinde iyileştirici etkiler yapar.
• Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. Karın ağrılarını geçirtir.
• İştahı açar. Diyareyi keser.
• Yatıştırıcıdır. Spazm çözücü etkileri vardır.
• Terleticidir. Beden ateşini düşürür.
• İdrar ve adet söktürücü etkileri de vardır.
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, eğirotunun rizomu (kökgövdesi), sonbahar
başı ile ortası arasında bulunduğu çamurlu topraktan kanca kullanılarak
sökülür. Yaprakları ayrılıp rizomu iyice temizlenir. Uzunlamasına ikiye
bölünür ve gölge bir yerde kurutulur. Kuruyan kökleri dilimlenir. Bunlardan 2
tatlı kaşığı alınır, üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika
demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Her yemekten yarım saat önce bu
infüzyondan birer bardak içilir.
FESLEĞEN
Orjinal Adı Ocimum basilicum
Diğer Adları Feslikan, Irıkan, Peslan, Reyhan
Bilgi
Ballıbabagiller familyasındandır. Anayurdu Güney
Asya'dır. Ancak, Akdeniz havzası ülkeleri ile Türkiye'de Ege ve Akdeniz kıyı
şeridinde sıkça yetiştirilmektedir. 10-40 cm. boylanabilen, biryıllık duyarlı
otsu bitkidir. Kare kesitli, boydan boya kabarık çizgili ve yeşil renkli gövdesi,
bitki tabanına inildikçe kırmızılaşır. Oval biçimli yaprakları kenarları dişli,
sivri uçlu ve koyu yeşil renkli olur. Yaz sonunda açan çiçekleri beyaz; pembe
ya da sarımsı beyaz renklidir. Küçük tohumlan koyu kahverengi ve gözyaşı
biçimlidir. Bitki, tohumuyla çoğalır.
Çok kokulu bir bitki olan fesleğen, bileşimi estragol, linelol, sineol ve pinen
adı verilen maddelerden oluşan ve uçucu bir yağ olan fesleğen esansını içerir.
Bu nedenle koku ve çeşni vermesi için yemeklere pişerken son anda katılır.
Ayrıca sirke yapımında ve salatalarda kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Fesleğenin tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöylece
sıralanabilir:
• Sindirimi kolaylaştırır. Mideyi yatıştırır.
• Balgam, gaz ve idrar söktürücüdür.
• Uyarıcı ve spazm çözücüdür.
• Baş ağrısını giderir.
Bu etkileri sağlamak üzere kurutulduğunda çenelde tıbbi niteliklerini ve
kokusunu yitirdiğinden fesleğenin taze yaprakları ile infüzyon hazırlanır.
25-30 gram taze fesleğen yaprağı ılınıp üzerine dört bardak kaynar su
dökülerek ve 10-15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde
iki-üç bardak olarak alınabilir.
• Fesleğen ayrıca öksürüğü keser.
• Sinirleri güçlendirici etki yapar.
Bu etkilerinin sağlanması için de, fesleğen tohumlarının kaynar su içinde
15-20 dakika süreyle demlendirilmesiyle hazırlanan infüzyon günde iki kez
alınabilir.
• Bitki, bedeni güçlendiren tonik etkisi de yapar.
Bu etkinin sağlanması için taze fesleğen yaprakları şarap içinde birkaç saat
bekletildikten sonra bu şaraptan içilir.
FRENK KİMYONU
Orjinal Adı Carum carvi
Diğer Adları Karaman kimyonu, Keraviye
Bilgi
Maydanozgiller familyasındandır. Anayurdu Avrupa
ile Batı Asya'dır. Ülkemizde Doğu Anadolu bölgesinde yetişen ve aslında
yabani bir bitki olan frenk kimyonunun Avrupa'da uzun zamandan beri kültürü
yapılmakta, bitki insan eliyle yetiştirilmektedir. 100 cm'ye kadar boylanabilen
ikiyıllık otsu bitkidir. Kazık kökü; dallara ayrılan yapıda, gövdesi ince parçalı,
açık yeşil renkli tüylü yaprakları; yaz ortasına doğru şemsiye biçiminde
kümeler oluşturarak açan sarımsı beyaz renkli küçük çiçekleri vardır, iki tanesi
bir kapsül içinde yer alan kahverengi küçük tohumları hilal biçiminde olup
olgunlaşınca kapsülden dökülürler. Yumuşak toprakları seven frenk kimyonu
bitkisi, döktüğü bu tohumlarla çoğalır.
Frenk kimyonu, karvon ve limonen adlı maddelerden oluşan ve % 6'ya varan
orandaki uçucu yağ ile sabit yağ, reçine ve taneni içerir. Körpe yaprakları
salata ve çorbalara katılır. Kazık kökü sebze olarak pişirilip yenir. Tohumları
ise, yağlı etlerin sindirimine yardımcı olduğu için et yemeklerine, bunlar
pişerken serpilir. Çeşni vermesi için kimi yiyeceklere de katılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bedene yararları taş devrinden beri bilinen, eski Mısırlıların ve İpek Yolu
konaklama yerlerinin mezarlarında artıkları bulunan frenk kimyonunun tıbbi
etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:
• Bebek emziren annelerde süt gelişini artırır.
• Bedeni uyarıcı ve iştah açıcıdır.
• Sindirimi kolaylaştırır. Özellikle çocuklarda gaz söktürücü ve karın ağrılarını
iyileştirici etkisi vardır.
• İdrar söktürücüdür.
• Kadınlarda aybaşı sancılarını hafifletir.
• Bronşitte ve astıma eşlik eden bronşit durumunda rahatlatıcıdır.
• Diyareyi (ishal) keser.
Bu etkileri sağlamak üzere bitkinin çiçek şemsiyeleri yaz ortasında toplanır.
Güneşte kurutularak olgunlaştırılıp geniş bir kâğıdın üzerine başaşağı tutularak
silkelenip tohumların dökülmesi sağlanır. Böylece toplanan ya da piyasadan
alınan tohumlardan infüzyon hazırlamak için, 1 tatlı kaşığı alıp ezilir. Bunların
üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu
şekilde elde edilen infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.
• Frenk kimyonu boğaz ağrılarında iyileştirici rol oynar. Bunun için aynı
infüzyonla ılıkken günde birkaç kez derin gargara yapılır.
• Nefesin kokusunu da temizler. Bunu sağlamak üzere de, kuru frenk kimyonu
tohumları ağızda çiğnenir.
GİNSENGLER
Orjinal Adı Panax türleri
Diğer Adları Kore ginsengi, Amerika ginsengi
Bilgi
Sarmaşıkgiller (Aralyagiller) familyasındandır.
Kore ginsengi (P. ginseng) ve Amerika ginsengi (P. quinquefolius) adını
taşıyan, hemen hemen benzeri özellikleri olan, iki önemli türü, dayanıklı ve
çokyıllıktır. Ülkemizde ginseng bitkisi yetişmez. Ginseng türleri 30-45 cm.
arasında boylanabilir. Kenarları düzgün oval biçimli yaprakçıkları, yaz sonuna
doğru açan sarı ya da pembe renkli küçük çiçekleri vardır. Daha sonra bu
çiçekler, içlerinde tohumu taşıyan parlak kırmızı renkli bileşik meyvelere
dönüşür. Bitkinin iğ biçiminde, etli ve sarıdan açık kahverengine kadar
değişen renkte kökleri olur. Orman altı gölgelik yerleri; serin ve humuslu
toprakları seven ginseng türleri, tohumuyla çoğaltılır, önemli ürünü olan kökü
3-9 yıl sonra alınır.
Çinliler tarafından en az 2000 yıldan beri sağlığa yararlı özellikleri bilinen
ginseng bitkisi, panaksosit adı verilen glikositleri, saponin ile B ve D grubu
vitaminleri içerir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Ginseng türü bitkilerin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri
şöylece özetlenebilir:
• Afrodizyaktır: Cinsel yetersizliğe karşı kullanılır.
• Toniktir: Akılsal ve fiziksel gücü artırır.
• Uyarıcıdır: Yorgunluk, güçsüzlük ve strese karşı dirençsizlik sorununu
ortadan kaldırır.
• Kişinin fiziksel performansını ve hayatiyetini artırır. Onu fiziksel yönden
zirveye taşır.
• Merkezi sinir sistemini güçlendirir.
• Düşük tansiyonu normal düzeye çıkarır.
• İştahı açıcı ve sindirimi kolaylaştırıcıdır.
Bu etkileri sağlamak üzere ya ginsengin kökü günde birkaç kez çiğnenir ya da
1/2 tatlı kaşığı ginseng kökü tozu 1 bardak suya konulup kaynama noktasına
kadar ısıtılır. Sonra ateş kısılarak 10 dakika süreyle ısıtma işlemi sürdürülür.
Böylece hazırlanan dekoksiyondan günde üç kez birer bardak içilir.
UYARI
• Ginseng alımı bazı kişilerde baş ağrısına neden olur.
GÜLLER
Orjinal Adı Rosa türleri
Bilgi
Gülgiller familyasının örnek bitkisidir. Rosa
cinsinden 100 kadar türü olan ve genelde kışın yapraklarını döken, çokyıllık
dikenli çalı, ağaççık ya da tırmanıcı bitkilerin adı Gül'dür. Pek çok gül türünün
anayurdu Asya'dır. Ama gösterişli çiçekleri nedeniyle neredeyse tüm dünyada
yaygın şekilde yetiştirilmektedir. Türkiye'de yetişen 25 kadar yabani türü
vardır. Oysa, kültür bitkisi olarak yetiştirilen türleri çok daha fazladır. Gülün,
yuvarlak kesitli yeşil renkli gövdesi, yoğun biçimde dikenlerle kaplıdır.
Almaşık dizili, hafif tüylü ve oval biçimli yapraklarının kenarları dişlidir. Bir
yaprak sapında 3 ila 7 yaprakçık bulunur. Bitkinin, ilkbahardan başlayarak
sonbahara kadar zaman zaman açıp biten beyaz, pembe, kırmızı, turuncu ve
sarı çiçekleri vardır. Ancak, süs bitkisi olarak çok renkli ve katmerli türleri de
yetiştirilmiştir. Güneşli, yarı gölgeli ama rüzgarsız yerleri; suyu iyi akıntılı,
killi ve bitek toprakları seven gül, tohumuyla ve daha çok gövde çelikleriyle
çoğaltılır.
Isparta, Yağ ya da Şam gülü denilen (R. de mascena) gibi bazı güzel kokulu
gül türlerinin çiçeğinin taçyapraklarında uçucu yağ (gül yağı), tanen, gallik
asit, kuersitrin, anthosyanin ve diğer bazı yağlar bulunur. Böyle güzel kokulu
gül yaprakları bazı yerlerde salata ve pastalara konulur. Şurubu, sirkesi, reçeli
yapılarak tüketilir. Gene bu taçyapraklarının damıtılmasıyla elde edilen gül
yağı, parfümeri endüstrisinde yoğun şekilde kullanılır. Türkiye'nin tarımda
önemli bir dışsatım ürünüdür.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Özellikle kokulu güllerin tıbbi etkileri ve 'unlardan yararlanma yöntemleri
şöylece sıralanabilir:
• Güçlendirici bir toniktir.
• Doku ve damarları büzücüdür.
• Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar: Peklikte yumuşatıcı (müshil); diyare
durumunda ishali kesici işlev yapar.
• Antiseptik etkisi vardır. Yaraları temizlemede kullanılır.
• Cilt toniğidir. Cildi rahatlatan, geren ve yumuşatan etkileri vardır.
Bu etkileri sağlamak üzere gonca halinde açmış güzel kokulu güller sabah çiği
geçtikten sonra toplanır. Gölge yerde özenle kurutulur. Işık almayan özel
kutularda saklanır. Böyle kurutulmuş ve saklanmış taçyapraklarından 2-3 tatlı
kaşığı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle
demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde üç kez birer
bardak içilir. Yaraları ve cildi temizleme işlemlerinde bu infüzyon dıştan
uygulanır.
• Yukarıdaki etkileri sağlamak ve onlara ek olarak göz kanamalarını ve göz
nezlesini iyileştirmek için infüzyon yerine, kokulu gülün taçyapaklarımn
damıtılmasıyla elde edilen ve piyasalarda satılan gül suyu da kullanılabilir.
HARDALLAR
Orjinal Adı Brassica (ya da Sinapis) türleri
Bilgi
Turpgiller familyasındandır. Avrupa ve Asya'da
yabani ve yaygın olarak yetişen, sağlığa yararları bilindiğinden en az 2000
yıldır tarımı da yapılan, türlerine göre 30 cm. ile 5 m. arasında boylanabilen
biryıllık dayanıklı otsu bitkidir. Türkiye'de yetişen üç önemli türü Kara hardal
(Brassica: Sinapis nigra), Esmer hardal (Brassica: Sinapis juncea) ile Ak
hardal (Brassica: Sinapis alba)'dır. Bunlardan sağlığa yararlı etkileri en fazla
olan Kara hardalın anayurdu Akdeniz havzası ya da Batı Asya'nın ılıman
bölgeleridir. 1-5 m. arasında boylanabilir. Yuvarlak kesitli, sert ve yeşil renkli
gövdesi vardır. Oval biçimli, sivri uçlu ve yakıcı kokulu yapraklarının üstü
koyu ve altı daha açık yesil renklidir. Yaz ortasında küçük salkımlar halinde
açan sarı renkli çiçekleri, hafif hardal kokulu olur. Küçük, küremsi biçimli
kırmızımtırak kahverengi tohumları, yakıcı kokulu ve tahriş edicidir. Verimli
ve suyu iyi akıntılı toprakları seven kara hardal bitkisi, tohumuyla çoğalır.
Kara hardalın tohumlarında yapışkan bitki sıvısı, yağ, sinapin ile sinigrin adlı
glikozit ve myrosin bulunur. Bu tohumlar ak ve esmer hardal tohumları ile
karıştırılıp ezilir ve un haline getirilir, içine koruk suyu, şarap ya da sirke ile
su, şeker, tuz ve baharat katılarak, özellikle bazı et yemeklerinde, çeşni veren
macun halinde tüketilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Tıbbi etkilerinden yararlanılmak üzere, kara hardalın temmuz ayından
başlayarak olgunlaşan tohumları, bitki kökünden kesilip iyice kurutularak ve
dövülüp silkelenerek toplanır. Bu tohumların sağlığa yararlı etkileri ve
onlardan yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir:
• Kara hardal terleticidir. Ateşlilik hali, soğuk algınlığı, grip ve bronşitin
atlatılmasına yardımcı olur.
• Midevidir. İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır.
• Mayasıla karşı etkilidir.
Bu etkilerinden yararlanılmak üzere, 1 talı kaşığı kara hardal tozu üzerine 1
bardak kaynar su dökülerek 5 dakika süreyle demlendirilip infüzyon hazırlanır.
Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.
• Kara hardal romatizma ağrı ve yangılarını hafifletir.
• Artride (eklem iltihabı) karşı etkilidir.
• Kan dolaşımını uyarır.
Bu etkileri sağlamak üzere 120 gr. taze öğütülmüş kara hardal tozu 45
derecelik ılık suyla ağır ağır karıştırılır ve kalın kıvamda bir lapa elde edilir.
Bir tülbentin üzerine yayılıp ağrılı ve yangılı yerlere konulmadan önce,
tülbentin deriye yapışmaması için deriye ıslak gazlı bez yayılıp sonra hardal
lapalı tülbent deriye 1 dakika süreyle uygulanır ve daha sonra tülbent kaldırılır.
Uygulamada deri kızarırsa zeytinyağı sürülerek kızarıklık giderilir.
• Kara hardal ayak üşümelerini geçirir.
Bu etkiyi sağlamak üzere, 1 çorba kaşığı hardal tozu üzerine 1 litre kaynar su
dökülüp 5 dakika süreyle demlendirilerek infüzyon hazırlanır. Sonra üzerine
biraz soğuk su katılıp ılıtarak ayaklar bu infüzyonun içine sokulur.
• Ayrıca kara hardal rahatlatıcı, gevşetici ve yatıştırıcıdır.
• Kan dolaşımını uyarır.
Bu etkileri sağlamak için, 1-2 çorba kaşığı kara hardal tozu, küvete
doldurulmuş sıcak banyo suyuna serpilip iyice karıştırılır ve bu suda banyo
yapılır.
UYARI
• Hardal, cildi duyarlı olan kişileri rahatsız edebilir.
HERCAİ MENEKŞE
Orjinal Adı Viola tricolor
Bilgi
Menekşegiller familyasındandır. Kökeni yabani bir
bitki olan hercai menekşenin melezleri ilk kez Avrupa'da türetilmiş, daha
sonra bitki, gösterişli çiçekleri nedeniyle dünyaya yayılmıştır. Aslında
çokyıllık duyarlı otsu bitki olmasına karşın, en verimli dönemi, tohumundan
yetiştirildiği birinci yılıdır. Bu yüzden bir ya da en çok ikiyıllık olarak
yetiştirilen hercai menekşe bitkisi 20 cm. kadar boylanabilir. Yeşil renkli
gövdesi tabanından başlayarak dallanır. Bu dallar üç köşeli ve içi boştur. Oval
biçimli, uca doğru sivrilen yeşil renkli yaprakları; saplı, tüysüz ve kenarları
tarak kabuğu şeklinde dişli olur. ilkbahardan başlayıp yaz boyunca açan, 5-10
cm. genişlikte olabilen çiçeklerinin, biri yukarı, dördü aşağı bakan, çizgi ve
lekelerle süslü 5 taçyaprağı vardır. Özellikle çok renkli olan kültür hercai
menekşesinin çiçekleri sarı, turuncu, kırmızı, kızıl ve mavinin her tonunda
açar. Olgunlaşan meyvesi, toz gibi olan tohumlarını taşıyan kapsüller
halindedir. Bitki, tohumlanyla çoğalır.
Hercai menekşenin çiçek ve dallarında uçucu yağ, salisilik asit, glikozit,
alkaloit, tanen ve yapışkan bitki sıvısı bulunur.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin sağlığa yararlı etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle
sıralanabilir:
• İdrar söktürücüdür. Sistitte, sık ve ağrılı idrar yapma durumlarında iyileştirici
etkisi vardır.
• Kanı temizleyicidir. Egzama ve akne gibi deri sorunlarının iyileştirilmesinde
yararlı olur.
• Boğmaca ve akut bronşitte balgam söktürücü, öksürüğü kesici ve iyileştirici
etkiler yapar.
Bu etkileri sağlamak üzere, bitki çiçek açtığı sürece dal, yaprak, çiçek sapı ve
çiçekleri toplanır. Kuru bir yerde özenle kurutulur. Böyle kurutulmuş
karışımdan 1 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek ve 10-15
dakika demlendirilerek hazırlanan infüzyondan, günde üç kez birer bardak
içilir.
HODAN
Orjinal Adı Borago officinalis
Diğer Adları Zembil çiçeği
Bilgi
Hodangiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdu
Doğu Akdeniz havzası olup ülkemizde Kuzey ve Batı Anadolu bölgelerinde
yabani olarak yetişmektedir. 30-75 cm. boylanabilen, biryıllık otsu bitkidir.
Yuvarlak kesitli, içi boş ve sert gövdesi beyaz sert tüylerle kaplı olup dallara
ayrılan yapıdadır. Koyu gri-yeşil ve biraz buruşuk yüzeyli yaprakları gövdesi
gibi tüylerle kaplı, oval biçimli ve almaşık dizilişlidir. Beş köşeli yıldız
oluşturan mor-mavi (kimi zaman pembe ve nadiren beyaz) renkli taçyaprakları
ve siyah erkeklik organı olan çiçekleri, salkımlar halinde aşağı doğru sarkarak
ilkbaharda ve yazın açarlar. Kumlu hafif toprakları ve bol güneşli yerleri seven
hodan, döktüğü tohumlarıyla çoğalır. Ancak bazı yerlerde süs bitkisi olarak
yetiştirilir.
Hodan bitkisi saponin, yapışkan bitki sıvısı, tanen, esanslar ve çeşitli
mineraller içerir. Körpe yaprakları salata, peynir ve diğer bazı yiyeceklere
katılır. Bazı yerlerde sebze olarak yenir. Balarılarının beslenmesine çok yararlı
olur.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Yabani hodan tıbbi yönden, kültürü yapılanlara oranla daha fazla etkilidir.
Bitkinin çok çeşitlilik gösteren tıbbi etkilerini ve bundan yararlanma
yöntemlerini şöylece sıralayabiliriz:
• Soğuk algınlığı ve gribe karşı etkilidir.
• Terletici ve ateş düşürücüdür.
• Solunum yollan hastalıklarına iyi gelir. Öksürüğü keser. Balgam söktürür.
Akciğer zarı yangılarını (satlıcan) azaltır.
• İdrar söktürücüdür. Kanı temizler.
• Bebek emziren annelerde süt gelişini artırır.
• Adrenalin bezeleri için iyi bir güçlendirici toniktir. Özellikle kortizon ve
steroidle yapılan tedavilerden sonra hodan alınması bünyeye iyi gelir.
• Uzun yıllardan beri geleneksel kullanımıyla, cesareti artırır. Sinirsel
gerginlikleri en aza indirger. Streslere karşı bünyede direnç sağlar.
Bütün böyle durumlar için hodanın çiçek açtığı zamanlarda kuru bir günde
yaprak ve çiçekleri toplanır. Yırtık ve bozuk yaprakları seçilerek atılır.
Kalanları yaprak-çiçek karışımı yapılarak gölgede kurutulur. Karışımdan 2 tatlı
kaşığı alınıp, üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika
demlendirilerek infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde üç kez birer
bardak içilir.
• Hodan yara ve yanıklara iyi gelir. Bunun için yapraklarıyla yara lapası yapılır
ve dıştan uygulanır.
• Kuru ve duyarlı ciltlere iyi gelir. Cildi yumuşatır. Bunun için yukarıda tarifi
verilen infüzyon dıştan uygulanır.
• Mineral yönünden zengin olan hodan, tuzsuz diyetlerde salata ve yemeklere
katılan körpe yapraklarıyla, bedenin tuz eksiğini tamamlar.
ISIRGANLAR
Orjinal Adı Urtica türleri
Diğer Adları Dolayan diken, Gidişkenotu, Sırganotu
Bilgi
Isırgangiller familyasının örnek bitkisidir. Dünyanın
tüm ılıman bölgelerine yayılmış Urtica cinsi 50 kadar bitki türünün ortak adı
Isırgan'dır. Bunlardan 5 türü ülkemizde toprağı nemli olan kırlarda, yol ve tarla
kenarlarında, bahçelerde ve duvar diplerinde sıkça görülür, 1 m. kadar
boylanabilen, üzeri ısırıcı tüylerle kaplı, bir ya da çok-yıllık bitkilerdir.
Yaprakları karşılıklı çapraz dizilişli, kenarları dişli, ucu sivri ve oval
biçimlidir. Yaprak koltuklarından çıkan yeşilimsi renkli, tek eşeyli çiçek
kümeleri yaz başından sonbahar başına kadar açar. Isırganın gövdesi dört köşe
kesitli ve tüylü; kökü rizom gibi çok yayılıcıdır. Bitki, döktüğü minik
tohumlarıyla ya da yayılıcı köklerinin fılizlenmesiyle çoğalır.
Isırgan bitkisinin tüm yüzeyini saran ve değildiğinde insan tenini yakan ısırıcı
tüylerinde formik asit ile tüm bitkide histamin, klorofil, asetilkolin, demir ve C
vitamini bulunur. Bazı yerlerde pazarlarda satılan ısırgan, suda kaynatıldığında
yakıcı etkisini yitirdiği, yararlı ve güçlü bir besin olduğu için haşlanarak
ıspanak gibi pişirilip yenir. Kurutulduğunda iyi bir hayvan yemi olur.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Büyük ısırgan (U. dioica) ve Küçük ısırgan (U. urens) en sık rastlanan, her
yerde bulunuşu ve kolay uygulanışıyla tıbbi etkilerinden en çok yararlanılan
türleridir. Isırganın tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece
özetlenebilir:
• Toniktir. Bedeni güçlendirir ve destekler.
• Burun kanamaları ve kadınlarda dölyatağı kanamalarında doku ve damar
büzücü özellikleriyle kanamayı kesici etki yapar.
• İdrar söktürücüdür.
• İştah açıcıdır.
Bu etkilerinden yararlanılmak üzere, ısırgan çiçek açtığında gövde, yaprak ve
çiçekleri hep birlikte toplanarak gölge yerde kurutulur. 1-3 tatlı kaşığı kurumuş
ısırgan karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle
demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde üç kez birer bardak olarak içilir.
• Isırgan, romatizma ve siyatik ağrılarına karşı etkilidir.
• Saç ve tırnakların ana maddesi olan keratini güçlendirerek saç dökülmelerini
ve tırnak kırılmalarını önler.
• Çocuklarda oluşan egzamada ya da sinirsel kökenli cilt rahatsızlıklarında
etkilidir.
Bu durumlarda ısırganın infüzyonu ya da daha iyisi dekoksiyonu kullanılır.
Dekoksiyonun hazırlanması için 3-4 tatlı kaşığı kurumuş ısırgan karışımı
alınır. Kaynama noktasına kadar ısıtılıp sonra kısık ateşte ısıtma işlemi 15
dakika daha sürdürülür. Elde edilen dekoksiyon romatizma ve siyatik ağrılı
yerlere ılık olarak uygulanırken elle ovuşturularak o bölgeye yedirilir. Saç
dökülmelerinde bu dekoksiyonla friksiyon yapılır. Tırnak kırılmalarında
tırnaklar dekoksiyona batırılır. Egzama ve diğer deri şikayetlerinde aynı
dekoksiyon dıştan uygulanır.
İNCİÇİÇEĞİ
Orjinal Adı Convallaria majalis
Diğer Adları Mayısçanı, Müge
Bilgi
Zambakgiller familyasındandır. Orta Avrupa'nın dağ
ve ormanlık bölgelerinde yabani ve yaygın olarak yetişen, 15-30 cm.
boylanabilen, sürüngen kökgövdeli çokyıllık otsu bitkidir. Ülkemizde İstanbul,
İzmit ve Toros dağlan bölgesindeki ormanlarda yetiştiği gibi, bazı bahçelerde
de süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Gölgelik ve nemli yerleri seven bitkinin
kökü, rizomundan (kökgövde) çevreye yayılan kökçükler şeklinde; yaprakları
sapsız, elips biçiminde, iri ve geniştir. Her sürgününde iki yaprak yer alır.
Nisan-mayıs aylarında açan küçük beyaz çiçekleri saplı, çan biçiminde sarkık
ve keskin kokuludur. Küçük meyvesi kırmızı renkli ve kokuludur.
İnciçiçeğinin kök, rizom, sap, yaprak ve çiçekleri, yapışkan bitki sıvısı, uçucu
yağ ve glikozitleri içerir. Çiçeklerinden çıkarılan esans, parfüm endüstrisinde
değerlidir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemi aşağıda açıklanmıştır:
• Sağlığa yararlı bitkiler arasında kalbimiz için en değerli şifa verici etkiyi
inciçiçeği yapar. Özellikle kalbi yaşlanan ve kan damarları daralan kişilerde
kalbi güçlendirici etkisi vardır.
• Kalp çarpıntılarını keser.
• İdrar söktürücüdür.
• Müshil etkisi de vardır.
Bu etkilerinden yararlanılmak üzere, bitkinin çiçek açtığı nisan ve mayıs
aylarında yaprak ve çiçekleri toplanıp gölge ve havadar yerde kurutulur. 2 tatlı
kaşığı kurumuş yaprak-çiçek karışımı üzerine l bardak kaynar su dökülüp
10-15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde iki-üç kez
birer bardak olarak alınır.
• İnciçiçeğinin hiçbir zehirleyici etkisi bulunmamaktadır. Gene de kalp
rahatsızlıkları için, doktor denetimi altında kullanılmalıdır.
KAKULE
Orjinal Adı Elettaria carâamomum
Diğer Adları Hemame
Bilgi
Zencefilgiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmeyen, ancak Güney Hindistan ile Asya'nın sıcak ve bataklık orman
alanlarında yabani olarak yetişen, çokyıllık duyarlı otsu bitkidir, iklim uygun
olmadığından ülkemizde yetişmeyen kakule, 3-5 m. boylanabilir. Mızrak
biçimli iri yapraklarının üzeri koyu yeşil olup yaprakların altı daha açık yeşil
ve ipeksi görünüşlüdür. Bitkinin sarı renkli küçük çiçekleri, ilkbaharın
ortasından yaz başına kadar açar. Daha sonra bu çiçekler, içinde bitkinin koyu
kırmızı-kahverengi tohumlarını taşıyan 1-2 cm. uzunlukta, üzeri boydan boya
çizgili, soluk yeşil ya da kirli beyaz renkli ve üç hücreli tohum zarfı şeklindeki
meyvelere dönüşür. Bu hücrelerde 5-7 tane tohum yer alır. Tohumlar hoş
kokulu ve baharlıdır. Kakule bitkisi yüksek nemlilik oranı bulunan ve kısmen
gölgelik tropik iklimi olan yerleri, bitek ve sulak toprağı sever. Döktüğü
tohumlarla çoğalır ya da köklerinin bölünmesiyle çoğaltılır.
Kakule tohumları % 4'e varan oranda uçucu yağ ile terpinilasetat, sineol,
limonen, sabinen ve pinen adlı maddeleri içerir. Bu tohumlar hoş kokuları
nedeniyle, öğütülmeden aynen ya da öğütülüp toz haline getirilerek bazı
yemek, ekmek, kurabiye, bisküvi, turşu, likör ve şaraplara katılır. Yakındoğu
ülkelerinde kahveye eklenip "kakule kahvesi" yapılarak içilir. Tohumları
parfüm endüstrisinde de kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Çin'de her derde devaymış gibi sıkça kullanılan kakule tohumlarının sağlığa
yararlı tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• İştahı artırır.
• Midevidir. Sindirim sistemini uyarır. Sindirim işlemini kolaylaştırır.
• Dispepsi (sindirim yetersizliği) nedeniyle oluşan mide ve bağırsak gazlarını
söktürür. Aynı nedenle oluşan karın ağrısını da geçirir.
• Baş ağrısını geçirir.
• Tükürük akışını hızlandırır.
Bu etkileri sağlamak üzere piyasada satılan kakule tohumları alınır, 1 bardak
kaynar suya o anda ezilen 1 tatlı kaşığı dolusu kakule tohumu konur. 10-15
dakika süreyle demlendirilerek elde edilen infüzyon, günde üç kez birer bardak
içilir. Eğer iştah açıcı ya da gaz söktürücü etkisinden yararlanılacaksa, bu
infüzyon yemeklerden yarım saat önce alınmalıdır.
• Kakule tohumları ayrıca nefesin kötü kokusunu da temizler. Bunun için
bir-iki kakule tohumu ağza alınıp çiğnenir.
KARAHİNDİBA
Orjinal Adı Taraxacum officinale
Diğer Adları Aslandişi, Keklikotu, Radika, Şeytanarabası
Bilgi
Bileşikgiller familyasındandır. Avrupa, Asya,
Afrika ile Amerika kıtalarında yaygın olan ve ülkemizde genellikle çayırlık
alanlarla yol kenarlarında yetişen, çokyıllık otsu bitkidir. 5-30 cm. arasında
boylanabilir. İçi kengel denilen acı bir sütle dolu uzun kazık kökü, rozet
oluşturan derin dişli yapraklarını ve yapraklardan daha uzunca olan çiçek
saplarını taşır. Bu sapların tepesinde kömeç halindeki altın sarısı çiçekleri
ilkbahardan sonbaharın ortasına kadar açar. Daha sonra çiçek kömeçlerinden
oluşan ve tohumlarını taşıyan beyaz bir top görünüşündeki meyve kapçıkları
en hafif rüzgarda uçup çevreye dağılır. Bitki böylece döküp yaydığı
tohumlarıyla çoğalır.
Karahindiba % 5'e varan yüksek oranıyla en iyi doğal potasyum
kaynaklarından biridir. A ve C vitamini ve nikotinik asit ile türlü mineraller
yönünden de zengindir. Bu nedenle yaprakları salatalara katılıp yenir. Kökü
de, yaşken doğranıp salatalara katılır. Kurutulan kökü birçok ülkede öğütülüp
acı hindiba kahvesi olarak içilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece
sıralanabilir:
• Safra salgılarını söktürür.
• İdrar söktürücüdür.
• Kabızlığa, gut hastalığına ve uykusuzluğa karşı olumlu etkileri vardır.
Bu etkileri sağlamak üzere, bitkinin kazık kökü sonbaharda toprağı kazılıp
çıkarılır ve boylamasına parçalara bölünerek gölgede kurutulur. Kurumuş kök
parçalarından 2-3 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda kaynama noktasına kadar
ısıtılır. Ateş kısılarak ısıtma 15-20 dakika daha sürdürülür. Böylece hazırlanan
dekoksiyondan günde iki-üç kez birer bardak içilir.
• Karahindiba egzama ve aknelere karşı yararlı olur.
Bunun için, bitkinin yaprakları kaynar suya atılıp 10-15 dakika
demlendirilerek hazırlanan infüzyon, şikayet edilen yerlere dıştan uygulanır.
• Bitkinin yeşil bölümleri ezilerek yüz maskelerine katıldığında cildi temizler
ve nemlendirir.
• Bedene zindelik ve güç verir.
Karahindibanın bu tonik etkisinden yararlanmak üzere, bir bez torbaya
konulan bitki demeti, banyonun sıcak su musluğu altına asılır. Sıcak su
akıtılarak doldurulan küvete daha sonra biraz soğuk su eklenip içine girilerek
banyo yapılır.
KARANFİL AĞACI
Orjinal Adı Eugenia caryophyllata (ya da Syzygium aromaticum)
Bilgi
Mersingiller familyasındandır. Anayurdu
Endonezya'daki, adı yerli dilinde baharat anlamına gelen Moluk
takımadalarıdır. Ama, günümüzde daha çok Afrika kıtasının doğusundaki
Zengibar ile Hint Okyanusundaki diğer adalarda yetiştirilmektedir, iklimi
uygun olmadığından ülkemizde yetişmeyen karanfil ağacı, 10-20 m'ye kadar
boylanabilen ve kışın yapraklarını dökmeyen duyarlı bir bitkidir. Derimsi
dokulu parlak ve iri yaprakları dallarda karşılıklı çiftler halinde dizilmiş olup
üzerlerinde salgı bezi benekleri bulunur. Çan biçimindeki pembe renkli
çiçeklerinin tomurcukları kurutulduğunda kırmızımsı kahverengine döner. Hoş
kokulu olan bu tomurcuklara kısaca 'karanfil' adı verilir. Kısmen gölgeli,
soğuk ve rüzgâra karşı korunmalı yerleri seven karanfil ağacı, suyu iyi akıntılı
ve asitli toprakları yeğler. Tohumuyla ya da gövde çelikleriyle çoğaltılır.
Karanfil tomurcuklarında ogenol (ojenol) adı verilen hidrokarbon, şahsilik asit
ve karyofillin içeren bir uçucu yağ (esans) bulunur. Karanfilyağı da denilen bu
esans, diş hekimliğinde sıkça yararlanılan antiseptik ve ağrıkesici ilaçların
yapımında kullanılır. Karanfil tomurcukları ise, bazı reçel, yemek, turşu ve
baharatlı şarapların yapımında çeşni olarak kullanılmaktadır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Karanfil tomurcuklarının ve karanfilyağının sağlığa yararlı etkileri ve
bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• Karanfil tomurcukları uyarıcıdır, özellikle sindirim sistemi üzerinde uyarıcı
etki yapar.
• Gaz söktürücüdür.
• Mide bulantısını bastırır. Kusmaları önler.
Bu etkilerinden yararlanılmak üzere piyasada satılan karanfil tomurcuklarından
bir tutam (7-8 tane) alınıp 1 bardak kaynar suya atılır. 10 dakika
demlendirilerek hazırlanan infüzyon ılık olarak içilir.
• Karanfil tomurcukları nefesin kötü kokusunu yok eder. Bunun için
tomurcuklar ağızda çiğnenip sert bakiye tükürükle atılır ya da yukarda tarifi
verilen infüzyonla gargara yapılır.
• Karanfil tomurcuğu ağrı kesici ve hafif uyuşturucudur. Bu etkilerinden
yararlanılarak diş ağrısını kesmekte kullanılır. Bir adet karanfil tohumu ağıza
alınır. Ağrıyan çürük dişin yakınma getirilir ve bir süre orada tutulur ya da
gene piyasada satılan karanfilyağı biraz pamuğun üzerine damlatılır ve pamuk
ağrıyan dişe bastırılır.
• Karanfilyağı romatizma ve nevralji ağrılarının hafifletilmesinde yararlı olur.
Bunun için karanfilyağı ağrılı yerlere dıştan ovuşturularak uygulanır.
KEÇİ SEDEFOTU
Orjinal Adı Galega officinalis
Bilgi
Baklagiller familyasındandır. Benzer türleri
Amerika kökenli olmasına karşın, Keçi sedefotu Güney Avrupa'da ve
ülkemizin çeşitli yerlerinde yaygın biçimde yetişmektedir. 50-100 cm. kadar
boylanabilen, çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Gövde üzerinde karşılıklı dizili
koyu yeşil yaprakları, haziran-ağustos aylarında bol çiçekli salkımlar
oluşturarak açan, açık mor ya da ender olarak beyaz çiçekleri vardır. Bu
çiçekler, içinde pek çok tohumu taşıyan esmer kırmızımtırak renkte kuru
meyveler verir. Güneşli yerleri ve suyu iyi akıntılı (süzek) toprakları seven
keçi sedefotu bitkisi, döktüğü tohumlarıyla çoğalır.
Keçi sedefotunun topraküstü kesimlerinde saponinler, flavon glikozitler, acı
maddeler, tanen ve galeghin adı verilen bir alkaloit bulunur.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin bedene yararlı tıbbi etkileri ve bunlardan faydalanma yöntemleri şöyle
özetlenebilir:
• Emzikli annelerde süt gelişini artıran etkisi vardır. Bu etki o denli güçlüdür
ki, bazı durumlarda sütün % 50 oranında artışı sağlanabilir.
• Küçük dozlarda alınırsa kandaki şeker düzeyini düşürür. Bu nedenle şekerli
diyabeti (diabetes mellitus) olanlar keçi sedefotunu olabilirler. Ancak bu
tedavi, insülin tedavisinin yerine geçmemeli ve tıbbi gözetim altında
yapılmalıdır.
• Bitkinin, memeleri geliştirme etkisi de vardır.
• İdrar söktürücüdür.
• Terleticidir.
Bu etkileri sağlamak için keçi sedefotu bitkisinin sap, yaprak ve çiçekleri,
bitkinin çiçek açtığı yaz aylarında toplanır. Gölgelik yerde özenle kurutulur.
Kurutulmuş bitki karışımından 1 tatlı kasığı alınıp 1 bardak kaynar suyun içine
konur ve 10-15 dakika süreyle demlendirilerek elde edilen infüzyondan, günde
iki kez birer bardak içilir.
UYARI
• Keçi sedefotu galeghin adlı maddeyi içerdiğinden, yüksek dozlarda alınırsa,
sinir merkezlerini felce uğratabilir. Bu nedenle yukarıda verilen doz kesinlikle
aşılmamalıdır.
KEDİOTU
Orjinal Adı Valeriana officinalis
Bilgi
Kediotugiller familyasının örnek bitkisidir.
Anayurdunun neresi olduğu bilinmeyen kediotunun, dünyanın çeşitli
yerlerinde 150 kadar türü yetişmekte, 10 kadar türü ülkemizde de
görülmektedir. Bunlardan konumuzu en çok ilgilendiren türüne Tıbbi kediotu
(V. officinalis) denilir. Bu tür kediotu 150 cm'ye kadar boylanabilen, çokyıllık
dayanıklı otsu bitkidir. Pek hoş kokmayan kısa rizomu (kökgövdesi) yanlara
doğru saçaklar atar. Yuvarlak kesitli, boydan boya oluklu ve yeşil renkli bir
gövdesi vardır. Bayırturpununkine benzeyen keskin kokulu, koyu yeşil renkli,
kenarları dişli, 5-11 yaprakçıktan oluşan dar ve uzun yaprakları, çiçek
saplarının dibinden sürerler. Hazirandan eylül ayına kadar salkımlar halinde
açan minik çiçekleri itici kokulu, soluk mor-pembe ya da pembemsi beyaz
renklerdedir. Bu çiçeklerin olgunlaşmasıyla ortaya çıkan tohumları 2 mm.
uzunlukta, gözyaşı biçimli, yassı ve açık kahverengidir. Güneşli ya da kısmen
gölgeli yerleri, kum ve kil karışımı gevşek ama bitek toprakları seven bitki,
tohumlarıyla çoğalır.
Tıbbi kediotu bitkisinin rizom ve kök saçaklarında nişasta, şeker ve reçine,
valeryanik asit ve izovaleryanik asit, borneol, pinen ile kampen içeren uçucu
yağ ile gene uçucu alkaloitler bulunur. Bu kökler bazı yerlerde çorba, güveç
yemekleri ve dolma içlerine, bitkinin çeşitli mineraller yönünden zengin
yaprakları da, çürütülüp kompozit gübre yapılan bitkilerin arasına katılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bedene yararlı etkileri Antik çağlarda da bilinen kediotunun bilimsel adındaki
valere kökü Latince'de "sağlıklı olmak" deyişinden gelir. Tıbbi kediotu Kuzey
Avrupalılar, Çinliler ve Kanada'da yaşayan Kızılderililer tarafından sağlık
hizmetinde kullanılmıştı. Bitkinin bu tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma
yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• Bedene yararlı bitkiler arasında sinirleri yatıştırıcı etkisi en çok olanlardan
biridir.
• Sinirsel gerginlikleri yok ederken gerginliklerden oluşan endişelilik, aşırı
heyecan, isteri ve nevrasteni durumlarını da yatıştırır.
• Spazm çözücüdür. Bedende oluşan krampları, bağırsaklarda duyulan ani
ağrıları ve aybaşı nedeniyle ortaya çıkan kramp ve sancıları yok eder.
• Sinirsel kökenli baş ağrılarına ve migrene iyi gelir.
• Görme bozukluklarında oluşan baş ağrılarına karşı da etkilidir.
• Aşırı sinirlilik durumundan ortaya çıkan kalp ağrılarını ve çarpıntılarını
geçirir.
• Uyku getiricidir. Özellikle sinirsel kökenli uykusuzluğa karşı iyi bir ilaç
oluşturur. Kişiye doğal uyku olanağı sağlar.
• Gerginlikten ötürü bedende oluşan ağrıları keser.
• Gaz söktürücüdür.
• Nezleye karşı iyileştirici etkisi vardır.
• Romatizma ağrılarını da hafifletir.
Bütün bu önemli etkileri sağlamak üzere tıbbi kediotunun rizom ve kök
saçakları sonbaharın sonlarına doğru bitkinin toprağı kazılarak çıkarılır, iyice
temizlenir ve gölgeli, havadar bir yerde kurutulur. Kurumuş kökler parçalara
ayrılarak 1-2 tatlı kaşığı kuru kök, 1 bardak kaynar su içinde 10-15 dakika
süreyle demlendirilip bir infüzyon elde edilir. Bu infüzyon bedene zararlı
olmadığından, gereksinim duyuldukça birer bardak olarak içilir.
• Kediotu ayrıca akne ve isilik tedavisinde kullanılır.
• Sinirleri ve bedeni yatıştırıcı amaçla hazırlanan banyo suları ya da yüz
yıkama losyonlarına katılır.
Bunun için kediotunun kuru kökleri kaynatılarak bir dekoksiyon elde edilir. Bu
dekoksiyon akne ve isilik şikayetinin olduğu yerlere dıştan uygulanır. Aynı
dekoksiyon banyo ya da yüz yıkama sularına katılır.
Kediotunun köklerinin damıtılmasıyla elde edilen ve piyasada satılan kediotu
esansı da sulandırılarak yukarıda sayılan etkileri elde etmek üzere
kullanılabilir.
KEREVİZ
Orjinal Adı Apium graveolens
Bilgi
Maydanozgiller familyasındandır. Avrupa, Akdeniz
havzası ile Kafkasya'da yetişen yabani kerevizlerin ayıklanma ve ıslahı ile elde
edilmiş ikiyıllık, çok kokulu, otsu tarım bitkisidir. Ülkemizde bolca
yetiştirilmekte olan kereviz, 30-100 cm. boylanabilir. Yumrukökleri şişkin, etli
ve lifli; 2-5 yaprakçıktan oluşan yapraklan çok parçalı ve yaprak sapı
olukludur. Bitkinin kökü gelişkin olanlarına kök kereviz, sapı gelişkin olanlara
ise sap ya da yaprak kereviz denir. Kereviz bitkisi birinci yılında yalnızca kök
ve yapraklarını geliştirir, ikinci yılında sapı sürerek beyaz ya da sarımsı renkte
çiçeklerini açar ve tohum verir. Tohumları 1,5-2 mm. uzunlukta, esmer renkli
ve özel kokulu olur. Güneşli, sert rüzgarlardan korunmalı yerleri; nemli, suyu
iyi akıntılı ve bitek toprakları seven kereviz bitkisi, tohumlarıyla çoğaltılır.
Ancak, fide halindeyken yeri değiştirilerek şaşırtma yapılmalıdır.
Vitaminler, mineral tuzlar ve diğer besleyici maddeler yönünden zengin bir
bitki olan kerevizin, kök ve yaprakları makbul bir sebze olarak bolca tüketilir.
Körpe yaprakları kurutulup ezilerek bazı yemeklere çeşni vermesi için katılır,
içerdiği minerallerden başka, % 2-3 oranında apiol adlı uçucu yağı içeren
tohumları, öğütülüp kereviz tuzu olarak bazı yiyeceklere katılır. Tuzsuz
rejimlerde sofra tuzu yerine kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Özellikle aşağıdaki bedene yararlı etkilerinden ilk ikisi Antik çağlardan beri
bilinen kerevizin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle
sıralanabilir:
• Uyarıcıdır.
• İdrar söktürücüdür.
• Kanı temizler.
• İçerdiği apiol adlı madde nedeniyle idrar yollarını da temizler.
• Gaz söktürücüdür.
• İştahı açar, sindirimi kolaylaştırır.
• Sinirleri yatıştırır.
• Bedeni güçlendirici toniktir.
• Romatizma, artrid ve gut tedavisinde olumlu etkileri vardır.
• Eskiden beri afrodizyak etkisi olduğu varsayılmaktadır.
Bütün bu etkilerinden yararlanılmak üzere, 1 bardak kaynar suya, piyasadan
satın alınan, sonbaharda toplanmış olgun kereviz tohumlarından o anda
ezilmiş 1-2 tatlı kasığı atılır ve 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Böylece
elde edilen infüzyon, günde üç kez birer bardak olarak içilir.
KİMYON
Orjinal Adı Cuminum cyminum
Bilgi
Maydanozgiller familyasındandır. Anayurdu
Akdeniz havzası ile Mısır olan kimyon, ülkemizde Orta Anadolu'da Eskişehir
ve Konya dolaylarında üretilir. 15-60 cm. boylanabilen, biryıllık duyarlı otsu
bitkidir. Hafif kokulu, elips biçimli şerit gibi yaprakları, yaz mevsiminde
şemsiyeler oluşturarak açan beyaz ya da pembe çiçekleri vardır. Bu çiçekler
olgunlaştığında, kimyon adıyla baharat olarak kullanılan iğ biçiminde ve
genelde ikiye bölünen yapıda sarımsı esmer renkli tohumlar verir. Güneşli ve
kısmen gölgelik yerleri; suyu iyi akıntılı ve bitek toprakları seven kimyon
bitkisi, ilkbaharın sonlarında, ılık günlerde ekilen tohumlarıyla çoğaltılır.
Kimyon tohumlarında % 2,5-4 oranında sabit ve karvon adı verilen uçucu yağ,
tanen ile reçine bulunur. Avrupa ülkelerinde ekmek, kurabiye, peynir, bazı
likör türleri ve etli yemeklere çeşni vermesi için sıkça kimyon tohumu katılır.
Kimyon Türk mutfağında da, köfteye konur. Parfüm endüstrisi ve veterinerlik
ilaçlarında kimyon tohumundan elde edilen yağ kullanılır. Kimyon, ülkemizin
tarımdaki dışsatım ürünlerinden biridir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Romalılar döneminden beri bedene yararlı etkileri bilinen ve kullanılan
kimyonun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece
sıralanabilir:
• Midevidir: iştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır.
• Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür.
• Diyareyi hafifletici etkisi vardır.
• İdrar söktürücüdür.
• Sinirleri uyarır.
• Terletici etkisi de bulunmaktadır.
Bu etkilerinden yararlanılmak üzere yaz mevsiminde bitkinin çiçek şemsiyeleri
tam olgunlaşmadan önce kesilip alınır. Bunlar gölge ve havadar bir yerde
kurutulur. Yere serilen bir kağıdın üzerine bu şemsiyeler başaşağı edilip
silkelenir. Böylece toplanan olgun tohumlar ya da piyasadan satın alınan
kimyon tohumlarından 1-2 tatlı kaşığının üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp
kabın üzeri kapatılarak 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu şekilde elde
edilen infüzyondan günde iki kez sabah ve akşam yemeklerinden önce birer
bardak içilir.
KİŞNİŞ
Orjinal Adı Coriandrum sativum
Diğer Adları Aşotu, Kişnişotu
Bilgi
Maydanozgiller familyasındandır. Anayurdu
Akdeniz havzası olup günümüzde birçok yerde ve ülkemizde yabani bitki ya
da kültür bitkisi olarak yetişmektedir. 60 cm'ye kadar boylanabilen biryıllık
otsu bitkidir. Gövdesi yuvarlak kesitli, boylamasına oluklar halinde çizgili,
soluk yeşil renkli ve dallara ayrılan yapıdadır. Bitkinin alt ve üst bölümündeki
yaprakları farklı görünüşte olur. Alt yaprakları maydanoz bitkisininkilere
benzer. Hafif tüylü, tuhaf ve pek de hoş olmayan koku taşırlar. Bitkinin üst
kesimindeki yaprakları ip gibi ince ama düzgün kesimli ve gene hoş olmayan
keskin ve tuhaf kokulu olurlar. Yaz başı ile ortası arasında gevşek şemsiyeler
oluşturarak açan, beyaz ya da pembemsi açık mor renkli küçük çiçekleri
olgunlaşınca, 2-7 mm. çapında yuvarlak, açık kahverengi tohum kılıfını
taşıyan kokulu, kuru meyvelere dönüşür. Bol güneşli yerleri, bitek ve hafif
topraklan seven kişniş bitkisi, tohumları sonbaharda ekilerek çoğaltılır. Ancak,
çapraz döllenmeyle bitkinin yozlaşması meydana geleceğinden, rezeneden
uzak yerlere ekilmesine dikkat edilmelidir.
Kişnişin tohumunu taşıyan meyvesinde nişasta, tanen, şekerler, sabit ve uçucu
yağlar bulunur. Uçucu yağında yüksek oranda coriandrol ile düşük oranda
geraniol, borneol, pinen, phelladron ve asetik asit vardır.
Kişniş tohumlan pastacılıkta, baharat olarak bazı çorba ile yemeklerin
hazırlanmasında, içki endüstrisinde ve kişniş şekerinin yapımında kullanılır.
Bazı yerlerde bitkinin körpe yaprakları salata ve güveçte pişen yemeklere
katılır. Gövde ve kökü de sebze gibi pişirilip yenir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Eski Mısır papirüsleri, Çince ve Sanskritçe metinlerde ve hatta İncil'de sağlığa
yararlı etkilerinden övgüyle söz edilen kişnişin, tıbbi etkileri ve bunlardan
yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:
• Kişniş tohumları içerdiği yağlarla mideyi uyarır; iştahı açar, sindirimi
kolaylaştırır ve hazımsızlığa iyi gelir.
• Aynı nedenle mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür.
• Aniden başlayan mide ve karın ağrılarını bastırır.
• Özellikle çocuklarda diyareyi kesici etkiler yapar.
• Hafif yatıştırıcı etkisi vardır.
Kişnişin bu etkilerinden yararlanmak üzere, bitkinin çiçek şemsiyeleri yaz
sonunda alınır ve tohumlarının olgunlaşması için gölgeli ve havadar yerde bir
süre itekletilir. Sonra şemsiyeler başasağı edilerek bir kağıdın üzerine sallanır
ve dökülen tohumlan toplanır. Bunlardan ya da piyasadan alınan kişniş
tohumlarından 1 tatlı kaşığı kadarı biraz ezilerek 1 bardak kaynar suya
dökülür. Kabın üzeri sıkıca kapatılarak 5 dakika süreyle demlendirilir. Bu
şekilde elde edilen infüzyon, yemeklerden önce birer bardak olarak içilir. Aynı
etkilerinden yararlanmak için, tohumları yemeklerden önce ağızda
çiğnenebilir.
• Kişniş antiseptik (mikrop kırıcı) etkiler de taşır. Bu etkisinden yararlanmak
için yukarıda tarifi verilen infüzyon, akne ya da yaraların üzerine uygulanır.
KUŞKONMAZ
Orjinal Adı Asparagus officinalis
Bilgi
Zambakgiller familyasındandır. Anayurdunun neresi
olduğu bilinmeyen kuşkonmaz bitkisinin, Asya ve Afrika kıtaları ile Akdeniz
havzasında yetişen 150 kadar türü vardır. Bunlardan bazısı ince yapraklan
nedeniyle süs bitkisi olarak, kimisi de genç sürgünleri sebze olarak ve yenmek
üzere yetiştirilmektedir. Konumuzu en çok ilgilendiren Tıbbi kuşkonmaz (A.
officinalis) türü, ülkemizde Trakya ve Doğu Anadolu'da yabani olarak yetiştiği
gibi, bazı yerde kültürü de yapılmaktadır. 50-150 cm. boylanabilen, çokyıllık
dayanıklı otsu bitkidir. Kökü, toprak altındaki kısa rizomundan (kökgövde)
uzayan etli ve beyaz saçaklar halindedir. Yaprakları bitkinin uzun gövdesini
örten zarımsı küçük pullar şeklinde olur ve çabuk dökülür. Sarımsı renkli
çiçekleri yazın tek tek ya da çiftler halinde yaprakların koltuğunda açar ve
olgunlaşınca kırmızı renkli üzümsü meyveler verir. Kumlu ve kuru toprakları
seven, özenli bakımı gerektiren kuşkonmaz bitkisi, tohumundan ürer. Ama
ağır geliştiğinden bitki kökünden bölünerek çoğaltılır. Gene de bitki ancak
üçüncü yılının sonunda ürün verir.
Kuşkonmazın gövde, rizom ve kök saçaklarında doğal şekerler, mannit,
koniferin adlı glikozit, asparajin ile A ve C vitaminleri bulunur. Kuşkonmazın
körpe sürgünleri Batı ülkelerinde makbul bir sebze olarak, soyulup suda
haşlanarak ve üzerinde tereyağı gezdirilip maydanoz serpilerek sıkça yenir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin genç sürgünleri gibi, rizom ve kök saçakları da tıbbi yönden önemli
etkiler taşır. Bu etkileri şöyle sıralayabiliriz:
• Güçlü bir idrar söktürücüdür. idrara çok keskin bir koku verir. Bu durum
normaldir ve endişeye gerek yoktur.
• Kalp yetmezliğinden ötürü bedende oluşan ödemlerin boşaltılmasında etkili
olur. Kalbi güçlendirir.
• Bedende biriken fazla suların atılmasını sağlar. Böylece kanı temizler.
• Kum döktürücüdür.
• Cilde canlılık verir.
Bu etkileri sağlamak için kuşkonmazın rizom ve kök saçakları sonbaharda
bitkinin toprağı kazılıp çıkarılır, iyice temizlenir ve gölgede kurutulur.
Parçalara ayrılan kurumuş köklerden 1-2 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda
kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra ateş kısılarak 10-15 dakika daha
ısıtma işlemi sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyondan günde iki kez
birer bardak içilir.
Ya da daha pratik olarak kuşkonmazın körpe sürgünlerini sebze olarak
yediğimizde, bitki bu etkilerini aynen ortaya koyar. Bu nedenle, Batı
ülkelerinde sıkça tüketilen bu sebzenin, ülkemiz mutfağında daha sıklıkla yer
almasını diliyoruz.
UYARI
• Böbrekleri rahatsız olan kişiler kuşkonmazı seyrek ve az yemelidir.
KUZUKULAĞI
Orjinal Adı Rumex türleri
Diğer Adları Ebemekşisi, Ekşilik, Ekşimik, Turşuotu
Bilgi
Karabuğdaygiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmeyen kuzukulağı türleri, Anadolu'da kalkerli topraklar dışında gölgelik
ve nemli yerlerde yaygın olarak yetişen, çokyılık otsu bitkilerdir. Rumex cinsi
bitkilerden burada yalnızca Büyük kuzukulağı (R. acetosa) ve Küçük
kuzukulağı (R. acetosella) türlerinden söz edeceğiz. Bu türler 60 cm'ye kadar
boylanabilir. Gövdesi kabarık çizgili, sulu ve kırmızımsı renklidir. Ok biçimli,
iri ve kabarık yaprakları tüysüz olur. Yaz aylarında açan başak halindeki
pembemsi renkli, sık dizilişli çiçekleri koparıldıkça bitki yapraklar verir.
Çiçeklerinden, parlak koyu kahverengi minik tohumlan olgunlaşır. Kuzukulağı
türleri, döktüğü tohumlanyla çoğalırken, istenirse köklerinin bölünmesiyle de
çoğaltılabilir.
Kuzukulağı türlerinin tadı ekşi olan yapraklan A, B ve C vitaminleriyle
potasyum yönünden zengindir. Körpe yapraklan çiğ olarak salatalarda ya da
ıspanak gibi pişirilip sebze olarak yenir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Benzer özellikler taşıyan Büyük ve Küçük kuzukulağı türlerinin tıbbi etkileri
ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• Yaprakları, böbrekleri çalıştırır, idrar söktürücüdür.
• C vitamini yönünden zengin olduğu için iskorbit hastalığının
iyileştirilmesinde yararlıdır.
• Bedeni güçlendirici toniktir.
• Hafif müshil etkisi vardır.
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, bitkinin yıl boyunca yeşil kalan körpe
yapraklan toplanmalı, salatalara katılıp çiğ olarak bolca yenilmelidir.
• Yaprakları, çıbanların iyileştirilmesinde etkili olur.
• Güneş yanıklarında rahatlatıcıdır.
Bu etkilen sağlamak üzere, körpe kuzukulağı yaprakları toplanır. Ezilerek yara
lapası yapılır ve şikâyet edilen yerlere dıştan uygulanır.
• Gene yapraklan, güneş çarpması ve bitkinlik durumlarında iyileştiricidir.
Bunun için bitkinin taze yapraklarıyla % 2 ya da % 3'lük infüzyon hazırlanır.
Yani, 1 litre kaynar su, 20 ya da 30 gr. kuzukulağı yaprağının üzerine
dökülerek 15-20 dakika demlendirilip infüzyon elde edilir. Bu infüzyondan,
günde iki-üç kez birer bardak içilir.
• Kuzukulağı türlerinin kökleri, antrakinon türevleri içerdiğinden müshil etkisi
vardır.
• Safra söktürücüdür.
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, bitkinin toprağı kazılıp kökleri çıkarılır ve
temizlenir. Bunlarla % 3-5'lik dekoksiyon hazırlanır. Yani, 1 litre sıcak suya
30-50 gr. kadar parçalanmış bitki kökü konulup 15-20 dakika kadar ağır ağır
kaynatılır. Elde edilen dekoksiyon, günde iki-üç kez birer bardak olarak içilir.
UYARI
• Romatizması, böbrek ve gut hastalığı olanlar kuzukulağı yememelidir.
LATİNÇİÇEĞİ
Orjinal Adı Tropaeolum majus
Diğer Adları Kapuçin
Bilgi
Latinçiçeğigiller familyasının örnek bitkisidir.
Anayurdu Latin Amerika'daki serin And Dağları bölgesidir. Gösterişli
çiçekleri ve yaprakları nedeniyle dünyaya yayılan latinçiçeği, ülkemizde de
bazı yerlerde süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. 40 türü vardır. Boyları 40
cm'den başlayıp kimi tırmanıcı türlerinde metrelerce uzayabilir. Türüne göre
latinçiçekleri bir ya da çokyıllık otsu bitkidir. Işınsal damarlanma özelliği
gösteren yuvarlağımsı biçimli gök yeşili yaprakları nilüfer çiçeğinin minik
yapraklarını andırır. Hoş kokulu parlak çiçekleri, kızıl, turuncu, sarı, maun ve
krem renginde olabilir. Çiçeğinin üstteki taçyaprağı nektar arayan sinekkuşunu
anımsatır. Bitkinin tohumları fasulye iriliğinde olup kuruyunca minik
yerfıstıklarına benzer. Bitki, tohumuyla çoğalır.
İçerdiği yararlı maddeler arasında C vitamini, glükosilinat, hardal yağı ve ne
olduğu bilinmeyen bakteri yok edici bileşikler bulunur. Bitkinin yaprak, çiçek
ve yakıcı lezzeti olan çiçek tohumları salata olarak yenilir. Körpe çiçek
tomurcukları ve yeşil durumdaki tohumları turşu yapılarak tüketilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Latinçiçeğinin yaprak, çiçek ve çiçek sapları, yaz ortasından sonbahar
ortalarına kadar toplanır. Yaş olarak kullandığında, etkili tıbbi özellikler taşır.
Tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:
• Beden içinde herhangi bir bakteri enfeksiyonu varsa, özellikle solunum
yollarındaki rahatsızlık, bronşit, grip ve soğuk algınlığı gibi durumlarda
etkilidir.
• Son zamanlarda bazı uzmanlar, kadın üreme organlarındaki enfeksiyonlarda
da latinçiçeğinin etkili olduğunu savunuyorlar.
• Ayrıca bitkiden hazırlanan infüzyonun saç ve tırnakların ana maddesi olan
keratini güçlendirdiği, saç dökülmeleri ve tırnak kırılmalarını önlediği öne
sürülüyor.
Bütün bu durumlar için 1-2 tatlı kaşığı taze yaprak, çiçek ve çiçek sapı
karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle
demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde üç kez birer bardak içilir.
• Latinçiçeği özellikle bakterilerden oluşan yerel enfeksiyonlarda güçlü bir
mikrop kırıcıdır. Bunun için yaprakları ezilerek hazırlanan yara lapası ya
olduğu gibi ya da bir tülbentin içine konularak kompres şeklinde şikayet edilen
yerlere dıştan uygulanır.
LİMON
Orjinal Adı Citrus limonum
Bilgi
Sedefotugiller (Turunçgiller) familyasındandır.
Anayurdu Hindistan ve Uzakdoğu ülkeleri olan limon, İ.S. 1000-1200
yıllarında İspanya ile Sicilya'ya getirilmiş, daha sonra Haçlı Seferleriyle
Avrupa ve Ortadoğu'ya yayılmıştır. Günümüzde dünyanın tüm astropikal iklim
bölgelerinde ve ülkemizde de Ege ile özellikle Akdeniz bölgelerinde
yetiştirilmektedir. 3-6 m. boylanabilen ve kışın yapraklarını dökmeyen bir
ağaçtır. Gövde ve dallarının kabuğu koyu gridir. Almaşık dizili, elips biçimli
iri yaprakları açık yeşil renkli, derimsi dokulu ve sivri uçludur. Bazı limon
ağacı türlerinde, yaprak koltuklarında sivri dikenler bulunur, ilkbahar aylarında
açan hoş kokulu, dışı pembemsi ve içi beyaz renkli çiçekleri ya tek tek ya da
birkaçı bir arada bulunur. "Yediveren" limon türleri ise neredeyse bütün yıl
çiçek açar ve meyve vermeye devam eder. Genelde sonbaharda olgunlaşan
limon meyvesi yumurta biçimli, bir ucu sivri çıkıntılı, içi 8-10 bölümlü, çok
ekşi ve bol sulu olur. Olgun limon meyvesinin açık sarı renkli dış kabuğunun
üzerinde uçucu yağ ve esanslar içeren benekler bulunur. Meyvenin kabuğunun
içi ise, beyaz renkli ve sünger dokuludur. Meyvenin içinde yer alan beyaz
tohumlan (çekirdekleri) küçük, oval biçimli ve bir uçları sivri olur. Bol
güneşli, rüzgardan korunmalı yerleri; hafif, suyu iyi akıntılı ve verimli
toprakları seven limon ağacı, tohumlarıyla çoğaltılır.
Doğal bir C vitamini kaynağı olan limon meyvesinin suyunda ayrıca organik
nitelikli sitrik asit, pektin ve şekerler bulunur. Limon meyvesinin suyu ya da
dilimleri kimi yemeklere, çorba ve salatalara katılır. Sevilen bir içit olan
limonata yapımında kullanılır. Bazı sebze yemekleri ve reçellerin yapımında,
bunların kararmaması için eklenir. Uçucu yağ ve esans içeren limonun kabuğu
sıkılarak ve damıtılarak elde edilen limon esansından kozmetikte ve kimi
içkilerin yapımında yararlanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Pek çok yönden sağlığa yararlı olan limonun tıbbi etkileri ve bunlardan
yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir:
• C vitamini eksikliğinde ortaya çıkan iskorbit hastalığında, limon en iyi doğal
ilaçtır.
• Soğuk algınlığı, nezle, öksürük, boğaz ve baş ağrıları ile gribal enfeksiyon
durumlarını hafifletir. Beden ateşini düşürür. Bu etkileri sağlamak için sıkılan
limonun suyu, şekerle tatlandırılıp ılık su katılarak limonata şeklinde içilir.
• Boğaz ağrıları ve bademcik enfeksiyonlarında sıkılan limonun suyu, ılık
suyla karıştırılarak gargara yapılır.
• Birdenbire yükselen tansiyonda, yarım limonun suyu bir bardağa sıkılır.
Üzeri suyla tamamlanarak içilir. Bu durumda limon, tansiyonu normal
düzeyine indirir.
• Limon, doku büzücü ve cilt toniğidir. Çilleri hafifletir. Cildin güzelleşmesine
katkıda bulunur. Bunun için sıkılan limonun suyu elle ovuşturularak cilde
dıştan uygulanır.
• Tırnak ve dişlerdeki tütün lekelerini hafifletip ağartır. Dişetlerini güçlendirir.
Bu etkileri sağlamak için sıkılan limonun suyu ovuşturularak dıştan uygulanır.
• Soğuk hava nedeniyle ellerdeki ve yüzdeki deri çatlamalarını iyileştirir. Bu
etkisinden yararlanmak için de sıkılan limonun suyu ellere, ovuşturularak
dıştan uygulanır.
• Limon susuzluk, yorgunluk ve bitkinlik durumlarını giderir. Bunun için bol
limon suyu, su ve şekerle limonata yapılıp içilir.
• İdrar yollarını temizler, idrarı söktürür. Bu etkileri için bedene her şekliyle
limon suyu alınması yeterli olur.
• İştah açıcı ve sindirim sistemini uyarıcıdır.
Bu etkisinden yararlanmak üzere, limon ağacının taze yapraklarıyla % 2-3'lük
standart infüzyon hazırlanır. Yani, 1 litre kaynamış su, 20-30 gr. taze limon
yaprağı üzerine dökülüp 15-20 dakika demlendirilerek infüzyon yapılir. Bu
infüzyon yemeklerden 15 dakika önce, birer bardak olarak içilir.
• Limon, doku büzücü etkisi nedeniyle peklik vericidir.
•Antiseptik (mikrop kırıcı) etkileri de vardır.
Bu sayılan etkilerini sağlamak için, limonun gövde ya da dallarından kabukları
alınır. Bu kabuklar suda kaynatılarak bir dekoksiyon elde edilir. Peklik verici
olarak bu dekoksiyondan günde iki-üç kez birer bardak içilir. Yaraları
temizlemek ve antiseptik etkisinden yararlanmak için de aynı dekoksiyon
dıştan uygulanır.
• Sivrisinek ve sinek sokmalarında, sokma yerinin iyileşmesini hızlandırır.
Bunun için sıkılan limonun birkaç damla suyu, sokma yerine, ovuşturularak
dıştan uygulanır.
MELEKOTLARI
Orjinal Adı Angelica türleri
Bilgi
Maydanozgiller familyasından, iki-dört yıllık
dayanıklı otsu bitkilerdir. Kuzey Yarıküre ve Yeni Zelanda'da yetişen otuz
kadar melekotu türü vardır. Bunlardan konumuz yönünden önemli olanları
Angelica Sylvestris ve Angelica Archangelica (A. officinalis) adlı iki türdür.
A. Sylvestris türü melekotu, ülkemizde Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki
dağlarda ve Uludağ yöresinde yetişmektedir. 70-200 cm. boylanabilen, iki-dört
yıllık dayanıklı, hoş kokulu olan bu bitkinin yaprakları çok parçalı, silindir
biçimli gövdesinin içi boş, çiçekleri beyaz ya da pembemsidir. Doğu
Anadolu'da gövde ve yaprak sapları soyulup sebze olarak yenir; Bursa
yöresinde bunlarla reçel yapılır. Bitkinin kökü, tanen ve uçucu yağlar içeren
esmer renkli, özel kokulu, buruk tatta ve kalın yapılıdır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bu melekotu türünün köklerinin tıbbi etkileri şöyle sıralanabilir:
• Diyareyi kesici ve peklik vericidir.
• Midevidir: Sindirimi kolaylaştırır.
• Yatıştırıcı ve sinirleri güçlendirici toniktir.
• Spazm çözücüdür.
• Astım nöbetlerinde rahatlatıcı olur.
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, sonbaharda bitkinin toprağı kazılıp kökleri
çıkarılır. Kurutup toz haline getirilir. Bununla % 3-5'lik infüzyon hazırlanır.
Yani, 1 litre kaynamış suya 30-50 gr. bu tozdan konulup 15-20 dakika
demlendirilir. Böylece hazırlanan infüzyondan, günde iki-üç kez birer bardak
içilir.
A. archangelica (officinalis) türü melekotu Orta ve Kuzey Avrupa'da yetişen
ve 300 cm. kadar boylanabilen uzun boylu, üç yıllık dayanıklı otsu bitkidir.
Canlı yeşil renkli yapraklan ile toprağın derinine kadar inen özel kokulu iki-üç
dallı kalın kökleri bitkinin konumuzu ilgilendiren bölümleridir. Bunların tıbbi
etkilerini şöyle sıralayabiliriz:
• Balgam söktürücü ve soğuk algınlıklarında iyileştiricidir.
• İdrar söktürücüdür.
• Bedeni uyarıcı ve güçlendirici toniktir.
• Spazm çözücüdür.
• Kusma refleksini bastırma etkisi bulunduğundan yolculuklarda alınması
rahatlatıcı olur.
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, bu tür melekotunun yaprakları yaz
başlarında toplanır, kökleri ise bitkinin ilk yılında toprağı kazılarak çıkarılır.
Bunlar özenle havadar ve gölge yerlerde kurutulur. Kökleri parçalanarak kuru
yaprakla karıştırılır. Bu karışımdan 1 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda kaynama
noktasına kadar ısıtılır. Sonra ateş kısılarak 5 dakika daha ısıtma işlemi
sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyondan, günde üç kez birer bardak
içilir.
MERCANKÖŞKLERİ
Orjinal Adı Origanum (ya da Marjoram) türleri
Bilgi
Ballıbabagiller familyasındandır. Akdeniz havzası
bitkisidir. Çeşitli türleri ülkemizde de Trakya, Marmara, Ege ve Akdeniz
bölgelerinde yabani olarak yetişir. Kayalık ve kurak yerlerde rastlanan, çalı
görünüşlü, hoş kokulu bitkilerdir.
Bu türlerden konumuzla en çok ilgili olanı Yabani mercanköşkü (O.
vulgare)'dür. Güveyotu ya da keklikotu adlarıyla da bilinen bu tür, 25-80 cm.
boylanabilir ve toprağın üzerine yayılarak gelişir. Biber gibi kokan koyu yeşil
renkli yaprakları, haziran ile ekim ayları arasında beyaz ya da pembe renkte
açan çiçekleri vardır. Bol güneşli ya da kısmen gölge yerleri seven bitki,
döktüğü tohumlarıyla çoğalır.
Yabani mercanköşkünün topraküstü kesimlerinde, karvakrol ile timol adlı
maddeleri içeren uçucu yağ, asitler, tanen ve acı esanslar bulunur. Bazı
yerlerde yaprakları kurutulup kekik yerine baharat olarak kullanılır. Ayrıca
bitkinin topraküstü kesimlerinin damıtılmasıyla elde edilen mercanköşkü yağı
da parfümeri ve likör endüstrilerinde kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Yabani mercanköşkünün tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri
şöyle sıralanabilir:
• Uyarıcı ve terleticidir. Soğuk algınlığı ve gribin iyileştirilmesinde yararlı
olur.
• Öksürük ve boğmacanın tedavisinde etkilidir.
• Yatıştırıcıdır.
• Uyarıcı etkisi sindirim sisteminde de görülür: iştah açar. Sindirimi
kolaylaştırıp hazımsızlığı giderir.
• İdrar ve gaz söktürücüdür.
• Peklik vericidir.
• Kadınlarda aybaşı döneminin daha kolay ve rahat geçmesini sağlar.
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, yabani mercanköşkünün topraküstü
kesimleri, bitki çiçek açtığında toplanır. Kalın dal ve saplan ayrılıp atılır. Geri
kalan kısımlardan 1 tatlı kaşığı kurumuş ya da taze bitki karışımı 1 bardak
kaynar suyun içine konur. 10-15 dakika demlendirilerek hazırlanan infüzyon,
günde üç kez birer bardak içilir.
• Yabani mercanköşkü iyi bir antiseptiktir. Ağız yangılarına karşı etkilidir.
• Arı ve böcek sokmalarında da yangıyı kesip rahatlatır.
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, yukarda tarifi verilen infüzyonla ya da
daha iyisi, 1 tatlı kaşığı dolusu bitkinin suda kaynatılmasıyla hazırlanan
dekoksiyonla ağız iyice çalkalanır. Böcek veya an sokması durumlarında,
sokulan yer aynı dekoksiyonla sıkıca ovuşturulur.
• Ayrıca, yabani mercanköşkü etkili bir yara iyileştiricidir.
• Romatizma ve kas ağrılarında bedeni rahatlatıcı etkisi görülür.
• Özellikle gerginlik durumunda oluşan baş ağrılarında etkili olur.
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, piyasada satılan mercanköşkü yağı alınıp
yara ve kesikler bununla yıkanır. Bas ağrısı durumunda şakaklar, romatizma ve
kas ağrılarında şikayetli yerler mercanköşkü yağıyla ovuşturulur.
Diğer mercanköşkü türlerini şöyle özetleyebiliriz:
İzmir kekiği (O. smyrnaeum ya da O. onites) diye adlandırılan tür, Ege ve
Akdeniz bölgelerindeki makiliklerde yaygındır. 40-50 cm. boylanabilen,
çokyıllık bitkidir. Yaprakları oval biçimli, kenarları hafif dişli, yumuşak, tüylü
ve kekiğimsi kokuludur. Nisan-temmuz aylarında çiçek açan bitki, döktüğü
tohumlarıyla çoğalır.
İstanbul ya da Çanakkale kekiği (O. heracleoticum veya O. hirtum) denilen
mercanköşkü türü ise, Trakya, Marmara bölgesi ve Batı Anadolu'da yetişir. 50
cm. kadar boylanabilen çokyıllık bitkidir. Temmuz-Ağustos ayında çiçek açar.
Yaprakları kekiğimsi kokar. Döktüğü tohumlarıyla çoğalır.
MEYAN (-KÖKÜ)
Orjinal Adı Glycyrrhiza glabra
Diğer Adları Biyam, Boyam, Piyam, Tatlıkök
Bilgi
Baklagiller familyasındandır. Anayurdu Avrupa'nın
güneyi olan, dayanıklı çokyıllık otsu bitkidir. Ülkemizde Ege, Akdeniz,
Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yaygın olarak, özellikle akarsu
kıyılarında yetişir. 50-100 cm. kadar boylanabilir, ince uzun, koyu yeşil renkli
yaprakçıklardan oluşan bileşik yaprakları; yaz mevsiminde bitkinin yaprak
koltuklarında seyrek başaklar halinde açan mavimsi mor, bazen beyaz ya da
sarımsı çiçekleri; 7-10 cm. uzunlukta yassı meyveleri vardır. Bitkinin
konumuzu ilgilendiren rizomu, 0,5-2,5 cm. çapında ve 15-50 cm. uzunluktaki
silindir biçimli kökgövdesidir. Kabukluyken esmer, soyulduğunda sarı renkli
olan bu kök, önce tatlı iken sonra acımsılaşır. Meyan (ya da Meyankökü)
bitkisi kumlu, derin ve humuslu topraklan, bol güneşli yerleri sever. Dökülen
tohumlarıyla çoğalır ya da kökü bölünüp ekilerek çoğaltılır.
Meyanın rizom kökü, normal şekere göre elli kat daha tatlı olan glisirizin ile
flavon, saponin ve kumarin adı verilen maddeleri; tadı acı uçucu yağlan,
nişasta ve yapışkan bitki sıvısını içerir. Bu kökler ilaç ve bira endüstrilerinde,
kolalı içitlerin yapımında kullanılır. Anadolu'da bu kökten şerbet yapılarak
içilir. Üç yıllık köklerinden elde edilen meyan balı, koyu renkli toz, çubuk ya
da dörtgen şeklindeki parçalar halinde satılır ve ilaç olarak kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin kökünün tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle
özetlenebilir:
• Göğüs yolları hastalıklarında etkilidir: Göğsü yumuşatır, balgamı söktürür,
ateşi düşürür, öksürüğü keser; nezle ve bronşitte iyileştiricidir. Solunum
yollarında mukozayı korur, boğaz ağrılarına iyi gelir.
• Yatıştırıcı ve rahatlatıcıdır.
• Özellikle çocuklar için hafif müshil etkisi vardır.
• Bedeni güçlendirici toniktir.
• Mide yanmaları, gastrit ve mide ülserlerinde iyileştirici etkiler yapar.
• Karın ağrılarını geçirir.
• İdrar söktürücüdür.
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, meyankökü sonbaharın sonlarında toprak
kazılarak çıkarılır. İyice temizlenerek açık havada kurutulur. Kabukları soyulur
ve parçalanır. Bu parçalardan 1/2-1 tatlı kaşığı alınır, 1 bardak suya konularak
kaynama noktasına kadar ısıtılır. Bu noktada ateş kısılıp 10-15 dakika daha
ısıtma işlemi sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyondan günde üç kez
birer bardak içilir ya da piyasada çubuklar halinde satılan meyankökü ağızda
emilerek aynı tıbbi etkilerinden yararlanılır veya meyan balı suda kolayca
eritilerek içilir.
MİNEÇİÇEĞİ
Orjinal Adı Verbena officinalis
Bilgi
Mineçiçeğigiller familyasının örnek bitkisidir.
Anayurdu bilinmemekte ama dünyanın birçok yerinde ve ülkemizde de
yetişmektedir. 60-100 cm. kadar boylanabilen, çokyıllık dayanıklı otsu
bitkidir. Dört köşe kesitli, koyu yeşil renkli ve tüylü gövdesi, bitkinin tepesine
doğru dallara ayrılır. Tüylü ve parlak koyu renkli, kenarları derin dişli ve
sapsız yaprakları, uzamış meşe yaprağına benzer. Yaz ortasında başak ya da
şemsiye biçimi oluşturarak açmaya başlayan, ilk don olayına kadar açışını
sürdüren küçük çiçekleri eflatun, mavi ve kimi zaman da alacalı renklerde
olur. Çiçeğin ortası, beyaz ve siyah görünüşüyle küçük gözlere benzer.
Olgunlaşan çiçekleri tek tohumlu sert meyveler verir. Deniz, göl ve akarsulara
yakın bol güneşli ya da kısmi gölgeli yerleri; suyu iyi akıntılı, bitek, kum ve kil
karışımı gevşek toprakları seven bu bitki, döktüğü tohumlarıyla çoğalır.
Mineçiçeği, verbalin adı verilen acı tatlı glikozitler, uçucu yağ, yapışkan bitki
sıvısı ve tanen içerir. Bazı yerlerde bitkinin yaprakları yemeklere, çiğ olarak
salatalara ve evde yapılan içkilere katılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Çok gösterişli bir bitki olmayan mineçiçeği Eski Mısır, Yunan, Çin ve
Roma'da ve ilk Hıristiyanlık dönemlerinde kutsal sayılıp övgüyle anılmış, aşk
iksirlerine katılmıştır.
Günümüzde bitkinin saptanan yararları bu övgüleri haklı çıkarmaktadır.
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemlerini şöyle
sıralayabiliriz:
• Sinirleri güçlendirici toniktir. Bedeni uyarıcı etkileri nedeniyle yorgunluk,
bitkinlik ve uykusuzlukta yararlı etkiler sağlar. Gerginlik ve stresleri azaltarak
yatıştırıcı etki yapar, isteri nöbetlerinin kolayca atlatılmasında etkilidir.
• Bedenin çeşitli yerlerindeki spazmları çözücü etkisi vardır.
• Terleticidir. Soğuk algınlıklarının atlatılmasında etkili olur. Balgamı
söktürür. Grip sonrası oluşabilen melankoli ve depresyonun atlatılmasında
yardımcı olur.
• Sindirimi kolaylaştırır, peklik verir.
• Kadınlarda aybaşı durumunu düzene sokar, ağrıları hafifletir.
• Safra kesesi ve sarılık hastalığında yangıları azaltır.
Bu etkileri sağlamak üzere, mineçiçeğinin tüm topraküstü kesimleri bitki çiçek
açmadan önce yaz ortasında toplanır. Gölge, kuru ve havadar yerde
olabildiğince çabuk kurutulur. 1-3 tatlı kaşığı kurutulmuş bitki alınıp üzerine 1
bardak kaynar su dökülür. 10-15 dakika bu şekilde demlendirilerek elde edilen
infüzyon, günde üç kez birer bardak olarak içilir. Uykusuzluk durumunda
yatmadan önce bir bardak alınır.
• Mineçiçeğinden elde edilen bu infüzyon diş çürümesi ve dişeti
hastalıklarında gargara olarak kullanılır.
MÜRVERLER
Orjinal Adı Sambucus türleri
Bilgi
Hanımeligiller familyasındaki 20 kadar ağaç, çalı ya
da otsu bitki türünün ortak adı Mürver'dir. Bu türlerin çoğu her iki yarıkürenin
ılıman iklim kuşağında, bu arada Türkiye'deki ormanlarda doğal olarak
yetişmekte ve pek çok yerde de süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Konumuzu
ilgilendiren ve tıbbi etkileri birbirine çok benzeyen iki mürver türü vardır.
Bunlardan Kara (Siyah) mürver ya da diğer adıyla Patlangıç ağacı (S. nigra)
ülkemizde özellikle Batı ve Kuzey Anadolu'da görülen ve 4-10 m. kadar
boylanabilen ağaçtır. Gövdesini, boz renkli ve uzun çatlaklı kabuğu örter.
Genellikle 5 yaprakçıktan oluşan bileşik yaprakları, karşılıklı dizilmiş
durumdadır. Bu yapraklar elle ovuşturulduğunda kötü kokar. Beyaz, sarımsı ya
da bazen açık pembe renkli ve keskin kokulu küçük çiçekleri yayvan şemsiye
ya da salkım biçimi oluşturarak açar. Çiçekleri olgunlaşınca 6-10 mm. çapında
yuvarlak ve parlak siyah renkli meyvelere dönüşür. Meyvelerin içinde kan
kırmızısı meyve özü ve uzunca oval biçimli 3-4 tane tohum bulunur. Ormanlık
alanların funda toprağını seven kara mürver, döktüğü tohumlarıyla çoğalır.
Kara mürverin çiçekleri uçucu ve sabit yağ, yapışkan bitki sıvısı, reçine, tanen
ve şekerler ile samburgin ve rutin adı verilen alkaloitleri içerir. Bitkinin
meyvesinde doğal şekerler, meyve asitleri, tanen, C ve P vitamini, boya
pigmentleri ile eser oranda uçucu yağ bulunur. Mürverin kabukları da tanen,
reçine, alkaloit ile valeriyen asidini içermektedir. Olgun mürver meyveleri
yenir. Meyvenin özü bazı yerlerde şarabı renklendirmekte ve bitkinin gövde ve
dalları iplik makarası yapımında kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Burada kara mürverin kabuk, yaprak, çiçek ve meyvesinin tıbbi etkilerini teker
teker sayarak bunlardan yararlanma yöntemlerini sunacağız:
Kabuğunun Tıbbi Etkileri:
• Müshildir.
• Kusturucudur.
• İdrar söktürücüdür.
Yaprağının Tıbbi Etkileri:
• Müshildir.
• Balgam söktürücüdür.
• İdrar söktürücüdür.
• Terleticidir.
• Dıştan kullanıldığında cildi yumuşatıcı ve yara iyileştiricidir.
Çiçeğinin Tıbbi Etkileri:
• Terleticidir.
• Göğsü yumuşatır.
• Nezleyi iyileştirir.
Meyvesinin Tıbbi Etkileri:
• Terleticidir.
• idrar söktürücüdür.
• Müshildir.
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, kara mürverin çiçek ve yaprakları ilkbahar
ile yazın başlarında toplanır. Gölge yerde olabildiğince çabuk kurutulur.
Meyveleriyle bitkinin gövde kabukları yaz sonu ile sonbahar mevsiminde
toplanır.
Kuru çiçek ve kuru ya da yaş yapraklarının karışımından 2 tatlı kaşığı alınıp 1
bardak kaynar suda 10 dakika süreyle demlendirilir. Böylece elde edilen
infüzyondan, günde üç kez birer bardak içilir.
Kara mürverin meyve suyunu hazırlamak için taze ve olgun meyveleri 2-3
dakika suda bekletilir. Sonra bunlar elle sıkılıp süzülür. Bu meyve suyunu
saklamak için 10 ünite meyve suyuna 1 ünite bal katılır ve bu karışım
kaynatılır. Daha sonra sıcak suyla sulandırılıp günde iki kez birer bardak
olarak içilir.
Bitkinin gövde kabukları kuru ya da taze yapraklarıyla karıştırılıp parçalanır.
Bu karışımdan 2-3 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda kaynama noktasına kadar
ısıtılır. Ateş kısılıp 10-15 dakika daha ısıtma işlemi sürdürülerek elde edilen
dekoksiyon, günde iki kez birer bardak olarak içilir. Cildi yumuşatıcı ve yara
iyileştirici olarak dıştan uygulanır.
Bodur (Cüce) mürver (S. ebulus): Türkiye'nin hemen hemen tüm ormanlarında
rastlanan ve 50-200 cm. boylanabilen, çokyıllık otsu bitkidir. Gövdesi
yuvarlak kesitli, dik ve boydan boya çizgilidir. 7-11 yaprakçıktan oluşan
bileşik yaprakları karşılıklı dizilmiştir. Salkım biçimi alarak yazın açan beyaz
çiçekleri acı badem gibi kokar. Meyvesi parlak siyah renkli ve yuvarlak olur.
Bodur mürverin yapraklarında uçucu yağ, şekerler ve bazı organik asitler,
meyvelerinde doğal şekerler, valeriyen asidi, tanen, acı madde ile bazı boya
pigmentleri bulunur. Bitkinin çiçekleri, terletici ve yatıştırıcı, kökleri ile
yaprakları müshil etkilerinden yararlanılmak üzere kullanılır.
Bunlardan elde edilecek infüzyon ve dekoksiyonlar için yukarıdaki tarifler
aynen uygulanır.
NAR
Orjinal Adı Punica granatum
Bilgi
Nargiller familyasının örnek bitkisidir.
Anayurdunun Doğu Akdeniz havzası olduğu sanılan nar yumuşak iklimli,
sıcak ve kurak yerleri; kalkerli, derin ve yumuşak toprakları seven; aynı adlı
meyvesi yenen ve 4-5 m'ye kadar boylanabilen küçük ağaçtır. Akdeniz
bölgesinden Japonya'ya, öte yanda ABD'nin güneyi ile Güney Amerika
Kıtası'na kadar yayılmış olup kimi yerde meyvesi için, kimi yerde süs bitkisi
olarak yetiştirilmektedir. Ülkemizde Ege ve Akdeniz bölgelerinde bolca,
ayrıca iklimi uygun olan diğer bazı yerlerde de yetiştirilir. Kimi türlerinde,
kışın dökülmeyen yaprakları genelde kısa saplı, kenarlar düz, ucu sivri, parlak
ve karşılıklı dizilmiş durumda bulunur. Mayısta başlayıp yazın da açan özel
nar kırmızısı renkli, süsleyici özellik taşıyan çiçekleri, çok kısa saplı, tek tek
ya da 2-3 tanesi bir arada olur. iri bir portakal kadar büyüyebilen meyvesinin
dış kabuğu, bir ucunda dişli bir taç taşır, esmer kırmızı ya da sarımsı yeşil
renkte olur. Bu kabuğun içinde tatlı, mayhoş ya da ekşi ve kırmızı, pembe,
kirli beyaz ya da sarımsı olan etli taneler bulunur. Bu tanelerin içinde de
bitkinin tohumunu taşıyan sert kabuklu çekirdekleri vardır. Bitki, tohumları ya
da gövde çelikleriyle çoğaltılır.
Nar ağacının kök, gövde ve kabuklan nişasta, mannit, reçine, tanen ve birtakım
asitlerle alkaloitler içerir. Narın meyvesinde ise meyve şekeri, potasyum,
magnezyum, C vitamini ile eser miktarda diğer mineraller bulunur. Nar,
meyve olarak yenildiği gibi sıkılıp suyu çıkarılarak, şerbeti ya da şurubu
yapılarak tüketilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ile bunlardan yararlanma yöntemleri aşağıda verilmiştir:
• Nar ağacının kurutulmuş kök, gövde ve dal kabukları yakın zamanlara kadar
en etkin tenya düşürücü olarak kullanılmıştır. Ancak, içerdiği alkaloitlerin
insan için de birtakım zehirleri içermesi nedeniyle, bu kabuklar günümüzde
kullanılmamakta, yerine, nar meyvesinden elde edilen infüzyondan
yararlanılmaktadır.
• Ayrıca nar kabuklarının infüzyonu peklik vericidir. Narın çiçek ve
tohumlarının sıkılmasıyla elde edilen su da aynı amaçla kullanılır.
• Olgun nar meyvesinin sıkılmış suyunun içilmesi ya da tanelerinin yenilmesi
idrar söktürücü, sindirimi kolaylaştırıcı ve güçlendirici (tonik) etkiler sağlar.
• Doku ve damar büzücü etkileri nedeniyle, nar meyvesinin kabuklarının
kurutulup toz halinde öğütülmüş hali, yaralarda kanı kesici olarak kullanılır.
• Aynı tıbbi nitelikleri nedeniyle, bu kabuklardan elde edilen dekoksiyon ağır
diyare ve hatta dizanteriye karşı kullanılabilir.
Yukarıda sözü edilen infüzyon şöyle hazırlanır ve kullanılır: Soyulan narın
kabuklan iyice kıyılır. Bunlardan 3-5 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar
su dökülerek 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu infüzyondan, sabah ve
akşamları olmak üzere günde iki kez birer bardak alınabilir.
Dekoksiyon da aynı miktarda nar kabuğunun 1 bardak suyla kaynama
noktasına kadar ısıtılıp daha sonra 10-15 dakika daha kısık ateşte ısıtılmasının
sürdürülmesiyle hazırlanır. Dekoksıyonun alınma dozajı da aynen
infüzyonunki gibidir.
OKALİPTÜSLER
Orjinal Adı Eucalyptus türleri
Diğer Adları Okaliptüs, Sıtma ağacı, Sulfata ağacı
Bilgi
Mersingiller familyasındaki aynı cinsten 300'ü aşkın
ağaç ya da ağaççık türünün genel adı Okaliptüs'tür. Anayurdu Avustralya, Yeni
Zelanda ve Tasmanya olup oradan dünyaya yayılmıştır. Ülkemizde okaliptüsün
yaşamasına uygun Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde sıcak, bol güneşli ve sulak
yerlerde bataklıkları kurutmak, odunundan yararlanılmak üzere sıkça
yetiştirilir. Bazı okaliptüs türlerinin boyu 90 m'yi aşabilir. Gövde kabukları
büyük levhalar halinde kabarıp dökülen okaliptüslerin yaprakları, genellikle
orak biçimli, almaşık dizilişli, sarkık yapıda, koyu yeşil renkli ve tadı acıdır.
Yaprak koltuklarından çıkan püskül biçimindeki sarımsı beyaz ya da kırmızı
renkli çiçekleri, tek tek ya da kümeler oluşturarak açar. Meyveleri, çok sayıda
tohum taşıyan kapsüller halinde oluşur. Okaliptüs türleri tohumuyla çoğalır.
Türkiye'de en çok yetiştirilen Adana okaliptüsü (E. camaldulensis) ile E.
globulus türleridir. Özellik yönünden birbirlerine oldukça benzeyen bu türlerin
tanence zengin kabukları sepicilikte kullanılır. Yaprakları, bileşiminde yüksek
oranda sineol bulunan uçucu madde, acı madde ve tanen içerir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bu iki okaliptüs türünün birbirine benzeyen tıbbi etkileri ve bundan
yararlanma yöntemi şöylece sıralanabilir:
• Özellikle solunum yolu hastalıklarında; sözgelimi nezle, öksürük, bronşit,
burun ve boğaz rahatsızlıklarında etkili ve iyileştiricidir. Balgam söktürür,
göğsü yumuşatır, ateşi düşürür ve sinüsleri açar. Bu etkileri sağlamak üzere ya
infüzyonu içilir ya buhar banyosuna girilir ya da ispirtolu veya zeytinyağlı
eriyikleri alınır.
• Antiseptik oluşu nedeniyle yara, ülser ve yanıkları temizleme ve
iyileştirmede etkilidir. Bunun için dekoksiyonu şikayet edilen yerlere
uygulanır.
• Dişeti enfeksiyonlarında mikrop kırıcı, ağız kokularını gidericidir. Bu
durumlar için ispirtolu ya da zeytinyağlı eriyikleriyle gargara yapılır.
• Peklik verici ve bedeni güçlendiricidir. Böyle durumlar için infüzyonu alınır.
• Romatizma ağrıları, kas kasılmaları ve üşütmelerden ortaya çıkan ağrılarda
şikayet edilen yere lapası uygulanır.
• İdrar yolları antiseptiğidir. Bu durumda infüzyonu alınır.
Okaliptüs infüzyonu hazırlamak üzere bir tutam yaş yaprağı üzerine bir bardak
kaynar su dökülür. 10 dakika demlendirilerek yapılan infüzyon, sekerle
tatlandırılarak günde iki-üç kez içilebilir.
Dekoksiyonunu hazırlamak için bir tutam yaş yaprağı suda iyice kaynatılır.
Elde edilen dekoksiyon yara, ülser ve yanıklara günde iki kez uygulanır.
Buhar banyosu yapmak üzere yazın toplanıp kurutulmuş okaliptüs
yapraklarından 2-3 tatlı kaşığı alınır. Bir kaseye konularak üzerine dört bardak
kaynar su dökülür. Çıkacak uçucu yağın kaçışını önlemek üzere başı ve kaseyi
kapayan büyük bir havlu örtülür. Kaseye doğru eğilip 10 dakika süreyle
okaliptüs buharı solunur.
Yaş yaprakları ezilerek okaliptüsün lapası hazırlanır. Bu lapa şikayetli yerlere
uygulanırken elle o bölgeye masaj yapılması da büyük yarar sağlar.
İspirtolu ya da zeytinyağlı eriyiğini elde etmek için okaliptüs yaprakları bu
maddelerin içine yatırılıp 7-10 gün bekletilir. Bu eriyikle ağızda gargara yapılır
ya da suyla seyreltilip şekerle tatlandırılarak içilir.
UYARILAR
• Okaliptüsün aşırı dozlarda alınması zehirlenmeye yol açabilir.
• Okaliptüsle yapılan her uygulamadan sonra eller iyice yıkanmalı, gözlere
dokunulmamalıdır.
ÖKSÜRÜKOTU
Orjinal Adı Tussilago farfara
Diğer Adları Devetabanı, Farfaraotu, Kabalak, Kavalak
Bilgi
Bileşikgiller familyasındandır. Tüm Avrupa'da
yaygın olup ülkemizde de gevşek topraklarda ve nemli tepe sırtlarında yetişen,
çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. 10-30 cm. boylanabilen öksürükotunun küçük
çiçekleri, ilkbaharın başında yapraklarından önce görünür ve uzun sap
üzerinde tek tek sarı renkli olarak açarlar. Yeşil renkli yapraklarının kenarları
dişli ve altları gri renktedir, beyaz renkli uzun ve sık tüylerle kaplanmıştır.
Bitki, döktüğü küçük tohumlarla çoğalır, iyice yayılıp bulunduğu toprağı
sarabilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:
• Öksürüğü kesici, solunum yolları rahatsızlıklarında göğsü yumuşatıcıdır.
• Balgam söktürücüdür.
• Yaprak ve çiçekleri içerdiği yapışkan bitki sıvısı ile kronik ve akut bronşite
karşı etkilidir. Bronşları açar. Solunum yollarındaki duyarlı mukoza zarını
başka hastalıklardan korur.
• Boğmaca ve astımda rahatlatıcıdır.
• Nezle ve gribe karşı etkili olur.
Bu etkilen sağlamak üzere, bitkinin çiçekleri tam açmadan önce toplanıp
gölgede özenle kurutulur. Yapraklan ilkbahar sonu ile yaz başında toplanıp
kıyılır ve kurutulur. İnfüzyonunu hazırlamak üzere 1-2 tatlı kaşığı kuru
yaprak-çiçek karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülür. 10 dakika süreyle
demlendirmeden sonra hazırlanan infüzyon, günde üç kez, sıcak olarak birer
bardak içilir.
• Öksürükotu çıban, yara ve apselere karşı iyileştirici olarak kullanılır.
Bunun için körpe yaprakları toplanıp ezilerek yara lapası hazırlanır ve bu lapa,
dıştan uygulanır.
PELİN (-OTU)
Orjinal Adı Arthemisia absinthium
Diğer Adları Acı pelin, Ak pelin, Acı yavşan
Bilgi
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu Avrupa
olan; ülkemizde Kuzey, İç ve Güney Anadolu'da yabani olarak yetişen
çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. 120 cm'e kadar boylanabilen pelinin, ince
tüylerle kaplı gövdesi kokulu, kabarık çizgili ve gri-yeşil renklidir. Çok ince
tüylerle kaplı grimsi ya da beyazımsı yeşil, altı gri renkli ve kokulu olan
yaprakları çok parçalı ve almaşık dizilidir. Temmuz-ağustos aylarında açan
açık sarı küçük çiçekleri salkımlar oluşturur. Silindirik yapılı yassı, küçük ve
gri renkli meyvelerinin içinde kahverengimsi gri minik tohumları bulunur.
Pelin döktüğü tohumlarıyla çoğalır ya da sonbaharda alınan gövde
kalemleriyle çoğaltılır.
Pelinin küçük yapraklı dalları özel kokulu ve çok acı lezzetlidir. Uçucu yağ,
absintin gibi acı maddeler, flavon ve pineni içerir. Eskiden bazı içkilere acı
çeşni vermesi için katılırken 1908 yılından beri bu şekilde kullanımı
yasaklanmıştır.
Pelin, geçmiş yıllarda kurt düşürücü, adet söktürücü ve çocuk düşürücü
etkilerinden yararlanılmak üzere yüksek dozlarda kullanılırdı. Ancak, yapılan
dikkatli analizler, bitkinin zehirleyici ve sinir sistemini yıkıma uğratıcı
etkilerini saptadığından, bitkinin bu amaçlarla kullanımı da terk edilmiştir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Günümüzde pelinin tıbbi etkileri aşağıda verilen yöntemle yararlı hale
getirilmektedir:
• Bitkinin, içerdiği acı maddeler nedeniyle bedeni uyarıcı, iştah açıcı ve
sindirimi kolaylaştırıcı etkileri vardır. Sindirim salgılarının nitelik ve nicelik
yönünden yetersiz kaldığı durumlarda kullanılır.
• Yüksek ateş ve enfeksiyon durumlarında güçlü bir iyileştiricidir.
• Bedeni güçlendirici tonik etkisi vardır.
• İdrar söktürücüdür.
Bu durumlar için, pelinin yaprakları ve çiçek açmış salkımları, çiçekleri
solduğu dönem olan yaz ortası ve sonbahar başı arasında toplanıp gölgelik ve
havadar yerde kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı kuru karışım üzerine 1 bardak kaynar
su dökülerek 10-15 dakika süreyle demlendirilmeye bırakılır. Böylece
hazırlanan infüzyon, günde iki-üç kez birer bardak olarak içilebilir.
RAVENTLER
Orjinal Adı Rheum türleri
Bilgi
Karabuğdaygiller familyasındandır. Serin ve dağlık
yerleri seven çokyıllık otsu bitkilerdir. Anayurdu Uzakdoğu olan raventlerin
ülkemizde Işkın adlı tek türü yetişir. Burada genelde sözünü edeceğimiz Tıbbi
ravent (R. officinalis) adlı türünün anayurdu Tibet ve Çin'dir. 60 cm. kadar
boylanabilen bitkinin kaba yaprakları bitkinin tabanında toplanmış ve sarı
çiçekleri bitkinin tepesinde başak şeklini almış durumdadır. Bitkinin
konumuzu ilgilendiren önemli bölümü rizomlarıdır (kökgövde). Bunlar çok
eski zamanlardan beri tıbbi amaçlarla kullanılmaktadır. Bitki, tohumlarıyla
çoğalır. Ancak, rizomunun kesilip bölünerek ekilmesiyle de başarılı üretimi
sağlanır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Tıbbi raventin rizomları antrasen türevleri, tanen ve kokulu esansları içerir.
Bunlar aşağıda sayılan tıbbi etkileri sağlamak üzere şu yöntemle kullanılırlar:
• Az miktarda alındığında peklik verici ve sindirimi kolaylaştırıcı etki yapar.
• Çok alınırsa bu kez müshil etkisi gösterir. Böylece bağırsaklar iyice
temizlenmiş olur.
• Ayrıca bitkinin bedeni güçlendirici (tonik) etkisi vardır.
Bu etkileri sağlamak üzere, raventinin rizom parçalarından 1/2-1 kaşığı 1
bardak su içinde önce kaynama noktasına kadar ısıtılıp sonra ateş kısılarak 10
dakika daha ısıtılması sürdürülür. Böylece hazırlanan dekoksiyon, sabah ve
akşamları olmak üzere, günde iki kez birer bardak içilir.
Ülkemizde Doğu Anadolu bölgesi'nde yetişen Işkın ya da Işgın denilen ravent
türü (R. ribes), böbrek biçiminde yaprakları, küçük beyaz çiçekleri ve kazık
kökü olan bir türdür. Çiçek sapları ilkbaharda kesilip kabukları soyularak çiğ
olarak yenilir. Peklik verici ve müshil etkisi olan köklerinden, yukarıda tıbbi
raventte anlatıldığı şekilde yararlanılır.
UYARI
• Ravent kökü, idrarı sarı ya da kırmızı renge boyayabilir.
SABUNOTU (-ÇİÇEĞİ)
Orjinal Adı Saponaria officinalis
Diğer Adları Çövenotu, Kargasabunu, Köpürgen
Bilgi
Karanfilgiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmemekte, ancak Avrupa ve Asya'da yaygın olarak yetişmektedir.
Ülkemizde nemli yerlerde, özellikle Karadeniz Bölgesi'nde sıkça
görülmektedir. 50-100 cm. kadar boy atabilen, bir veya çokyılık dayanıklı otsu
ya da yan otsu bitkidir. Gövdesi tabanda mor-kırmızı, üst tarafta açık yeşil
renkli, silindirik kesitli ve serttir. Karşılıklı dizilen oval biçimli, ucu sivri ve
soluk yeşil renkli yapraklarının üzerinde birbirine paralel üç çizgi bulunur. Yaz
sonlarında açan pembe ya da beyaz çiçekleri tatlı meyve kokuludur. Bitkinin
kökü, rizomlarından (kökgövde) çıkan kökçüklerle çevresine yayılır.
Sabunotu, döktüğü tohumlarla çoğalır.
Sabunotu (ya da Sabun çiçeği) bitkisinin gövde, yaprak, çiçek sapı, çiçek ve en
çok da köklerinde saponin adlı madde ile ayrıca zamk, reçine, uçucu ve sabit
yağlar bulunur, içerdiği saponin nedeniyle bitkinin kök ve diğer kesimleri
suyla çalkalandığında sabun gibi köpürür. Böylece sabunotu eski ve değerli,
özellikle yünlü kumaşların temizlenmesinde kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi özellikleri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece
özetlenebilir:
• Terleticidir.
• İdrar söktürücüdür.
• Bronşit ve kuru öksürükte balgam söktürücüdür.
• Safra taşları üzerinde etkili olduğu ileri sürülmektedir.
Bu durumlar için, sabunotunun gövde, sap, yaprak ve çiçekleri yaz ortasından
sonbahara kadar toplanır. Gölge ve havadar yerde kurutulur. Bu kurumuş
karışımdan 2 tatlı kaşığı alınır. Bir bardak suda iyice kaynatılır. Elde edilen
dekoksiyondan günde üç-dört bardak içilebilir.
• Ayrıca sabunotu egzama, ciltteki enfeksiyon ve çıbanlara karşı etkilidir.
Yukarıda hazırlanan dekoksiyon böyle yerlere temizleyici olarak günde birkaç
kez dıştan uygulanır.
UYARI
• Son zamanlarda yapılan araştırma sonuçlarına göre, sabunotu kökleri
zehirlidir. Kesinlikle dahilen kullanılmamalıdır.
SARMISAK
Orjinal Adı Allium sativum
Diğer Adları Sarımsak
Bilgi
Zambakgiller familyasındandır. Anayurdunun Asya
Kıtası olduğu sanılan sarmısak, ülkemizin hemen hemen her yerinde yetişir ve
sıkça tüketilir, özellikle Kastamonu ilimizin Taşköprü ilçesinde, pek makbul
sayılan sarımsaklar yetiştirilir ve ürünün neredeyse tamamı dış ülkelere satılır.
100 cm'ye kadar boylanabilen sarmısak çokyıllık otsu bitkidir ve soğanın da
yakın akrabasıdır. Kın şeklindeki düz yaprakları, doğrudan doğruya toprağın
altında gelişen ve 'baş' adı verilen bitkinin soğanından uzar. Bu baş da, 'diş'
denilen ve sayıları 5 ile 30 arasında değişen soğancıkların yan yana birbirinin
üzerine yığılır gibi toplanmasıyla oluşur. Başın üzeri beyaz, kimi zaman da
sarı veya çok açık pembe renkli bir zarla kaplı olur. Sarmısak bitkisi, birinci
yılının sonunda yerinden sökülmezse ikinci yılında aynen soğan gibi bir sap
uzatır. 100 cm'ye kadar yükselen bu sapın tepesinde, haziran-temmuz
aylarında sarımsı beyaz renkli çiçekleri bir küme oluşturarak açar. Sarımsağın
çiçekleri pek ender olarak tohum bağlar. Bitki bu tohumlarıyla ya da daha iyisi
başı oluşturan dişlerin ayrılıp ilkbahar ya da sonbaharda yumuşak toprağa
ekilmesiyle çoğaltılır. Sarmısak, güneşli yerleri, kumlu ve humuslu toprakları
yeğler.
Sarımsağın başında özel ve keskin kokulu uçucu bir yağ, şekerler, fermentler,
protein, fosfor, demir ile A, B ve C vitaminleri bulunur, içerdiği bu maddelerle
güçlü bir besin olan sarmısak, büyük efor harcayan kişilerin diyetinde yer
almalıdır. Sözgelimi, piramitlerin yapımında çalışan işçilerle günde
kilometrelerce yol yürüyen Romalı savaşçılara sarmısak yedirilmişti.
Günümüzde de çok keskin nahoş kokulu olmasına karşın, sarımsağın yeşil
yaprakları çiğ olarak ve dişleri soyularak, yemeklere ve türlü yiyeceklere çeşni
vermesi için katılarak yenir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Mikrop kırıcı niteliğinden ötürü, eskiden veba ve kolera gibi salgın
hastalıklarla savaşımda da kullanılan sarımsağın tıbbi etkilerini ve bunlardan
yararlanma yöntemlerini şöyle özetleyebiliriz:
• Bakteri, virüs ve sindirim sistemi parazitlerine karşı en etkili antiseptiktir.
• Bağırsaklardaki askarit (askaris) ve oksiyuris (oksiyur) gibi solucanların
dökülmesini sağlar.
• Sindirim sistemi üzerinde hastalık yapacak bitkisel kökenli
mikroorganizmaları yok eder.
• İçerdiği uçucu yağ nedeniyle akciğer rahatsızlıkları, kronik bronşit, öksürük,
nezle, soğuk algınlığı ve gribe karşı etkilidir.
• Göğsü yumuşatır. Boğmaca ve bronşite eşlik eden astımda rahatlatıcıdır.
• Terletici; balgam, idrar, safra ve gaz söktürücüdür. Kanı temizler.
• İştahı açar. Sindirimi kolaylaştırır.
• Spazm çözücü etkisi vardır.
• Uyarıcı ve bedeni güçlendirici toniktir.
• Yüksek tansiyonu ve kandaki kolestrol düzeyini düşürür.
• Şeker hastalığında iyileştirici etkileri olduğu ileri sürülmektedir.
Her biri birbirinden önemli bu etkilerinden yararlanmak üzere, sarmısak günde
üç kez yenmelidir. Bağırsaklardaki kurtların dökülmesi, yüksek tansiyon ve
kandaki kolestrolün
düşürülmesi için uzun süreler boyunca sarmısak alımına devam edilmelidir.
Eğer kokusu rahatsız edici olursa, piyasada satılan sarmısak yağı kapsülleri
alınabilir.
• Ayrıca sarmısak, yaraların temizlenmesinde kullanılır.
• Romatizma ve eklem yangılarıyla sancılarına iyi gelir.
• Burkulmalardan oluşan ağrıları hafifletir.
• Böcek ve arı sokmalarında iyileştirici olur. (Ancak, önce arının iğnesi
soktuğu yerden çıkarılmalıdır.)
• Mantar tedavisinde etkili olur.
• Gözde çıkan arpacığı da iyileştirir.
Bu etkileri sağlamak üzere, sarmısağın dişleri soyulup ucu biraz kesilerek
şikâyet edilen yere bastırılarak dıştan sürülür. Ya da soyulan sarmısak dişlen
ezilip macun haline getirilir. Bu macun, şikâyetli yerlere dıştan sürülür.
UYARI
• Sarmısak deriyi yakıcı ve kızartıcı etki yapabilir. Bu nedenle çok aşırı
uygulamadan kaçınılmalıdır.
SEDEFOTU
Orjinal Adı Ruta graveolens
Diğer Adları Bahçe sedefotu
Bilgi
Sedefotugiller familyasının örnek bitkisidir.
Anayurdu bilinmemekte, Avrasya ve Kanarya adalarında yabani olarak
yetişmekte, yaz-kış yeşil kaldığı için Avrupa ve ülkemizde bazı bahçelerde
sevilerek üretilmektedir. 60-100 cm. boylanabilen, dayanıklı çalıdır. Yuvarlak
kesitli, mavi-yeşil renkli gövdesi bitkinin ikinci yılında odunsulaşır. Parçalara
bölünmüş, küçük ve yuvarlak yaprakları da mavi-yeşil renkli, acı tatlı ve
kokulu, içerdiği yağ benekleri nedeniyle benekli görünüşlüdür. Bitkinin
yeşilimsi sarı renkli gösterişli çiçekleri yaz sonuna doğru açar. Olgunlaşan
çiçekleri siyah renkli ve hilal biçimli tohumlara dönüşür. Sedefotu bitkisi
güneşli yerleri sevmesine karşın yarı gölgeli yerlere de dayanır. Suyu iyi
akıntılı alkalik toprakları yeğler. Ancak bitek olmayan toprakta yetişen bitki
daha dayanıklı olur. Bitki, tohumuyla çoğalır ama ağır ağır gelişir. Daha iyisi
ilkbaharda bitkinin bölünerek ya da yaz sonunda gövde kalemleri alınarak
çoğaltılmasıdır.
Sedefotu bitkisinin topraküstü bölümleri uçucu yağ, alkaloitler, tanen, reçine,
rutin adı verilen glikozit ile pektin içerir. Tohum ve yaprakları az miktarlarda
tüketilmek koşuluyla bazı ülkelerin mutfağında yer alır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Antik çağlarda hastalıklara karşı yararlarıyla ün kazanan sedefotuna Latincede.
hastalıktan kurtulma anlamına gelen Ruta adı verilmiştir. Bitkinin bazı önemli
tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• Midevidir. iştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır.
• Gaz söktürücüdür.
• Yatıştırıcıdır. Spazmları çözer. Spazmla oluşan öksürüğü keser.
• Kalp çarpıntısı ve endişeden doğan sorunları en aza indirger, isteri durumunu
yok eder.
• Âdet söktürücüdür. Kadınlarda aybaşı dönemini kolaylaştırır ve düzene
sokar.
• Uyarıcıdır.
• Terleticidir.
• Solucan (kurt) düşürücü etkisi vardır.
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, sedefotunun topraküstü kesimleri, bitki
yazın çiçek açmadan önce toplanır ve gölgede kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı
kurutulmuş ot alınıp 1 bardak kaynar suda 10-15 dakika demlendirilir. Böylece
elde edilen infüzyondan, günde üç kez birer bardak içilir.
• Aynı infüzyon dıştan yorgun gözlere pamukla uygulanırsa göz yorgunluğunu
giderir.
• Ayrıca sedefotu romatizma ağrılarına karşı etkili olur.
• Karın ağrılarına karşı da etkilidir.
Bu iki etkisinden yararlanmak için, taze sedefotu yaprakları parçalanıp elde
ezilerek zeytinyağının içine konulur. Birkaç saat bekletilir. Böylece elde edilen
eriyik daha sonra dıştan elle ovuşturularak şikâyetli yerlere uygulanır.
• Sedefotunun taze yapraklarından birkaçı ağızda çiğnenirse, yüksek
tansiyondan oluşan baş ağrısını geçirir.
• Sedefotunun yaprakları suda kaynatılıp dekoksiyonu yapıldıktan sonra biraz
sulandırılıp cilde uygulanırsa yararlı ve temizleyici olur. Ancak bazı kişilerin
cildini kızartabileceği unutulmamalıdır.
UYARILAR
• Sedefotu gebelikte kullanılmamalıdır, çünkü çok etkili bir çocuk
düşürücüdür.
• Yüksek dozda alınırsa zehirlenmelere yol açabilir.
Sedefotu, antiseptik ve böcek kovucu etkiler de taşır. Bunun için kurutulmuş
yaprakları evlerde mutfak ve kilerin uygun yerlerine serilir.
SİNAMEKİLER
Orjinal Adı Cassia türleri
Bilgi
Baklagiller familyasındandır. Dünyanın sıcak
bölgelerinde ve çok çeşitli yerlerde 400'ü aşkın sinameki türü yetişmektedir.
Ülkemizde de Güney Ege ve Akdeniz bölgelerinde bazı sinameki türleri süs
bitkisi olarak yetiştirilir. Genelde sinameki bitkisi 100-150 cm'ye kadar
boylanabilen, çalı görünüşünde ağaççıktır. Ama, 7-10 m'ye kadar yükselen
ağaç türleri de vardır. Sinameki türleri bileşik yapraklı, çoğunlukla sarı çiçekli,
baklaya benzeyen yassı, odunumsu ve sert meyveli bitkilerdir. Bu
meyvelerinin içinde, rengi kırmızımsı tatlı tohumları bulunur. Burada
konumuzu en çok ilgilendiren sinameki türleri Afrika'da çeşitli bölgelerde
yetişen iskenderiye sinamekisi ya da Sivri yapraklı sinameki (C. acutifolia) ile
daha çok Hindistan'da yetiştirilmesine karşın Arabistan sinamekisi veya Dar
yapraklı sinameki (C. angustifolia) diye adlandırılan türleridir.
Sinameki türlerinin yaprak ve tohumlarında reçine, flavon türevleri ile etkili
madde olarak serbest ya da glikozit durumunda antrasen türevleri bulunur.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkilerinden, içi yumuşatıcı ve müshil olarak yararlanılır.
Ülkemizde halk arasında en çok kullanılan müshil ilaçlarından birisidir.
Bu etkisinden yararlanmak için bitkinin kuru yaprakları ya toz haline getirilir
ya da sinamekinin tohumlarını taşıyan meyvesi ılık suda 6-12 saat bekletilir.
Toz halindeki yapraklarından 2-3 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak kaynar suda 10-15
dakika demlendirilerek elde edilen infüzyon, günde iki-üç kez birer bardak
olarak içilir. Ilık suda bekletilen meyvelerinden 3-6 tanesi sudan çıkarılır.
Meyveleri 1 bardak kaynar suda 10-15 dakika demlendirilerek elde edilen
infüzyon, günde iki-üç kez birer bardak içilir.
Bazı sinameki türlerinden elde edilen infüzyonun tadı çok kötü ve içimi zor
olduğundan, sütlü kahveye katılarak bunların alımı kolaylaştırılabilir.
UYARI
• Aşırı diyare durumuna neden olabileceğinden, kolit ve spastik peklik çeken
kişiler sinameki kullanmamalıdır.
• Sinameki güçlü bir müshildir. Aşırı miktarda kullanılırsa kusma ve
bulantılara neden olabilir.
SOLUCANOTU
Orjinal Adı Tanacetum vulgare
Bilgi
Bileşikgiller familyasındandır. Kuzey Yarıküre'nin
ılıman iklim kuşağında yaygın olup ülkemizde de iç, Kuzey ve Doğu Anadolu
bölgelerinde yabani olarak yetişmektedir. 60-150 cm. boylanabilen, çokyıllık
dayanıklı otsu bitkidir. Kabarık çizgili, yuvarlak kesitli ve üzerinde kırmızı
lekeler bulunan yeşil renkli gövdesi; hafif ama hoş kokulu, tadı acı, kenarları
dişli ve derin girintili koyu yeşil renkli yapraklan vardır. Gene hafif ama hoş
kokulu ve tadı acı, hardal sarısı çiçekleri yaz başından sonbaharın başına kadar
sık salkımlar oluşturarak açar. Bu çiçeklerin olgunlaşmasıyla yeşilimsi beyaz
renkli dikdörtgen biçimli minik tohumları meydana gelir. Bol güneşli ya da
kısmen gölgeli yerleri seven ve yaş olmamak koşuluyla toprak türü ayırt
etmeyen solucanotu, döktüğü tohumlarıyla çoğalır.
Solucanotunun topraküstü kesimleri uçucu yağ, acı glikozitler, laktonlar,
flavonitler ve tanen içerir. Yaprakları potasyum yönünden zengindir. Bu
nedenle çürütülüp kompozit gübre yapılan bitkilerin arasına katılır. Gene
bitkinin yaprakları sinekleri kovmak üzere evde bazı yerlere asılır. Kurumuş
ince dalları halıların altına konulur. Karınca ve fareleri kaçırmak üzere mutfak
ve kilerde uygun yerlere yayılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Antik kültürlerde solucanotunun çürümeyi engellediği düşünülmüş, antiseptik
özelliklerinden dolayı, bitki ölü bedenleri korumakta, mumyalama işinde
kullanılmıştır. Solucanotu bitkisinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma
yöntemleri şöyle özetlenebilir:
• Bedeni güçlendirici toniktir.
• Sindirim sistemini uyarır, iştah açar. Hazımsızlığı en aza indirger.
• Kadınlarda aybaşı dönemini kolaylaştırır.
• Sindirim organlarındaki kurtlardan (solucanlardan) kurtulmak için etkili bir
ilaçtır. Askarit (Askaris) gibi iğne biçimli kurtlara etkili iken, şerit halindeki
kurtlara etki yapmaz, içerdiği maddelerden ötürü yüksek dozda ve sürekli
olarak alınması tehlikeli olabilir.
• Uyuz hastalığında dıştan kullanılan yararlı bir losyon olur.
Bu etkileri sağlamak üzere, solucanotunun çiçek ve yapraklan bitki çiçekli
iken yaz başı ile sonbahar başı arasındaki devrede toplanıp özenle kurutulur, 1
tatlı kaşığı kurumuş yaprak-çiçek karışımı 1 bardak kaynar suda 10-15 dakika
süreyle demlendirilerek elde edilen infüzyon, günde iki kez birer bardak içilir.
Uyuz durumunda aynı infüzyon şikâyetli yerlere dıştan uygulanır.
UYARI
• Gebelikte soluncanotu alınmamalıdır.
• Yukarıda tanımlaması ve ilaç olarak uygulamaları sunulan Solucanotu
(Tanacetum vulgare) ile Anadolu'da aynı adla ve kısmen benzeri amaçlarla
kullanılan ve yabani ıtır da denilen Solucanotu (Pelargonium endlicherianum)
bitkisi karıştırılmamalıdır.
ŞEVKETİBOSTAN
Orjinal Adı Cnicus benedictus
Diğer Adları Akkız, Bostanotu, Mübarekdikeni, Şevketotu
Bilgi
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu
bilinmeyen şevketibostan, ülkemizde Marmara, Ege ve Akdeniz
bölgelerindeki tarla kenarı, bahçe ve kırlarda yabani olarak yetişen, 50 cm'ye
kadar boylanabilen bir yıllık otsu bitkidir. Bol tüylü iri yapraklarının
kenarlarında da çok sayıda diken bulunur. Yaprakların alt yüzündeki damarları
beyaz olur. Yaz boyunca açan sarı renkli bileşik çiçekleri vardır. Bitki bu
çiçeklerin olgunlaşmasıyla meydana gelen silindir yapılı, bir ucu püskül gibi
tüylü ve kahverengi tohumlarını dökerek çoğalır.
Şevketibostan, tadı acı olan sinisin adlı madde ile flavonid, uçucu yağ ve
yapışkan bitki sıvılarını içerir. Topraküstü kesimleri körpeyken kesilip
toplanan bitki, iyice soyulup dikenlerinden arındılarak Ege ve Akdeniz
bölgesindeki pazarlarda Şevketibostan ya da kısaca Şevketotu adlarıyla satılır.
Sebze olarak pişirilip tüketilir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Şevketibostan bitkisinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri
şöyle özetlenebilir:
• İdrar söktürücüdür.
• Sindirim ve safra salgılarını artırır.
• İştahı artırır.
• Bağırsaklardaki aşırı gazları söktürür. Karın ağrılarıyla birlikte görülen
sindirim güçlüğünü giderip rahatlama sağlar.
• Doku ve damar büzücü niteliği nedeniyle kanamaları durdurur; hemoroit ve
ishali iyileştirmekte etkili olur.
Bu durumlar için, şevketibostan bitkisinin yaprak ve çiçekli sürgünleri bitkinin
çiçekli olduğu yaz boyunca toplanır. Gölgede özenle kurutulup parçalara
bölünür. Tohumlan da sonbaharda olgunlaştığında toplanır. Bütün bu kurumuş
parçalar ve tohumlar karıştırılır. Bunlardan 1-2 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1
bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika demlendirilerek bir infüzyon elde
edilir. Böylece hazırlanan infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.
• Ayrıca şevketibostan bitkisi yaralari temizlemekte ve iyileştirmekte etkilidir.
Bu etkisinden yararlanmak üzere, yukarıda tarifi verilen infüzyonla günde
birkaç kez yaralar yıkanıp temizlenir.
TARHUN
Orjinal Adı Artemisia dracunculus
Diğer Adları Tarhın, Terhun
Bilgi
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu
Sibirya'dır. Türklerin Ortaasya'dan göçleriyle İran ve Anadolu'ya getirilmiş,
Haçlı seferleriyle Avrupa'ya götürülmüş; daha sonra oradan dünyaya
yayılmıştır. Günümüzde Avrupa'da büyük ölçüde kültürü yapılmakta,
ülkemizde de Ankara, Gaziantep, Urfa ve Erzurum'daki bazı bahçelerde
yetiştirilmektedir. 60-120 cm. boylanabilen, keskin ama hoş kokulu, dayanıklı
çokyıllık çalımsı bitkidir. Yuvarlak kesitli ve dallara ayrılan yapılı gövdesi
açık yeşil renklidir; oysa bitkinin tabanına doğru gövde kahverengileşir.
Yaprakları ince, uzun ve parlak yeşil renklidir. Yaprak altında bulunan yağ
bezeleri biberimsi acı tadı olan güzel bir koku yayarlar. Çiçekleri küre biçimli,
küçük ve yeşilimsi beyaz renkli olur. İki önemli türünden Fransız tarhunu (A.
dracunculus) ilkbaharda yapraklari bölünerek, Rus tarhunu (A.
dracunculoides) ise tohumları ekilerek çoğaltılır.
Tarhunun yapraklı dallari iyot, mineral tuzlar, A ve C vitamini yönünden
zengindir. Körpe ya da kurutulmuş yaprakları pek etkili çeşnisi nedeniyle,
Fransızlarınki gibi dünyanın en seçkin mutfaklarında baharat olarak bolca
kullanılmaktadır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece
özetlenebilir:
• Zararsız ve etkili bir iştah açıcıdır.
• Sindirim salgılarını artırarak sindirimi kolaylaştırır.
• Mide ve bağırsak gazlarını söktürücüdür.
• İdrar söktürücüdür.
• Güçlendirici tonik etkisi vardır.
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, yaprakları, bitki çiçek açmadan önce
toplanıp gölge ve havadar bir yerde özenle kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı kuru
yaprak üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle
demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyon günde üç kez birer bardak
içilir.
YARPUZ
Orjinal Adı Mentha pulegium
Diğer Adları Filiskin, Narpuz, Pülüskün, Yabani nane
Bilgi
Ballıbabagiller familyasındandır. Nanenin çok yakın
akrabası olup Anadolu'nun pek çok yöresinde sulak çayırlarda ve akarsu
kenarlarında doğal olarak yetişir. 10 -30 cm. boylanabilen, çokyıllık dayanıklı
otsu bitkidir. Diklemesine veya toprağın üzerine yatarak gelişen iki türü vardır.
Tüylü ve naneninkinden daha açık yeşil yaprakları ve morumsu veya pembe
açan çiçekleri olur. Bitki, döktüğü minik tohumlarıyla çoğalır.
Yarpuzun yapraklarındaki uçucu yağ, pulegon adlı madde yönünden zengindir.
Antik çağlardan beri Akdeniz bölgesinde tanınan ve nitelikleri bilinen yarpuz,
bazı yerlerde pazarlarda satılıp nane yerine kullanılmaktadır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Kimi tıbbi etkileri naneninkine benzeyen yarpuzun bu etkilerini şöylece
sayabiliriz:
• Sindirimi kolaylaştırır.
• Balgam söktürücüdür.
• Mide ve bağırsaklarda şişkinlik oluşturan gazları söktürür.
• Bedende oluşan spazmik ağrıları ve ruhsal endişeleri giderir.
• Kadınlarda rahmin büzülmelerini güçlendirerek aybaşı dönemini
kolaylaştırıp rahatlatır.
Bu durumlar için, 1-2 tatlı kaşığı kurutulmuş yarpuz yaprağı (toplanıp
kurutulması aynen nanede olduğu gibidir) üzerine 1 bardak kaynar su dökülür.
10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu infüzyon, günde üç kez alınabilir ya da
taze yarpuz yapraklan aynen nanedeki gibi su ile damıtılarak fıliskin yağı
denilen esansı yapılır. Piyasadan alınabilen filiskin yağının 2-10 damlası bir
kesme şekere damlatılarak alınır.
UYARILAR
• Düşüğe neden olabileceği için gebelikte yarpuz alınmamalıdır.
• Böbrek sorunu olanlar da yarpuz almaktan kaçınmalıdır.
YULAFLAR
Orjinal Adı Avena türleri
Bilgi
Buğdaygiller familyasında yer alan, taneleri de aynı
adı taşıyan otsu bitkilerdir. Tahıl ürünü olarak yulaflar iki ana gruba ayrılır:
Bunlar, anayurdu Batı Akdeniz bölgesi olan Aristulatae ve anayurdu
Moğolistan olan Denticulatae gruplarıdır. Yulaf türleri, bir ya da çokyıllık
bitkilerdir. Buğday ve arpadan sonra başlanmasına karşın, insanlar tarafından
en az 2000 yıldır yetiştirilen kültür yulafları ikinci gruba girer. Kültür
yulaflarının en yaygını beyaz yulaftır (A. sativa). Tüm yulaf türleri oldukça
derine kök atar. Gövdeleri boğumludur. Bu boğumlardan ince şerit halinde
yaprakları çıkar. Çiçekleri gevşek salkımlar halinde açar. 2-11 çiçekten oluşan
salkımlarında 1-3 tane çiçek, tohuma dönüşür. Bu tohumlarından yetiştirilen
yulaf günümüzde daha çok hayvan yemi olarak üretilmekte, besin değeri diğer
tahıl ürünlerine göre daha az olduğu için üretimi giderek gerilemektedir.
Ülkemizde yulaf üretimi iklim koşulları uygun olan ve kışları ılıkça geçen
Marmara, Ege ve Akdeniz bölgesinde yapılmaktadır.
Beyaz yulafın tohumları % 50 oranında nişasta (karbonhidrat), % 13 protein,
% 7,5 yağ ile kalsiyum, demir, B1 vitamini ve nikotinik asiti içerir. Bitkinin
samanı silisit asit yönünden zengindir. Ayrıca kalsiyum ve musin taşır. Yulafın
taneleri, yeşil sapı ve samanı hayvan yemi olarak tüketilir. Bisküvi, puding ve
yulaf ezmesi olarak insanlar tarafından yenir.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Bilimsel adı Avena sativa olan beyaz yulafın tıbbi etkileri ve bu etkilerden
yararlanma yöntemleri aşağıda sıralanmıştır.
• Bedensel ve ruhsal yorgunlukları giderir. Bedeni rahatlatır.
• Depresyona eşlik eden bitkinlik ve bedenin genel güçsüzlük haline karşı en
iyi şifayı oluşturur.
• Stres altında zayıflayan sinir sistemini destekler ve güçlendirir.
• Kan şekerini düşürür.
• Diğer sinirsel rahatsızlıklarda da rahatlatıcı ve uyarıcı olarak bedeni takviye
eder.
Bu etkileri sağlamak üzere, ürün zamanı toplanmış kuru yulaf taneleri su veya
sütle kaynatılıp yulaf lapası yapılarak ya da taneleri ezilip yulaf ezmesi
şeklinde içine bal, şeker ya da meyve katılarak yenir.
• Günümüzün en büyük sağlık sorunlarından biri olan yüksek kolestrolü
düşürür.
Bu etkiyi sağlamak için de, piyasada satılan yulaf kepeği alınır. Meyve, tarçın,
şeker ya da batta tat ve çeşni katılarak yenir.
• Yulaf samanı, içerdiği silisit asit nedeniyle derideki rahatsızlıklara iyi gelir.
Bu etkisini sağlamak için de, iyi kıyılmış yarım kilo yulaf samanı alınıp 2 litre
suda yarım saat süreyle iyice kaynatılır. Süzülüp samanı ayrılan sıvı, küvete
doldurulan banyo suyuna eklenir ve banyo yapılır.
ZUFAOTU
Orjinal Adı Hyssopus officinalis
Diğer Adları Çorduk, Çürdükotu
Bilgi
Ballıbabagiller familyasındandır. Anayurdu
Avrupa'nın güneyi ile Akdeniz havzasından Orta Asya'ya uzanan geniş
alanlardır. Ülkemizde de yetişen zufaotu, 50-120 cm. boylanabilen, çokyıllık,
kokulu, çalımsı bitkidir. Gövdesi dört köşe kesitli, dallara ayrılan yapıda ve
yeşil iken, bitkinin ikinci yılında odunsulaşır. Hafif tüylü, koyu yeşil renkli,
ince uzun ve ucu sivrilen yaprakları şerit ya da mızraksı biçimlidir. Arı ve
kelebeklerin pek sevdiği dudak biçimli çiçekleri çoğu kez mavimsi mor, bazen
pembe ya da beyaz çiçek demetleri oluşturarak, yaz ortasından eylüle kadar
açar. Gözyaşı biçimli, yassı ve koyu kahverengi olan tohumları küçük olur.
Bitki, tohumuyla çoğalır veya kökleri bölünerek ya da gövde kalemleri
alınarak üretilir.
Bileşiminde % 1 oranında uçucu yağ, ayrıca flavonit, glisosit, diosmin ile
tanen bulunan ve uzun yıllardan beri yararları bilinen zufaotu, günümüzde bazı
yemeklere koku ve çeşni katmak üzere küçük miktarlarda eklenir. Kimi şarap
ve likörlerin yapımında kullanılır.
Tibbi Etkileri
ve Kullanımı
Zufaotunun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle
sıralanabilir:
• Bronşit, öksürük, boğaz ağrısı ve kronik nezlede etkilidir.
• Balgam söktürücüdür.
• Soğuk algınlığında terletici etkisiyle yararlıdır.
• Saman nezlesinde tahriş olmuş mukozayı iyileştirip rahat ettirir.
• Sindirim sistemini uyarıp sindirimi kolaylaştırır.
• Endişelilik, isteri ve hafif sara durumlarının atlatılmasına yardımcı olur.
Bu etkilerinden yararlanmak için, yaz sonunda toplanan yapraklı çiçek
başakları, gölgeli ve havadar yerde kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı çiçek-yaprak
karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülür ve 10-15 dakika demlendirilerek
hazırlanan infüzyona, tadı acı olduğu için biraz bal eklenir. Bu infüzyondan
günde üç kez birer bardak içilir.
• Aynı infüzyon yara, bere ve ezilmelere dıştan uygulanırsa çabuk
iyileşmelerini sağlar.
UYARI
• Gebelik döneminde zufaotu alınmamalıdır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder